Resuller büyücü müdür? Kur’an bunu net biçimde reddetmektedir. Öyleyse toplumları bu denli etkileyen davet nasıl olabilir? Öyle ki resuller kendilerine gönderilen vahyi ilan etmeye başladıkları anda toplumun bir ucundan diğeri bu daveti işitmekte ve bu davetten etkilenmektedir…
“İşte böyle; onlardan öncekiler de bir elçi gelmeyiversin, mutlaka (ona): “Büyücü veya cinlenmiş” demişlerdir.” (51/52)
Tarih boyunca toplumların sosyolojik yapısı bir tekerrürden ibarettir. İnsanın inşa ettiği toplum yapısı en nihayetinde arzular, hevesler, hırslar vs açısından aynıdır. Yalnızca araçlar, coğrafyalar ve zamanlar farklıdır. Hele ki belli bir düzenden kendine hisse çıkarıp bununla toplumu dilediği gibi yönetebilen kimseler kurdukları düzenin sorunsuz işleyebilmesi için ellerinden geleni yaparlar. Firavun, Nemrut, Ad ve Semud kavimlerinin ileri gelenleri, Nuh’un ve diğer resullerin de toplumlarında ileri gelenler aynı şekilde davranmışlardır. Kendi düzenlerini değiştirecek ve tevhid ile birlikte adaleti tesis edecek ve herkesin aynı şekilde yaşam kalitesine ulaşabileceği bir düzeni inşa edecek resuller geldiğinde ya da davetçiler geldiğinde onları itibarsızlaştıracak bir kampanyaya girişeceklerdir. Resuller büyücü müdür? Kur’an bunu net biçimde reddetmektedir. Öyleyse toplumları bu denli etkileyen davet nasıl olabilir? Öyle ki resuller kendilerine gönderilen vahyi ilan etmeye başladıkları anda toplumun bir ucundan diğeri bu daveti işitmekte ve bu davetten etkilenmektedir. Hem davet edilen şey hem de davet edenin yaşamı bu etkileyicilikte baş roldedir. Seküler yöneticilere göre resuller elbette büyücüdür. Zira onların parayla, şiddetle, manipülasyonlarla kandırabildiği toplumu resuller yalnızca bir davetle, vahyin tek bir sözüyle kandırılmaktan kurtarıp kendine getirebilmektedir. Bu seküler, haris bir zihniyetin anlayamayacağı büyüklükte bir hadisedir. Bunu anlamlandırabilmenin ve içselleştirebilmenin tek yolu resulleri, davetçileri büyücülük ve delilikle suçlamak olacaktır. Çünkü esasında kendi yaptıkları şey Firavun’un büyücüleri gibi toplumu aslı astarı olamayacak şeylere inandırarak onları bir hülyanın peşinde sürüklemektir. Resullerin getirdiği şeyin ne kadar gerçek olduğunun da farkındadırlar. Kendi yaptıkları şeyi karşıya ithaf ederek, resulleri ve davetçileri suçlayarak onların büyücü olduğuna toplumu ikna etmeye gayret etmektedirler.
Resuller, toplumsal dinamikleri ilahi rızaya uygun olarak olması gerekene çevirecek işaretleri insanlara anlatmakla ve onu yaşamlarında göstermekle mükelleftirler. Bu büyük bedeller isteyen bir şeydir. Bu bedeli göze alanları toplumda deli diye çağırabilirler. Bu tür bir deliliğe de çok ihtiyacımız var doğrusu. Anlamların kaydığı, yer değiştirdiği bir toplumda deliliğe övgüler dizilse yeridir. Ama Allah akıllı olmayı iman etmekle, akılsız olmayı ve sefihliği ise Allah’tan yüz çevirmekle tanımlamaktadır. Resuller ve İslam’ın davetçileri aklı başında insanlardır. Aklı başından gitmiş olanlarsa geçici olan dünya hayatına aldanarak ebedi hayatını mahvetmiş ve günün sonunda da elinde hiçbir şeyi kalmamış kimselerdir. Resuller ise büyülenmiş insanları büyüden azade ederek kendi saf akıllarıyla rablerini bulmalarını sağlayan öncülerdir. Kendi sınırlarını ve ölçülerini bilen ve bunu hiç unutmayan, insanlara da bu sınırları sürekli hatırlatanlardır. Kısacası resuller büyücü değil bizzat büyücülerin büyülerini bozup onların ne kadar çıplak olduğunu gösteren şahitlerdir.
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *