Pekin’in bu hamlesi, Batı’nın yaptırımları karşısında küresel tanınırlık mücadelesi veren Taliban için bir fırsat olarak görülüyor.
(Taliban Başbakanlık Medya Ofisi tarafından yayınlanan yukarıdaki fotoğrafta, Çin’in yeni Afganistan Büyükelçisi Zhao Sheng, 13 Eylül 2023 Çarşamba günü Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Başkanlık Sarayı’nda düzenlenen tanıma töreni sırasında Taliban Başbakanı Muhammed Hasan Akhund ile el sıkışıyor. Taliban Çarşamba günü Çin’in Afganistan’daki yeni büyükelçisini görkemli bir törenle karşıladı ve elçinin atanmasını önemli bir mesaj içeren önemli bir adım olarak nitelendirdi.)
Al Jazeera muhabiri Ruchi Kumar’ın haberi
Çin hükümeti tarafından 30 Ocak’ta Pekin’de düzenlenen resmi bir törende, yabancı diplomatlar Devlet Başkanı Xi Jinping’e güven mektuplarını sunmak için sıraya girdi. 309 diplomat arasında beklenmedik bir katılımcı da vardı.
İki yıldan fazla süren müzakerelerin ardından Çin, Taliban’ın eski sözcülerinden Bilal Karimi’yi Pekin’in resmi elçisi olarak kabul ederek Şi hükümeti, grubun 2021’de Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden bu yana dünyada bunu yapan ilk hükümet oldu.
Çin, ABD’nin 2021 yılında ülkeden askerlerini çekerek Batı destekli Afgan hükümetinin çöküşünü tetiklemesinden ve Taliban’ın iktidara dönmesinin önünü açmasından bu yana yatırımlar ve projeler yoluyla Afganistan’a giriyor.
Ancak Pekin’in 30 Ocak’ta Taliban’ı resmen kabul ettiği haberi yayılınca Çin Dışişleri Bakanlığı hemen bir açıklama yaparak diplomatik güven mektubunun kabul edilmesinin Pekin’in Afganistan’ın mevcut yöneticilerini resmen tanıdığı anlamına gelmediğini açıkladı.
Ancak artık çok geçti.
Analistlere göre Pekin’in bu hamlesi, hükümetinin küresel çapta tanınması için mücadele eden Taliban’a önemli bir diplomatik kazanım sağlamış oldu. İktidarı ele geçirdiğinden bu yana Taliban, büyük ölçüde kadın hak ve özgürlüklerine getirdiği kısıtlamalar nedeniyle uluslararası alanda izole edilmiş durumda. Batı’nın Taliban’a uyguladığı yaptırımlar da Afgan ekonomisi üzerinde felç edici bir etki yarattı.
Peki Çin neden Karimi’yi Taliban’ın Pekin elçisi olarak tanıdı ve bu, grup için ne anlama geliyor?
Çin’in Afganistan’daki derin çıkarları
Afganistan’ın Taliban yöneticilerinin dünyanın büyük bir kısmı tarafından dışlandığı bir dönemde Çin, grupla angajmanını arttırdı.
2023 yılında birçok Çinli şirket Taliban hükümetiyle çok sayıda iş anlaşması imzaladı. Bunlar arasında en öne çıkanı, ilk yıl 150 milyon dolar, sonraki üç yılda ise 540 milyon dolara kadar tahmini yatırım değeri olan 25 yıl süreli, milyonlarca dolarlık bir petrol çıkarma sözleşmesiydi.
Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’nde (SIPRI) araştırmacı olan Jiayi Zhou, bu ilişkinin bir geçmişi olduğunu söyledi. Al Jazeera’ye konuşan Jiayi Zhou, “Taliban Çin hükümeti için bilinmeyen bir varlık değil. 1990’ların sonlarında parya bir hükümetken Taliban’a ulaşmış ve bir isyan grubu olarak Taliban ile çalışma ilişkisini sürdürmeye devam etmiştir” dedi.
Jiayi Zhou, Pekin’in Taliban ile on yıllardır süren pragmatik ilişkisinin, başta güvenlik olmak üzere bir dizi faktörün “doğal bir sonucu” olduğunu söyledi, “Afganistan’ın doğrudan komşusu olarak Çin’in kendi güvenliği Taliban’a bağlı. Onları yabancılaştırmayı ya da düşmanlaştırmayı göze alamaz ve değerler üzerinden bunu yapmaya kesinlikle niyeti yoktur” dedi.
Pekin, grupla böyle pragmatik bir ilişki arayışında yalnız değil. Jiayi Zhou, “Afganistan’ın komşularının çoğu Çin’le aynı pozisyonda: Taliban’ın izole edilmesi yerine onunla ilişki kurulması gerekiyor” diyor. Jiayi Zhou, “Çin’in [Taliban büyükelçisini kabul etmesi] dış politika alanında ilk hamleyi yapan ülke olma rahatlığına erişmiş bir Çin’in göstergesidir.” vurgusunda bulunuyor.
‘Taliban’ın motivasyonu, gerçekçilik ve fırsatlar’
Taliban 1900’lü yıllarda Afganistan’da iktidardayken pek çok bölge ülkesi ona karşı eleştirel bir tutum takınmıştı. Ancak Yeni Delhi merkezli Politika Araştırmaları Merkezi’nde kıdemli misafir araştırmacı ve Hindistan’ın eski Kabil Büyükelçisi Gautam Mukhopadhaya, Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada, 2021’de iktidarı ele geçirmesinden bu yana “gerçekçilik ve fırsatın” jeopolitiğin temel motivasyonları olarak öne çıktığını söyledi.
Gautam Mukhopadhaya’ya göre, “Gerçekçilik şu an için Taliban’ın şehirdeki tek oyun gibi görünmesi anlamında.” Gautam Mukhopadhaya ayrıca, “Taliban’ın popüler olmamasına ve baskıcı önlemlerine rağmen, [Taliban’a karşı] sivil ve askeri direniş neredeyse ezilmiş durumda… Bugün ABD, Afganistan’da zorlayıcı jeopolitik çıkarları ya da kaynak ayırma arzusu olmadığını açıkça ortaya koydu.” diyor.
Çin bir Taliban büyükelçisini tanıyan ilk ülke olurken, aralarında Rusya, İran, Türkiye ve Hindistan’ın da bulunduğu diğer bazı ülkeler de hem insani yardım projeleri hem de Kabil’deki diplomatik temsilciliklerini yeniden açarak Taliban’la ilişki kurmaya çalıştılar.
Geçtiğimiz ay yayınlanan ve Taliban’ın komşularıyla ilişkilerini inceleyen Uluslararası Kriz Grubu (ICG) raporu da benzer angajman modellerini gözlemledi. Raporda, “Ülkelerinin çıkarlarını güvence altına almanın ve Taliban’ın davranışlarını uzun vadede yumuşatmanın en iyi yolunun, dışlamak yerine Kabil’le sabırlı bir müzakere olduğuna inanıyorlar” denildi. ICG raporunda, “Dünya durmayacak ve Batı’nın duygularının Taliban lehine değişmesini beklemeyecek. Biz burada ön saflardayız.” diyen bölgesel bir diplomatın ifadeleri de yer alıyor.
Taliban ne kazanıyor?
Batı’nın özellikle yaptırımlar şeklindeki düşmanlığının yardıma muhtaç Afganistan üzerinde ciddi etkileri oldu. Yaygın bir işsizlik ve açlık söz konusu. 2024 yılında 23,7 milyon kişinin insani yardıma ihtiyaç duyacağı tahmin ediliyor.
Çok sayıda uluslararası kuruluş tarafından toplanan verilere göre, 13 milyondan fazla insan -ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 30’u- aşırı gıda güvensizliği ile karşı karşıya. Bu rakamın Mart ayına kadar 15.8 milyona yükselmesi bekleniyor.
Benzer şekilde, Uluslararası Çalışma Örgütü’nün 2022 yılında yaptığı bir tahmine göre, Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinden bu yana Afganistan’ın gayrisafi yurtiçi hasılasında (GSYH) yüzde 35’lik bir düşüş gözlemlendi ve bu da 2021’den bu yana 900.00’den fazla iş kaybına ve yaygın işsizliğe neden oldu.
“Bu krizlerle karşı karşıya kalan Taliban’ın ortaklara ihtiyacı vardı. Artık bir ortağı var.” diyen eski Hintli diplomat Mukhopadhya “Artık büyük bir gücün az ya da çok yanında olduğuna güvenebilir.” diye ilave ediyor.
Al Jazeera’ye konuşan Uluslararası Kriz Grubu (ICG) analisti Ibraheem Bahiss, “Taliban ideal olarak ABD ve Çin gibi büyük küresel güçlerle ve çeşitli nedenlerle Rusya ve Hindistan gibi bölgesel güç merkezleriyle güçlü ilişkiler kurmak isterdi.” dedi. Bahiss’e göre ABD’nin isteksizliği nedeniyle Çin Taliban için daha da önemli hale geliyor.
İhtiyatlı bir Taliban
Ibraheem Bahiss, Çin’le daha derin bağlar kurmanın Taliban için “bir bedeli olabileceği” uyarısında bulunarak, bunun “diğer ülkelerin üzüntüyle keşfettiği Çin’in pençesine düşmek” şeklinde olabileceğini belirtirken, “Ancak şimdilik her iki taraf da bu oyunu oynamaya istekli görünüyor.” diyor.
Ancak ICG analisti, Taliban’ın tanınmaya aç olmasına rağmen Pekin’le ne kadar ilişki kuracağı konusunda hala temkinli olabileceğini de söyledi:
“Taliban hala Çin ile ilişkilerini bir şekilde kontrol altında tutmaya çalışıyor çünkü Pekin’e ne kadar yönelirlerse Rusya ve Hindistan gibi bölgesel güçlerin Kabil ile ilişkilerini genişletmekte o kadar tereddüt edeceğinin ve böylece Taliban’ın kaçınmak istediği yabancı hamilerin tekilliği ikileminin ortaya çıkacağının farkında görünüyorlar.”
“Çin, bariz nedenlerden ötürü, bölgenin Taliban’a ulaşmasında ve Taliban’la ilişki kurmasında kilit bir rol oynamaya başladı.” diyen Bahiss’e göre, “Ancak tüm bunlar, Taliban ne kadar yalnızlaşırsa, ABD’nin daha önce sağladığı diplomatik ağırlığın yerini almak için Çin’e o kadar fazla yöneldiği bir sarmal yaratmış gibi görünüyor.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *