Küresel barış için analizler ürettiğini öne süren Washington merkezli think tank kuruluşu Carnegie Politika, yeni analizinde Rusya’nın Taliban hükümetini tanıma nedenlerinin üzerine eğildi.
Carnegie Politika, dünyada -İslam dünyası dahil- hiçbir devlet tarafından tanınmayan Afganistan yönetiminin neden Rusya tarafından tanındığını inceledi. Nikita Smagin imzası ile yayımlanan analizde, bunun esas gayesinin, Rusya’nın küresel güç imajının yeniden tesisiyle alakalı olduğu öne sürülüyor.
“Moskova’nın inisiyatifi elinde tutan etkili bir güç olarak imajını yeniden tesis edecek adımlar atması gerekiyor ve Taliban rejiminin tanınması tam da bu amaca hizmet ediyor” iddiası dile getiriliyor.
Nikita Smagin, analizinde şu değerlendirmeyi yapıyor:
***
Rusya, birkaç yıllık tereddütten sonra, Afganistan’daki Taliban hükümetini resmen tanıyan dünyadaki ilk ülke oldu. Bu, herhangi bir ticari veya ekonomik kaygıdan ziyade sembolik bir jest niteliğinde. Kremlin ve Orta Doğu’daki ortakları için son dönemde yaşanan bir dizi aksiliğin ardından Rusya, uluslararası gündemi belirleyen ve tartışmalı emsaller oluşturmaktan çekinmeyen küresel bir güç imajını yeniden tesis etmeye çalışıyor.
Rusya, Taliban hükümetini tanıma yolunda uzun zamandır ilerliyor. 2017 yılında, Afganistan barış anlaşmasına yönelik yaklaşımları koordine etmek için “Moskova formatı”nı başlattı ve hem o zamanki Batı yanlısı Kabil hükümetinin temsilcilerini hem de Taliban’daki muhaliflerini ve bölgedeki diğer ülkeleri davet etti.
Taliban militanları Ağustos 2021’de zaferle Afganistan’ın başkentine girdiğinde, Rusya zaten özel muameleye uygun görülüyordu. Diplomatik misyona derhal güvenlik sağlandı ve Rusya Büyükelçisi Dmitriy Jinov, Afganistan’ın yeni yöneticileriyle görüşen ilk yabancı diplomat oldu.
Aynı yıl, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Taliban’ı terör örgütü olarak sınıflandırmasının kaldırılabileceğini ilk kez kabul etti. Ancak bundan sadece dört yıl sonra, Nisan 2025’te, Rusya Yüksek Mahkemesi Taliban’ı terör örgütleri listesinden çıkardı ve ardından bu ayın başlarında resmen tanıdı.
Bu kadar uzun sürmesinin nedeni, Rus hükümeti içinde kısa süre önce terörist olarak kabul edilenlerle nasıl başa çıkılacağı konusunda net bir fikir birliğinin olmamasıydı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, mümkün olan her yerde Taliban’ın kara listelerden çıkarılması konusunda ısrarcı olsa da, Rus güvenlik servislerindeki birçok kişi bu yaklaşımı sorguladı.
Ayrıca Taliban, uluslararası toplumun tanıması için gözüne girmeye niyetli olmadığını açıkça belirtti. Bölgedeki diğer ülkelerin yanı sıra Çin ve Rusya’nın, hükümetlerini daha kapsayıcı hale getirme taleplerini büyük ölçüde görmezden geldiler. Bu durum, Taliban hükümetinin tanınmasını tek taraflı bir ilerleme haline getirdi. Yine de, yavaş yavaş ama emin adımlarla, “nesnel gerçeklik” argümanı Moskova’da galip geldi: Taliban Afganistan’da iktidarda ve büyük ihtimalle uzun bir süre daha iktidarda kalacak, dolayısıyla onlarla ilişkiler yürütülmeli.
Batılı ülkelerin, eski cumhurbaşkanı Beşşar Esad’ı deviren Suriye’deki yeni İslamcı otoriteleri hızla meşrulaştırması da muhtemel bir diğer motivasyondu. Bu durum, Kremlin’i uluslararası ilişkilerin, etik kaygıları görmezden gelmenin hem mümkün hem de gerekli olduğu aşırı bir gerçekçiliğe doğru ilerlediğine bir kez daha ikna etti. İki süreç neredeyse paralel ilerledi: Rus yetkililerin Afganistan İslam Emirliği’ni tanımasından sadece birkaç gün sonra, ABD yetkilileri, şu anda Suriye’yi yöneten Hayat Tahrir el-Şam’ı kendi terör örgütleri listesinden çıkardı.
Taliban iktidara geldiğinde, Rusya ve Afganistan arasındaki ekonomik iş birliği, sıradan Rus tüketicilerinin bile fark edebileceği bir ivme kazandı: Yabancı markaların piyasadan çekilmesiyle birlikte, Afgan Coca-Cola Rus mağaza raflarında yerini aldı. Ancak Afganistan, kişi başına düşen nominal GSYİH açısından dünyada sondan ikinci sırada yer alıyor ve iki ülke arasındaki ticaret cirosu 2024 sonu itibarıyla mütevazı bir seviye olan 323 milyon dolardı.
Taliban hükümetinin resmen tanınması, olası ortak yatırım projelerinden bahsetmeye yol açtı. Bunlardan en dikkat çekeni, Rus gaz sistemini Pakistan ve Hindistan pazarlarına bağlayacak Türkmenistan’dan bir gaz boru hattı inşa edilmesi. Ayrıca, Afganistan’ı çeşitli transit ve lojistik koridorlarına bağlayacak otoyollar ve tüneller inşa etmesine yardımcı olma fikirleri de ortaya atılıyor. En iyimser fikirler arasında, Güney Asya’dan Avrupa’ya uzanan Kuzey-Güney uluslararası ulaşım koridorunun bir parçası olacak bir Trans-Afgan Demiryolu’nun oluşturulmasına Rusya’nın dahil olması yer alıyor.
Tüm bu projelerin sorunu finansman. Afganistan, herhangi bir Rus yatırımı almaktan fazlasıyla memnun olacaktır, ancak bunları karşılayacak bir kaynağı yok. Başka bir deyişle, Rusya orada inşaat yapabilir; ancak bu ancak kendi masraflarıyla mümkün olur. Ayrıca, bu girişimlerin kârlılığı en iyi ihtimalle şüpheli, en kötü ihtimalle ise paranın tamamen kaybedilmesi anlamına gelecektir; tıpkı geçmişte birçok kez olduğu gibi: Rusya’nın Suriye’deki yatırımlarına bir bakın.
Bölgedeki karmaşık güvenlik durumunu göz ardı etmek de akıllıca olmaz. Genel olarak, Afganistan bugün, ülkenin iç savaşla parçalandığı ABD varlığının son yıllarına kıyasla çok daha istikrarlı. Ancak bu düşük bir eşik ve Afganistan’ın Taliban yönetimi altında bir istikrar modeli olacağının garantisi yok. Dahası, oradaki durum büyük ölçüde, İsrail hava saldırılarının rejimin geleceğini sorgulattığı İran da dahil olmak üzere komşu ülkelere bağlı.
Kremlin, Afganistan’ın ekonomik potansiyeli veya mevcut rejimin istikrarı konusunda muhtemelen hiçbir yanılgıya kapılmıyor. Taliban’ın tanınması her şeyden önce sembolik bir adım. Bu, Rusya’nın Orta Doğu’daki kilit ortaklarının birbiri ardına yenilgiler yaşadığı bir dönemde gerçekleşiyor. 2024’ün sonunda Moskova, Suriye’deki Esad rejimi gibi bir müttefikini kaybetti ve İslamcıların iktidarı ele geçirmesinin ardından Rusya, varlığını büyük ölçüde kısıtlamak zorunda kaldı. Buradaki askeri üslerinin kaderi ise belirsizliğini koruyor.
Bir diğer istenmeyen gelişme ise İsrail’in İran’a yönelik hava saldırılarıydı. İran rejimi şimdilik direnmiş olsa da, düşmanlıkların yeniden başlaması ihtimali göz ardı edilemez. Ayrıca, gerginliğin tırmanması, Moskova’nın İranlı ortağını savunmaya veya ona gerekli silahları sağlamaya hazır olmadığı yönündeki hesapları doğruladı.
Kremlin’in Orta Doğu’daki sorunları artık Suriye’deki askeri varlığının azalması ve İran’daki yatırım projelerinin olası çöküşünden çok daha kapsamlı. Rusya, göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir güç olarak giderek daha az algılanıyor. Bu durum, Rusya’da iki Azeri vatandaşın gözaltında öldürülmesinin ardından Rus vatandaşlarının tutuklanmasıyla sonuçlanan son dönemde Azerbaycan ile ilişkilerde yaşanan gerginliklerle de kanıtlandı. Böyle bir tepkiyi yakın zamana kadar hayal etmek çok zordu.
Moskova, inisiyatifi elinde tutan etkili bir güç imajını yeniden tesis edecek adımlar atmalı ve Taliban rejiminin tanınması tam da bu amaca hizmet ediyor. Taliban hükümetiyle resmi diplomatik ilişkiler kuran ilk ülke olma statüsü, Rusya’nın bölgesel güvenlik meselelerinin müzakerelerinde öncü bir rol oynamasını sağlamalıdır.
Ayrıca, bir dünya gücünün özelliklerinden biri de oyunun kurallarını belirleme yeteneğidir. Taliban’ın tanınması, Rusya’nın yerleşik normları çiğnemekten ve diğer ülkeler için emsal oluşturmaktan korkmayan, lider bir küresel güç olduğunu kanıtlama çabasıdır.
Moskova’daki Afganistan Büyükelçiliği’nin üzerinde dalgalanan Taliban bayrağı, Rusya’nın Orta Doğu ve Orta Asya’da gündemi belirlediğinin bir simgesidir. Ancak bölgedeki diğer ülkelerin bu hamleyi böyle algılaması beklenmez. Aksine, farklı bir kitleye açık bir mesaj verecektir. Trump yönetiminin Suriye’nin yeni yöneticilerini ABD’nin terör örgütleri listesinden çıkarma kararıyla birleştiğinde, Rusya’nın Taliban’ı tanıması, dünya çapındaki İslamcı gruplara, iktidarı ele geçirmeleri halinde kaçınılmaz olarak tanınacaklarını göstermektedir.













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *