“Belki de yardım ekipleri oluşturan bütün resmî ve sivil kuruluşlar aynı zamanda birer sağduyu timi de kurmaları gerekiyor. Yardım ekipleri arazideki vazifelerini yaparken, sağduyu ekipleri de aynı gayret ve hassasiyetle toplumsal dayanışma ruhunu korumak için çaba sarf etmeli.”
Mikdat Kadıoğlu / Karar
Yaşanan felaketin nedenlerini tartışmaya en uygun olmayan zamanlar henüz acının ve travmaların taze olduğu zamanlar aslında. Başta depremi bizzat yaşayanlar olmak üzere tüm Türkiye henüz şok durumundayken yapılan bilimsel ve siyasi analizlerin pek faydası olmuyor. Hele seçim arifesinde olduğumuz şu günlerde, bütün tespit ve teklifler hangi partinin işine yarıyor sorusunun gölgesinde kalıcı etkisi olmayan hamasete evriliyor. Daha önceki depremlerde de aynı süreçler yaşanmıştı zaten.
Ama depremde yakınlarını, evini, işini kaybetmiş milyonlarca insan var ve bu insanların acılarının bir an önce giderilmesi gerekiyor. Felaketin boyutlarını depremin ilk anlarında kavrayamayan bürokrasinin ağır hareket etmesiyle kaybedilen değerli saatler bir yana devletin yaklaşık bin kilometrekarelik bir alanı ve 10 kenti kapsayan bölgelerde kurtarma ve yardım faaliyetlerini kontrol altına aldığı anlaşılıyor. Buna ilaveten Türkiye’nin her tarafından ve dünyadan takdire şayan bir destek var. Türk halkının gösterdiği dayanışma ve destek refleksi her türlü takdirin üzerinde ve gerçekten umut veren bir tavır.
Türk halkı çağrısı resmen yapılmamış bir seferberliği sanki herkes bu anı bekliyormuş gibi bir anda gayrı resmi olarak başlattı. Nasıl sayıları 100 binleri aşan gönüllü arama kurtarma ekipleri günlerdir gece gündüz demeden gayret sarf ediyorsa milyonlarca insan da deprem bölgesine yardım toplamak için gece gündüz uğraşıyor. Her türlü takdirin üzerindeki bu dayanışma duygusu bu topraklarda yaşanan en büyük felaketin aşılması için de yegane araçtır.
***
Yardımın daha aylarca belki yıllarca gerekeceği bir felaketin ertesinde korumamız gereken en önemli değer bu dayanışma ruhudur. Siyasi polemikler, tezviratlar ve amacını aşan eleştiriler toplumu yorar ve dayanışma ruhunu akamete uğratır. Sosyal medya platformlarından ve ekranlardan aralıksız mesaj veren ve paylaşımlarda bulunan bütün kanaat önderlerinin şu an korumakla mükellef olduğu en önemli değer işte bu dayanışma ruhudur. Gerçek felaket bu dayanışma ruhunun akamete uğratılması olur.
Sosyal medyada yağmalama, ihmal, aksaklıklara dair sayısız iddia depremin ilk saatlerinden itibaren önümüze boca edildi. Doğruluğu teyit edilmeyen birçok iddia bir anda Türkiye’nin gündemine girebiliyor. Hatta yağma iddiaları ile ilgili birçok kişi haksız yere linç edildi. Kendine bu sözde iddialardan vazife çıkarın bir takım en idüğü belirsiz kişiler yağmacı, hırsız olduğunu iddia ettikleri kişileri darp ederek görüntülerini yayınlıyor. Bu nefret paylaşımları sinsice toplumsal dayanışma duygusuna hasar veriyor. Nefret merhamet duygusunu öldürüyor.
Bu yönüyle Türkiye’yi aslında başka bir imtihan bekliyor. Tıpkı 1999 Marmara Depremi sonrasında olduğu gibi tezviratlar gittikçe daha da yoğunlaşacak. Yardımlar nereye gidiyor polemikleri bu deprem sonrasında da muhtemelen yoğun şekilde başlayacak ve sosyal medyanın etkisiyle kontrol edilemez boyutlara ulaşacak. Yolsuzlukla mücadele edelim denirken kantarın topuzu muhtemelen yine kaçacak ve yardımseverlerin motivasyonu kırılacak.
***
Türkiye’nin eşsiz benzersiz dayanışma ruhu, sosyal medya çarpanının da etkisiyle ağır bir tehdit altında. Konu seçim malzemesi olmaya gayet müsait ve maalesef siyasi malzeme oldu bile. Ancak milyonlarca mağdurun hamaset ve siyasetten ziyade beslenme, barınma ve geleceğini ikame etme gibi temel sorunları var. Bu sorunlar büyük oranda halk desteği ile çözülebilir. Ne amaçla olursa olsun ağzını açan herkesin bu gerçeğin farkında olması gerekir.
Belki de yardım ekipleri oluşturan bütün resmî ve sivil kuruluşlar aynı zamanda birer sağduyu timi de kurmaları gerekiyor. Yardım ekipleri arazideki vazifelerini yaparken, sağduyu ekipleri de aynı gayret ve hassasiyetle toplumsal dayanışma ruhunu korumak için çaba sarf etmeli.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *