Fransa’da cumhuriyet düzeni, siyasi ihtiyacı karşılamadığı için eleştiriliyor

Fransa’da cumhuriyet düzeni, siyasi ihtiyacı karşılamadığı için eleştiriliyor

Laik ve demokratik bir yönetime sahip olan Fransa’da 1958 yılında kurulan Cumhuriyet düzeni, kısa ömürlü ve istikrarsız hükümetlere neden olması üzerine artık siyasi ihtiyaçları karşılamadığı gerekçesiyle eleştiriliyor.

Fransa’nın son 3 yılda 4 başbakan değiştirmesi 66 yıl önce siyasi istikrarsızlığı önlemek ve güçlü bir yürütme erki yaratmak için inşa edilen 5. Cumhuriyet düzeninin yetersiz kaldığı tartışmalarını beraberinde getirdi.

Fransa’da, 1962’de meclisi feshederek erken seçime gitmesi dönemin Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle’u daha güçlü ve etkin bir lider olarak siyaset arenasına taşırken, haziran ayında meclisi feshetme kararı alan mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için durum böyle olmadı.

Macron’un Meclisi feshetme kararı alarak gittiği erken seçimler, yasama organında 1958’den bu yana en parçalı tabloyu oluştururken, hiçbir parti ya da ittifakın tek başına hükümet kurmak için gerekli salt çoğunluğa ulaşamaması da hükümet kurma sürecini uzattı.

Üstelik, seçimlerden aylar sonra kurulan Michel Barnier’nin azınlık hükümeti de 3 ay gibi kısa bir sürenin ardından muhalefetin gensoru önergesiyle 4 Aralık’ta düşürüldü.

Cumhurbaşkanına meclisi feshetme yetkisi veren 5. Cumhuriyet düzeni, Macron’un bu yetkisini işleterek gittiği erken seçimlerin ülkeyi daha çalkantılı bir siyaset zeminine sürüklemesiyle eleştirilerin odağında yer aldı.

Hükümet istikrarsızlığına son vermek için kurulan ve yarı başkanlık sistemini getiren 5. Cumhuriyet, yasama organında 2 siyasi bloğun öne çıktığı senaryoda işlerliğini sürdürse de 3 bloklu yeni meclis tablosunda zora girdi.

Ayrıca Anayasaya göre dilediği kişiyi başbakan atama yetkisi bulunan Macron’un, siyasi geleneklere aykırı hareket ederek seçimin galibi olan solcular yerine seçimin kaybedeni olarak görülen merkez sağcılardan Barnier’yi başbakanlık koltuğuna getirmesi sistem eleştirilerini alevlendirdi.

AA muhabirleri, Fransa’da 5. Cumhuriyet dönemine götüren süreci, 1958’den bu yana siyasi sistemde yapılan reformları ve sistem eleştirilerini artıran bugünkü hükümet krizini derledi.

4. Cumhuriyet’in “istikrasızlığından” 5. Cumhuriyet “istikrarına”

Fransa’da 1946-1958 yıllarında uygulanan 4. Cumhuriyet döneminde yaşanan hükümet istikrasızlıkları 5. Cumhuriyet’e geçişi adeta zorunlu kıldı.

1954’te eski Fransız sömürgesi Cezayir’in bağımsızlık için attığı adım 4. Cumhuriyet’in sonunu getirdi. Tarih 13 Mayıs 1958’i gösterdiğinde Cezayir’de Fransız askerlerinin isyan çıkarması, Paris’i içinden çıkılmaz bir krize sürüklerken, ülkeyi Nazilerden kurtaran lider olarak bilinen De Gaulle “ülkeyi yönetmeye” hazır olduğunu beyan etti. Dönemin hükümeti, ülkedeki gidişatı göz önünde bulundurarak haziranda De Gaulle’u hükümetin başına görevlendirildi.

De Gaulle’un, Cezayir Devrimi meselesini hızla çözüme kavuşturmak için gittiği referandum sonucunda 4 Ekim 1958’de yeni bir Anayasa kabul edilerek rejim değişikliğine gidildi. Yeni Anayasa ile yasama organı karşısında yürütme erkinin güçlendirilmesi hedeflendi.

4. Cumhuriyet’ten 5. Cumhuriyet dönemine geçiş yapılmasını sağlayan 1958 Anayasası için, De Gaulle’a “biçilmiş kaftan” benzetmeleri yapıldı.

Anayasa 25 kez değiştirildi

De Gaulle, rejim değişikliğiyle tatmin olmayıp 1962’de Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçilmesi talebine karşı çıkan vekiller dönemin Georges Pompidou hükümetini düşürdü.

Ancak De Gaulle, Meclisi feshederek erken genel seçime gitti ve aynı yıl Anayasasının reform edilmesi talebiyle düzenlediği referandumla, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin yolunu açtı.

Bir başka önemli adım ise 2000 yılında atıldı ve ülkede 1873’ten bu yana 7 yıl olan cumhurbaşkanlığı görevi 5 yıla indirildi.

Böylelikle, ülkede 5 yılda bir yapılan genel ve 7 yılda bir yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin takvimi senkronize edildi ve Fransa’da yönetimde “çift başlılığa” neden olan koalisyon hükümetlerinin önüne geçildi.

Fransa’da 5. Cumhuriyet döneminde Anayasaya yönelik en ciddi reformlar, eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy görevdeyken yapılırken, ülkenin kurumlarını daha modern hale getirmek hedefiyle 2008’de Anayasaya 9 yeni madde eklendi ve mevcut yaklaşık 30 maddesinde değişikliğe gidildi.

1958’den bu yana 25 kez Anayasada değişikliğe gidilse de, siyasi sistemde değişiklik talepleri süreç içinde devam etti.

Belli aralıklarla ülke gündemine yıllardır yansıyan bir diğer değişiklik talebi, Meclisin halkı daha iyi temsil etmesi adına genel seçimler kapsamında nispi temsil sistemine geçilmesi talebiydi.

5. Cumhuriyet’e yönelik yapılan bir diğer eleştiri de, hükümetin başına şimdiye kadar yalnızca 2 kadın başbakanın atanarak kısa süreyle görev yapması oldu.

Bir hükümetin ömrü ortalama 2,5 yıl

Fransa’da 1958’den bu yana bir hükümetin ortalama ömrü 2,5 yıl olurken, ilk kadın Başbakanı Edith Cresson 10 ay ve ikinci kadın Başbakan Elisabeth Borne’un ise görev süresi 1 yıl 7 ay oldu.

Ayrıca, ülkede 5. Cumhuriyet döneminde şu ana kadar bir kadın Cumhurbaşkanı olarak görev yapmadı.

Fransa’da hükümetin bir tasarıyı Mecliste oylama yapılmadan geçirmesine olanak sağlayan Anayasasının 49. maddesinin 3. fıkrası, son 66 yılda siyasi sistemde en çok eleştirilen unsurların başında geldi.

Söz konusu madde, bugüne kadar, hükümetlerin en çok tepki çeken tasarı ve reformlarının geçmesine zemin hazırlarken, 4 Aralık’ta aynı tasarı Başbakan Michel Barnier hükümetinin sonunu getirdi.

Ülkedeki hükümet krizi, aşırı solcu Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) partisinin kurucu başkanı Jean-Luc Melenchon’un, “gücü halkın elinden aldığı gerekçesiyle” 5. Cumhuriyet’i geride bırakarak 6. Cumhuriyet’e geçme isteğini hatırlattı.

5. Cumhuriyet’in aldığı en ağır darbe, son hükümetin meşruiyetini tamamen kaybetmesi 

Aşırı sağcıların 6-9 Haziran’daki Avrupa Parlamentosu seçimlerindeki yükselişinin ardından siyaset arenasına “netlik” kazandırmak için meclisi feshederek erken genel seçime giden Macron, bu seçimlerden “mağlup” çıktı.

Haziran ve temmuzda yapılan seçimlerde, yarı başkanlık sistemi ile yönetilen Fransa’da cumhurbaşkanı parlamentoda nispi çoğunluğunu da yitirmiş oldu. Üstelik, bu seçimler Fransa tarihinin en parçalı meclis tablosunu çıkardı ve bugüne kadar süregelen 2 bloklu siyasi yapıyı yıkarak onun yerine meclisi merkez, aşırı sağ ve sol olmak üzere 3 ana grubun yer aldığı bir yapıya soktu.

Solcu Yeni Halk Cephesi (NFP) ittifakının en fazla milletvekili çıkardığı seçimlerde, Sosyalistler ve aşırı sağcı Ulusal Birlik de oylarını ciddi oranda arttırdı. Ancak hiçbir parti ya da ittifak tek başına salt çoğunluğu elde edemedi. Macron, seçim sonuçlarını göz ardı ederek, siyasi geleneği aykırı bir şekilde davrandı ve parlamentoda çoğunluğun desteğini sağlayamayacağı gerekçesiyle sol ittifaktan başbakan atamayı reddetti. Macron, onun yerine meclisin en küçük partisi merkez sağcı Cumhuriyetçiler’den (LR) Michel Barnier’yi başbakan atadı.

Barnier’nin kurduğu azınlık hükümette, seçimin kazananı sosyalistlerden ve aşırı sağcılardan hiçbir isim yer almadı. Barnier, “seçimin kaybedeni” olarak nitelenen bir koalisyon hükümetine başkanlık etti. Böylece 5. Cumhuriyette bir hükümet halkın meşruiyetinden yoksun duruma düştü.

Muhalefet bütçe tasarısını geçirmek için Anayasa’nın 49. Maddesinin 3. Fıkrasını işleten Barnier hükümete karşı gensoru önergesi sundu ve Fransa tarihinde 62 yıl aradan sonra ilk kez bir hükümet muhalefetin gensoru önergesi ile düştü.

Macron’un seçimlerin ardından yeni bir başbakan ataması yaklaşık 2 ay sürerken, güç bela kurulan Barnier hükümetinin ömrü de ancak 3 ay sürdü.

Ülke 4. Cumhuriyet sonrası olduğu gibi istikrarsız süreçte

Fransa’da yaklaşık son 3 yılda siyasi ömürleri 1 yıllık, 8 aylık ve 3 aylık olmak üzere 3 hükümet kurulurken, ülke en son 4. Cumhuriyetin savaş sonrası döneminde olduğu gibi istikrarsız bir sürece girdi.

Öte yandan Macron’un hem erken seçim kararı alıp, hem de seçim sonuçlarını yansıtmayan bir hükümet kurması krizi derinleştirirken, bugüne kadar iki bloklu siyasi sisteme ve cumhurbaşkanının parlamentoda çoğunluğun desteğini aldığı senaryoda işleyen 5. Cumhuriyet düzenin artık işlevini yitirdiği yönünde sesler yükseldi.

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda ikinci ve son dönemine giren Macron, son seçimlerin ardından meclisteki nispi çoğunluğunu da tamamen yitirdi ve “topal ördek” olmakla eleştirildi.

Bazılarına göre, ülkedeki hükümet krizleri, 5. Cumhuriyetin farklı siyasi şartlara uygun yaratıldığını ve bu siyasi şartların artık olmadığını gösterdi.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *