Müminler, vahye olan bağlılıklarını sabırla devam ettirirler. Rablerinin rızasını umarak küfre karşı hoşgörülü olmayanlardır. Sabretmenin bazı kaçınılmaz gerekleri de vardır. Allah için amel etmek, cihat etmek, Allah’ın dinine davet etmek ve bu uğurda çalışmak gibi anlaşmanın getirdiği yükümlülüklere sabretmek…
“Ve onlar rablerinin rızasını elde etmek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda gizli açık harcayan, kötülüğü iyilikle savan kimselerdir. İşte dünya hayatının güzel sonu (cennet) sadece onlarındır.” (13/22)
Mümin rabbinden indirilen mesajın gerçek olduğunu bilen kişidir. Bu yüzden vahye teslim olmuştur. Müminler sağduyu sahipleridir. Vahye karşı körlük yapmazlar. Vahye karşı körlük yapanlar kâfirlerdir. Bu yüzden mesajın gerçek olduğunu bilen ile gerçeği görmeyen bir olamaz. Sağduyu sahipleri öğüt alırlar. Doğru söze teslim olanlardır. Vahye uyan sağduyu sahiplerinin özelliklerinin birisi de sözlerinde durmalarıdır. Allah’a verdikleri sözü tuttukları gibi birbirlerine verdikleri sözleri de tutanlardır. Ahitleştiklerinde ahitlerine sadık kalır, bozmazlar. Al-i İmran Suresi, 76. ayette şöyle buyurulmaktadır: ”Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şüphesiz Allah da sakınanları sever.” buyurulmaktadır.
Müminler yüce Allah’ın sürdürülmesini emrettiği bütün ilişkileri sürdürürler. Bu, eksiksiz bir itaat, sürekli bir doğruluk ve eğrilip bükülmeden, sağa sola sapmadan ve Allah’ın sünnetullahı doğrultusunda yaşamaktır.
Müminler, vahye olan bağlılıklarını sabırla devam ettirirler. Rablerinin rızasını umarak küfre karşı hoşgörülü olmayanlardır. Sabretmenin bazı kaçınılmaz gerekleri de vardır. Allah için amel etmek, cihat etmek, Allah’ın dinine davet etmek ve bu uğurda çalışmak gibi anlaşmanın getirdiği yükümlülüklere sabretmek, bollukta ve darlıkta sabır etmektir.
Müminlerin özelliklerinden birisi de namazı eksiksiz kılmalarıdır. Namaz yüce Allah’la yapılan sözleşme ve anlaşmanın kapsamı içindedir. Namaz, Allah’a yönelişin saf ve eksiksiz belirtisidir. Kul ile Rabb arasındaki açık ve katıksız bağdır namaz.
Maddi manevi her şey rızıktır. Müfessirler bilgide bir rızıktır demişlerdir. Zekât vermek, infak etmek kısaca Canab-ı Allah’ın verdiği her imkân rızıktır. Müminler rızıklarını gizli de verirler açıktan da verirler. Açıktan vermek kimi zaman insanları teşvik edici olarak güzel bir haslet olabilir. Müminler kimsenin görmediği yerde de infak yaparak, herkesin gördüğü yerde de yaparak önder şahsiyetler olurlar.
Müminlerin kendilerine kötülük yapanlara cevap verme hakkı vardır ama yapmazlar. Kötülük yapana iyilik yaparak cevap vermek o kişiye en büyük ders olur. Müslüman er kişidir, mert kişidir. O yüzden kötülüğe iyilik ile karşılık verendir. Kötülüğe karşı iyilik yapmak her kişinin işi değil er kişinin harcıdır. O mert kişi de müminlerdir. Rabbimiz Fussilet suresi 34-35. ayetlerinde şöyle buyuruyor: “34: İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel karşılıkla savmaya bak. O zaman göreceksin ki, aranızda düşmanlık bulunan kişi sanki candan, sımsıcak bir dost oluvermiştir. 35: Bu güzel haslete ancak hakkiyle sabredenler erişebilir; buna ancak insani kemâl ve faziletten yana nasibi bol olanlar ulaşabilir!”
Tüm bunları yapanların varacağı yer, güzel son Adn cennetleri olacaktır. Orası durulmaya değer mekândır. Bıkma, usanma olmayan, boş sözün bulunmadığı muhteşem yerdir. İman değerleriyle nesillerimizden salih olanlarla birlikte buluşmayı umduğumuz cennetler Âlemlerin Rabbi tarafından Müminlere va’d edilmiştir.
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *