Rabbim evlerimize, yurtlarımıza girmiş olan ve çıkmamakta direnen bu necis emperyalist varlığa ve onun tüm aparatlarına karşı tüm dünya mazlumlarının ve direnenlerin yanında olsun.
İsa Dervişoğlu / Gazete İpekyol
Stratejik sabır politikası, tüm hal ve hareketlerin zamana yayılmasını da ifade eden bir strateji. Gerektiği durumlarda ve artık kaçınılmaz olmuşsa bir cevap vermeyi de kapsar. Genel anlamda düşmanın hamlesini bekler ve ona göre hazırlıklıdır. Atlantik’ in son terör eylemleri (suikast ve bombalamalar) İsrail’ in bir başarı ile eve dönmesini sağlamaya yönelik olmaktan ziyade stratejik sabrı sonlandırmaya yönelik hamlelere benziyor ve başarılı oldu gibi. Yani stratejik sabır politikası yeni bir evreye girdi: Tahminler, direnişin caydırıcı bir cevap vereceği yönünde. Cevap verip bekleyecek. Bekleyecek derken; karşı cephenin cevaptan sonraki hamlelerine göre denklemi yeniden kuracak. Bekleyecek ve karşı tarafın niyetini anlamaya, test etmeye çalışacak. Büyük ve bölgesel çatışmaların başlamasında belirleyici olacak eylemler çağına girmiş bulunuyoruz.
İsrail’in seçkin tugaylarını Gazze’ den çekmesi başarısızlığından dolayı mı yoksa özellikle Lübnan cephesinde yeni bir pozisyon/konumlama gereği mi?
Suikastlar ve diğer kırmızı çizgi aşımları niteliğindeki tahrikler İsrail’ in kendi halkına bir zafer olarak sunacağı bir şeyler elde edip bu defteri kapatmak mı yoksa savaşı bölgeye yayarak Lübnan ve İran ile Atlantik’i karşı karşıya getirme girişimi mi?
Bu ve benzeri sorulara evet veya hayır demek kolay değil. Zira her iki ihtimal de mümkün ve aynı derecede olası. Ancak doğru soru, İran ve ABD/Atlantik karşılaşır mı değil. Doğru soru; ne zaman ve ne şekilde direkt karşılaşır?
Bir doğru soru da sanırım şu: İsrail, neden özellikle Lübnan direnişine yükleniyor?
Bunun nedeni belli. Arzu ettiği esas hedef İran-ABD savaşı ve bu, Lübnan’dan geçer. Güney Lübnan’ı da Gazze’ye çevirmek istiyor. Bu isteğini, ABD/Atlantik onayladı mı bilmiyoruz.
Şimdiye kadar oluşturulan bazı algıların hemen irdelenmesi gerekir. Gazze konusunda Netanyahu’nun kendini kurtarma kaygıları, Biden ve ABD seçimleri ve en önemlisi ABD ve İsrail’in Gazze savaşı ile ilgili görüş ayrılıkları gibi hususların savaşa etkileri olduğu filan. Bunların büyük ölçüde geçersiz ve bir algıdan ibaret olduğu kanaatindeyim.
STRATEJİK SABIR BİTTİ
Evet. Bitti. Yani yeni bir aşamaya gelindi. O da şudur; güçlü ve büyük bir savaşa dönüşebilecek bir cevap verilecek.
İşte esas soruyu şimdi sorabiliriz: Verilecek bu cevaptan sonra Atlantik iradesi, tamam mı devam mı diyecek?
Bu cevabı henüz hiç kimse bilmiyor ama bu sorunun cevabının hem evet hem hayır olma ihtimali aynı. Verilecek cevaptan sonra top, Atlantik cephesinde olacak ve savaşın genişletilmesi kararını değil, zamanını onların hamleleri belirleyecek.
KURALSIZLIĞA KARŞI KURALSIZLIK
Şahsen burada kullanılan kuralsızlığın, İsrail şehirleri ve stratejik varlıkları ve faaliyetlerine karşı ciddi bir yıkıma tekabül ettiğini düşünüyorum. Ancak bilmediğimiz sürprizlerin de var olduğu muhakkak. O konudaki tahminim, Telaviv başta olmak üzere İsrail şehirlerinde yürüyecek geniş çaplı ve durdurulamayacak bir savaş. Bunun, verilecek cevaba gösterilecek tepkiye göre belirleneceğini düşünüyorum. İsrail, ölüm döşeğinde ölmek istemiyor.
Lübnan Direniş Lideri Nasrullah’ın; “Bizimle savaşı düşünen pişman olacak, bu onlara pahalıya mal olacak. Bugüne kadar Lübnan’ın çıkarlarını göz önünde bulundurduk; ama eğer ülkemize karşı bir savaş başlatılırsa o zaman Lübnan’ın çıkarlarının gerektiği ölçüde hiçbir kural tanımadan savaşırız.
Şeyh Salih Aruri terörü tehlikeli bir cinayettir, cevapsız ve cezasız kalmayacak. Bunu savaş meydanında günler ve geceler gösterecek.” şeklindeki ifadelerinin de yer aldığı açıklamaları İsrail medyasında da yankı buldu.
İsrail Kan televizyonu Arap işleri muhabiri Roy Kayes, Nasrullah’ın konuşmasının iki temel noktadan oluştuğunu; “Birincisi, suikast olayına sessiz kalınmayacağının vurgulanmasıydı. İkincisi ise bu suikasta verilecek yanıtın büyük bir savaşa dönüşmesi durumunda İsrail’in büyük bir bedel ödeyeceği yönündeki uyarıydı.” Şeklinde yorumladı.
Kayes, Nasrullah’ın Hizbullah’ın “şu anda kontrollü bir şekilde savaştığını, ancak İsrail sonuna kadar giderse biz de sonuna kadar gideceğiz” sözlerine de dikkat çekti.
İsrail Yedek Kuvvetleri’nde Tümgeneral olan Yaakov Amidror ise “Lübnan’daki savaşın Gazze’deki iç cephe savaşından on kat daha zor olduğu” şeklinde yorum yaparak uyarıda bulundu.
Bu yazı kaleme alındığında Nasrullah’ın bugün akşama (05/01/2024) yapmayı planladığı konuşması -olacaksa- henüz yapılmamıştı.
*
Arap medyasından Rey-el Yevm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, Salih el-Aruri suikastı sonrası muhtemel senaryolara değindiği makalesinde şu ifadelere yer verdi:
“Kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nin küçük yüzölçümüyle 3 ay boyunca düşman saldırılarına direnip işgalcilere unutulmaz bir ders verirken Hizbullah’ın Filistin, Yemen, Irak ve Lübnan’daki Direniş Ekseni şehitlerinin intikamını almak için sahip olduğu roketler, insansız hava araçları (İHA) ve yüzbinlerce savaşçısıyla sahaya girdiğinde durum ne olacak? Gelecek günler çok zor ve Siyonist rejimin çöküşünün başlangıcı olabilir ve Salih el-Aruri suikastı için misilleme operasyonu yoldadır.”
*
Aslında Aruri suikastı da öncekilerde olduğu gibi Filistin direnişini zayıflatmayacaktır. Tam tersine Batı Şeria direnişine ivme kazandıracaktır.
Sonuç olarak; bunca suikast, Musavi’nin şehit edilmesi, Aruri suikastı, soykırım ve kuralsız terör eylemleri ve masum insanların kanını akıtmadaki ısrarın üzerine ve İran’daki bombalamaların gelmesi sabırları çatlattı ve bir cevap vermeyi kaçınılmaz kıldı.
Gerek Hamaney gerekse de Lübnan direnişinden yapılan açıklamalar bu yönde. Yani bir cevap verileceği kesin gibi.
Rabbim evlerimize, yurtlarımıza girmiş olan ve çıkmamakta direnen bu necis emperyalist varlığa ve onun tüm aparatlarına karşı tüm dünya mazlumlarının ve direnenlerin yanında olsun.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *