“Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, ondan başkasını dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a ortak koşan büsbütün sapıtmıştır.” (Nisa suresi, 116. ayet)
Kur’an’ın yarısına yakın ayetleri Allah’ın tek ilah oluşundan bahseder. Bu elbette ki tesadüfi bir şey değil, tam tersine tevhid ve şirkin insan zihnine kazınması için seçilmiş bir tercihtir. Tüm Nebi ve Resullerin ortak dili olan davet çağrısı tek ilah olan Allah’a olduğu için, daveti kabul eden müminlerin ilk yapması gereken şey şirkten sakınmak olması gerekir.
Bunun için tevhid ve şirk hakla batıl gibi insanlıkla yaşıt iki zıt kavramdır. Bu iki kavramın biri anlaşılmadan diğeri anlaşılamaz. Tevhid inancının hak ettiği yeri alması için şirkin her türünden temizlenmesi, arınması gerekir. Kur’an’ın şirke açtığı savaş ve ona beslediği düşmanlık, tevhid dininin korunması ve evrenin işleyişine insanlar tarafından başka bir ilah’ın ortak edilmemesi içindir.
Şirkin amansız ve sinsi bir düşman olduğunu bilen Rabbimiz O’nu ve ona inananları Müslümanlara düşmanlık bakımından Yahudilerle aynı tutmuştur. “İnsanlar içerisinde düşmanlık bakımından en şiddetli olarak Yahudiler ile şirk koşanları bulacaksın…” (Maide: 82)
Bugünkü ayetimizin ikizi diyebileceğimiz bir diğer ayet ise Nisa Suresinin kırk sekizinci ayetidir ki, aynı hakikati tekrar etmektedir; “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar. Allah’a ortak koşan kimse büyük bir günah (ile) iftira etmiş olur.”
Tevhid ve şirk konusunda bu kadar hassas olan bir dinin mensupları olarak Müslümanların ekserisi bu hassasiyeti maalesef görmüyor, göremiyor ve görmezden geliyor. Bunu yine Kur’an’dan takip edecek olursak: “İnsanların çoğu, ilahlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşarak, Allah’ın dışında başkalarını da otorite kabul edip şirke bulaşarak Allah’a iman ediyorlar.” (Yusuf: 106, Diyanet Vakfı meali)
Bu ayeti kerime birçok mealde “onların çoğu ancak ortak koşarak Allah’a iman ederler” diye çevrilmiştir. Çeviride bir sıkıntı yok ama bizim Diyanet Vakfı mealini tercih etmemizin sebebi içerik olarak daha ayrıntılı bir meallendirme yapıldığı içindir.
Ayetlerin şirke bakış açısını anladığımıza göre, bu ayetleri insanlara tebliğ eden Hz. Nebi’ye de kulak verelim bakalım ne diyor; “Her kim Allah’a bir şeyi ortak koşarak ölürse cehenneme girer”. (Abdullah b. Mesud). Şirke karşı yirmi üç yıl amansız bir mücadele veren ve tevhidin öncüsü olan Allah’ın Rasulü başka ne diyebilir ki? Tevhid ve şirki Allah Rasulünden daha iyi tanıyan kim olabilir ki?
Hasılı kelam sanmayın ki buraya kadar aldığımız ayet ve hadislerin sayısı bu kadar, bu konuda Kur’an’da çok fazla ayeti kerime var, ancak bu çalışmanın prensip olarak kısa tutulması gerektiği için daha fazla detaylandıramıyoruz.
Mesela kısa bir örnek daha verecek olursak; “Kim Allah’ın indirdiği ile hükmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir.” Maide suresinin 44. ayeti kerimesi bile tek başına modern insanın düştüğü şirk bataklığını anlatmaya yeter de artar. Yani bu şirk öyle bir pisliktir ki hayatın her alanına sirayet eder. Bizim şirki pislik olarak adlandırmamız yadırganmasın. Rabbimizin hükmü de böyleder. O, şirke tabi olan müşrikleri pislik olarak adlandırmaktan çekinmemiştir. (Tevbe: 28)
Sonuç olarak Allah’a olan dualarımızda eğer aracı varsa, siyasi bakışımızı dünya menfaatlerini gözeterek; ama, fakat gibi kelimelere sığınarak yanlışlarımıza meşruiyet kazandırmaya çalışıyorsak, rızık konusunda Allah’ı saf dışı edip insanların bizi doyurduğuna inanıyorsak, teoride Rab olarak Allah’ı kabul edip pratik hayatta insanların uydurduğu otoritelerin, demokrasinin terbiyesinden geçmeye razı isek ve hatta Allah’ın şer’i yasalarının bugüne cevap vermesini imkansız görüyorsak o halde bekleyelim (Hud: 122) ve soralım bu gidiş nereye? (Tekvir: 26)
Allah mutlak hükümrandır ve mutlak doğru O’na aittir.
(Venhar)













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *