İslam şehrinin “şehir” kavramının çevresel bir uzantısı ya da kötü bir taklidi olan kaotik, düzensiz ve gelişmemiş bir yapı olarak kabul edilmesinin altında yatan sebep, birçok konuda olduğu gibi kavramın Batı kültüründe oluşturulması ve dolayısıyla içinin Batılı kuramcılar tarafından Batılı örnekler esas alınarak doldurulmasıdır.
Özkan Karaca / Sonsöz
Müslümanlar, fethedilen bölgelerdeki Bizans ve Sâsânîler’e ait tarihî şehirlerin fiziksel dokusunu başlangıçta genellikle değiştirmediler. Ancak bu şehirlere yeni bir kimlik kazandıran birtakım İslâmî yoorumlar eklediler. Savaşla alınan şehirlerde bazen eski mabetler tamamen veya kısmen camiye çevriliyor, bazen de yeni camiler yapılıyordu. Dımaşk (Şam) şehrinin ortasında bulunan Yuhannâ Kilisesi’nin yarısı Hristiyanlara bırakılmış, yarısı camiye dönüştürülmüştü. Daha sonra bu caminin ihtiyacı karşılayamaması üzerine Emevî Halifesi Velîd bin Abdülmelik tarafından bütün sahayı kaplayacak genişlikte İslami mimarinin bugüne kadar ayakta kalabilen ilk muhteşem örneği sayılan Emeviyye Camii yaptırıldı. Barış yoluyla ele geçen şehirlerde ise eski mâbedler dokunulmazdı.
Nitekim Hz. Ömer Kudüs’te mâbedlere dokunmamış, Mescid-i Aksâ’nın yerini buldurarak buraya büyük bir cami yapılmasını emretmişti. Bu merkezlerde halife veya valinin ikametgâhı Ulucami’nin yakınında yapılıyordu. Zamanla caminin etrafında ticarî faaliyetlerin yürütüldüğü çarşılar, kaysâriyye ve hanlar inşa edildi. 8. yüzyılın başlarından itibaren Şam’da çeşitli meslek dallarına ait çarşılar vardı. Şam’ın eski planı 11. yüzyıldan sonra önemli ölçüde değişti ve giderek karakteristik bir İslâm şehri kimliğine büründü.
İslam kenti formunda kır ve kent alanları arasında kesin bir ayrım yoktur. Mahalleler, dış mahalleler, komşu köyler kesin sınırlarla birbirinden ayrılmamıştır. Kır kent arasında coğrafi ve ekolojik olarak süreklilik vardır. Kenti; kale, saray ve üst kademe yöneticilerinin oluşturduğu, yönetim işlevinin sürdürüldüğü yapıların oluşturduğu yönetici merkezi bulunur.
Geleneksel yapı içinde mekânsal olarak en küçük bölüm mahallelerdir. Her mahalle kendi heterojen cemaati ve küçük pazarıyla belirlenmektedir. Mahalleler arasındaki sosyal dayanışma kimi zaman hemşerilerinin dini kimlik aramalarını yansıtmaktadır. Etnik mahalleler, yapılan zanaat türüne göre isimleşmektedir. Mahalleler içinde bulunan konutlar sıkışıktır.
Max Weber’in ve takipçilerinin Batı-dışı şehirler, özellikle de İslam şehirleri hakkındaki bir iddiası İslam’ın şehir planlamasına herhangi bir yenilik getirmediği, düzgün işleyen bütün yapılanmaların antik şehir modellerinden alındığı, daha doğrusu taklit edildiği; bu modellere yapılan İslami eklemelerinse şehir kavramına yeni bir şey katmadığı, hatta şehir yapısını ve kültürünü “bozduğu” yönündedir.
Bunun en açık ispatı da İslam şehrinin fiziksel yapılanmasındaki tercihler olarak gösterilir. Batıdaki örneklerinin aksine, İslam kentini karakterize eden unsur dar ve dolambaçlı yolları, çıkmaz sokakları, bir Batılı ‘ya günümüzde bile kaotik gözüken pazar yerleri gibi fiziksel mekânlardır.
Düzensiz olarak gözüken ve gelişmemiş olarak kabul edilen İslam şehir yapılanması, ciddi ve insancıl bir kültürün yaşam pratiğini yansıtmaktadır. Kentin fiziksel yapılanması özel hayatın mahremiyetine duyulan saygı ile birlikte sosyal ilişkilerin gelişmesine de olanak sağlayan bir kültürel bakışı vurgular. Bunun güzel bir örneğini mezarlıkların konumlandırılmasında görmek mümkündür. İslam kentlerinde mezarlar şehir merkezinin uzağında değil, şehrin içindedir. Bu, İslam toplumunda yaşam ve ölümün iç içe görülmesinin doğal bir neticesidir. Batı ‘da olduğu gibi mezarlıklar sabit ev sahiplerinin mülkü değildir.
İslam şehrinin “şehir” kavramının çevresel bir uzantısı ya da kötü bir taklidi olan kaotik, düzensiz ve gelişmemiş bir yapı olarak kabul edilmesinin altında yatan sebep, birçok konuda olduğu gibi kavramın Batı kültüründe oluşturulması ve dolayısıyla içinin Batılı kuramcılar tarafından Batılı örnekler esas alınarak doldurulmasıdır. Bu nedenle şehir ya da kent denildiğinde hemen herkesin aklında canlanan model, Batı coğrafyası dışında görülememektedir. İslam şehri kavramı da, bu kültürü yaşayan ve taşıyan mekanizmalar üzerinden tanımlanmalı ve örneklendirilmelidir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *