Fidan, iki devletli çözüm olmadan İsrail’in güvenliğinin sağlanamayacağını söyledi

Fidan, iki devletli çözüm olmadan İsrail’in güvenliğinin sağlanamayacağını söyledi

Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan Hakan Fidan, Türkiye’nin 13 yıl sonra ilk kez davet edildiği Arap Devletleri Ligi 162. Olağan Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında konuştu. Konuşmasını İngilizce olarak yapan Türk Dışişleri Bakanı, “1967 sınırlarında İki devletli çözüm hayata geçirilmeden İsrail’in de güvenliğini sağlaması söz konusu olamaz” dedi.

(T24) – Arap Ligi’ne hitap eden Bakan Hakan Fidan, bölgedeki sorunları ancak bölge ülkelerinin çözeceğini belirterek “Arap ve Müslüman dünyasındaki bölünmeler dış müdahaleler ve manipülasyona kapı açmış oldu. Bunun devam etmesine artık izin veremeyiz” ifadelerini kullandı.

Bakan Fidan’ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle: 

• Arap Birliği’nin tüm üyelerine bu nazik davet için teşekkürlerimi sunuyorum.

• Bugün hepimiz için tarihî bir sorumluluk anında bir araya geliyoruz. Uluslararası sistem, Filistin’de soykırımı engellemek konusunda başarısız olmuştur. Zaman, halkımızı ve onurumuzu savunmak için birlik ve dayanışma zamanıdır. Filistinlilerin, Arapların ve Müslümanların hayatlarının diğerlerinden daha az önemli olduğunu asla kabul edemeyiz. Gazze’deki halkın benzeri görülmemiş şekilde topluca cezalandırılması artık giderek Batı Şeria’ya yayılıyor.

• İsrail, mevcut koşullardan yararlanıyor ve bölünmeleri istismar ediyor. İster Arap ülkeleri, ister Müslüman ülkeler, ister Filistinli gruplar veya BM olsun saflarımızı sıklaştırmalıyız. Ancak o zaman bu barbar savaş makinesini durdurabiliriz.

• Türkiye, İsrail ile ticaret kısıtlamaları getirmiştir. İsrail, ateşkesi kabul edip Gazze’ye engelsiz şekilde insanî erişim sağlayana kadar ticareti yeniden başlatmayacağız.

• Aynı zamanda Güney Afrika tarafından başlatılan Uluslararası Adalet Divanı’ndaki davaya müdahillik beyanımızı sunduk. Bugün dökülen kan, İsrail’in daha önceki saldırılarının cezasız kalmasının doğrudan bir sonucudur. Bu sefer farklı olmak zorunda. Sorumlular uluslararası mahkemelerde hesap vermeli.

İsrail’in güvenliği

• Bir hususun açıklığı kavuşturulması gerekiyor: Netanyahu’ya destek vermeye devam edenler, süregelen soykırımın da suç ortakları oluyorlar. Onlar da hesap verecekler. 

• Hepimiz İsrail-Filistin ihtilafına adil bir çözüm bulunmaksızın kalıcı barışın tesis edilemeyeceğinin farkındayız. 1967 sınırlarında İki devletli çözüm hayata geçirilmeden İsrail’in de güvenliğini sağlaması söz konusu olamaz.

• Uluslararası hukuk yüksek sesle ve net bir şekilde hüküm vermiştir: İsrail’in işgali yasadışıdır ve onlarca yıldır süren işgal, baskı ve şiddet sona ermelidir. İsrail sahada yasadışı fiili durumlar yaratarak cezasız kalamaz.

• Bu konuda son zamanlardaki bir diğer örnek de İsrail’in Kudüs’ün kimliği değiştirme ve Haremi Şerif’teki tarihî statükoyu ihlal etmek gibi pervasız çabalarıdır.  Yüzlerce radikal İsraillinin polis koruması altında Haremi Şerif’e saldırması küstah bir provokasyondur. Bakanların da bu tür provokasyonlara dahil olması İsrail hükûmetinin ahlakî çöküşünün derecesini bize göstermektedir. Herkes şunu bilmek durumundadır: Müslüman dünyası, Haremi Şerif’in İslamî kimliğini korumak için elinden geleni yapacaktır. Aynı ruhla uluslararası topluma İsrail’in eylemlerini durdurması için ortak eylemimizi sürdüreceğiz.

• İslam İşbirliği Teşkilatı Arap Birliği temas grubu bu eylemin önemli bir boyutunu oluşturmaktadır.

• Çatışmalarda sivilleri korumak ve kesintisiz ve yeterli insanî yardım sağlanması yalnızca hukukî değil aynı zamanda insanî ve ahlakî bir sorumluluktur. İsrail bu sorumluluklarını açıkça yerine getirmemektedir. İnsanlar hayatta kalmak için gerekli hizmetlere erişimden mahrum bırakılmaktadır.

• Gerekli yardımı ulaştırmak için çok çalışıyoruz. Gazze’ye 60 bin tondan fazla insanî yardım gönderdik. Biliyoruz ki birçoğunuz da aynısını yapıyorsunuz. Ancak Gazze topraklarının tamamına güvenli, engelsiz ve kesintisiz insanî yardım ulaştırılması hâlâ mümkün değil. Geçtiğimiz ay bu konuda farkındalık yaratmak üzere Refah Sınır Kapısı’na gittim. Mısırlı dostlarımızın ne kadar sıkı ve iyi organize olmuş bir şekilde çalıştığına bizzat tanık oldum. Çabaları için bir kez daha kendilerine teşekkür ediyorum. Ayrıca ateşkesle ilgili yürüttükleri çalışmalardan ötürü de şükranlarımı sunuyorum.

‘Arap dünyası ile aynı sorunları ve perspektifi paylaşıyoruz!’

• Sevgili dostlarım, kardeşlerim; yüzyıllardır Arap dünyasıyla olan yakın ilişkilerimizi dikkatinize sunmak istiyorum. Yan yana yaşıyoruz; aynı sorunları, aynı perspektifleri paylaşıyoruz.

• Düzenli görüş teatisinde bulunarak ortak gündemler paylaşıyoruz ve ticaret, enerji ve yatırım alanında iş birliğimizi artırıyoruz. Çok ciddi bir potansiyelimiz var; turizmden ekonomiye, bağlanabilirlikten teknoloji paylaşımına, savunma sanayiine ve terörle mücadeleye kadar iş birliğimizin alanını genişletmeyi bıraktık. Aynı zamanda Arap kardeşlerimizle Bakanlık düzeyinde de üst düzey temasımız var.  Başkanlarımız tarafından ortaklaşa yürütülen bir konsey toplantısı da gerçekleştirdik. Arap Ligi devletleriyle çalışmalarımız, ortak mekanizmalarımız sürüyor. İş birliğimizi mekanizmalarımız artırmak zorundayız, kaybedecek vaktimiz yok.

• Türk-Arap Ekonomik Forumu, 15. Oturumu’nu ekim ayında İstanbul’da gerçekleştirecek. Bu forum ekonomik bağlarımızı daha da geliştirmek ve yeni iş birliği yolları keşfetmek üzere başlıca araçlarımızdan biri. Mevcut mekanizmaları yenilemek üzere daha da istekliyiz.

• İleriye dönük bir vizyonla yeni mekanizmaları da birlikte geliştirebiliriz. Muazzam bir potansiyel var ve bizler hazırız.

• Sadece aynı inancı paylaşmıyoruz. Tarihimiz, coğrafyamız ve zamana meydan okuyan dostluk ve dayanışma bağlarıyla birbirimize bağlıyız. Ayrıca ortak bölgesel zorluk ve tehditlerle karşı karşıyayız. Bölgede gördüğümüz sorunları ancak bölgenin aktörleri tarafından çözüme kavuşturabiliriz. Uzun zamandır bölgesel sahiplenmeyi vurguladık. Ancak Arap ve Müslüman dünyasındaki bölünmeler dış müdahalelere ve manipülasyona kapı açmış oldu. Bunun devam etmesine artık izin veremeyiz. Bölgemizin içinden geçtiği bu çalkantılı dönemde birlik içinde hareket etmemiz kritik öneme haiz. Türkiye Arap dünyasına yaklaşımında samimidir ve gerekli iradeye sahiptir.

• Resmî olarak ortak stratejik vizyon formüle etmemiz gerekiyor. Bölgesel istikrar ve güvenlik için birlikte çalışmalıyız, başka seçeneğimiz yok. Hepinizle ikili ve toplu halde çalışmaya ve Arap Birliği ile ortaklığımızı inşa etmeye hazırız. Gelin, birlikte daha iyi bir gelecek inşa etmek için gerekli gücümüz ve sorumluluğumuz var, bu yolda ilerleyelim”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *