Eleştiri Yaparken Zulmü Aklama Tehlikesi

Eleştiri Yaparken Zulmü Aklama Tehlikesi

Ak Parti döneminde olanlar önceki dönemleri aklamaz. Ahlaksızlık, her dönemin en önde gelen toplumsal sorunudur. Nitekim Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nihal Atsız, Necip Fazıl, Nurettin Topçu eleştirileri, sorunun her dönem var olduğunu gösteriyor. Ak Parti’nin en büyük sorunu, kendini iktidara taşıyan olumsuzlukların bileşeni olmasıdır.

Yusuf Yavuzyılmaz / Her Taraf

Özellikle Ak Parti döneminde yaşanan sorunlar, iktidarın bu sorunlarda olan bağlantısını aşan yorumlara da neden olmaktadır. Ak Parti, yaptıkları ve yapamadıkları, başlangıçtaki hedefleri ve geldiği nokta bakımından eleştirilmelidir. Zaten partinin geldiği nokta da eleştiri mekanizmasının doğru çalışmadığını göstermektedir.

Ak Parti’ye yöneltilen temel eleştirilerden biri toplumsal bir sorun olarak ahlaksızlığın artmasıyla ilgilidir. Kuşkusuz bu genelleme yanlış değildir. Yaşadığımız olaylar ve tanık olduğumuz sorunlar bu gerçeği açıkça göstermektedir. Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, ahlaksızlık bir toplumsal sorun olarak, salt bu iktidar döneminde ortaya çıkan bir olgu değildir. Bu iktidar döneminde var olan ahlaksızlık daha da artmıştır. Ancak, Ak Parti öncesi Türkiye’nin yönetimini elinde tutan siyasal elitler temiz değildir. Ak Parti dönemde olanlar önceki dönemleri aklamaz. Ahlaksızlık, her dönemin en önde gelen toplumsal sorunudur. Nitekim Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Nihal Atsız, Necip Fazıl, Nurettin Topçu eleştirileri, sorunun her dönem var olduğunu gösteriyor. Şurası açık ki, onların yaşadığı dönemde Ak parti yoktu. Bu isimler Cumhuriyet’in erken dönemlerinden beri yapılan yolsuzluk ve ahlaksızlık üzerinde durmuşlardır. Öyle görülüyor ki, ahlaksızlık bu toplumun kadim sorunlarından biridir. Şu halde sorunu salt Ak parti üzerinden okumak doğru değildir.

Ak parti döneminde ortaya çıkan en büyük sorun, ahlaksızlık ve yolsuzluğu önlemek üzere yola çıkan muhafazakar dindar kitlelerin de ahlaksızlığın ve yolsuzluğun bileşeni olmalarıdır. Ahlaksızlığa karşı en önemli bariyer olan dindarların bu özelliklerini yitirmeleri yaşanan en vahim gelişmedir.

Ne yazık ki, geçmişte yaşanan mağduriyet, dindar kitleleri intikam hissine yöneltmiş, adalet yerine ahlaksızlığı meşru gören bir psikoloji üretmişlerdir.

İslamcılar, tüm bu yaşananlara bakarak ana kaynaklarımıza (Kur’an ve Hz. Peygamberin örnek uygulaması) olan güvenlerini kaybetmemelidir. Buradan hareketle, inancına olan güveni kaybedip, laik ve seküler ideolojilere meşruiyet kazandıracak bir noktaya savrulmamak gerekir. Bu yüzden kim ne hata yaparsa yapsın Kur’an ve sahih sünnete dönüşü savunan İslamcılığı savunmaya devam edilmelidir. Uygulamadaki hiçbir başarısızlık bizi Allah’ın adaletinden ve Resulün mücadelesinden kuşkuya düşüremez. İmanımızın kırmızı çizgisi budur.

Bu nedenle Ak partinin hataları laik ve seküler ideolojileri ve Ak parti öncesi hukuksuzlukları aklayamaz. Ak partinin en büyük sorunu, kendini iktidara taşıyan olumsuzlukların bileşeni olmasıdır. Bürokratik oligarşiye karşı çıkmanın yolu hukuk ve adalettir. Oligarşi ile mücadele başka bir oligarşi inşa edilerek yapılamaz. Burada İslam tarihinde ortaya çıkan tarihsel refleks yanlış bir algı üretiyor. Bu algının temel nedeni, değerlendirmenin kurumsallaşma ve hukuk üzerinden değil, kişi üzerinden yapılmasıdır. Dolayısıyla haksızlıklarla mücadele kurumsal yapılar üzerinden değil, iktidar sahibi kişiler üzerinden yürüyor. Bu da İslam tarihinde değerlerin kurumsallaşamaması sonucunu üretiyor.

“Yolsuzluk ve Ahlaksızlık Ak partiyle başladı” ifadesi, sosyolojik olarak gerçeği yansıtmadığı gibi, önceki dönemleri aklayan bir işlev görmektedir. Kuşku yok ki, ülkede olan sorunların birincil nedeni siyasal iktidardır. Bu nedenle öncelikle iktidar sahipleri eleştirilmelidir. Yolsuzluk ve ahlaksızlığın daha önce var olması bu iktidarın sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.

Çünkü bu iktidar,  var olan olumsuzlukları ortadan kaldırmak iddiasıyla yönetime gelmiştir.

Biz yolsuzluk ve ahlaksızlık kimden gelirse gelsin karşısındayız. Yosuzluk ve ahlaksızlığın laikler, sekülerler, muhafazakar dindarlar, milliyetçiler, sol/ sosyalistler, İslamcılar tarafından yapılmasının hiçbir önemi yoktur. Önemli olan yolsuzluk ve ahlaksızlığı yapanın karşısında, etnik, dini ve kültürel ayırıma gitmeden, ilkesel bir tavır sergilemektir.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *