Her göçmen mutlu bir yaşantı ve gelecek umuduyla çıktığı yolculukta hikayesini “mesut bir geri dönüş hikayesi”yle taçlandırmak istese de yaşam çizgileri hiçbir zaman arzu ettikleri şekilde birleşmiyor.
Kendi ifadeleriyle “toprağının kokusu”nu bile özledikleri memleketleri yerine, sıkıntı dahi çekseler ütopyalarında yaşamayı tercih ediyorlar. Önce başkalarının tercihine göre şekillendirdikleri hayatları bir süre sonra öğrenilmiş çaresizlik gibi kendi tercihlerine dönüşüyor.
AA’nın “Sömürgeciliğin Yeni Biçimi: Göç” konusunu ele aldığı 4 bölümlük dosya haberinin son bölümü, hayallerindeki yaşam standartlarına ulaşmak umuduyla, doğduğu topraklardan ayrılarak tarihin sayfalarında “sömürgeci” olarak geçen ülkelere giden göçmenlerin hissettiği özlem ve pişmanlık, hikayenin asıl kahramanlarıyla görüşülerek hazırlandı.
Yaşadıkları ülkelerde mutlu bir yaşantıları olsa da aile ve topraklarına özlem duyan göçmenler için önce “geri dönüş” fikri ağır basıyor. Ancak çoğu yaşam şartlarına alıştığı ve memleketindeki ailesine özellikle maddi katkı sağlama düşüncesiyle bu fikirden uzaklaşıyor. Onlara göre artık dönüş bir çeşit diğergamlığa dönüşüyor.
Sri Lankalı Ajani Wadiod, aile özleminin yanında ülkesini de özlediğini dile getirerek, “Eve gittiğinizde, uçaktan inip ülkenizi gördüğünüzde bunu hissediyorsunuz. O alışık olup sevdiğiniz güzel kokuyu alıyorsunuz. Toprağın kendisiyle, doğduğunuz yerle sahip olduğunuz bağı açıklayamıyorum bile.” ifadelerini kullandı.
Suriye’den Norveç’e göç eden Hüseyin Kako da ülkesinde savaş olmasaydı dışarı adım bile atmayacağını söyledi. Norveç’teki yaşam şartları daha iyi ve güvenli olsa da Suriye’de savaş olmaması durumunda memleketine dönmek istediğini belirten Kako, “İnsanın ülkesi gibisi yok.” dedi.
Pakistanlı Fawad Khan da ülkesine duyduğu özlemden bahsederken, kalbinin daima doğduğu yere ait olduğunu söyledi.
Öte yandan, göçmenlerde ülkelerine duydukları sorumluluk hissiyle özlemin yanı sıra başka bir ülkeye hizmet etmenin oluşturduğu bir suçluluk duygusu da mevcut.
Yaşadığı ülke değiştiğinde her şeyin özlendiğini kaydeden Khan, “Tabii ki de bir suçluluk var. Her şeyi özlüyorsun, daha önce de söylediğim gibi bütün bayramları, arkadaşlıkları, günlük hayatında her gün gördüğün ebeveynlerini…” dedi.
“Dönmemenin suçluluğu hep benle kalacak”
Ülkesinde çalışmadığı için “kesinlikle suçluluk hissettiğini” belirten Wadiod, “Kesinlikle, ne kadar nitelikli olursan ol, gidilen ülkede ne kadar imkan sağlanırsa sağlansın, suçluluk hissediyorsun. Ülkeme dönüp orada hizmet edebileceğimi biliyorum.” dedi. Wadiod, bu suçluluğun hep onunla kalacağını bildiğini söyledi.
İltica ve Göç Merkezi (IGAM) Başkanı Metin Çorabatır, başka bir açıdan bakıldığında da çoğu kişinin vatanlarıyla bağlantılarını sürdürdüğüne işaret ederek, dönem dönem verimli çağlarında döndüklerini ve birikimlerini de kendi ülkelerine aktarabildiklerini söyledi.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Zafer Sağıroğlu da gelişmiş ülkelerin insan hareketlerini kendilerine çekip yönetebildiklerini, uyguladığı özel politikalarla dünyadaki yetişmiş beşeri sermayeyi kendilerine bu şekilde çektiğini anlattı.
Kalsam zor, gitsem dönemem ikilemi
Avustralya’da yaşayan ve burada daha fazla imkana sahip olduğunu anlatan Khan, kendisini hala Pakistan’a ait hissettiğini vurguluyor. Pakistan’daki duruma ilişkin Khan, şunları söyledi:
“Pakistan’da iyi bir iş bulmanıza yardımcı olacak bir tür bağlantıya sahip olmanız gerekiyor. Bu bağlantılardan yoksundum, orta sınıf bir aileden geliyordum. Asıl odak noktam Pakistan’a geri dönmekti, ama bu asla olmadı. Şimdi geri dönebilir misin? Bu artık milyon dolarlık bir soru.”
Öte yandan Khan, kendi memleketinde çalışmamasına ilişkin, “Evet bir suçluluk var. Ama eğer Pakistan’da kalsaydım da bir suçluluk duyacaktım. Belki aynı paraları kazanacaktım. Kaderimde yazılan ne varsa ona inanıyorum. Bazen sabırsız olursun, yaşadığın yeri beğenmezsin. Bu insanın fıtratı. Sahip olduklarınla memnun olamama, her zaman daha iyisini arama…” ifadelerini kullandı.
Avustralya’da yaptıklarını ülkesinde de yapabileceğini vurgulayan Khan, “Ülkeme hizmet edememenin suçluluğu var.” dedi. Khan, göçün çok büyük bir adım olduğuna dikkati çekerek, ister ülke içinde ister ülke dışında olsun bunun insanlar için tam bir sınav olduğunu vurguladı.
İyi ve kötü arasında sıkışmışlık
Avustralya’ya geldiğinde Pakistan’daki ailesine daha fazla destek olabildiğine işaret eden Khan, “Eğer sadece Pakistan’da çalışıyor olsaydım, muhtemelen sadece aileme, birinci dereceden yakınlarıma yardım ediyordum.” dedi.
Khan, şu anda birkaç aileye, ihtiyaç sahibi insanlara destekte bulunabildiğini kaydederek, bu ülkelere göçün olumlu tarafının ülkesine katkı ve döviz akışı sağlayabilmek olduğunu dile getirdi. Khan, “Suçluluk duygusu var. Ama aynı zamanda en azından bu şekilde katkıda bulunduğumuz için gurur duyuyoruz, ailelere ve ülkeye bu şekilde destek oluyoruz. Daha önce de söylediğim gibi hem iyi hem de kötü.” ifadelerini kullandı.
Kolombiyalı Ivan Lopez de ABD’ye taşındıktan 1 yıl sonra ülkesine geri dönmeyi düşündü. Kolombiya’da iyi bir hayatının ve 20 mühendisten oluşan bir ekibin yöneticisi olması, ABD’ye geldiğinde sıfırdan başlaması onda ülkesine dönme iştiyakını artırdı.
Amerika’da daha çok giriş düzeyinde, en alt pozisyonunda bir işe başladığını kaydeden Lopez, uzun vadede daha büyük fırsatlar elde edebilme umuduyla bunu kabul ettiğini belirtti.
Çorabatır, göç alan ülkelerin bir çekim gücü haline geldiğine işaret ederek, küreselleşmenin “modern sömürge” olayını biraz dengelediğini dile getirdi. Bunun iki boyutu olduğunu ve sömürgecilik kısmında zorlama bulunduğunu aktaran Çorabatır, beyin göçü kısmında rıza ve çekim gücü bulunduğunu anlattı.
Çorabatır, bu insanların kendi kazandığı parayı ülkelerine geri göndererek temel döviz kaynağı olmasının memleketlerine fayda sağladığını ifade etti.
Kültüre sahip çıkmak her gün ayrı bir mücadele
Avustralya’da din ve dil konusunda insanların birbirine saygılı olduğunu, öğrenciyken çalıştığı dönem ibadetlerini yapabildiğini, kendisine oda tahsis edildiğini aktaran Khan, bu anlamda şanslı hissettiğini anlattı.
Khan, Avustralya’nın kapsayıcı ve açık fikirli davrandığını ancak ramazan ayını ve bayramları ailesiyle geçirememenin üzüntüsünü yaşadığını dile getirdi.
Avustralya’nın çok kültürlü bir ülke olduğunu ancak kendi kültürlerinin devamlılığının önemine dikkati çeken Wadiod’a göre kültürel değerlere sahip çıkmak, bunları çocuklara aktarmak her gün ayrı bir mücadele.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *