İsrail, Filistin yönetiminin yetki alanına girdi

İsrail, Filistin yönetiminin yetki alanına girdi

Filistin yönetiminin yetki alanındaki Batı Şeria’nın güneyindeki inşaatlarda, İsrail yasalarının uygulanmasına ilişkin planın İsrail tarafından onaylanması, Filistinlilere yönelik tehcir politikasının bir devamı olarak değerlendirildi.

Siyonist devlet televizyonu KAN’ın 28 Haziran’da yayımladığı haberinde, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich’in talebi üzerine Güvenlik Kabinesi’nin, işgal altındaki Batı Şeria’nın B bölgesinde Filistin topraklarını gasbeden yahudilerin yaşadığı 5 kaçak yerleşim biriminin yasallaştırılmasını onayladığı belirtilmişti.

Filistin Ulusal Girişim Hareketi Genel Sekreteri Mustafa el-Bergusi, Tel Aviv hükümetinin bu kararını “ilhak ve Yahudileştirme beyanı” olarak değerlendirmişti. Kararı “1948’deki Nekbe’den (Büyük Felaket) bu yana Filistinlilerin karşı karşıya olduğu en tehlikeli şey” olarak nitelendiren Bergusi, İsrail’in aldığı kararla, Filistin yönetiminin Batı Şeria’nın B bölgesindeki sivil yetkilerini tamamen ele geçirmeyi amaçladığını vurgulamıştı.

Siyonist Smotrich’in planı aynı zamanda Batı Şeria’nın güneyindeki yürütme yetkilerinin Filistin Yönetimi’nin elinden alınmasını ve Filistin’in sivil ve idari kontrolüne tabi olan B bölgesinde İsrail yasalarının uygulanmasını da içeriyor.

Filistin yönetiminin yetkilerinin elinden alınması

Siyasi analist Eşref Bedr, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “İsrail yasalarını B bölgesinde uygulamanın siyasi anlamı, Filistin Kurtuluş Örgütü ile İsrail arasında yapılan Oslo Anlaşmaları’ndaki idari bölüştürmeleri etkili bir şekilde iptal ederek Filistin yönetiminin yetkilerini geri almak ve onu zayıflatmaktır.” dedi.

Filistin yönetiminin B bölgesinde idari yetkileri olduğunu ancak Smotrich’in kararlarıyla bu yetkilerin kademeli olarak elinden alınacağını ve zaten daraltılmış olan bölgeyi artık kontrol edemez hale geleceğini belirten analist Bedr, “Dini Siyonizm Partisi’nin 2017’den bu yana benimsediği ve amacı çatışmayı yönetmek değil çözmek olan bir plan var. Onlar, Filistin meselesinin çatışmayı yönetme esasına göre ele alındığını düşünüyor ve bu onların bakış açısına göre bir hatadır.” diye konuştu.

Aşırılık yanlısı siyonist hükümetinin, Filistinlilerin bir “Filistin varlığı” kurma yönündeki tüm umutlarını ortadan kaldırmaya çalıştığını dile getiren Bedr, “Filistinlilerin varlığının” İsrail tarafından Siyonist projeye yönelik bir tehdit olarak görülebileceğini, çünkü bunun bir bağımsızlık, ulusal bir kimlik veya ulusal bir benliğin veya siyasi varlığın gerçekleştirilmesi talebine dönüşebileceğini kaydetti.

C bölgesinde beliren tehlikeye dikkati çeken Bedr, İsrail’de var olan ulusal dini akımın arzusunun, 2014’te açıklanan plan kapsamında C bölgesini ilhak etmek ve sayıları İsrail’in tahminlerine göre 50 bin, Filistin tahminlerine göre ise 250 bin civarında olan sakinlerine “mavi İsrail kimliği” vermek olduğunu dile getirdi.

Siyonist rejimin, 1980 yılında Kudüs şehrini ilhak ettiğini açıkladığında, Filistinli sakinlerine İsrail vatandaşlığı vermedi, bunun yerine onlara kalıcı oturma izni işlevi gören (mavi renkli) İsrail kimlikleri vermişti.

A bölgesi ile ilgili olarak Bedr, siyonist rejimin, bölgenin topraklarıyla ilgilenmediğini, bunun yerine bölge sakinlerinin yerel, aşiret veya belediye organları gibi herhangi bir kuruluşu yönetmesinden kurtulmakla ilgilendiğini söyledi.

Smotrich plan taslağında yer almamasına rağmen bölgenin güvende olmadığını dile getiren Bedr, İsrail’e karşı saldırı düzenlemekle suçlanan Filistinlilerin bölgedeki evlerinin yıkılmaya devam edildiğine işaret etti.

Filistinlilere ait yüzlerce ev yıkım tehdidiyle karşı karşıya

İsrail sorunu konusunda uzman, yazar Hani Ebu Siba ise “Filistin yönetimi C bölgesinde inşaat ruhsatı veremiyor, verirse de bunların hiçbir değeri yok. Bugün konu B bölgesine doğru genişledi.” diye konuştu.

Ebu Siba, arkeolojik alanlara ilişkin yasanın uygulanmasının amacının bu alanların yakınındaki herhangi bir Filistin binasını yıkmak olduğunu ve bunların eski binalar, mezarlar ya da İslami anıtlar olabileceğini dile getirdi.

Yazar Ebu Siba, siyonist arkeolojik kuruluşların bu alanları sınıflandırıp Oslo Anlaşması’na ek olarak eklediğini, bunların Yahudi tarihiyle hiçbir ilgisinin bulunmadığını, Smotrich’in planına göre yüzlerce evin yıkılmasının beklendiğini belirtti.

Ebu Siba, mevcut hükümetin, Batı Şeria sakinlerini yerinden etme planının bir parçası olarak, Filistin Yönetimi tarafından ruhsatlandırılmış olsa bile, arkeolojik alanları etkileyen her binayı yıkacağı uyarısında bulundu.

Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Yerleşim Birimleri ve Ayrım Duvarı’na Direniş Heyeti Ofis Müdürü Hasan Bireyciye de bir kısmı Beytüllahim topraklarında yer alan ve doğal rezerv olarak sınıflandırılan, yüzlerce dönüm olduğu tahmin edilen bir alanda inşa edilen binaların hedef alındığına işaret etti.

Bireyciye, arazi azlığı nedeniyle bölgenin, Kudüs ve Beytüllahim’den gelen Filistinlilerin yoğun inşaat faaliyetlerine sahne olduğunu ve şu anda yüzlerce kişinin yaşadığı ve onlarca evin bulunduğu bölgede yıkım korkusu olduğunu söyledi.

Yahudiler, Batı Şeria’da 5 ayda 194 yıkım yaptı

FKÖ’ye bağlı Yerleşim Birimleri ve Ayrım Duvarı’na Direniş Heyeti’nin aylık raporlarına göre, işgalci İsrail ordusu, 2024 yılının ilk beş ayında Batı Şeria’da çoğu konut olmak üzere 254 Filistin tesisini etkileyen 194 yıkım faaliyeti gerçekleştirdi.

Yerleşim Birimleri ve Ayrım Duvarı’na Direniş Heyeti’nin 2023 yılında yayınladığı yıllık raporuna göre ise İsrail ordusu, yaklaşık 300’ü mesken olmak üzere 659 Filistin tesisini yıkarken, 1517 kişiden oluşan 266 ailenin yaşadığı 25 Filistinli topluluğu da İsrail ordusunun ve yerleşimcilerin saldırıları nedeniyle yerlerinden göç etmek zorunda kaldı.

İkinci Oslo anlaşmasının gerekleri hiçe sayılıyor

Filistin ile İsrail arasında 1995’te imzalanan “İkinci Oslo Anlaşması” çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria, A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.

Batı Şeria’nın yüzde 18’ini kapsayan “A bölgesi”nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin’e, yüzde 21’lik “B bölgesi”nin idari yönetimi Filistin’e güvenliği ise İsrail’e devredilirken, yüzde 61’ini kapsayan “C bölgesi”nin idari ve güvenliği İsrail’e bırakılmıştı.

Kaçak yerleşimler İsrail kanunlarına göre de yasa dışı

Yahudi kaçak yerleşim birimleri, genelde Filistinlilerin özel mülkü olan tarım arazilerine, karavan ve konteyner benzeri prefabrik yapılarla inşa ediliyor.

Batı Şeria’daki uluslararası hukuka aykırı yahudi yerleşim yerlerinden farklı olarak bu gecekondu yerleşimler, siyonist yasalarına göre de hukuki sayılmıyor.

Gecekondu yerleşim birimlerindeki yahudiler, Filistinlileri taciz ederek tarım arazilerine ulaşmalarını engelliyor, işgalci İsrail ordusu da buralardaki yahudilere koruma sağlıyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *