Hüda Kaya hakkında tahliye kararı

Hüda Kaya hakkında tahliye kararı

6-8 Ekim 2014 tarihindeki Kobani protestoları gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski milletvekilleri Hüda Kaya, Serpil Kemalbay, Fatma Kurtulan, Pero Dündar ve Garo Paylan hakkında açılan davanın ilk duruşması dün devam etti.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanan duruşma, tutsak siyasetçi Hüda Kaya’nın ilk savunması sonrası avukat beyanlarıyla devam etti. Duruşmayı Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, milletvekilleri ve Demokratik İslam Kongresi (DİK) üyeleri takip etti. Tutsak siyasetçi Hüda Kaya, duruşmaya Silivri Kadın Kapalı Cezaevi’nden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı.

HÜDA KAYA: SİYASİ BİR ÖÇ ALMA

Duruşmada, mahkeme iddianamede geçen suçlamaları hatırlattı. Daha sonra söz alan tutsak siyasetçi Hüda Kaya, “Bu iddianame öncekilerin kötü bir kopyası olarak önüme geldi. Baştan sona konuşmalarımda tek bir hakaret içermeyen konuşmalarım nedeniyle yargılanıyorum. Her zaman barış ve eşitlikten yana olan konuşmalarım siyasi bir öç olarak karşıma konuldu. Tek başımıza da kalsak yalana, haksızlığa sarılmayız” dedi.

Yaptığı konuşmaların ve katıldığı tüm etkinliklerin suçlama konusu yapıldığını belirten Kaya, “Adalet mülkün temeli değil de mülk adaletin temeli olunca, egemenlik halkın değil egemenlerin olunca, hukukun üstünlüğü değil üstünlerin hukuku geçerli olunca elbette sanık sandalyesinde olan bizler oluyoruz. Biz mağdur değiliz çünkü çok şükür çalmadık, insanların özgürlüklerini çalmadık, yalan söylemedik, şiddetin her türlüsüne karşı olduk. Bütün bunlara rağmen savcılığın talep ettiği suçlara karşı ifade vermem hukuksuzca engellendi ve 8 aydır haksız şekilde tutuklu bulunuyorum. Bir milletvekili temsil ettiği insanların açısında, taziyesinde, haksızlığa uğradığında onların sesi olmak için çalışır. Hala görevde olan milletvekilleri de bunun için çalışıyor. Bizleri özgürlüğümüzden alı koyanların verdiği kararların siyasi olduğunu söylüyorum” diyerek, tepki gösterdi.

“EGEMENLER DİNLERİ SÖMÜRÜ ARACI HALİNE GETİRDİ”

Kaya, Cizre olaylarında yaralıların kurtarılması için yaptığı yardım çağrısının dosyaya alındığına şaşırdığını söyleyerek, şöyle devam etti: “Şiddet karşıtı ve barış yanlısı bir insanım, buna karşı size vereceğim cevabım zaten dosyanın içindedir. Dinler insanı ve toplumu vicdani ve öz anlamında geliştirmek içindir diyebiliriz. Onca öğreti ve öncü ve elçilere rağmen toplumlar birçok şeyi yozlaştırıp egemenlik aracı kıldığı gibi egemenler dinleri de baskı, sömürü ve cinsiyetçilik aracı haline getirdi. Yine Meclis’te yaptığım bir konuşma dosyaya konulmuş, kürsü dokunulmazlığı ihlal edilerek anayasaya aykırılık yapılıyor. Asıl bu hukuksuzluğu yapanlar, bunu dosyaya koyanlar hakkında işlem yapılmalıydı. Yaptığım konuşmanın nasıl dosyaya alınıp suç olarak geri döndüğünü anlamak mümkün değil.”

ÖDÜL YERİNE YARGILAMA

Kaya, sözlerini şöyle sürdürdü: “İHD’nin İstanbul Şubesi’nde Kobanê olaylarına ilişkin bir konuşma yapmışım. Ne demişim,‘Kobanê olaylarının ortaya çıkması ve aydınlatılması için önerge verdik ama bu olayların ortaya çıkartılmasını engelleyen AKP-MHP’dir. Derin devlet ve devletin karanlık yüzü olayların ortaya çıkmasını istemeyenlerin kim olduğunu tahmin etmek zor değil’ demişim. Yani ne konuşalım ne diyelim, barış konuşmayalım mı, iyilik konuşmayalım mı hep savaş hep çatışma mı konuşalım? Ülkenin iyi geleceği olsun diye yaptığımız çırpınışların ödüllendirilmesi gerekirken bunlarla yargılanır hale gelmişiz.  Yine 6 Eylül’de Mardin Belediyesine atanan kayyım belediyesi protestolarında zılgıtlar çekilmiş, şarkılar söylenmiş ve burada bir konuşma yapmışım. Bu da dosyada yer alıyor, ‘Hırsızlara boyun eğmeyeceğiz, itaat etmeyeceğiz’ demişim. Hakim bey bunu okurken gülsek mi bilemiyoruz iddianamede defalarca ‘hırsızlıklar’ kelimesi geçiyor. ‘Seçilmişlerin, halkın iradesi üzerine irade tanımıyoruz” diyerek konuşmama devam etmişim.

“YENİLMEYECEĞİZ”

Süleyman Soylu’ya yine burada ‘sözde içişleri bakanı’ diyerek, ‘insanlar sizin yüzünüzden dinden uzaklaştı, hırsızlıkla yalanı her türlü kötülüğü inançla bütünleştirdiniz, sizin kötülüklerinize teslim olmayacağız. Kim olursa olsun çocukların, ezilenlerin, kadınların yanında olarak hakkın hakikatin yanında olmaya devam edeceğiz. Bu ülke bu halk kötülüğe teslim olmayacak, işte bu kayyım politikaları da kötülüğün sesinin halkların sesini kesmeye çalışmasıdır. Bu kötülük sesine yenilmeyeceğiz. Bu halk size dersinizi verdi vermeye devam edecek’ demişim.

“HALK EGEMENLERE DERS VERİR!”

Gerçekten ibretlik alıntılardan bir tanesidir bu. Politik mi, sosyolojik mi hangi açıdan değerlendirilse eksik kalır. Nerede olursam olayım, şiddete karşı, haksızlığa karşı olup, canlıların, insanların özgürlüğünün yanında olduğumu her yerde anlatmışımdır. Tüm bunları yetkililere söylememek onları incitmemek mi gerekiyor?  İktidarın gücüyle bizlerde bir yerde yerleşip yurtlanırdık ama çok şükür hiçbirimiz bunu istemedik, buradan yana olmadık. Yine bu seçimlerde halk Mardin’de Ahmet Türk demedi mi her şeye rağmen, halk işte böyle dersini egemenlere verir.

“O DÖNEM ŞERİATÇI ŞİMDİ BÖLÜCÜ OLDUK”

28 Şubat dönemindeki yargılamalara değinen Kaya, bugün aynı sistemin AKP eliyle işletildiğini söyledi. Kaya, “28 Şubat’ta idamlarla yargılanırken de şeriatçı olmakla yargılandık. İktidarlar değişti yargılama biçimi değişmedi. O zaman ‘şeriatçı’ olarak yargılanıyorduk bugün ise ‘terörist, bölücü olarak’ yargılanıyoruz.  İyilik ve barış istemek iktidarlara göre değişmez. İyilikle, barışla teröristlik bir arada olamaz. Dün alanda, sokakta, kürsüde ne istediysem, bugün tüm tabiat, canlılar, toprak için, insanlar için aynen iyilik, barış ve mutluluk istemeye devam edeceğim.”

“AÇIK BİR BİÇİMDE GİTTİĞİMİ SÖYLEDİM”

Hakkında beyanlarda bulunan tanık Gül Tanrıverdi’nin Kandil’e gittiğine ilişkin iddialarına yanıt veren Kaya, Kandil’e çözüm sürecinde açık bir biçimde gittiğini ve bu röportajların yayınlandığını belirtti. İkinci gidişinde ise bir heyet eşliğinde gittiğini söyleyen Kaya, tarihleri ve verileriyle birlikte olduğunu söyledi. Gizli tanığın iddia ettiği üzere Halklar ve İnançlar Komisyonu ile gittiğine ilişkin beyanların gerçeği yansıtmadığını dile getiren Kaya, 6 Ekim’de HDP MYK toplantısına ise katılmadığını ve o tarihlerde Muş’ta olduğunu anımsattı.

“DEVLETİN BİLGİSİ VAR”

Kaya’nın beyanları ardından söz alan avukat Zilan Leventoğlu, 2013-15 arasında yaşanan sürece dikkat çekerek, bu süreç üzerinden 11 yıl geçtiğini hatırlattı. Leventoğlu, Bu sürecin içinde yer alan AKP’lilerin ise faaliyetlerinden yargılanmadığını ancak HDP’li siyasetçilerin ise yargılandığını söyledi. Leventoğlu, söz konusu faaliyet ve çalışmaların suç olmadığını ve devletin bilgisi ile yapıldığını paylaştı.

“AYNI SUÇLAMALARDAN BERAAT”

Leventoğlu, müvekkilinin yurt dışında bir konferansa katılmak için havalimanında bulunduğunu ancak havuz medyasının “kaçacaktı” şeklinde haberler servis ettiğini anımsatarak, tepki gösterdi. HTS kayıtlarına değinen Leventoğlu, “Müvekkilin oğlu ile konuşmalarına dahi değinilerek dosyaya konulması ne kadar hakkaniyetli tartışılır. Bir yıl önce başlatılan soruşturmada gizlilik kararı kaldırılmamış, müvekkilin savunma yapması engellenmiştir. Dosyada ithaf edilen suçlara ilişkin tek bir delil yok. 8 aydır müvekkilimiz hukuksuz bir biçimde tutukludur. Kobanê Davası’nda görülen karar duruşmasında müvekkilimize atılı aynı suçlardan siyasetçiler beraat etmiştir. Tutukluluk halinin hiçbir hukuki ve makul bir gerekçesi kalmamıştır. Soruşturmaya yine konu olan son derece demokratik bir çağrı olan 6-8 Ekim çağrısında milletvekilimizin ne imzası vardır, ne toplantıya katılmıştır ne de paylaşım yapmıştır. Buna ilişkin tek bir delil, tanık ve belge yoktur” diye konuştu.

DURUŞMA ÖNCESİ AÇIKLAMA: YARGI SİYASİ SAİKLE HAREKET EDİYOR

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, duruşmanın görüldüğü Sincan Cezaevi Kampüsü önünde açıklama yaptı. Önceki dava ve siyasetçilere verilen cezaları hatırlatan Hatimoğulları, davaları “kumpas” olarak nitelendirdi. Hatimoğulları, “Nitekim haklı da çıktık. Ceza alan arkadaşlarımızın hiçbiri isnat edilen suçlardan ceza almış değildir” dedi.

Hatimoğulları, şunları söyledi: “İsnat edilen suçlar neydi? 37 kişinin katledilmesinden sorumlu tutulmuşlardı. Birçok kuruma maddi zarar vermekle yargılanıyorlardı. Türkiye kamuoyu Yasin Börü cinayeti şeklinde biliyordu bu olayları. Ancak karar açıklandığı zaman gördük ki arkadaşlarımız isnat edilen bu suçlardan ceza almadı. Zaten hem gizli hem açık tanıkların tanıklıklarına da baktığımız zaman, elle tutulur herhangi bir tanıklığa, elle tutulur herhangi bir delile ve sonuca varamamışlardır. Bugün Kobanê Kumpas Davası’ndaki iddianame zaten çökmüştür. Arkadaşlarımızın aldığı cezalar parlamentoda, sokakta, parti görevleri sırasında yapmış oldukları konuşmalar ve açıklamalardandır. Tutuklu olan Hüda Kaya arkadaşımızın da yargılandığı Kobanê Kumpas Davası’nın ikinci etabında yine aynı kumpasın buradaki iddianamede de olduğu gibi devam ettiğini görüyoruz. Sevgili Hüda Kaya 28 Şubat döneminde yargılanmış bir insandır. Aynı Hüda Kaya şu anda Saray’ın yargısı tarafından aynı 28 Şubat mantığı ile yargılanmaktadır. Biz bunu kabul etmiyoruz.

Dün olduğu gibi bugün de taleplerimizi sıralamaktan asla geri adım atmayacağız. Kobanê Kumpas Davası, AKP ve Saray’ın koltuk değneğine dönüşmüş olan ve Saray’da yazılan iddianamelerle yol alan yargının sonuçlarıdır. Bunu asla kabul etmiyoruz. Bugün AİHM’in kararları ortadadır. AİHM’in Demirtaş için vermiş olduğu karar, bu davada yargılanan bütün arkadaşlarımızı bağlayan bir karardır. Türkiye AİHS’e taraf bir ülke olarak AİHM kararlarını harfiyen yerine getirmelidir. AİHM kararları der ki ‘Türkiye’de yargı taraflı davranmıştır, yargı hukuka göre değil siyasi saiklerle davranmış ve bu kararları vermiştir. Bu kararlar yok hükmündedir ve Kobanî Kumpas Davasında yargılananlar derhal serbest bırakılmalıdır’ demektedir. Biz AİHM kararlarının uygulanmasını talep ediyoruz.

ELİNİ BÜKEMEDİĞİ İÇİN TEZGAH KURDU

Kobanê Kumpas Davası’nın esas hikayesinin başlama noktasını herkes biliyor. Kobanê, IŞİD’e karşı en güçlü mücadelenin yürütüldüğü yerdir. Kobanê’yi bütün dünya IŞİD’e karşı verilen onurlu mücadeleyle tanımıştır. IŞİD, o dönemde Irak’tan Türkiye sınırlarına kadar Levant bölgesinin tamamında bir İslam devleti kurmak amacıyla Müslümanlar da dahil olmak üzere herkesi katletmiş bir örgüttür. Bu katliamcı örgüte, bu kadınlara yönelik düşmanca politika yürüten tecavüzcü ve katliamcı örgüte karşı Kobanê halkı, Kürt halkı güçlü bir direniş sergilemiştir. Ve bu direniş bütün Türkiye ve Dünya’da büyük büyük bir takdirle karşılanmıştır. Ama ne var ki AKP, HDP’nin siyaseten elini bükemediği için, Kürt halkına diz çöktüremediği için Kobanî Kumpas Davasını tezgahlamıştır. Bu tezgahı asla kabul etmiyoruz. Kobanê direnişi onurlu bir direniştir. Kobanê direnişine sadece HDP’liler sahip çıkmamıştır; Türkiye’de demokrasiden yana olan, IŞİD zihniyetine karşı olan herkes Kobanê’nin direnişini takdirle karşılamıştır. Dünya kamuoyu için de öyledir.

VERİLEN CEZA İŞİD YANLISIDIR

Davada verilen kararlar, Kobanê Kumpas Davası’nda arkadaşlarımıza verilen 400 küsur sene cezalar IŞİD’in ekmeğine yağ sürmüştür. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Verilen bu cezalar, IŞİD yoluna devam diye altın tepside sunulmuş cezalardır. Bu karar IŞİD yanlısı bir karardır. Bu kararları asla kabul etmiyoruz. Hüda Kaya’nın tutuklu yargılandığı, diğer arkadaşlarımızın ise tutuksuz yargılandığı Kobanê Kumpas Davası’nın ikinci etabında bütün arkadaşlarımızın serbest bırakılması gerekiyor. Bugün şayet zerre kadar vicdan varsa, hukuk gözetliyorsa, IŞİD karşıtlığı gözetliyorsa, arkadaşlarımızla ilgili verilmesi gereken karar da beraat kararıdır. Bizler dün olduğu gibi bugün de bu kumpas davalarına karşı DEM Parti ve demokrasi güçleri olarak mücadele etmeye devam edeceğiz.”

İNAL: BU ZULME KARŞI ÇIKILMALI

Demokratik İslam Kongresi’nden (DİK) Yusuf İnal ise, davanın talimat ile açıldığını söyledi. İnal, davanın hukuk ve demokrasiyle bağdaşmadığına işaret ederek, “Kelimenin son noktasıdır artık. Müslümanım, insanım, demokratım diyen herkes bu zulme karşı çıkması gerekiyor. Bu zulme karşı çıkmayan hiç kimse ‘ben Müslümanım’ diyemez. ‘Ben insanım, demokratım’ diyemez. Bu keyfi bir işlemdir” dedi.

ÖZDOĞAN: KOPYALA-YAPIŞTIR BİR İDDİANAME

Ttutsak siyasetçi Hüda Kaya’nın ilk savunması sonrası avukat beyanlarıyla devam etti. Avukat Nuray Özdoğan, ikinci Kobanê iddianamesinin hazırlanmasının hukuken “şaşırtıcı” olduğuna işaret etti. Özdoğan, “İddianame reddedilmeliydi ama kabul ettiniz. Mahkemeniz 16 Mayıs’ta karar verdi. O karar, müvekkil açısından beraati gerektirir. Abesle iştigal bir durum. Aynı maktuller, aynı müştekiler. Burada yeniden müvekkil 37 kişinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Hangi ölüm, hangi vaka? Hiçbir veri yok. Kaya hakkında bir kaç tane siyasi faaliyetler dışında hiçbir şey yok. Gerçekten temel çürük ve bu halde bir yargılama sürdüremezsiniz. Bunda ısrar edilmesi ve müvekkilin özgürlük hakkının ihlal edilmesi çok acı. Öldürülenlere dair büyük bir saygısızlık olduğunu düşünüyoruz. Zırhlı araçlardan açılan ateş sonucu ölen maktulün ölümünden Hüda Kaya mı sorumlu? Ezber bir iddianameyle kopyala-yapıştır olmamalı” dedi.

“DOSYAYI HAKİMLİĞE BİZ ANLATTIK”

Kaya hakkında beyanlarda bulunan tanık Gül Tanrıverdi’nin ifadelerinin kabul edilemez olduğunu ifade eden Özdoğan, “Savcılık makamı HTS, baz istasyonu kayıtlarıyla müvekkilin durumunu tespit edebilecekken, bunu yapmamış. O yüzden biz ‘bu politik yargılamadır’ diyoruz. Sorgu aşamasında deliller toplanmıştı, ‘kısıtlılık kararı var’ denildi. Ama dosyayı Sulh Ceza Hakimliği’ne biz anlattık. Elinde bilgi dahi yoktu” diye konuştu.

“DELİL TOPLANMAMIŞ”

Kobanê dosyasında 234 numaralı klasörde yer alan TEM Şube Müdürlüğü’nün imzasız belgesine işaret eden Özdoğan, şöyle devam etti: “Bu belgelerle sürecin devam ettirilmesi Hüda Kaya açısından hukuka aykırı bir durumdur. Savcılık müvekkil hakkında ne lehte ne de aleyhte bir delil toplamamış. Hiçbir delili toplamayıp, ‘6-8 Ekim’le ilgili bir bağı var’ demek bir kanaattir. 37 insanın ölümünü ‘malzeme’ haline getirip burada sürekli olarak kullanması büyük haksızlık.”

“ÇÖKERTİLEN İDDİA YİNE GÜNDEMDE”

6 Ekim 2014’te HDP’nin sosyal medya hesabından yapılan paylaşımları hatırlatan Özdoğan, AİHM’nin Demirtaş ve Yüksekdağ kararlarına dikkati çekerek, paylaşımların ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, şiddet çağrısı olmadığını dile getirdi. Özdoğan, “Türkiye ilk defa 18’inci madde ihlali verdi. Bu ülkeye zarar vermek değil midir? AİHM kararları emsal olarak dahi değerlendirilmedi. Dolayısıyla bu iddianamenin yargılama konusu yapılması hukuken mümkün değil. Temelden çökertilen bir iddia” sözlerini kullandı.

KAÇMA ŞÜPHESİ YOK: SAVCILIK İLE GÖRÜŞMELERİ VAR

Kaya’nın kaçma şüphesi olmadığını ifade eden Özdoğan, “Tutuklama gerekçelerini güçlendirecek bir tane delil yok. Kaçma şüphesini yaratmak için yaratılan senaryo havalimanında gözaltına alınması. Kaya’nın savcılık makamı ile bizzat görüşmeleri var. Avukatının var. Biz şahidiz, kaç kere Ankara’ya gelip ifade vermek istediğini. ‘Şu an gerek yok’ cevabı aldığına şahidiz. Adli kontrol bile ölçülü bir karar olmayacaktır. Müvekkilin öncelikle beraatini ve  tutuksuz yargılanmasını istiyoruz” talebinde bulundu.

Daha sonra beyanda bulunan Paylan, Kurtulan, Kemalbay ve Dündar müdafileri, müvekkilleri hakkında verilen yoklukta tutuklama kararlarının kaldırılmasını talep etti.

TAHLİYE

Savunmaların ardından mütalaasını sunan iddia makamı, Kaya’nın tutukluluğunun devamına karar verilmesini talep etti. Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, Kaya’nın ayda bir kez imza atma yükümlülüğü ve yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte tahliyesine karar verdi. (Ankara/MA)

(Günlük Evrensel)

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *