Dünyanın yahudileri “nihai kurbanlar” olarak gördüğünün altını çizen yahudi aktivist Halper, İsrail’in kendisini bu anlatı üzerinden savunduğunu belirterek, “Filistinliler İsraillilerin umurunda bile değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, dünyanın da pek umursadığını sanmıyorum. Bir şekilde Gazze’yle ilgili gibi görünen tüm bu sorunların aslında Gazze’yle bağlantılı olmadığını düşünüyorum.” dedi.
ABD’nin Boston kentinde doğan ve 1973’ten bu yana işgal rejimi İsrail’de yaşayan yahudi antropolog, yazar ve aktivist Jeff Halper, AA muhabirine, işgalci terör devleti İsrail’in 11 aydan uzun süredir Gazze’de devam ettirdiği soykırıma varan savaşının, ülkenin ekonomik çöküşüne yol açacağı ve Siyonizmin sona yaklaştığına dair yorumları değerlendirdi.
‘Siyonizm yerleşimci sömürge hareketidir’
“Ev Yıkımlarına Karşı İsrail Komitesi” adlı sivil toplum örgütünün kurucu başkanlığını da yapan Jeff Halper, Gazze’deki yıkımın İsrail ekonomisinin sonu anlamına gelip gelmediğini değerlendirmeden önce ülkenin temel zihniyetini oluşturan Siyonist ideolojinin doğasını anlamak gerektiğini savundu. Halper, şu ifadeleri kullandı:
“Siyonizm yerleşimci sömürge hareketidir. Yerleşimci sömürgecilik, başkasının ülkesine ‘ele geçirme’ niyetiyle geldiğiniz anlamına gelir ve soykırım bunun ayrılmaz parçasıdır. Soykırım yapmadan başkasının ülkesini ele geçiremez, topraklarını alamaz, onları mülksüzleştiremez ve varlıklarını silip, Filistin’i İsrail yapamazsınız. Siyonizm tamamen Yahudilere özgü bir hikayeydi. İsrailliler narsist. Onlara göre Filistinlilerin önemi yok, mesele sadece bizdik. Hala tamamen bizimle ilgili, Gazze’de Filistinlilere yapılanlarla, soykırımla ilgisi yok.”
‘Sömürgecilik, direnişi suç sayar’
Dünyanın yahudileri “nihai kurbanlar” olarak gördüğünün altını çizen Halper, İsrail’in kendisini bu anlatı üzerinden savunduğunu şu sözlerle ifade etti:
“Sömürgecilik direnişi suç sayar, çünkü sömürge devleti, özellikle İsrail gibi yerleşimci bir sömürge devleti, kendisini normal sunar. İsrail normal bir ülke. BM’nin parçasıyız. Biz normal insanlarız. Normal hayatlar yaşıyoruz. Dolayısıyla bu siyasi bir direniş değil çünkü ortada bir Filistinli yok. Bu bizim toprağımız, bizim ülkemiz, bizim iddiamız. Filistinliler kime saldırıyor? Kurbanlara saldırıyorlar. Biz kurbanız. Bu yüzden, eğer kurbanlara saldırıyorsanız, o zaman kötü olan sizsiniz.”
‘Soykırım, bu yapının ayrılmaz parçası’
Halper, bu söylemlerin bir parçası olarak İsrail’in Gazze’de işlediği insanlık suçları nedeniyle kendini suçlu hissetmediğini kaydederek, şöyle devam etti:
“Soykırım bu yapının ayrılmaz parçası ve dünya bunu bir şekilde kabul ediyor, çünkü biliyorsunuz ‘Yahudiler kendi ülkelerini hak ediyor’ İsrail Avrupalı olarak görülüyor, bunun arkasında ırkçı, beyaz Avrupalı bir alt metin olduğunu düşünüyorum. İsrail, sadece bunun yanına kar kalacağını düşünmekle kalmıyor, soykırımın İsrail’i yok edeceği ya da günümüzde soykırım yapılamayacağı gibi bir fikre de inanmıyor. Siyonizm bunu doğru olarak kabul etseydi zaten en başta yola çıkmazdı.”
‘İsrail’i engelleyecek uluslararası bir yapı yok’
İsrail’i engelleyecek herhangi uluslararası yapının olmadığını da belirten Jeff Halper, “‘Bakın, soykırımdan sıyrılıyoruz’ diye düşünüyorlar. Hiçbir yaptırım yok, İsrail Uluslararası Adalet Divanı (UAD), Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve Güvenlik Konseyi hakkında endişelenmiyorlar. Eleştiri olabilir, kararlar çıkabilir, mahkemeler olabilir, ama yaptırım olmadığı sürece, ABD ve Avrupa desteklediği sürece, sorun yok. İsrail soykırım ve apartheid yönetiminin yanına kar kalacağına inanıyor.” dedi.
‘İsrail’in ekonomisi batmaz’
İsrail’in Gazze’deki savaşının ülke ekonomisini çöküşe götürdüğü yönündeki haberleri gerçekçi bulmadığını dile getiren Halper, şunları aktardı:
“Bu durum ekonomiyi etkiliyor, ancak unutmamamız gereken şey, ekonominin 7 Ekim’den çok daha önce de yargı reformlarından etkilendiğidir. 7 Ekim’den önce, bugün olduğu kadar büyük kitlesel protestolar vardı, insanlar ülkeyi terk ediyordu, işletmeler kapanıyordu ve insanlar yatırım yapmıyordu. İsrail’in kredi notu düşürülmüştü. Dolayısıyla 7 Ekim işleri daha da zorlaştırdı ancak İsrail’deki ekonomik sorunların kaynağı bu değil. Ekonomik sorunların çoğu Netanyahu ve hükümetinin getirdiği istikrarsızlıktan kaynaklanıyor.”
Halper, ekonomik sorunların geçici olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İsrail ekonomisi yüksek teknoloji üzerine kurulu. Askeriye, güvenlik, gözetim gibi alanlar üzerine inşa edildi ve bu alanlarda dünyada çok güçlü. Dolayısıyla ekonomik düşüşün İsrail için uzun vadeli bir şey olduğunu düşünmüyorum. Aksine Batı Şeria ve Gazze’de Filistinlilerle düşük yoğunluklu bir çatışmayı sürdürmek İsrail ekonomisi için faydalı bile çünkü bu bölgeler, daha sonra diğer ülkelere ihraç edecekleri silah sistemlerini, teknolojileri ve nüfus kontrol taktiklerini mükemmelleştirdikleri ve geliştirdikleri bir laboratuvar gibi.”
‘İsrail’den ayrılanlar, başka nedenlerle ayrılıyor’
Son aylarda İsrail’den çok sayıda kişinin Gazze’de devam eden savaş nedeniyle göç ettiğine dair haberler de yapıldığına dikkati çeken Halper, şu görüşü paylaştı:
“Bu haberlerin gerçek olduğunu sanmıyorum. 7 Ekim’den önce daha fazla insan gidiyordu. İnsanlar, Gazze nedeniyle değil, yargı reformları, kredi notunun düşürülmesi ve ekonomik durumun kötüleşmesi gibi nedenlerle ülkeyi terk ediyordu. Dilimi mazur görün Filistinliler İsraillilerin umurunda bile değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, dünyanın da pek umursadığını sanmıyorum. Bir şekilde Gazze’yle ilgili gibi görünen tüm bu sorunların aslında Gazze’yle bağlantılı olmadığını düşünüyorum. Bunlar Gazze’den önce de vardı.”
Özellikle ülkenin kuzeyinde yaşayanların Hizbullah saldırısından endişe ettikleri için geçici olarak komşu ülkelere gittiğini ifade eden Halper, “İnsanlar tamamen ayrılmıyor. Bir, iki, belki de üç yıllığına taşınıyorlar, yurt dışında kalıyorlar ama buradaki evlerini satmıyorlar. Başka bir deyişle, insanların buraya ne savaşın milliyetçiliği yüzünden geliyor ne de bu nedenle ayrılıyor.” diye konuştu.
‘Beyin göçünün nedenleri de farklı’
Halper, beyin göçünün arttığı iddialarına ilişkinse “Eğer Filistinli bir İsrailliyseniz, burada çok az geleceğiniz var. Bu da beyin göçünün bir parçası. Eğer orta sınıftansanız, ideolojik değilseniz, dini inançlarınız çok kuvvetli değilse ve işçi sınıfından da değilseniz, bazı kaynaklarınız, eğitiminiz ve becerileriniz varsa fırsatları değerlendirirsiniz.” ifadesini kullandı.
İsrail’in Gazze’de devam ettirdiği savaşın, ülkenin sonunu getireceği fikrine katılmadığını dile getiren Halper, şunları söyledi:
“Tamamen savaşı bir faktör olarak göz ardı etmek istemiyorum. Sürekli bir çatışma var. İnsanlar bundan zihinsel olarak yoruluyor ve ‘Neden burada kalayım ki?’ diyorlar. İsrailliler bir çıkış yolu görmüyor, bu onlar için sonsuz bir çatışma. Peki, kim çocuklarının sürekli çatışma içinde yaşamasını ister? Bu yüzden birçoğu ülkeyi terk ediyor. Ancak bunun, İsrail’in sonu anlamına geldiğini düşünmüyorum. Ne yazık ki Filistinlilerle çatışma dediğimiz şey İsrail’in ekonomik başarısını belirleyen bir faktör olmadı.”
‘İsrail var oldukça, siyonizm sona ermiş sayılmaz’
Bazı yazarların “Siyonist ideolojinin sona yaklaştığı” gibi yorumlar yapmasına da değinen Halper, sözlerini şöyle tamamladı:
“Siyonizm başarılı oldu. Siyonizmin, 1948’de İsrail bir devlet haline geldiğinde sona erdiğini söyleyebilirsiniz. Artık bir devlet var ve bu devlet, geri kalan Filistin topraklarını almak için Siyonizmin amaçlarını sürdürüyor. Bir anlamda, İsrail devleti var oldukça, Siyonizm sona ermiş sayılmaz. Yaklaşık 30 yıl önce, ünlü İsrailli yazar Amos Oz şöyle demişti ‘Ben Gurion Havalimanı’ndan çıkan son kişi, lütfen ışıkları kapatsın’ Bu fikir her zaman İsrail zihniyetinde var oldu.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *