İran’ın İsrail’e müteveccihen bir avuç barut patlatmasını müteakiben ekranlarına ‘İsrail’in sonu’ diye yazan bazı yayın organlarının tutumları bizi acı acı gülümsetse de, müminler olarak İsrail’in sonunun bir gün geleceğine olan inancımız tamdır.
İran İslam Cumhuriyetinin altıncı Cumhurbaşkanı Ahmedinecat’ı “İsrail’i haritadan sileriz” mealinde meydan okumalarıyla hatırlıyoruz. Bu tehditleri duymak bile cihana değiyordu. İsrail’in bu gibi çıkışlardan korkmadığını iddia edemeyiz. Fakat son dönemdeki İran artık İsrail’i korkutmuyor anlaşılan.
İran’ın Gazze’ye çok yönlü destek verdiğinden şüphe duymuyoruz. Bu gerçeği bizzat Hamas’ın yetkilileri türlü vesilelerle dile getirmektedirler. Şunu da çok iyi biliyoruz ki ‘İsrail’ yazılıp ‘Amerika’ diye okunan İslam düşmanı Siyonist şebeke ne yapıp yapıp İran’ı savaşın içine çekmek istemektedir. İsrail ABD’nin ve tüm batının verdiği tam destekle Gazze’de canlı namına hiçbir şey bırakmasa, İran’ın Suriye’deki -kendi toprakları hükmündeki- Başkonsolosluğunu uçaklarla bombalayıp yedi diplomatını öldürse de, bunlar Siyonist dünyanın gündeminde hiçbir karşılık bulmamaktadır. Fakat İran sapanla bir taş atsa, İran’ın Ortadoğu’daki istikrarı bozduğunu, dünya barışını tehdit ettiğini bütün dünyaya kabul ettirmek Siyonist haber ajanslarının üç dakikalık yayınına bakmaktadır.
İran bir Nisan’dan bu yana İsrail’e höykürdü de höykürdü, esti, gürledi, şimşekler çaktı ama yağmadı. İran dağı kocaman bir fare doğurdu. İran keşke İsrail’e saldırmak istemediğini bütün gerekçeleriyle anlatsaydı, keşke kendisinin bir pusunun üzerine doğru çekilmek istendiğini olanca açıklığıyla duyursa ve -Kasım Süleymani’den beri- kendisine yapılan saldırıları sinesine çekeceğini, içine çekilmek istenilen savaşa bulaşmak istemediğini dürüstçe açıklasaydı daha anlaşılır ve saygın bir iş yapmış olurdu. Fakat bu kadar gürültü çıkartıp, Amerika’ya haber vererek sözümüz ona, saldırıda bulunması oldukça komik kaçmış, dostlarını sevindirememiş, düşmanını da üzmemiştir.
İran’ın Siyonist İsrail’le ve Amerika ile savaşa tutuşmak istememesi onu küresel tuğyanın gözünde makbul devlet yapmayacak, ‘düşman devletler’ listesinden adını sildirmeyecektir. İran’ın fos çıkmış saldırısında tek hayırlı sonuç, bizzat İran topraklarından doğrudan İsrail denilen terör merkezini hedef alması olmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin İsrail’le yaptığı ticarette 54 kalem üründe kısıtlama kararı almasındaki zamanlama ile İran’ın İsrail’e saldırı zamanlaması benzerlik arz etmektedir. Adı İslam ülkesine çıkmış Arap-İslam ülkeleri ise İsrail’e, Amerika’ya ve tüm batıya halayıklık etme yarışına girmiş durumdadırlar.
Şu durumda İslam’ın izzetini, Hamas’ın liderliğinde Gazze Müslümanlarından başka temsil eden İslamî bir yapı bulunmamaktadır. Hamas sadece Allah’tan korkulması gerektiğini, kafirlerin hiçbirinden korkulmayacağını ilmel yakîn, aynel yakîn, hakkal yakîn göstermiştir. Ayrıca Gazze cihadı tüm dünyadaki ‘İslam ümmeti’nin tıraşını gözünün önüne indirmiş, müslümanları acı gerçekle yüzleştirmiştir.
İran’ın İsrail’e müteveccihen bir avuç barut patlatmasını müteakiben ekranlarına ‘İsrail’in sonu’ diye yazan bazı yayın organlarının tutumları bizi acı acı gülümsetse de, müminler olarak İsrail’in sonunun bir gün geleceğine olan inancımız tamdır. İsrail’in sonu kesinlikle gelecektir ama giderken, işbirlikçi ‘Arap-İslam’ rejimlerini de birlikte götürecektir inşallah. İsrail’in sonunu, İslam’ı istismar eden, asıl olarak İslam’a değil, korkularına çıkarlarına tapan ulus devletler değil, Allah’ın vaadine uygun şekilde bedel ödeyen Hamas gibi Müslüman yapılar getirecektir, Allah’ın izni ve yardımı ile. Dolayısıyla İsrail’in ve etrafındaki işbirlikçi, satılmış rejimlerin sevinçleri çok uzun sürmeyecektir.
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *