Bosna’nın bağımsızlığının 33. yılı

Bosna’nın bağımsızlığının 33. yılı

Bosna Hersek Cumhuriyeti Devleti 1 Mart 1992’de yapılan referandumun ardından bağımsızlığını ilan etmiş, 22 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler’e kabul edilmiş, ardından başlayan savaşta binlerce şehid verilmiş, 1995’te ABD’de hazırlanan Dayton anlaşması ile bugüne kadar gelen süreç başlamıştı.

Eşsiz bir coğrafyaya sahip olan ancak aynı oranda zengin kaynaklara sahip olmayan, nüfusunun yarısından fazlasını Müslüman Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek’te, bağımsızlığın 33’üncü yılında dahi 1992-1995’teki savaşın acı hatıraları canlılığını koruyor.

Ülkede silahları susturan ancak getirdiği karmaşık siyasi yapı nedeniyle eleştirilen Dayton Barış Antlaşması, Bosna Hersek’teki birçok siyasiye göre istikrarın önündeki en büyük engel.

Bosna Hersek, bağımsızlık ilanının 33’üncü yılında önemli projelere ev sahipliği yapabilecek potansiyele ve ucuz iş gücüne rağmen, nüfusunu göç nedeniyle kaybeden ülkelerden biri.

Sırpların tehdidine rağmen bağımsızlık referandumu

Hırvatistan’ın 1991’de Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsız olmasının ardından büyük oranda Sırpların kontrolünde olan Yugoslav Halk Ordusu (JNA) ile Hırvat güçleri arasında başlayan çatışmalar, komşu Bosna Hersek’e de sıçradı. JNA, Bosna Hersek sınırları içinde kalan ancak nüfusunun çoğunluğunu Hırvatların oluşturduğu Ravno’ya saldırdı ve Yugoslavya’nın bölünmesini kendi lehine kullanmak isteyen Bosnalı Hırvatlar ve Sırplar da ülke topraklarını aralarında paylaşmak istedi.

Ülkedeki Hırvatlar, 18 Kasım 1991’de Hersek Bosna Hırvat Cumhuriyeti’ni, Sırplar ise 9 Ocak 1992’de Sırp Cumhuriyeti’ni ilan etti.

O dönem ülkenin büyük çoğunluğunu oluşturan Müslüman Boşnakların ise bağımsız bir devlet olmaktan başka çareleri yoktu. Bosnalı Sırpların tehditlerine rağmen Slovenya ve Hırvatistan’ın Yugoslavya’dan ayrılmalarının akabinde Bosna Hersek’te de bağımsızlık referandumu için karar alındı. Referandumu Bosnalı Sırplar büyük oranda boykot ederek katılmadı. Referandum, 29 Şubat-1 Mart 1992’de yapılırken, halkın yüzde 64,31’inin sandığa gittiği halk oylamasında kullanılan oyların yüzde 99,44’ü bağımsızlıktan yana oldu.

Referandum tarihini “bağımsızlık tarihi” olarak kabul eden Bosna Hersek, 22 Mayıs 1992’de Birleşmiş Milletler (BM) üyeliğine de kabul edildi.

Müslüman Boşnaklar, Sırp birliklerinin katliamlarına uğradı

Bağımsızlık referandumunun hemen ardından JNA’nın yanı sıra Bosna Hersek ve Sırbistan’dan paramiliter Sırp birlikleri, Müslüman Boşnaklara karşı etnik temizliğe başladı. Bağımsız Bosna Hersek’in ilk cumhurbaşkanı olan Boşnak lider Aliya İzetbegoviç’in liderliğinde ülkenin toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve bağımsızlığını korumak için bir araya gelen farklı dini ve etnik kökenlerden Bosna Hersekliler, Sırplar ve Hırvatlarla savaştı.

Ülkenin batı ve güney kesimlerinde Hırvatlar ile doğuda ve kuzeyde ise Sırplar ile mücadele eden Boşnaklar, donanımlı düşmana karşı önemli başarılar kazandı. “Büyük Sırbistan” idealini savunan ve “etnik temizlik” hedefiyle yola çıkan Sırp milliyetçileri Prijedor, Visegrad, Foça, Bijelina, Zvornik ve Srebrenitsa gibi şehirlerde büyük katliamlar yaptı. Savaşta 2 milyondan fazla kişi evini terk etti, büyük çoğunluğu sivil 300 binden fazla kişi ise hayatını kaybetti.

Tüm dünyanın gözü önünde 3,5 yıl süren savaş boyunca çok büyük sivil katliamlar, işkenceler, etnik temizlikler, sürgünler ve soykırım gerçekleşirken, başkent Saraybosna, tam 44 ay Sırpların kuşatması altında kaldı.

Temmuz 1995’te ülkenin doğusundaki Srebrenitsa şehrine giren savaş suçlusu Sırp komutan Ratko Mladic’in emrindeki birlikler, sadece birkaç günde en az 8 bin 372 Boşnak sivili katlederek, soykırım gerçekleştirdi. Prijedor, Foca, Zvornik ve Visegrad gibi birçok şehirde yapılan etnik temizlik nedeniyle neredeyse bu bölgelerde yaşayan Boşnak kalmadı.

Dayton Barış Antlaşması ülkedeki silahları susturdu

Yüz binlerce Müslümanın acımasızca şehid edildiği, milyonlarcasının evlerini terk etmek zorunda kaldığı, kadınların tecavüze uğradığı, sivillerin toplama kamplarında işkence gördüğü kanlı savaş, ABD’de günler süren müzakerelerin ardından 21 Kasım 1995’te paraf edilen ve dönemin Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzetbegoviç, Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosevic ve Hırvatistan Cumhurbaşkanı Franjo Tudjman’ın Fransa’da 14 Aralık 1995’te imzaladığı Dayton Barış Antlaşması’yla sona erdi.

Bosna Hersek’e karmaşık bir siyasi yapı getiren antlaşma kapsamında Boşnak, Hırvat ve Sırplar, “ülkenin kurucu halkları” kabul edildi. Ülke, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların yer aldığı Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti (RS) entitelerinden ve özel bir statüye sahip Brcko bölgesinden oluştu. FBIH entitesi de her birinin kendi hükümeti ve meclisi bulunan 10 kantondan meydana geldi.

Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi, Boşnak, Sırp ve Hırvat üyeleriyle ülkedeki en üst makamı oluştururken, 4 yıllığına halk tarafından seçilen Konsey üyeleri, dönüşümlü olarak 8 aylığına “Konsey Başkanlığı” yapıyor. Konseyin Hırvat ve Boşnak üyeleri, FBIH’de yaşayanlar, Sırp üye ise RS’de yaşayanlar tarafından seçiliyor.

Dayton Barış Antlaşması’nın şartlarından biri olarak ülkede geniş yetkilere sahip yabancı bir diplomat, “Yüksek Temsilci” bulunuyor. Yüksek Temsilci, Devlet Başkanlığı Konseyinin üyeleri dahil olmak üzere ülkedeki tüm diğer devlet yetkililerini görevden alma ve yasalarda değişiklikler yapma hakkına sahip.

Antlaşmanın getirdiği karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (üçü konsey üyeleri), 13 başbakan ve 130’dan fazla bakan bulunuyor. Bu karmaşıklık, birçok kez hükümetler arasında yetki kargaşasına neden oluyor, karar alınmasını güç hale getiriyor.

Bosnalı Sırpların ayrılıkçı söylemleri

Bosna Hersek’te, genç nüfusun Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelere göç etmesi ve ekonomik problemlerin yanında bir de ülkedeki iki entiteden RS yetkililerinin “ayrılıkçı” açıklamaları, gündemin değişmez maddeleri arasında yer alıyor.

Bosnalı Sırp yetkililerin, RS’nin Bosna Hersek’ten bağımsızlığını ilan edebileceği yönündeki açıklamaları zaman zaman gün yüzüne çıkıyor. RS, ülkedeki taşınmaz mülklerin Dayton Barış Antlaşması çerçevesinde entitelere verildiğini savunurken, konuya ilişkin tartışmalar, Bosna Hersek Anayasa Mahkemesinin bu husustaki kararlarında taşınmaz mülklerin kullanım hakkının entitelere, mülkiyet hakkının ise devlete ait olduğuna yönelik kararına rağmen devam ediyor.

Özellikle son dönemde Bosna Hersek Mahkemesinin, RS Başkanı Milorad Dodik’e “Yüksek Temsilcilik Ofisi (OHR) kararlarına saygı duymamak” suçundan 1 yıl hapis ve 6 yıl siyasi yasak cezası vermesi, RS yetkililerinin ayrılıkçı söylemlerinin dozunu daha da arttırdı.

Bosna Hersek’in dış politikadaki en büyük hedefi AB üyeliği

Balkanların batısındaki diğer ülkelerin olduğu gibi Bosna Hersek’in de dış politikadaki öncelikli hedefleri arasında, AB’ye üye olmak yer alıyor. AB’ye resmen 2016’da üyelik başvurusu yapan Bosna Hersek, 15 Aralık 2022’de AB “aday ülke” statüsü alırken, gerekli koşulları yerine getirmesiyle 12 Mart 2024’te AB’ye katılım için müzakerelere başladı.

Bosna Hersek’in NATO üyeliği ise Rusya’ya yakınlıklarıyla bilinen Bosnalı Sırp yetkililer tarafından istenmezken, diğer Bosnalı yetkililer NATO üyeliğinin “zorunluluk” olduğu görüşünde birleşiyor.

Ülkenin nüfusu, 2013’teki son sayıma göre 3 milyon 531 bin 159. Nüfusun yüzde 50,11’ini Boşnaklar, yüzde 30,78’ini Sırplar, yüzde 15,43’ünü Hırvatlar ve yüzde 3,68’ini ise diğer etnik gruplara ait vatandaşlar oluştururken, ülke nüfusunun yüzde 50,7’si ise Müslüman.

Dayton: Bosna Hersek’in “deli gömleği”

Bosna Hersek’in anayasasını da belirleyen Dayton Anlaşması, ülkeye karmaşık bir siyasi sistem getirirken, birçok konuda Bosna Hersek’in elini kolunu bağlaması nedeniyle “deli gömleği” olarak da nitelendiriliyor. Anlaşma ile dört yıl boyunca birbirine karşı savaşan Boşnak, Hırvat ve Sırplar “ülkenin kurucu halkları” olarak kabul edildi.

Anlaşmaya göre, Bosna Hersek, nüfusunun büyük çoğunluğunu Hırvat ve Boşnakların oluşturduğu Bosna Hersek Federasyonu (FBIH) ile Sırp nüfusunun yoğun olduğu Sırp Cumhuriyeti (RS) entiteleri ile özel statüdeki Brcko bölgesinden oluştu. Her iki entitenin de kendi meclisleri, hükümetleri ve başkanları bulunuyor. FBIH ise kendi için 10 ayrı kantona ayrıldı. Kantonların her birinin kendi meclisi ve hükümetleri bulunuyor.

Devletin en üst makamı ise Devlet Başkanlığı Konseyi. Konsey, Boşnak, Sırp ve Hırvat üç üyeden oluşuyor. Dört yılda bir yapılan seçimlerde belirlenen üyeler, 8 aylığına dönüşümlü olarak konsey başkanlığı yapıyor. Boşnak ve Hırvat üye FBIH’den, Sırp üye ise RS’den gelen oylarla belirleniyor.

Devlet düzeyinde de ayrıca bakanlar konseyi (hükümet) ve iki parlamento (temsilciler meclisi ve halklar meclisi) bulunuyor. Bu karmaşık yapıda, kanton, entite ve devlet düzeyinde 5 başkan (3’ü konsey üyesi), 13 hükümet başkanı ve 130’dan fazla bakan bulunuyor.

Dayton’un getirdiği bu yapı, Bosna Hersek’te kararların alınmasını olumsuz etkiliyor.

Karar alma sürecindeki en önemli sorunlardan biri Devlet Başkanlığı Konseyinde yaşanıyor. Dış politika gibi önemli konularda verilecek kararlar, üç üyenin de mutabık kalmasıyla alınabiliyor. Bu kararların alınması bazen çok uzun sürüyor, bazen de hiç gerçekleşmiyor.

Ülkenin AB üyeliği konusunda her üç taraf da mutabıkken, NATO üyeliği noktasında Sırpların karşı çıkması nedeniyle ilerleme kaydedilemiyor.

OHR çıkmazı

Anlaşmanın getirdiği karmaşık siyasi yapının yanı sıra geniş yetkilerle donatılmış Bosna Hersek Yüksek Temsilciliği (OHR) de tartışılan bir diğer konu.

Anlaşmanın 10. bölümüne göre kurulan ve Bosna Hersek’te büyük otoritesi bulunan OHR’nin ülkenin egemenliğini kısıtladığı savunuluyor.

Yabancı yüksek temsilci, Dayton’un uygulanışını kontrol etmek, tarafların şikayetlerini değerlendirmek, sivil kuruluşların faaliyetlerini denetlemek ve koordine etmek gibi yetkilerinin yanı sıra Dayton’a aykırı davranmaları durumunda Devlet Başkanlığı Konseyi üyeleri de dahil devlet yetkililerini görevden alma hakkını da elinde bulunduruyor.

Öte yandan, Dayton’un uygulanmasındaki sorunları çözmekle yetkilendirilen OHR’nin, elindeki geniş yetkilere rağmen kendi sorumluluk alanına giren birçok ciddi sorunun çözümünde etkisiz kaldığı ifade ediliyor.

“Dayton 2” tartışmaları

Dayton Anlaşması’nın “son kullanma tarihinin geçtiği ve güncellenmesi gerektiği” sürekli tartışılan meselelerden biri. Birçok siyasetçi ve uzman, Bosna Hersek’in gelişimi ve AB ile NATO’ya entegrasyon hedeflerinde ilerleme kaydetmek için “Yeni Dayton” ya da “İkinci Dayton” fikrini destekliyor.

Boşnak, Sırp ya da Hırvat olmayan milletlere Devlet Başkanlığı Konseyine seçilme şansı tanımayan ve içinde ayrımcılık barındıran Dayton anayasası, AB yolunda ülkenin önündeki en büyük engel olarak gösteriliyor.

Dayton’un getirdiği anayasanın değişmesinden yana olan Boşnaklar, olası ikinci Dayton’da uluslararası garantörlerden birinin de Müslüman ülkelerden biri olmasını istiyor. Zira Dayton Anlaşması imzalanırken hiçbir Müslüman ülke bulunmuyordu.

“Dayton’u değiştirmenin vakti çoktan geldi”

Bosnalı akademisyen Dzemaludin Latic’in anlaşmaya dair söylediği “uygulanması neredeyse imkansız olan Dayton ile Bosna Hersek’e deli gömleği giydirildiği ve ülkenin sakat bir ülke haline getirildiği” ifadeleri, belki de Dayton’u en iyi açıklayan ifadelerden biri olarak dikkat çekiyor.

Dayton’daki barış görüşmelerine de katılan Bosna Hersekli siyasetçi Miro Lazovic, AA muhabirine 2019 yılında yaptığı bir açıklamada, Dayton’u ve özellikle de getirdiği anayasayı değiştirmenin vaktinin çoktan geldiğini ifade etmişti.

Dayton’un en zayıf tarafının 4. bölümü yani Bosna Hersek Anayasası olduğunu vurgulayan Lazovic, ABD Kongresinden bazı üyelerin de daha önce anayasanın değiştirilmesi gerektiğini dile getirdiğini hatırlatmıştı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Bosna Hersek aleyhine verdiği Sejdic-Finci kararının uygulanması gerektiğini söyleyen Lazovic, “Bu karar uygulandığında, bir bütün olarak anayasal mimarinin değişeceğine inanıyorum. Zira mevcut anayasa ayrımcı ve insan haklarına aykırı. Aslında tüm sorunlarımızın kaynağı anayasa.” diye konuşmuştu. Lazovic, Bosna Hersek Anayasası’nın değiştirilmesinin vakti geldiğini düşünen herkesi desteklediğini söyledi.

Erdoğan da Dayton’ın değişim vaktinin geldiğini söylemişti

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 16 Ocak 2019’da Hırvatistan Cumhurbaşkanı Kolinda Grabar Kitarovic ile Ankara’daki görüşmesi sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında, Dayton’un gözden geçirilmesi gerektiğini belirterek “Dayton Anlaşması’nın bu haliyle Bosna Hersek’in geleceğine yönelik bir çözüm üretemediği bugüne kadar geçen sürede ortaya çıkmıştır. Bununla ilgili olarak BM’nin aslında yeniden devreye girmesi ve burada çok daha güçlü bir adımın atılması gerekir diye düşünüyorum.” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *