Londra merkezli Şarku’l Avsat’ın haberine göre, Sudan’ın başkenti Hartum ile diğer şehirlerde Sudan Ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar yeniden başlarken, savaş kapsamı dışındaki eyaletlerdeki binlerce sivil, HDK’ya karşı mücadeleye katılmak üzere ordu öncülüğünde silahlandırılıyor. Öte yandan, HDK’nın Sudan’ın merkezindeki kasabalarda şiddet ve yağmalama uyguladığına dair suçlamalar artıyor.
Başkentteki görgü tanıkları, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Sudan ordusunun, Omdurman şehrinin kuzeyindeki Vadi Saydna bölgesindeki askeri üsten, Bahri’nin bazı mahallelerindeki HDK mevzilerine yoğun topçu bombardımanı başlattığını bildirdi.
Tanıklara göre, Omdurman mahallelerinde çok sayıda ordu kuvvetinin ilerlemesi ve bu bölgelere konuşlanması sırasında aralıklı olarak hafif silahlarla çatışmalar yaşandı.
Sudan Ordusu ve Hızlı Destek Kuvvetleri arasında nisan ayında savaş çıktı ve çatışmanın ateşi birçok eyalete yayıldı.
Hartum’un merkezindeki Silahlı Kuvvetler Genel Komutanlığı ve ordu güçlerinin toplandığı diğer bölgeleri hedef alan Hızlı Destek Kuvvetleri, ordu karargahına bir dizi top mermisi fırlattı.
Bölge sakinleri, Hartum’un güneyindeki mahalleleri hedef alan sürekli patlama ve top atış sesleri duyduklarını bildirdi.
Üst üste iki haftadan fazla süren sakinliğin ardından, ülkenin batısındaki Kuzey Kordofan Eyaleti’nin başkenti Ubeyd şehrinin doğu bölgelerinde, savaşın iki tarafı arasında çatışmalar ve top atışları yeniden başladı.
Kentteki yerel kaynaklar, savaşan iki güç arasında şiddetli çatışmaların yaşandığını, bu durumun çevre mahallelerde yaşayanlar arasında paniğe yol açtığını söyledi.
Öte yandan Hızlı Destek Kuvvetleri, Sudan ordusunu, Kuzey Darfur bölgesindeki Zark kasabasına, aralarında çocuk ve kadınların da bulunduğu 12 kişinin ölümüne ve düzinelerce evin yıkılmasına yol açan hava saldırılarını düzenlemekle suçladı.
Sudan ordusu ise Beyaz Nil (ülkenin merkezi) ve Kassala (doğu) eyaletlerinde, ‘halk direnişinin’ başlatılması sırasında, ordu kuvvetlerinin seferberliğine katılan büyük kalabalıkların görüntülerini paylaştı.
Kassala Valisi Muhammed Musa, Ordu Komutanı Abdulfettah El Burhan’a, ‘şehir halkının düşmanlarla mücadeleye tamamen hazır olduğunu’ belirten bir mesaj gönderdi.
Diğer yandan, ülkenin kuzeyindeki Nil Nehri Eyaleti’ndeki ‘Naka ve Musavvarat’ arkeolojik alanında ordu ile HDK arasında çatışmanın patlak vereceği yönündeki korkular yeniden ortaya çıktı.
Sudan Dışişleri Bakanlığı tarafından dün yapılan açıklamaya göre, Hızlı Destek Kuvvetleri, yakındaki kasabalara yeni saldırılar başlatmak üzere olan, Hartum’un kuzeyindeki arkeolojik alanda yer alan üyelerinin görüntülerini yayınladı.
Şarku’l Avsat’a konuşan kaynaklar, arkeolojik alanda ordu güçleri ile Hızlı Destek Kuvvetleri’ne bağlı gruplar arasında çatışmalar yaşandığını söyledi.
Aynı kaynaklara göre, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin eyaleti işgal etme tehdidinde bulunacağı herhangi bir saldırı beklentisiyle ordu güçleri, bölgede yoğun bir şekilde konuşlandırılıyor.
Sudan Dışişleri Bakanlığı, söz konusu bölgenin, yaklaşık 3 bin yıl öncesine dayanan ve 2011’den bu yana UNESCO Dünya Miras Listesi’nde kayıtlı olan, ülkedeki en önemli koruma altındaki arkeolojik alanları içerdiğini belirtti.
Sivil haklar alanında faaliyet gösteren Sudan Acil Durum Avukatları grubu, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin bu arkeolojik alanların yakınında konuşlandırılmasını kınayan bir bildiri yayınladı. Bildiride, “Bu konuşlandırma, Hızlı Destek Kuvvetleri’nin askeri operasyonların kapsamını genişletmeye yönelik yeni adımlarının bir parçası gibi görünüyor” denildi.
Bu antik alanların önemine vurgu yapılan bildiride, buraların Meroitik Krallık’tan kalma çok sayıda tarihi eser barındırdığını ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde koruma altına alındığı vurgulandı. Ayrıca, bu tarihi alanların güvenliğinden tamamen Hızlı Destek Kuvvetleri’nin sorumlu olduğu belirtildi.
HDK’nın Sudan’ın merkezindeki kasabalarda şiddet ve yağmalama uyguladığına dair suçlamalar
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) mensuplarının El Cezire eyaleti de dahil olmak üzere girdikleri bölgelerde gerçekleştirdiği şiddet ve yağma eylemlerine dair haberler gün geçtikçe çoğalıyor. Söz konusu suçlamaların büyük bir kısmı, şiddete maruz kalan ve mülkleri HDK liderliğinin ‘asi unsurlar’ olarak tanımladığı kişiler tarafından çalınan görgü tanıklarından geliyor. Ancak HDK liderleri, bu unsurları uygulamalarından vazgeçirmek için gerekeni yapmıyor.
Aynı zamanda, sayıca az da olsa, ordu mensupları tarafından da benzer uygulamalar yapıldığına dair rivayetler bulunuyor. Ayrıca, ordunun HDK’nın kontrolündeki bölgelerden sürpriz bir şekilde çekildiğini dile getiren bazı tanıklar, insanların yağmaya açık hale getirildiğini doğruladı. Bu nedenle sorumluluğun bir kısmı orduda gözüküyor.
Bir görgü tanığı, birçok köyde yaşananları şöyle anlattı:
Gerçekten korkutucuydu. Silahlı adamlar çok fazla adaletsizlik ve nefret taşıyan fikirlere sahiplerdi.
Bazı vatandaşlar ise şunları ifade etti:
HDK milislerinden şu tür garip sözler duyduk: Siz bizim haklarımızı çalan zengin insanlarsınız.
İhsan Belul, HDK unsurlarına yönelik korkunun boyutunu şöyle dile getirdi:
Onlar köyü terk edene kadar hepimiz bir odada toplanır, nefesimizi tutardık.
Görgü tanıklarından genç Beşir İbadi, ifadesinde HDK’yı “ganimetten pay almak için yarışan hırsızlar” olarak tanımladı. Şarku’l Avsat’a konuşan Beşir şunları söyledi:
Bir sesin bana kalkmamı söylemesiyle uyandım ve o ses bana şunu sordu: Bu senin araban mı? Karşımda 15 yaşını aşmamış bir erkek çocuğunu silahını başıma doğrultmuş halde buldum. Yanında da onun yaşlarına yakın bir kişi daha duruyordu. Gücüm tükendi ve aşırı korkudan bacaklarım beni taşıyamadı. Bu yüzden yastığın altındaki anahtarı çıkarıp ona verdim. Sonra o, arabayı çalıştırıp uzaklaştı.
Beşir, hayatında bu kadar korku hissetmediğini belirterek, “Ölü gibi olduğumu hissettiğim anlar oldu. Tüfek mermilerini vücuduma boşaltmasından korktum” dedi.
Birçok tanık, HDK’non 19 Aralık’ta El Cezire eyaletinin başkenti Vad Medeni şehrinin kontrolünü ele geçirmesinden bir gün sonra çok sayıda milisin bölgeye akın ettiğini ve kasabalara birbiri ardına saldırarak araba aradığını doğruladı. Sudan ordusu, eyaletin merkezindeki askeri mevzilerinden çekildiğinden bölgede hiçbir ordu gücü yoktu.
Ana yol üzerinde bulunan bölgelerde yaşayan yüzlerce aile, El Cezire Tarım Projesi’nin merkezindeki köylere kaçtı. Kaçtıkları yerlerde HDK saldırılarına karşı güvende olacaklarını sandılar ama oralarda da milisler onları rahat bırakmadı.
Caminin içinden arabası çalınan A.A. ise olay anını şöyle anlattı:
Biz öğle namazını kılarken üniformalı bir grup HDK milisi camiye hücum ederek, havaya kurşunlar sıkmaya başladı. Biz de büyük zorluklarla namazımızı tamamladık. Tamamen güvenlik nedeniyle ismini gizli tutan vatandaş, Şarku’l Avsat’a şunları söyledi:
Liderleri bize seslendi ve caminin duvarları içinde arabası olan herkesin anahtarını kendilerine teslim etmesi gerektiğini söyledi. Ben kimsenin Allah’ın evlerinden bir şey çalmaya cesaret edemeyeceğini sanıyordum ama yanılmışım.
Gerçek şu ki, eğer bir arabanız varsa, gözdağı ve zarara karşı oldukça savunmasızsınız. Eğer onların (HDK unsurları) yoluna çıkarsanız, kesinlikle yaralanır veya öldürülürsünüz. Arabaların varlığı, bu kâbusun sona ermesi için araçlarının çalınmasını bekleyen kasaba halkı için büyük bir endişe kaynağı haline geldi.
77 yaşındaki el-Hac Abdurrahman el-Feki, bu sorunu önceden tahmin etti. Bu yüzden arabasını köyün dışına sürdü ve araba onun tek gelir kaynağı olmasına rağmen alabilmeleri için anahtarı içinde bıraktı. Zira o, bu araba yüzden ailesinin zarar görmesinden korkuyordu.
Bir diğer kasabada genç bir adam, HDK unsurlarına arabasını (nakliye kamyonu) vermeyi reddetti. Bu yüzden onu orada öldürdüler ve arabasını aldılar. Bunun üzerine kasaba halkı bir araya gelerek birbirlerine bu insanlara karşı direnmemelerini tavsiye etti. Çünkü hiçbir araba ya da para, uğruna can kaybetmeye değmez.
HDK güçleri, girdikleri her kasabada büyük motorlu dört çeker lüks arabaları aramak için çılgınca yarışıyorlar. Yeni model kamyonetlere odaklanıyorlar. Bazen bu arabalardan birini ele geçirmek için aralarında gerçek mermilerle şiddetli çatışmalar yaşanıyor ve hatta ölümler oluyor.
Vad Medeni’den köye kadar uzun saatler yürüyen bir görgü tanığı, aklın alamayacağı şaşkınlık dolu sahneleri şöyle anlattı:
Arabalar, motosikletler, tarım makineleri dahil akla gelen her şeyi aldılar. Eşyaları ve mobilyaları çalıntı kamyonlarla taşıyarak başkent Hartum’a doğru yola çıktılar.”
Hendekler ve barikatlar
Korku, bazı kasabaların halkını HDK araçlarının girişini engellemek için hendek kazmaya ve barikatlar kurmaya sevk etti. Hatta canlarını ve mallarını korumak için gece gündüz gruplar halinde dönüşümlü olarak çalışıyorlar. En çok korktukları şey ise kadınlarına ve kız çocuklarına yönelik saldırılar. Bazıları şöyle diyor:
Hayatlarımıza mal olsa bile onların tüfeklerine çıplak ellerimizle karşı çıkacağız.
Yaşanan olaylar, El Cezire eyaletini yıllar öncesine götürdü. Bölge sakinleri sınırlı hareketleriyle yaya olarak yürümeye veya hastalarını komşu kasabalardaki tıp merkezlerine taşımak için atların ve eşeklerin çektiği ‘arabalara’ güvenmeye başladı. Halk ayrıca, HDK’nin eyalete girmesiyle oluşan panik haliyle dükkanlara koştu. At arabalarıyla un ve şeker gibi temel gıda maddelerini evlerine taşıdılar.
K.F. isimli bir bölge sakini, “Bizi kandırıyorlar. Bize asi insanlardan bahsediyorlar ve onları durdurmak için hiçbir şey yapmıyorlar. Gerçek şu ki, bu eylemlerin tamamı askeri veya sivil üniforma giyen HDK militanları tarafından gerçekleştiriliyor. Biz bunları kendi gözlerimizle gördük” ifadelerini kullandı.
Bazı kasabalardaki vatandaşlar ise HDK’nin ileri gelenler ve üst düzey kişilerle buluştuğundan bahsetti. Onlara bölgelerini ‘asilerden’ korumak için belirli sayıda genç erkeği silahlandırmayı teklif ettiler. Bazıları bu öneriyi kabul etti. Bazıları ise sonuçlarından korktuğu için reddetti.
Yerel toplulukların askeri komutanlarla bu bölgelerde HDK konusunda imzaladığı anlaşmalara rağmen, yağma, soygun ve savunmasız vatandaşlara yönelik saldırılar, kırsal kasabaların girişlerini koruyan askeri araçlar ve ağır silahlı askerlere rağmen durmadı.
Bu kasabalardaki vatandaşların maruz kaldığı yağma, terörizm ve korkutma hadiseleri, pek çok kişi tarafından ‘asi kişilerin’ veya ‘bireysel olayların’ işi gibi görünmüyor.
Memleketinin adının anılmamasını isteyen Mirgani Ebşer, “HDK’ye biraz sadakat göstermekten başka seçeneğimiz yoktu. Korktuğumuz için onları karşılamaya çıktık. Bizi koruyacak bir ordu olmadığından kendimizi HDK’nin şerrinden korumak için onlarla uğraşmak zorunda kaldık. Zira ordu geri çekildi ve bizi kaderimizle tek başımıza yüzleşmeye bıraktı” ifadelerini kullandı. Ebşer sözlerini şöyle sürdürdü:
Artık sebepsiz yere korku ve ölümle yüzleşmeye dayanamazdık. Kendimizi onlardan korumak için gençlerimizi silahlandırmalarını istemekten başka seçeneğimiz yoktu.
İzole edilmiş rejimin destekçilerinin, halk direnişi çağrıları altında vatandaşları harekete geçirmeye devam ettiği bir dönemde El Cezire eyaleti kırsalında gelişen durumun en tehlikeli senaryosu, halkın kendilerini korumak için ateşli silah edinme konusunda gösterdiği büyük arzu ve istek.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *