AYM’nin Can Atalay kararının gerekçesi Resmi Gazete’de

AYM’nin Can Atalay kararının gerekçesi Resmi Gazete’de

AYM Genel Kurulu, 18 yıl hapse mahkum TİP milletvekili Can Atalay hakkında verdiği ihlal kararına uyulmaması nedeniyle yapılan ikinci bireysel başvuruyu 21 Aralık’taki gündem toplantısında inceleyerek karara bağlamıştı. Bu kararın gerekçesi Resmi Gazetede yayınlandı.

28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde Türkiye İşçi Partisi (TİP)’ten Hatay milletvekili seçilen Şerafettin Can Atalay’ın avukatları, “müvekkillerinin milletvekili seçilmesi nedeniyle hakkındaki yargılamanın durması ve tahliye edilmesi” talebiyle Yargıtay’a başvurmuştu.

Yargıtay’ın bu talebi reddetmesi üzerine Can Atalay, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştu. Yüksek Mahkeme, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine ve Can Atalay’ın yeniden yargılanarak tahliyesine karar verilmesine hükmetmişti.

AYM’nin 27 Ekim tarihli gerekçeli kararında Can Atalay’ın 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi’nde milletvekili seçildiği, yasama dokunulmazlığına sahip olduğu konusunda kuşku bulunmadığı belirtilmişti. Can Atalay’ın durumunun, Anayasa’nın 83. maddesinin ikinci fıkrasında yer verilen istisna kapsamında olduğu gerekçesiyle yargılanmasına devam edildiği ve tutuklu bulunduğu anımsatılan kararda, Can Atalay’ın, TBMM’de yemin edemediği ve milletvekilliği görevini fiilen yerine getiremediği aktarılmıştı.

AYM tarafından, yeniden yargılama ve tahliye istemiyle yerel mahkemeye gönderilen dosyayı, yerel mahkeme karar vermeden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne iletmiş, Yargıtay 3. Ceza Dairesi de Yüksek Mahkeme’nin ihlal kararına uymamıştı.

Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi’ne ikinci bireysel başvuru yapılmıştı.

Gezi Parkı davası kapsamında 18 yıl hapse mahkum edilen Can Atalay dosyasını yeniden inceleyen Yüksek Mahkeme, 21 Aralık’ta yayınladığı kararda, Can Atalay’ın, “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma”, “kişi hürriyeti ve güvenliği” ile “bireysel başvuruda bulunma” haklarının ihlal edildiğine hükmetti, ayrıca kendisine 100 bin lira tazminat ödenmesini kararlaştırdı. Kararın gerekçesi ise bugün yayınlandı.

AYM’nin gerekçeli kararı Resmi Gazete’de

Yüksek Mahkeme, “Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına” şeklinde karar veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin “Türk hukukunda bulunmayan bir karar verdiğini” belirtti.

AYM’nin ihlal kararının gereğinin yerine getirilmediği vurgulanan kararda, “Anayasa Mahkemesi kararlarının yerine getirilmemesi, Anayasa’nın 153. maddesinin altıncı fıkrasında Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı hükmü ile çatışan bir durum ortaya çıkmıştır.” denildi.

Yüksek Mahkeme’nin ilk ihlal kararının anımsatıldığı gerekçede, “Buna rağmen mahkeme, usul hukukunda kendisine verilmemiş bir yetkiyi kullanarak ihlal kararının gereğini yerine getirmekten kaçınmış ve dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesine göndermiştir. Daire de ‘Anayasa Mahkemesi kararına uyulmamasına’ şeklinde Türk hukukunda bulunmayan bir karar vermiştir.” denildi.

AYM, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin söz konusu kararı için, “Anayasa ve Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Hakkındaki Kanun’a aykırı olduğu gibi 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda veya diğer kanunlarda bulunmayan bir karar türüdür. Böyle bir karar türünün olması da mümkün değildir” dedi.

AYM, AYM’nin bireysel başvurularda verdiği hak ihlali kararlarının herhangi bir merci tarafından inceleme ya da denetlemeye tabi tutulamayacağına vurgu yaptı.

Daha önce dosyayı Yargıtay’a gönderen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne Anayasa’nın böyle bir yetki vermediğinin de altını çizen AYM, yerel mahkeme ile kararı uygulamayan ve AYM üyelerini “suç işlemek”le itham eden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa’ya açıkça aykırı hareket ettiğini vurguladı. “Sonuç olarak, somut olayda mahkemelerin izlemiş olduğu yöntem, başvurucuyu yargılama güvencelerinden tümüyle yoksun bırakmıştır. Başka bir ifadeyle, yeniden yargılama dosyası, görevi ve yetkisi olmayan bir mahkemece karara bağlanarak Anayasa’nın 142. maddesinin amir hükmüne ve Anayasa’nın 37. maddesinde yer alan tabii hakim ilkesine açıkça aykırı hareket edilmiştir.” denildi.

Kararda, “Bu nitelikteki bir hak arama yolunda verilen kararların yerine getirilmemesi, bireylerin ve toplumun hukuk devletine olan inancını zedeler ve temel Anayasal düzene zarar verir” ifadeleri kullanıldı.

Ayrıca, “Bireysel başvuru hakkının yalnızca AYM’ye erişim ve ‘bağlayıcı olmayan’ bir karar alınması ile sınırlı şekilde yorumlama ve bireysel başvuruyu teorik bir hak olarak görmek, başvurucuların AYM kararının icra edileceğine dair meşru beklentilerine de zarar verir. Halbuki, bireysel başvuru Anayasa’da uyulması zorunlu ve bağlayıcı kararların alındığı bir yol olarak düzenlenmiştir.” denildi.

“AYM kararları, mahkemeler veya kamu gücünü kullanan diğer organlar tarafından dikkate alınmayabilecek tavsiye veya temenni mahiyetinde kararlar olmadığından bu kararların bağlayıcılığı Anayasa’da özel olarak düzenlenmiştir” ifadelerine yer verildi.

Mahkemenin hükmü

Yüksek Mahkemenin gerekçeli kararında hüküm şöyle verildi:

A. Seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının, kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ve bireysel başvuru hakkının ihlali edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna oybirliğiyle,

B. 1. Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle,

2. Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı ve 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine, Muammer Topal, İrfan Fidan ve Muhterem İnce’nin karşıoyları ve oyçokluğuyla,

C. Kararın bir örneğinin Anayasa Mahkemesinin icra edilmemiş olan Şerafettin Can Atalay (2) kararı ile eldeki başvuruya ilişkin Şerafettin Can Atalay (3) kararında tespit edilen hak ihlallerinin ortadan kaldırılmasına yönelik olarak İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince başvurucunun yeniden yargılanmasına başlanması, mahkumiyet hükmünün infazının durdurulması, ceza infaz kurumundan tahliyesinin sağlanması ve yeniden yapılacak yargılamada durma kararı verilmesi şeklinde işlemlerin yerine getirilmesi için anılan mahkemeye (E2021/178) gönderilmesine oybirliğiyle,

D. Başvurucuya talebiyle bağlı kalınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine oybirliğiyle,

E. 2.220,60 TL harç ve 18.800 TL vekaletname ücretinden oluşan toplam 21.020,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması halinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için ve ilgileri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisine, Adalet Bakanlığına, Hâkimler ve Savcılar Kuruluna gönderilmesine 21/12/2023 tarihinde karar verildi.

Karşıoy Gerekçesi

Kararda, karşıoy kullanan Muhterem İnce, İrfan Fidan ve Muarrem Topal’ın gerekçeleri de yer aldı.

Karşıoy kullanan üç üye hakim gerekçesinde, “Yasama dokunulmazlığını düzenleyen, anılan Anayasa hükmü (83. maddenin ikinci fıkrası) uyarınca seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekilinin Meclisin kararı olmadıkça tutulması, sorguya çekilmesi, tutuklanması ve yargılanması mümkün değildir. Bu durumda yasama dokunulmazlığı kural olarak milletvekillerinin tutuklanmalarının önünde doğrudan Anayasadan kaynaklanan bir engel oluşturmaktadır” denildi. Ayrıca, “Bununla birlikte Anayasa’da, yasama dokunulmazlıkları mutlak olarak düzenlenmemiş; Anayasa’nın 83. maddesinde yasama dokunulmazlığına bazı istisna ve sınırlamalar getirilmiştir.” ifadesi kullanıldı.

Anayasa’nın 14. maddesine atıf yapılan karşıoy gerekçesinde şöyle devam edildi:

“Sonuç olarak Yargıtayın istikrarlı içtihatları dikkate alındığında TCK’nın 312. maddesindeki hükmün Anayasa’nın 14. maddesinin birinci fıkrasındaki hükmü kapsamadığı düşünülemez. Diğer taraftan kanuni bir dayanak olmadan ceza verilemeyeceği de açıktır. Anayasa koyucu bu yönden kanuni düzenlemeler yaparak Anayasa’nın 14. maddesindeki fiilleri kanunla tamamlama ve Yargısal içtihatlarla ortaya konulması yolunu tercih etmiştir. Bu durumda kanunilik unsurunda sorun olmadığı düşünülmektedir.”

Karşıoy gerekçesinin sonuç bölümünde de şu ifadeler yer aldı:

“Açıklanan gerekçelerle somut olay yönünden, başvurucunun Anayasa’nın 148. maddesinde güvence altına alınan bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği, Anayasa’nın 67. maddesinde güvence altına alınan seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkının ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.”

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *