Yahudiler arasındaki toplumsal çatlak: Falaşalar

Yahudiler arasındaki toplumsal çatlak: Falaşalar

Filistinli Müslümanlara uyguladığı düşmanlık ve barbarlık ile tanınan İsrail, kendisinin ‘ıslah edici’ olduğunu iddia ederken, kendi toplumu içerisinde de ayrımcılık yapmaktan çekinmiyor. Yahudiler arasında alt sınıf olarak görülen Etiyopya yahudileri (Falaşalar) birçok konuda dışlanırken, Aşkenazlar ise en imtiyazlı sınıf.

1980’lerin ortasında Etiyopya’daki iç savaş ve kıtlık nedeniyle İsrail tarafından gerçekleştirilen gizli operasyonlarla ülkeye getirilen Falaşalar, yahudi toplumunun “beyaz üstünlükçü” yaklaşımıyla ikinci sınıf insan muamelesi görüyor.

İsrail hükümeti, 1984’te “Musa Operasyonu” ve 1991’de “Süleyman Operasyonu” ile yaklaşık 14 bin Falaşa’yı Tel Aviv’e getirdi.

Fakat, İbranice bilmeyen ve modern kent yaşamına alışık olmayan bu topluluk, ekonomik ve sosyal entegrasyon noktasında ciddi engellerle karşı karşıya kaldı. Bugün eğitim, istihdam ve barınma gibi temel konularda dezavantajlı grup statüsünde.

Yahudi toplumunda, tarihsel ve kültürel farklılıklar nedeniyle belirgin bir sosyal hiyerarşi mevcut.

Aşkenaz yahudileri, toplumun en ayrıcalıklı kesimi olarak kabul edilirken, Falaşalar en fazla ayrımcılığa uğrayan topluluklar arasında yer alıyor. Hatta Falaşaların yahudilikleri bile tartışmalı kabul ediliyor. İsrail’e kabul edildiklerinde, birçok dini ritüeli yeniden yerine getirmek zorunda bırakıldılar.

1996 yılında, yahudi hahamlarının Falaşaların bağışladığı kanları “temiz olmadığı” gerekçesiyle imha ettikleri ortaya çıktığında büyük bir skandal patlak verdi. Ayrıca Falaşalar evlilik ve dini liderlik gibi konularda da ayrımcılığa uğruyor. Birçok Falaşa diğer yahudilerle evlenmek istediğinde sosyal baskılara maruz kalıyor ve hatta hahamlarının Rabbi olmasına dahi engel olunuyor. İsrail toplumunun büyük bir kesimi, Falaşalarla evlenmeyi “uygunsuz” olarak görüyor ve bu da kültürel ayrımcılığı derinleştiriyor.

Fakir mahallelerden Orduya: Falaşaların sosyal statüsü

Falaşalar, genellikle fakir mahallelere yerleştirildi ve düşük gelirli işlerde çalışmak zorunda kaldılar. Üniversiteye giriş oranları diğer yahudi gruplara kıyasla oldukça düşük seviyelerde kaldı. Ayrıca polis şiddetine uğradıkları birçok olay yaşandı. 2019 yılında, Etiyopya kökenli genç Solomon Tekah’ın bir polis tarafından öldürülmesi, ülke genelinde büyük çaplı protestolara yol açtı.

Bugün, İsrail’deki Falaşa nüfusu 120 bini aşmış durumda. Nüfusun üçte biri İsrail doğumlu ve genç Falaşalar, özellikle ordu ve güvenlik teşkilatlarında önemli bir insan kaynağı olarak görülüyor. Ancak, siyonist ordusunda üst düzey pozisyonlar genellikle Aşkenaz yahudiler tarafından doldurulurken, Falaşalar çoğunlukla daha riskli ve stresli işlere veriliyor.

Ucuz iş gücü olarak kullanılıyorlar

Falaşalar, tarım ve ağır sanayi gibi sektörlerde genellikle ucuz iş gücü olarak kullanılıyor ve İsrail’de yaşayan diğer vatandaşlardan ortalama %40 daha az kazanıyorlar. Eğitim ve istihdam konularında karşılaştıkları engeller, sosyal hayatta daha eşit bir konumda olmalarını zorlaştırıyor.

Yahudi toplumunda hâlâ var olan fiili kast sistemi ve ayrımcılık, Falaşaların önünde önemli bir engel teşkil ederken, toplumda tamiri zor bir çatlak olarak duruyor.

Aşkenaz yahudileri kimlerdir?

Aşkenazlar Almanya, Fransa ve Doğu Avrupa’da yaşayan veya onların soyundan gelen Yahudilerdir. Sefaradlar ise İspanya, Portekiz, İtalya, Yunanistan, Türkiye, kuzey Afrika ve Ortadoğu’da yaşayan Yahudiler ve onların soyundan gelenlerdir.

1400’lere kadar İberik yarımadası, kuzey Afrika ve Ortadoğu, Yahudilerin seyahat etmelerini genel olarak serbest bırakan Müslümanların kontrolü altındaydı. Yahudiler 1492’de Hıristiyan hükümdarlar tarafından İspanya’dan kovulunca, birçoğu Hollanda, İtalya, Balkanlar, Türkiye (Osmanlı İmparatorluğu), kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgelerindeki topluluklar tarafından kabul edildiler.

“Aşkenaz” terimi İbranicede “Almanya”, “Sefarad” da “İspanya” kelimesinden türemiştir.

Sefaradların inancı temelde Ortodoks Yahudilikle bağdaştığı halde bazı dini kanunları (Alaha) yorumlama tarzı Aşkenazlarınkinden farklıdır. Bu farklardan birine örnek: Hamursuz (Pesah) bayramı boyunca doğulu Sefaradlar pirinç, mısır ve bakliyat yiyebilirlerken, Aşkenazların bu yiyeceklerden sakınmasıdır.

Sefaradlar tarih boyunca yaşadıkları bölgenin, (Yahudi olmayan) yerel kültürüyle Aşkenazlardan daha fazla kaynaşmışlardır. Aşkenaz Yahudiliğin geliştiği Hıristiyan yörelerde ise Hıristiyanlarla Yahudilerin arası genellikle gergin olup, Yahudiler kendi dinlerinden olmayan komşularından ayrı duruyorlardı. Sefarad Yahudiliğinin geliştiği İslam ülkelerinde ayrımcılık ve baskı çok daha seyrekti. Sefarad düşünce ve kültürü Müslüman ve Yunan felsefe ve biliminden çok etkilendi.

Sefarad dua ayinleri Aşkenazlardan değişiktir ve Sefaradlar farklı melodiler kullanırlar. Ayrıca Sefaradların bayram görenekleri ve geleneksel yemekleri de Aşkenazlardan farklıdır.

Birçok kişinin uluslararası Yahudi dili olarak bildiği Yidiş aslında Aşkenaz Yahudilerinin dilidir. Sefaradların kullandığı dil olan Ladino ise, kökleri İspanyolca ve İbraniceden gelen bir dildir. Tıpkı Yidiş’in Almanca ve İbraniceden geldiği gibi… (Kaynak: Türk Yahudi Toplumu)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *