Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Levent Aydın, aynı mal ve hizmetlerin yoksullara maliyetinin zenginlerden daha fazla olduğunu belirterek, “Yoksulluk cezası, fırsatların eksikliğiyle başlayarak, yoksulların hayatta kalma mücadelesinin daha maliyetli olması anlamına geliyor.” dedi. Dolayısıyla enflasyonist ortamlar da en büyük zararı yoksullara veriyor.
Prof. Dr. Levent Aydın, AA muhabirine, “yoksulluk cezası” kavramını ve yoksulların zenginlere kıyasla yaşadığı dezavantajlı durumları değerlendirdi.
“Yoksulluk cezası” kavramının, yoksul bireylerin ekonomik ve sosyal sistemlerde karşılaştıkları ek maliyetleri ve dezavantajları ifade ettiğini belirten Aydın, yoksulların düşük gelirleri nedeniyle daha ucuz ve kalitesiz ürünlere yönelmek zorunda kaldıklarına ve bu ürünlerin uzun vadede daha yüksek maliyetlere yol açtığına dikkati çekti.
Yoksulluk cezası kavramının 1967 yılında David Caplovitz tarafından ortaya çıktığını hatırlatan Aydın, yoksul insanlar için bu durumun zamanla cezadan ezaya dönüştüğü yorumunda bulundu.
“Kalitesiz ürün, daha yüksek maliyet”
Aydın, yoksulluk cezasının tüketim alışkanlıklarına etkisini vurgulayarak, “Düşük gelirli bireyler kısa vadede daha ucuz ürünleri tercih etmek zorunda kalıyor. Ancak bu ürünler genellikle kalitesiz olduğu için uzun vadede daha pahalıya mal oluyor. Örneğin, kaliteli bir elektronik cihaz yerine daha ucuz bir cihaz almak, sık bakım maliyetleri ve kısa kullanım ömrü nedeniyle zenginlerin tercih ettiği ürünlerden daha yüksek maliyete dönüşüyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Yoksulluk cezasının şiddetini yalnızca bireysel tercihlerin değil, yaşanılan çevrenin de belirlediğini ifade eden Aydın, kırsal alanlarda ve düşük gelirli mahallelerde rekabet eksikliğine dikkati çekti.
Aydın, “Şehirlerde rekabetin yoğun olduğu marketlerde daha kaliteli ürünlere daha uygun fiyatlarla ulaşmak mümkünken, kırsalda veya yoksul mahallelerde yalnızca bir marketin bulunması tekelci yapı yaratıyor. Bu da yoksulların daha pahalı ürün almak zorunda kalmasına neden oluyor.” diyerek konuştu.
“Küçük ambalajlar daha pahalı oluyor”
Yoksulların alışveriş yaparken karşılaştığı bir diğer sorunun büyük ambalajlardan yararlanamamaları olduğunu belirten Aydın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yoksul bireyler, gelirleri ancak yettiği için küçük ambalajlarda ürün almak zorunda kalıyor. Oysa aynı ürünün daha büyük boyutları, birim fiyat açısından daha uygun. Ayrıca, büyük miktarda alışveriş yapan müşterilere sunulan promosyonlar da düşük gelirli bireylerin erişemediği fırsatlar arasında.”
Aydın, düşük gelirli bireylerin tasarruf edememesi ve yatırım yapamamasının, yoksulluk cezasını artıran bir diğer faktör olduğunu belirtti.
Yatırım eksikliği nedeniyle yoksulluğun nesiller boyu devam eden bir döngü yarattığını vurgulayan Aydın, “Yoksullar, gelirleri yalnızca temel ihtiyaçlarını karşılamaya yettiği için tasarruf edemez, dolayısıyla yatırım yapamaz. Bu da gelirlerini artırma ve yoksulluktan çıkma fırsatlarını ellerinden alıyor,” yorumunda bulundu.
Aydın, ekonomik ve sosyal sistemin mülkiyet hakları bakımından zenginlerin lehine kurulduğunu ifade ederek, banka sistemlerine göre de yoksulların kredi çekme imkanının az olduğunu, yüksek faizli veya yüksek maliyetli finansman kaynağı bulabildiklerini dile getirdi.
“Elde edilemeyen mal ve hizmetler psikolojiyi etkiliyor”
Vergi sistemindeki eşitsizliklerin de yoksulları dezavantajlı hale getirdiğini belirten Aydın, “KDV oranları herkes için aynı. Ancak düşük gelirli bireylerin gelirine oranla ödediği KDV daha yüksek maliyet oluşturuyor. Bu da yoksulların ekonomik sistemde daha fazla bedel ödemesine yol açıyor.” ifadelerini kullandı.
Aydın, yoksulluk cezasının üstesinden gelmek için sosyal politikaların önemine dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yoksulluk varsa çıkış yolları da vardır. Sosyal politikalarla finansmana erişimin kolaylaştırılması, gelir adaletsizliğini azaltmada önemli bir rol oynayabilir. Aksi takdirde, bu ceza ahlaki tehlikeler yaratarak yoksulluğun nesiller boyu devam etmesine neden oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Yoksulluk cezasının, yalnızca maddi kayıplarla sınırlı kalmadığını, toplumsal ve psikolojik sorunlara da neden olduğunun altını çizen Aydın, fiziksel olarak elde edilemeyen mal ve hizmetlerin, bireylerde moral bozukluğuna ve toplumdan dışlanma hissine yol açtığını, bu yalnızlığın yoksulluk döngüsünü daha da derinleştirdiğini vurguladı.
Enflasyon gibi ekonomik kriz dönemlerinde marketlerin fiyat politikalarının da yoksulları daha fazla etkilediğini belirten Aydın, “Marketlerin stoklama ve fiyat sabitleme stratejileri, yoksulları mağdur ediyor. Buna karşın, pazarda sabahki fiyatla akşamki fiyat arasındaki fark, ürünün depolanamayacak olması nedeniyle değişiyor. Ancak marketlerde bu duruma dikkat edilmiyor.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *