Özetle, 3 saatte karşı darbe ve 3 günde ise darbeci hükümete ulusal ve uluslararası meşruiyet oluşturuldu. ABD elçisi, Castillo’ya karşı oligarkların kontrolündeki kongrenin darbe yapmasını polis, ordu ve istihbaratın çaresizce kabullenmesiyle gerçekleştirdi. Peru Oligarşisi de Castillo’yu başından beri hiç istemedi. Onunla alay ettiler ve kırsaldan gelen bir yerli olduğu için küçümsediler. Bu arada hiçbir zaman darbe çabalarını gizlemediler.
Hüsamettin Aslan / Independent Türkçe
Güney Amerika ülkesi Peru’da 7 Aralık günü Cumhurbaşkanı Pedro Castillo, Kongre’yi feshetmeye çalışırken, görevinden alınarak hapishaneye gönderildi.
Başkan Castillo, yeni bir anayasa yapmak için ülkeyi seçime götürmek istediğini açıkladı ve seçime kadar Kongre’yi feshederek ülkeyi kararname ile yöneteceğini söyledi.
Ancak Peru’da üç saat içinde, Başkan Castillo’nun tutuklanmasıyla sonuçlanan bir dizi olay birbirini izlerken, bir karşı darbe sonucunda Cumhurbaşkanı Castillo hem görevinden alındı hem de tutuklandı.
Casttilo’nun yerine başkan yardımcısı Dina Boluarte anayasadan ötürü devletin başına geçti.
Casttillo’nun kongreyi feshetmesine başta savunma ve dışişleri bakanları olmak üzere birçok kabine üyesi karşı çıkarak istifa etti.
Kongrenin desteğiyle cumhurbaşkanı seçilen Dina Boluarte, Peru’nun ilk kadını cumhurbaşkanı oldu. Aynı zamanda Boluarte, 2008 yılından beri Peru’nun başına geçen 6. Cumhurbaşkanı oldu.
Boluarte, birkaç saat içinde sağcı ağırlıklı bir bakanlar kurulu açıkladı ve görev süresi de 2026 olarak duyurdu.
Ancak ülkede şiddet olayları baş göstermesinden ötürü 2024-Nisan olarak revize ederek seçim kararı alacağını açıkladı.
Yazıyı yazdığım saate kadar darbe karşıtı çıkan olaylarda 27 kişi öldü. Başkent Lima dışında birçok havalimanı kapandı.
Ülkeyi kuzeyden güneye bağlayan Pan-American otoyolu araç geçişine kapandı ve ülke genelinde 30 gün olağanüstü hal (OHAL) ilan edildi.
Keza yeni Başkan Boluarte bile 12 günde iki kez istifa etti. Birini Savunma Bakanı, diğerini ABD elçisi ve Dışişleri Bakanı Blinkien engel oldu.
Çıkan olaylar ülkeyi durma noktasında getirince 2 bakan (kültür ve eğitim bakanları) istifa etti bile. Bunun üzerine Başkan Boluarte, gerilimi düşürmek için Başbakanı görevden alacağını açıkladı.
Peru Cumhurbaşkanı Castillo, hükümeti devirmekle suçladığı Kongre tarafından “kalıcı ahlaki yetersizlik” suçlamasıyla karşı darbeyle görevinden azledildi.
Özetle karşılıklı darbe yaşandı ve Castillo, ABD’nin Peru büyükelçisi ve savunma ile istihbarat başkanlarının koordinasyonun da 18 ay hapisle cezalandırıldı.
Castillo, darbeden hemen önce yargı, polis ve anayasa mahkemesinin başkanlarını değiştireceğini de açıklamış. Castillo, yakın zamanda Savunma Bakanını ve Peru istihbarat Teşkilatı (DINI) başkanını değiştirmişti.
Keza darbeden bir gün önce ABD Peru Büyükelçisi Lisa Kenna, Savunma Bakanı ile bir araya gelmiş. DINI’nin başına eski General Wilson Barrantes’i ve Savunma Bakanlığına Gustavo Bobbio’yu atanmasında elçiliğin etkisinden bahsedilmişti.
Nitekim Castillo’ya kongreyi feshetmesine en önemli desteği bu isim vermişti. Çünkü karşı darbe sürecinin başlaması için Castillo’nun ulusal ve uluslararası evrensel ve meşru değerleriyle çelişmeyecek bir gerekçeye ihtiyaç duyulmuştu.
Castillo ayrıca, generallerle yakın ilişkisi bulunan ve 2016 yıllında da Savunma Bakanlığı; Gonzalez’i içişleri Bakanı yaptı ve Temmuz-2022’de onu kovdu. Gonzalez, mevcut güvenlik bürokrasisine zıt bir karakterdi.
Peru Ordusu, Castillo seçildiğinde günden beri kurumsal olarak onu desteklemiyordu. Ancak Castillo, ordu ile uzlaşmaya çalıştı.
Bu yüzden orduya çeşitli tavizler verdi. Ordu ise Castillo’yu kullanışlı ve söz dinleyen bir başkan olarak karşısına almaya gerek duymadı.
Casttilo, önce ordu ile polemiğe giren başbakanı değiştirdi. Sonra Ordu’nun referanslarına göre sağcı bakanlar atadı.
Castillo, ülke içindeki dinamiklerden ötürü ultra-pragmatist bir siyaset izlediğinden 5 kez kabine, 4 başbakan ve 80’den fazla bakanı değiştirerek istikrarsız bir yönetim gösterdi.
Bu yüzden çevresinde güvenecek adam da kalmamıştı. İspanyol EL Paris‘te yayımlanan ve Castillo’nun baş danışmanın Luis Alberto Mendieta’nın röportajında… “Bir world dosyasını Alberto Mendieta WhatsApp aracılığıyla başkana gönderdi. Castillo’nun belgeyi halen indirmemesinden şüphelenerek, dosyanın bir çıktısını alıp Başkan Castillo’nun odasına doğru gitti. Ancak başkanın korumaları, danışman Mendiata’nın geçişine engel olarak Başkanın meşgul olduğunu söyleyerek” kendisini başkanın odasından uzaklaştırdı.
Mendieta, Cumhurbaşkanı Castillo’nun odasından çıkana kadar kendi ofisine gitti. O sırada ona televizyonu açıp Başkan Castillo’nun ulusa sesleniş konuşmasını izlemesini tavsiye ettiler.
Danışman, “Castillo bir kendi kendine darbe ve sokağa çıkma yasağı ilan ediyordu” Ve “Başkan, sen ne yaptın!” Olayları ve olup bitenleri bilmesi gereken kişi hiçbir şeyden haberi yoktu.
Darbe kilit rol oynayan Lisa Kenna seçim öncesi Lima Büyükelçisi olarak atamıştı. Lisa Kenna CIA’nın başında bulunmuş ve Dışişleri Bakanı olan Mike Pompeo’nun “kıdemli yardımcısı”ydı. Kenna ayrıca Savunma Bakanlığı’nda ve Irak, Ürdün, Mısır, Svaziland ve Pakistan’da Dışişleri Bakanlığı görevlerinde bulundu.
Kenna süreci başarılı koordine etti ama kartlarını açık ve agresif oynadı. Mesela Kenna 6 Aralık’ta Peru Savunma Bakanı Gustavo Bobbio ile bir araya geldi.
7 Aralık’ta Castillo, kongreyi feshetti. Birkaç dakika sonra hem Savunma Bakanı Gustavo Bobbio istifa edip Castillo’nun kararlarını tanımaması için orduya talimat verdi hem de ABD elçisi Kenna Kongre’yi feshedilmesini kınayan bir tweet attı. 8 Aralık’ta ABD, Kenna aracılığıyla Peru’nun yeni hükümetini ve yeni Başkanı Dina Boluarte’yi tanıdı.
Özetle 3 saatte karşı darbe ve 3 günde ise darbeci hükümete ulusal ve uluslararası meşruiyet oluşturuldu.
Darbenin görünmeyen diğer bir figürü ise elçilikte Savunma ataşesi olarak görev yapan Mariano Alvarado oldu. Eurasia Review’da yayımlanan bir rapora göre “Perulu generallerle yakın temas halinde olan Alvarado; generallerin Castillo’ya karşı harekete geçmeleri için yeşil ışık yaktı.”
Castillo’nun Meksika büyükelçiliğine kaçmak istemesi hem kendi ülkesinde hem de uluslararası arenada onu zayıf gösterdi.
Latin Amerika’da birçok solcu hükümet, Meksika, Arjantin, Bolivya, Kolombiya, Honduras , Venezuela, Küba ve çeşitli Karayip ülkeleri Castillo’nun darbesini görmezden gelmeye çalışarak hukukun ve kongrenin üstünlüğünü hatırlattı. Ancak darbeden sonra oluşturulan Boluarte hükümetini eleştirerek tanımayı reddettiler (Şili-Boriç Hükümeti hariç).
Yazıyı yazdığım saatlerde Castillo’nun eşi ve çocukları Meksika’ya sığındı. Ancak Peru hükümeti de Meksika Başkanı Lopez’in ülkenin içişlerine karışmasından ötürü Lima büyükelçisini 72 saat içinde ülkeyi terk etmesini istedi.
Özetle ABD elçisi, Castillo’ya karşı oligarkların kontrolündeki kongrenin darbe yapmasını polis, ordu ve istihbaratın çaresizce kabullenmesiyle gerçekleştirdi.
Peru Oligarşisi de Castillo’yu başından beri hiç istemedi. Onunla alay ettiler ve kırsaldan gelen bir yerli olduğu için küçümsediler. Bu arada hiçbir zaman darbe çabalarını gizlemediler.
Castillo, Peru iş dünyasının çatı örgütü olan CONFIEP (Peru İşverenler Konfederasyonu) ile yakın iş birliği kurmak istedi. Ancak başarılı olamadı. Hatta patronların fabrikalarında gerçekleşen işçi grevlerini sert bir şekilde bastırarak kendi sosyolojisini bile karşısına aldı. ABD ve Avrupalı maden şirketlerine tavizler vermesine rağmen mutlu edemedi.
Hatta Casttillo, bir maden şirketinden 500 bin dolar rüşvet almakla suçlandı. Üstelik savcılık 200 milyonluk bir soruşturmayı kongreye bile getirmişti. Oysa Castillo, farklı bir sınıftan (Yerli ve Kırsal) geldiği için kendilerini ülkenin sahibi gören Avrupalıların torunlarının (İspanyol ve İtalyan kökenli beyaz) hiçbir zaman “kabullenmeyecekleri” siyasi bir aktördü.
Perulu oligarkların başında Amerikalı Standard Oil ve WR Grace SA petrol, bankacılık, gümüş, denizcilik ve madencilik gibi alanlarında faaliyet göster enerji devleri gelmektedir. Bunların dışında yerel oligarklar Grupo Brescia ve Grupo Romero’dur.
Bu iki eski oligarkın dışında Rodriguez, Belmont Grana, Hochschild, Fishman, Quevedo, Verme, Wiese gibi oligark ailelerde bulunuyor. Bu oligark ailelerin serveti 19’uncu yüzyıldan geliyor ve günümüze kadar ülkenin siyasal, toplumsal ve finansal hayatını şekillendiriyorlar.
Dolayısıyla oligarkların istihbarat teşkilatından siyasi partilere silahlı kuvvetlere ve kongreden yargıya kadar geniş bir alanda güçlü ilişkileri de bulunmaktadır.
Peru ve 33 milyon nüfusu, altı yıldır derin bir kurumsal krize sürükleniyor. Yolsuzluk ve kayırmacı ilişkiler, zayıf başkanları istedikleri zaman koltuğundan indiriyorlar.
Elbette darbeye giden ve oligarkları kızdıran unsurun başında Çinli madencilik ve enerji şirketlerin Peru’daki yatırımlarını artırmasından kaynaklanıyor. Zira Peru, komşusu Şili’den sonra dünyanın en büyük ikinci bakır ihracatçısıdır.
Dolayısıyla hem ABD hem de yerel oligarklar, ellerinde kullanışlı aparatın durumuna göre istedikleri hükümetleri getiremeseler bile istemediklerini gönderebiliyorlar.
Sonuç olarak Peru’nun şu anki krizi, temel günlük yönetişimin zorluklarının çok ötesinde yapısal problemlerden kaynaklanıyor.
Nihayetinde devam eden protestolar ve yürütme-yasama gerilimleri ülkenin önündeki problemler devam ettikçe benzer krizler kaçınılmaz gözüküyor.
Kim bilir bir darbe veya hükümet değişimi çok uzak bir ihtimal gözükmüyor. Zira Boluarte, görevi bırakmaya çoktan hazır. Ancak yerine getirilecek solcu aktör bulunamıyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *