ABD’nin NATO’dan çekilmesi pek olası görünmüyor. Bununla birlikte, NATO’ya olan bağlılığının zayıflaması küresel güvenlikte bir değişime yol açacak, jeopolitik bir kavram olarak “Batı”yı zayıflatacak ve potansiyel olarak AB ve Avrupa devletlerini kıtanın güvenliğini yeniden yapılandırmaya itecektir. Bunun ise öngörülemez sonuçları olacaktır.
Diplomatik İlişkiler ve Politik Araştırmalar Merkezi (DİPAM) Başkanı Dr. Tolga Sakman, Donald Trump’ın ikinci başkanlık döneminde Avrupa’nın güvenlik stratejilerinin nasıl şekilleneceğini AA Analiz için kaleme aldı.
***
Donald Trump 2016 seçimlerinde kazanmaya hazır değildi. Bu sebeple yönetiminin ilk başlarında özellikle parti içindeki figürlere ve eski generallere güvenmek zorundaydı, ama bu isimler normlardan onun kadar taviz vermeye meyilli değillerdi. Ancak Trump, başkanlık döneminin sonuna doğru fikirlerini daha açık şekilde ortaya koymaya başladı. NATO’nun savunma maliyetleri açısından Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) haksız bir yük taşıdığına inandığını söyleyen Trump, ABD’yi ittifaktan çekmeyi bile düşündü.
2024 seçimlerinde ise Trump ve Cumhuriyetçilerin zaferi büyük bir sürpriz değil. Ancak mevcut durum Avrupa güvenliği için belirsizliği gidermekten oldukça uzak. Bugünün dünyası, Trump’ın ilk kez göreve geldiği 2016’dan çok daha tehlikeli ve öngörülemez. 2016’da Trump’ın Avrupa’daki muhatapları nispeten ılımlı politikacılardı. Bugün ise Almanya, Fransa, Hollanda, Macaristan gibi ülkelerde bazıları aşırı sağcı ve popülist, bazıları Rusya yanlısı liderler siyaseti etkileyen konumdalar.
Avrupa savunması için yeni döneme hazırlık
Avrupa liderleri birkaç yıldır Avrupa güvenliğini Trump’a karşı koruma konusunda görüş alışverişinde bulunuyorlar. Bu süreç, Avrupa’nın stratejik özerkliği konusunda derin tartışmalara yol açtı, ancak ihtiyaç duyulan zaman, azim ve finansman konusunda politika yapıcılarının eli çok da güçlü olmadığından bunu uygulamak için yeterli bir eylem olmadı.
Kıta güvenliği için önemli bir platform olması düşünülen Avrupa Birliği (AB) henüz tek bir sesle konuşmuyor ve üye ülkeler savunma konusunda aynı hedeflere sahip olmaktan çok uzak. Üstelik içeride hala uyumlu savunma sanayi kapasitesi yerine rekabet, ortak strateji geliştirme yerine taktiksel işbirlikleri yürütülüyor.
Ayrıca AB’nin karar alma süreci yavaş ve karmaşıktır ki uzun müzakereler, koordinasyon ve uyum gerektirir. Trump potansiyel olarak keskin ve hızlı hamleler yapma kapasitesine sahip olduğundan hamleleri, AB’nin reform yapma kabiliyetini geride bırakabilir ve bu da güvenlik açığı oluşturabilir.
Avrupalı politika yapıcıların bir kısmı konvansiyonel kapasitenin yanında, Rusya’nın nükleer saldırı söylemine karşı Amerikan nükleer şemsiyesinin yerini alabilecek bir “Avrupa nükleer caydırıcılığını” savunuyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un tekliflerinden sonra ortaya atılan nükleer caydırıcılığın “Avrupalılaştırılması” fikri, Fransız doktrini düşünüldüğünde gerçekçi olmadığı gibi bunun Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na aykırılığı da önemli bir tartışma konusu.
Almanya ise yeni Trump yönetiminin Avrupa güvenliğindeki etkisini görmek için Rusya-Ukrayna Savaşı gibi süreçleri bekleyecektir. Trump’ın seçilmesinden sonraki gün Alman hükümetinin dağılması Berlin’i aylarca felç edeceğe benziyor.
Alman Maliye Bakanı Christian Lindner, savunma harcamaları konusunda çıkan anlaşmazlık nedeniyle üçlü koalisyondan ayrıldı. Yeni bir hükümet kurma ve olası seçim sürecine giren Almanya’da, Başbakan Olaf Sholz’un açıkladığı savunma için daha fazla yatırım politikasının büyük partiler tarafından da benimsenmiş olması ise bu aşamada önemlidir.
Önemli ekonomik zorluklar ve Avrupa genelinde Ukrayna’ya devam eden yardıma yönelik kamuoyu desteğinin azalmasıyla, sadece Almanya’da değil kıtanın genelinde savunma harcamalarını artırmak için destek oluşturmak kolay olmayacak. Buna karşın Avrupa savunma sektörü harcamalarının artırılmasına yönelik çalışmalara başladı. İtalya ve Almanya’daki büyük savunma sanayii şirketlerinin hisse değerleri Trump’ın seçilmesinden itibaren yüzde 20’ye yakın değer kazandı. [1]
Avrupa’da savunmanın dönüşümü stratejisi
Avrupa’da ABD’siz savunma kapasitesinin artırılması için düşünülen Avrupa merkezli dönüşümün anlamlı ve başarılı olması için 3 temel konuda ilerleme sağlanması gerekiyor. Avrupa savunma atılımı için finansman sağlanması, Avrupa sınırlarının güçlendirilmesi ve doğuda uzun vadeli stratejik caydırıcılığın inşa edilmesi gerekiyor. Avrupa savunma sanayii üretiminde vizyon ve uygulama değişikliği öngörülüyor, ancak rakamlar ve adımlar henüz anlamlı olamayacak kadar küçük ve belirsiz. Örneğin, Avrupa Savunma Sanayii Programı’na 1,5 milyar avroluk taahhüt ve önümüzdeki 10 yıl boyunca yapılacak işbirliğiyle birlikte Avrupa içi savunma tedariklerindeki bir dizi kıstas da netleşmesi gereken hususlardan bazıları.
Varşova-Paris ekseni bu konuda daha cesurken Berlin hala harcamaların AB’de kurumsal yükü artırmasından çekiniyor. Öyle ki Almanya, Polonya’nın Kaliningrad sınırını güçlendirmek için planladığı Doğu Kalkanı projesine AB kaynaklarından fon verilmesini engelledi.
Bu noktada, sınırların güçlendirilmesi konusunda AB dışı aktörlerin etkili olması muhtemeldir. Özellikle Almanya ve Fransa ile ayrı ayrı imzaladığı savunma anlaşmaları göz önüne alındığında, İngiltere bu konuda kolay ve etkili bir partner. Taktik, lojistik ve manevra kapasitesi ile Avrupa’nın olası bir saldırıya dirençli hale getirilmesi için eylemler artıyor.
Stratejik caydırıcılık konusunun ise ittifakın fikir ve amaç birliğinin güçlenmesinden doğduğuna dair inanç oldukça fazla. Bunun için Avrupa merkezli bir savunma vizyonunu paylaşmayan hükümetler ile ilişkinin sürdürülmemesi ve fonların çekilmesinin ötesine geçen siyasi sonuçların dayatılması söylemi giderek yükseliyor.
Bazı Avrupa devletlerinin, özellikle olası Rusya tehdidine yakın hisseden ön cephe ülkelerinin, Trump’ın Rusya’ya karşı pozisyonundan hoşlanmamalarına rağmen ikili silah anlaşmaları yoluyla Trump’ın desteğini satın almaya çalışması oldukça olasıdır. Polonya, Estonya, Letonya ve Litvanya gibi halihazırda en yüksek savunma harcaması oranlarına sahip bu ülkelerin Trump ile arasının iyi olması beklenmesine karşın yeni silah anlaşmaları sadece ek bir sigorta primi olacaktır. Fakat ABD ile ikili anlaşmalar yapmak için acele eden devletler, Trump’ın ilk dönemindeki gibi Amerikan silah anlaşmaları için benzer şekilde koordine olmayan bir yarış riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bu da çok ihtiyaç duyulan Avrupa savunma sanayi işbirliği çabalarını baltalayacaktır.
Cesur seçimleri birlikte yapan birleşik bir Avrupa olmadan, bazı ülkeler Washington ile ikili ilişkilerine öncelik vermeyi tercih ettiği takdirde, birlik içinde parçalanmanın tekrar yaşanması muhtemeldir. Avrupa’daki birlik olamama hali tekrarı doğuracak, tekrar bağımlılık yaratacak ve bu bağımlılık eksikliğe neden olacaktır.
ABD NATO’dan ayrılabilir mi?
Amerikan Kongresi geçen yıl bir karar alarak, ABD başkanının ülkeyi tek taraflı olarak NATO’dan çekmesini engelledi. Buna karşın Trump’ın Kongre onayı olmadan bu kararı alma ihtimali Washington’da konuşuluyor. Burada önemli olan husus Trump NATO’dan çekilmek isteyip istemeyeceğidir.
ABD’nin NATO’dan çekilmesi pek olası görünmüyor. Bununla birlikte, ABD’nin NATO’ya olan bağlılığının zayıflaması küresel güvenlikte bir değişime yol açacak, jeopolitik bir kavram olarak “Batı”yı zayıflatacak ve potansiyel olarak AB ve Avrupa devletlerini kıtanın güvenliğini yeniden yapılandırmaya itecektir. Bunun ise öngörülemez sonuçları olacaktır.
Zayıflayan bir Batı’nın Pekin ve Moskova’nın taleplerine boyun eğmesi endişesi ABD yönetimi için en zorlayıcı unsur olacaktır. Çünkü bu durum, Trump yönetiminin göreve başlamasıyla birlikte Afganistan’daki ABD politikasının başarısızlığından çok daha öte, sistemsel bir politika başarısızlığı anlamına gelecektir. Şu anda pek çok alan tehlike altında ve Ukrayna, NATO ve uluslararası sistem birbiriyle iç içe geçmiş durumda.
Trump, Avrupalıların yaptıklarından sürekli yakınarak ve çekilme tehdidini kullanarak AB’yi hem ekonomik hem de güvenlik konularında zorlamaya devam edecektir. Buna rağmen Trump, NATO’nun politikaları üzerinde etkili olmak adına NATO’da kalmayı tercih edecektir. Fakat bu “hamiyetperverliği” karşılığında ABD’nin Avrupa’dan talepleri artabilir. Muhtemelen önümüzdeki haziran ayında Lahey’de yapılacak NATO zirvesinde Trump, Avrupa’nın savunma harcamaları hedefinin yüzde 3’e çıkarılması konusunda ısrarcı olacaktır.
[1] https://www.euronews.com/business/2024/11/13/why-are-european-defence-stocks-skyrocketing-after-trumps-victory
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *