Yaşanan süreçte en farklı söylemde bulunarak diğer batılı devletler arasında öne çıkan İspanya ve Başbakan Pedro Sanchez, AB bu yönde bir adım atmasa dahi Filistin’i devlet olarak tanıyabileceğini ilan ederken bir de barış konferansı düzenlenmesi için diplomasi yürütüyor. İspanya 1993’te, Yaser Arafat ile Şimon Peres arasında Oslo anlaşmasına da öncülük etmişti.
İspanya Filistin Devletini tanıma konusunda neden bu kadar açık sözlü?
Hükümeti kurulmadan önceki bir konuşmasında Pedro Sanchez, yeni hükümetinin dış politikadaki “ilk taahhüdünün” “Avrupa ve İspanya’da Filistin devletinin tanınması için çalışmak” olacağı sözünü vermişti. Aynı zamanda, 7 Ekim’de Hamas tarafından gerçekleştirilen saldırıyı “terörist saldırı” olarak nitelemiş ve bunun karşısında “İsrail’in yanında” olduğunu söylemiş, ancak yahudi devletini “Filistinlilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesine” son vermeye çağırmıştı.
Euronews’ün aktardığı haberde, Madrid Complutense Üniversitesi profesörlerinden Isaias Barrenada’ya göre Sanchez, tutumunun AB’nin geri kalanı üzerinde “dalga etkisi” yaratacağını umuyor.
Sanchez’in bu tutumu, birçok Batılı ülkenin Arap dünyasında işgalci İsrail’e karşı fazla olumlu davrandıkları gerekçesiyle eleştirildiği bir dönemde geldi. 2014 yılında muhafazakar bir hükümetin yönetimindeki İspanya Parlamentosu, Filistin devletinin tanınması çağrısında bulunan ve tüm siyasi partiler tarafından desteklenen bir kararı kabul etmişti. Ancak oylamanın bağlayıcılığı yoktu ve ardından herhangi bir eylem gelmedi.
Avrupa’da birkaç ülke bu adımı daha etkili bir şekilde atmıştı. Bu ülkeler arasında İsveç, Macaristan, Malta ve Romanya yer almaktadır; ancak AB’nin ana üye ülkelerinden hiçbiri bu adımı atmamıştı; bu da İspanya’nın öncü olabileceği anlamına geliyor.
Bu haftanın başlarında AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve Sanchez’in eski bakanlarından Josep Borrell, İspanyol El Pais’e verdiği demeçte İspanya’nın “Arap dünyasına karşı daha net bir sempati duyan” bir ülke olduğunu söyledi.
İspanyol-Arap ilişkilerinin kısa tarihi
Coğrafi olarak Kuzey Afrika’nın Mağrip bölgesine yakın olan İspanya, 1939’dan 1975’e kadar süren Franco diktatörlüğü döneminde Batı’daki izolasyonunu aşmak için Arap ülkelerine yöneldi. 1986 yılına kadar da İsrail ile resmi ilişkiler kurmadı. İsrail 1948’de batının himayesinde kurulmuştu.
Bu nispeten geç tarih, yahudi rejiminin, Nazi Almanyasına yakınlığı nedeniyle İspanya’nın İkinci Dünya Savaşı sonunda BM’ye girmesine karşı çıkmasından kaynaklanan gerginliklerin bir sonucu şeklinde düşünülüyor.
1993 yılında İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün barış sürecinin bir parçası olarak birbirlerini karşılıklı olarak tanıdıkları Oslo Anlaşmalarında İspanya öncü rol oynadı.
Bununla birlikte genel olarak İspanya pek çok kişi tarafından Arap yanlısı bir ülke olarak algılanmaya devam etmektedir.
Ekim ayının sonunda, aşırı solcu bir İspanyol bakanın Gazze’de “planlı bir soykırımdan” bahseden tartışmalı açıklamalarının ardından İsrail Büyükelçiliği ile mini bir diplomatik kriz bile patlak verdi. Ancak Isaias Barrenada, Avrupa’nın büyük bir kısmının İsrail yanlısı olduğu düşünüldüğünde Sanchez için zorlu bir mücadele olacağını söylüyor. AFP’ye konuşan Barrenada, “İspanya’nın Avrupa’nın pozisyonunu değiştirebilecek kapasiteye sahip olduğunu düşünmek zor” diyor, ancak “AB içinde farklı hassasiyetler olduğunu göstermeye katkıda bulunabilir.”
Bununla birlikte İspanya’nın ve Başbakan Sanchez’in katliamın başından bu yana İsrail’i eleştirel durumda kalması, Filistin ve Arap dostlarının ilgisini çekerken, Oslo’ya benzer bir sürecin bundan sonra Hamas için mi yürütülmek istendiği sorusunu akla getiriyor.
İspanya’dan gelen açıklamalar
7 Ekim sonrası Pedro Sanchez’in ve İspanya’da bazı aktörlerin, İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin açıklamaları ise şöyle oldu:
15 Ekim’de, Filistin halkını desteklemek üzere Madrid’de düzenlenen gösteriye, koalisyonun küçük ortağı Podemos’un lideri ve Sosyal Haklar Bakanı Ione Belarra katıldı. Belarra daha sonra X hesabında, “İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki Filistin halkına karşı planladığı soykırımın sona erdirilmesi için bugün Madrid sokaklarını haysiyet doldurdu. Filistin için özgürlük.” şeklinde yazdı. Belarra’nın görüşleri, Eşitlik Bakanlığına vekalet eden Podemos’lu Irene Montero ve İspanya’nın Tüketici İşleri Bakanlığına vekalet eden Alberto Garzon tarafından desteklendi. Podemos’un ortakları olan Birleşik Sol ittifakının üyesi olan Garzon, “Sivil bir nüfusa yönelik şiddetli ve ayrım gözetmeyen bir saldırı, uluslararası hukuku açıkça ihlal eden toplu bir cezalandırmadır. İsrail hükümetinin yaptığı tam anlamıyla zalimliktir.” dedi.
16 Ekim’de, İsrail’in Madrid’deki büyükelçiliği, İspanyol hükümetindeki “bazı unsurları” Hamas’la iş birliği yapmakla ve İspanya’daki yahudi topluluklarını tehlikeye atmakla suçlamış, Başbakan Pedro Sanchez, meslektaşlarının “utanç verici” yorumlarını kınamaya çağrıldı. Siyonist Büyükelçiliğin X’te yaptığı paylaşımda “İsrail’in vahşice öldürülen 1.300’den fazla masum erkek, kadın ve çocuğun yasını tuttuğu ve aralarında kadın, çocuk ve yaşlıların da bulunduğu 150’den fazla kişinin Gazze’de Hamas teröristlerinin elinde esir olduğu bir dönemde, İspanyol hükümeti içindeki bazı unsurların bu tür IŞİD tarzı terörizmle aynı safta yer almayı tercih etmesi son derece endişe vericidir” ifadeleri kullanıldı.
17 Ekim’de, İspanya Dışişleri Bakanlığı’ndan bu iddiaya yanıt verildi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, İsrail’in bazı kabine üyeleri hakkında “yalanlar yaydığı” belirtilerek, “İspanya gibi tam bir demokraside, herhangi bir siyasi lider, bir siyasi partinin temsilcisi olarak görüşlerini özgürce ifade edebilir” denildi. Madrid’in Hamas tarafından gerçekleştirilen ‘terörist saldırıları’ kınadığı belirtilen açıklamada, “İsrail, uluslararası hukuk tarafından belirlenen sınırlar dahilinde kendini savunmalı” ifadesine yer verildi.
17 Ekim’de, Pedro Sanchez, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da düzenlenen Berlin Süreci Liderler Zirves öncesinde yaptığı konuşmada, zirvenin “diyaloğun ve komşular arası iş birliğinin işe yaradığı ve farklılıkların üstesinden gelinebileceğini gösterdiğini” ifade ederek, benzer adımların İsrail-Filistin çatışması için de atılması gerektiğini belirtti. “Uzlaşmanın uzun vadeli tek çözüm olduğunu” kaydeden Sanchez, şiddet ve çatışma dilinin AB’nin savunduğu değerlerin tam tersi olduğunu vurguladı. “Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırısına karşı birlikteliğimizi yinelemek istiyorum. İsrail’in uluslararası ve insani hukuka saygı çerçevesinde kendini savunma hakkı vardır. Aynı zamanda sivillerin korunması ve özellikle Gazze Şeridi’ndeki ihtiyaç sahiplerine uluslararası yardım ulaştırılması esastır.” diye konuşan Sanchez, bölgede “şiddetin tırmanmasını önlemek ve barışı sağlamak” için çalışılması gerektiğini aktardı. Sanchez, İsrail ve Filistin arasındaki çatışmayı “kesin olarak çözmenin tek yolunun iki devletli çözüm” olduğunu savunarak, böylece iki devletin “barış ve güvenlik içinde birlikte yaşayabileceğini” kaydetti.
21 Ekim’de, Pedro Sanchez, İsrail sorunu nedeniyle düzenlenen Kahire Barış Zirvesi’ne katıldı. Kahire’de 35 ülke temsilcisi ve 4 uluslararası örgüt lideri buluştu.
Zirvede Antonio Guterres, yardımların sivil halka ulaşmasını sağlayacak bir “insani ateşkes” çağrısında bulundu, Pedro Sanchez de konuşmasında bu fikri destekleyerek uluslararası topluma “cesur” eylem çağrısı yanında, “Bugün ihtiyacımız olan şey tüm sivilleri korumaktır. Tekrar ediyorum, tüm sivilleri koruyun: (Hamas tarafından) rehin tutulan ve ailelerine iade edilmesi gerekenleri ve Gazze’de dehşeti yaşayanları” vurgusunda bulundu. Sanchez’e göre bunu başarmanın “tek yolu” ise “daha fazla insani yardım ve insani ateşkes” ile birlikte uluslararası toplumun “birbirine saygı duyan, güvenlik ve barış içinde bir arada yaşayan iki devletin, İsrail ve Filistin’in temellerini atma çabasıdır.” Sanchez, bu anlamda dünyayı “şiddet ve kan dökme sarmalından şoke eden” bu “kritik” anda “diyalog ve barışı teşvik etmek için her fırsatı değerlendirme” çağrısı yaptı. O zamana dek henüz İsrail’i ziyaret etmemiş Avrupalı liderlerden biri olan Sanchez, başından beri “İsrail’e karşı gerçekleştirilen terör saldırılarını” kınadığını ve bu ülkenin “uluslararası hukuk ve uluslararası insancıl hukuka sıkı sıkıya bağlı kalarak kendini savunma” hakkını tanıdığını yineledi. Sanchez, Hamas’a tüm rehineleri “derhal ve koşulsuz olarak” serbest bırakması çağrısında ısrar etti ve çatışmanın “bölgesel bir krize” dönüşmesinin engellenmesi gerektiği uyarısında bulundu.
Sanchez ve Mahmud Abbas da ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Abbas, Filistin halkının İsrail Devleti ile birlikte barış ve güvenlik içinde bir arada yaşayan bağımsız ve yaşayabilir bir devlete yönelik ‘meşru’ arzularını gerçekleştirmek üzere Filistin ve İsrail olmak üzere iki devletli çözüme doğru ilerleme isteğini yineledi. Pedro Sanchez de, rehinelerin serbest bırakılmasını ve insani yardımın Gazze’ye girmesini sağlayacak bir ara verilmesini sağlayacak anlaşmadan duyduğu memnuniyeti dile getirdi, kalıcı bir insani ateşkes arzusunu paylaştı ve bu şiddet döngüsünü sona erdirmek ve kalıcı bir barış inşa etmek için Filistin Yönetimi ile birlikte çalışmaya istekli olduğunu ifade etti.
Sanchez daha sonra Mısır Devlet Başkanı ile İspanya-Mısır ilişkilerine geliştirme amaçlı ikili bir görüşme de gerçekleştirdi.
22 Ekim’de, Pedro Sanchez, siyonist Başbakan Binyamin Netenyahu ile telefonda görüştü. Sanchez, sosyal medya platformu X’ten yaptığı açıklamada, mevkidaşına Hamas’ın İsrail’e yönelik saldırılarını kınadığını, İsrail’in uluslararası hukuk çerçevesinde kendisini savunma hakkı olduğunu ifade ettiğini aktardı. Kurbanların aileleriyle dayanışma içinde olduğunu belirten Sanchez, rehinelerin derhal ve koşulsuz serbest bırakılması gerektiğini vurgulayarak, tüm sivillerin korunması, Gazze halkına yeterli ve sürekli insani yardımın ulaştırılması konusundaki “derin endişelerini” iletti. Sanchez, “Bunun için insani bir ateşkes gerekmektedir. Çatışmanın bölgesel olarak tırmanmasını önlemek için bu gereklidir. Barışa ulaşmak için iki devletli çözüme, İsrail ve Filistin’in barış ve güvenlik içinde yan yana yaşamasına dayanan kesin bir çözüme yönelmeliyiz.” ifadelerini kullandı.
25 Ekim’de Pedro Sanchez, Gazze’deki saldırılarından dolayı İsrail’i eleştiren Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’e destek verdi. Brüksel’de bulunan Sanchez, basına yaptığı açıklamada, Guterres’in İsrail’i eleştiren sözlerinin, “dünyadaki toplumların büyük çoğunluğunun sesini duyurmak” olduğunu ifade etti.
Sanchez, “BM Genel Sekreteri’ne, İspanya hükümeti ve İspanyol toplumunun çoğunluğu adına destek ve saygılarımızı iletmek istiyorum. Yaptığı şey, dünyadaki toplumların büyük çoğunluğunun sesini duyurmak, yardımın Gazze Şeridi’ne girebilmesi için insani bir ateşkes istemek, bu insani felaketi, insanların gelişigüzel öldürülmesini ve insanların çektiği acıları durdurmaktır.” dedi. İspanya Başbakanı, dünya liderlerinin Guterres’e destek olması gerektiğini ifade ederek, “Bir şekilde hepimiz, bu ciddi krizi çözüme kavuşturacak diplomatik bir yol bulabiliriz. Gazze’ye insani yardımın acil, sistematik, kalıcı ve olağanüstü ihtiyaçlarla orantılı bir şekilde girişine izin veren insani bir ateşkes olmalı.” çağrısında bulundu.
BM Genel Sekreteri Guterres, dün BM Güvenlik Konseyindeki konuşmasında, Hamas’ın, 7 Ekim’de İsrail’de gerçekleştirdiği saldırıları kınayarak, “Ancak Hamas saldırılarının durduk yere ortaya çıkmadığının da bilincinde olmalıyız. Filistin halkı 56 yıldır boğucu bir işgale maruz tutuluyor. Topraklarının adım adım yerleşim yerleri tarafından ele geçirilmesine ve şiddete şahit oluyor. Ekonomileri yıkılmış, insanlar yerlerinden edilmiş ve evleri yerle bir edilmiş durumda. Siyasi çözüme olan inançları yok olmaya başladı.” demişti. Guterres, Hamas’ın, İsraillilere yönelik saldırılarının “Filistin halkını toplu cezalandırmayı meşru kılamayacağını” belirterek, “Savaşların bile kuralları vardır.” ifadesini kullanmıştı.
Pedro Sanchez, ayrıca, İsrail ile Filistin arasındaki çatışmaların sonlanması ve Filistin Devletinin tanınması için altı ay içinde bir barış konferansı düzenlenmesini önerdi. İsrail’in Filistin’e yönelik Gazze Şeridi’nde yaptığı saldırıların durdurulması için “çatışmalara insani ara verilmesi” adı altında acil ateşkes çağrısında bulunan Sanchez, insani ihtiyaçları karşılamak için kalıcı bir şekilde insani yardımların girişine izin verilmesi gerektiğini vurguladı. Sanchez, “Hamas’ın İsrail’e saldırısını net, tam ve kesin bir şekilde kınadığını” yineleyerek, “İsrail’in insan hakları ve uluslararası haklar çerçevesinde kendini savunma hakkına sahip olduğunu” ifade etti.
25 Ekim’de İspanya’da Sosyal Haklar ve 2030 Ajandası Bakanı ile Podemos partisinin lideri İone Belarra, sosyal medya platformu X’ten yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in bir açıklaması sonrası başlayan BM-İsrail gerginliğine atıfta bulanarak, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’yu ve İsrail devletini eleştirdi. “Harekete geçelim. Soykırımı durdurmak halen mümkün.” diyen Belarra, “Bugün öğrendik ki Netanyahu, Birleşmiş Milletleri İsrail’de istenmeyen kişi ilan etti. Bunun anlamı, BM yetkililerinin bu topraklara gitmek için vize alamayacak olmalarıdır. Bu, onlarca yıldır ne Netanyahu’nun ne de İsrail devletinin Filistin topraklarını yasa dışı işgal politikalarını terk etmediklerinin bir sonucudur.” ifadelerini kullandı.
İsrail’e karşı Avrupa ülkelerini harekete geçmeye çağıran ve acil bir şekilde dört karar almalarını isteyen İspanyol Bakan, “İlki, İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeleridir. İkincisi, aynı Putin’in üst düzey yöneticilerine olduğu gibi kararlı bir şekilde ekonomik yaptırımlar uygulanmalıdır. Üçüncü olarak da silah ambargosu uygulanmalıdır. Dördüncüsü de yine Ukrayna savaşında olduğu gibi, sivil halka bomba yağdıran Netanyahu ve diğer tüm siyasi sorumluları Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşımaktır.” dedi.
26 Ekim’de, Brüksel’de yapılan iki günlük liderler zirvesinde, İspanya’nın anlaşma metninde “ateşkes” ifadesinin kullanılmasını istemesi ve Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un bu öneriye karşı çıkması nedeniyle oturum geç saatlere kadar devam etti. İspanya başbakanı Pedro Sanchez, AB liderlerini resmi deklarasyonda iki devletli çözüme ilişkin bir barış konferansı fikrini desteklemeye ikna etti.
27 Ekim’de, Pedro Sanchez, Brüksel’de sona eren AB Konseyi Zirvesi’nin ardından basın toplantısında, “Filistin halkının ihtiyaçlarına karşılık veren insani yardımların, kalıcı ve devamlılığı olan bir şekilde gönderilmesine müsaade edecek insani ara” ile işgalcinin Gazze’deki saldırılarını durdurması halinde bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının da işlerini yapabileceğini belirterek, “Biri bile yeterliydi ama çok fazla ölü var. Özellikle çocuklar başta olmak üzere Gazze’deki görüntüler, bu bombalar bence kabul edilemez. Bu insani krize, drama ve Hamas’ın saldırısına acil cevap vermek gerekiyor.” dedi. Sanchez, “Biz İspanya olarak, insani bir ateşkesi savunduk. Ben, aynı fikri savunmaya devam ediyorum ama uzlaşı sağlanamayınca bunu ‘insani ara, insani koridor’ ifadesine çektik.” dedi. Sanchez, “Çoğunluğun talebi; bölgede istikrarın ve barışın, İsrail ve Filistin arasında barışçıl birlikte yaşamanın sağlanması, İsrail halkına yönelik saldırıların da kesin bir şekilde kınanmasıdır. Uluslararası toplumun önceliklerinden biri, esirlerin acil ve şartsız serbest bırakılması olmalıdır.”
Zirvenin bittiği gece BM Genel Kurulunda oylanan Gazze’de ateşkes çağrısı yapan karar tasarısına AB üyesi 27 ülkeden yalnızca Belçika, İrlanda, Fransa, Lüksemburg, Malta, Portekiz, Slovenya ve İspanya olmak üzere 8 ülke destek verdi.
28 Ekim’de, Ione Belarra, X sosyal medya platformundan videolu mesaj paylaştı.Belarra, mesajında “Gazze’de cehennemi andıran bir gecenin ardından Avrupa liderlerine çok basit ama önemli bir mesajım var. Bizi soykırımın suç ortağı yapmayın, harekete geçin.” ifadelerini kullandı. İsrail’in Gazze Şeridi’nde dün geceden beri tüm iletişim kanallarını kapattığını hatırlatan Belarra, “Bunun tek bir amacı var. İsrail suçunu örtmeye çalışıyor.” dedi.
Avrupalıların birçoğunun Gazze’de olup bitenler karşısında “Kimse bir şey yapmayacak mı?” diye sorduğunu aktaran İspanyol Bakan, “Avrupa ülkelerine iki mesajım var. İspanya’da mevcut Başbakan Pedro Sanchez dahil tüm başbakan ve devlet başkanları, hareketsiz kalmak bizi programlı bir soykırımın suç ortağı yapmaktadır. İsrail, istediğini yapmakta çünkü uluslararası müttefikleri dokunulmazlığını garanti ediyor. Harekete geçmeliyiz. Yarın geç olacak. İsrail ile diplomatik ilişkilerinizi kesin. Bu soykırımın sorumlularına karşı örnek olacak ekonomik yaptırımlar uygulayın. Ve hiç şüphe yok ki Netanyahu’yu insanlığa karşı işlediği savaş suçlarından dolayı yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesine götürelim.” ifadesini kullandı.
İsrail’in Gazze’deki saldırılarından dolayı çok üzüntülü ve öfkeli olduğunu ifade eden Belarra, Avrupa vatandaşlarına da seslenerek, “Bizim adımıza değil, bizim sessizliğimizle değil. Evlerinizden çıkın, seferber olun, harekete geçin. Her eyleme, gösteriye katılın. Bu soykırımın sona ermesi için sesimizi yükseltelim.” açıklamasında bulundu.
7 Kasım’da, Belçika Kalkınma İşbirliği Bakanı Caroline Gennez, Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM) İsrail hakkında savaş suçu soruşturması açmasını istedi. Belçika’nın Filistin devletini tanımayı düşündüğünü söyleyen Gennez, pek çok AB üyesi ülkenin hatta İspanya dahil büyük ülkelerin de Belçika gibi düşündüğünü dile getirdi.
14 Kasım’da, Pedro Sanchez, Brüksel’de sona eren AB Konseyi Zirvesi’nin ardından basın toplantısı düzenledi. AB liderlerinin, 2 gün süren toplantılarda, İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına “insani ara veya insani aralar” verilmesi üzerinde ifadeye yönelik tartışmalar yapıldığını aktaran Sanchez, “Biz İspanya olarak, insani bir ateşkesi savunduk. Ben, aynı fikri savunmaya devam ediyorum ama uzlaşı sağlanamayınca bunu ‘insani ara, insani koridor’ ifadesine çektik.” dedi. İsrail-Filistin çatışmasının durdurulması için kullanılacak “insani ara ya da insani koridor” ifadesinin yanına uluslararası barış konferansının konulması gerektiğini vurgulayan Sanchez, “Uzun yıllardır devam eden çatışmalara siyasi ve diplomatik cevap vermek için kısa zamanda uluslararası bir barış konferansı organize edilmesi perspektifi de eklemek gerekiyor.” dedi. Sanchez, “Filistin halkının ihtiyaçlarına karşılık veren insani yardımların, kalıcı ve devamlılığı olan bir şekilde gönderilmesine müsaade edecek insani ara” ile İsrail’in Gazze’deki saldırılarını durdurması halinde bölgedeki sivil toplum kuruluşlarının da işlerini yapabileceğini belirterek, “Biri bile yeterliydi ama çok fazla ölü var. Özellikle çocuklar başta olmak üzere Gazze’deki görüntüler, bu bombalar bence kabul edilemez. Bu insani krize, drama ve Hamas’ın saldırısına acil cevap vermek gerekiyor.” dedi.
İspanya hükümetinin savunduğu planı, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda diğer Avrupa ülkeleri ve başta Arap ülkeleri olmak üzere bu coğrafyadaki diğer ülkelere anlatacağını vurgulayan Sanchez, “Çoğunluğun talebi; bölgede istikrarın ve barışın, İsrail ve Filistin arasında barışçıl birlikte yaşamanın sağlanması, İsrail halkına yönelik saldırıların da kesin bir şekilde kınanmasıdır. Uluslararası toplumun önceliklerinden biri, esirlerin acil ve şartsız serbest bırakılması olmalıdır.” ifadesini kullandı.
15 Kasım’da, Pedro Sanchez, güvenoyu istemek için Meclis Genel Kurulunda yaptığı konuşmasına, İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki saldırılarını eleştirerek başladı. Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısını kınadıklarını, sorumluların adalet önüne çıkarılmasını ve esirlerin bir an önce serbest bırakılmasını istediklerini dile getiren Sanchez, şöyle konuştu: “Aynı açıklıkla Gazze ve Batı Şeria’da Filistinlilerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesini de reddediyoruz. Derhal ateşkes sağlanmasını, bombaların durdurulmasını, Filistin halkının insani ihtiyaçlarının karşılanması için yardım girişinin sağlanmasını ve acilen bir barış konferansı düzenlenerek diplomasinin önünün açılmasını istiyoruz.”
Sanchez, “İspanya, uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği için Putin’in Rusyası gibi saldırgan bir ülkeye karşı Ukrayna’ya nasıl yardım ediyorsa, aynı kararlılıkla hareket edip, bugün açık bir şekilde insan haklarına saygı duymayan İsrail’in, Gazze’de derhal ateşkes yapmasını ve uluslararası insani yardım kurallarına sıkı sıkıya uymasını talep etmektedir.” dedi. Filistin halkının uzun süredir talep ettiği “iki devletli adil çözümü” İspanya olarak istediklerini, bunun uluslararası toplum tarafından onaylanması için çaba göstereceklerini kaydeden Sanchez, “İspanya’da yeni hükümetin ilk icraatı Filistin devletini tanımak için çalışmak olacaktır.” diye konuştu.
Sanchez’in kuracağı azınlık hükümetine destek verme kararı alan Podemos partisinin lideri İone Belarra ise Sanchez’in bu açıklamalarının hemen ardından “X” hesabından yaptığı paylaşımda, “İsrail’in Filistin’de planladığı soykırımı durdurmak için güvenoyu oturumunda söylenen sözlerden çok daha fazlasına ihtiyacımız var. Diplomatik ilişkileri kesin, silah almayı bırakın, ekonomik yaptırımlar uygulayın. Bu sözlerle eylemsizlik arasındaki mesafe acı verici.” ifadelerini kullandı.
16 Kasım’da Sosyalist İşçi Partisi (PSOE) ve sol partilerin ittifakında kurulan Sumar partisi, dışarıdan Bask ve Katalan ayrılıkçı partilerin desteklediği koalisyon hükümeti için meclisten güvenoyu aldı. Güven oylamasında 350 milletvekilinden 179’u “evet” 171’i “hayır” oyu kullandı.
23 Kasım’da, Pedro Sanchez, İsrail’i ziyaret etti. Sanchez, Belçika Başbakanı Alexander de Croo ile Kudüs’te İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu ile ayrı ayrı görüştü. Netanyahu ile görüşme sonrası konuşan Sanchez, İspanya’nın Hamas’ın “şok edici terör eylemlerini” defalarca kınadığını ve İsrail’in kendini savunma hakkını kabul ettiğini söyledi.
Sanchez, “Ama şunu da açıkça ifade etmeme izin verin, İsrail verdiği karşılıkta uluslararası insani hukuk da dahil olmak üzere uluslararası hukuka uymak zorundadır. Dünya her gün Gazze’den gelen görüntüler karşısında şoke olmaktadır. Öldürülen Filistinlilerin sayısı gerçekten dayanılmaz boyutlarda. Ne pahasına olursa olsun tüm sivillerin korunması gerektiğine inanıyorum.” dedi.
23 Kasım’da, Sanchez ve Croo, Tel Aviv’den Ramallah’a geçerek Mahmud Abbas ile de görüştüler. Pedro Sanchez, Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’a, İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF) Hamas’a yönelik saldırılarına son vermesinin ardından Gazze’nin kontrolünün bu kurum tarafından üstlenilmesi gerektiğini söyledi. Sanchez, AB dönem başkanı olarak Orta Doğu’ya gerçekleştirdiği ziyaret sırasında, ancak Netanyahu hükümetinin onayıyla hayata geçirilebilecek olan, bölgeyi sakinleştirmeye yönelik bu formülü ortaya attı. Sanchez, Filistin Yönetimi Başkanından terörizme karşı ortak mücadeleye katılmasını da istedi. Sanchez, bölgedeki çatışmayı sona erdirmek için bir Filistin devletinin kurulmasını da savundu, ancak bu formülün uluslararası toplumun desteğine ihtiyaç duyduğunu söyledi.
24 Kasım’da, Pedro Sanchez, Refah’ta açıklama yaptı. Sanchez, Belçika Başbakanı Alexander De Croo ile, Orta Doğu turu kapsamında İsrail ve Filistin’de yaptıkları görüşmelerin ardından Mısır’a geçerek Kahire’de Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi ile görüştü. Daha sonra Mısır-Gazze arasında bulunan Refah sınırını ziyaret etti.
Yeni hükümeti ay başında yemin ederek göreve başlayan İspanya Başbakanı, Refah’ta yaptığı açıklamada, Madrid’in en kısa sürede Filistin devletini tanıyacağını dile getirdi. Sanchez, Avrupa Birliği’nin (blok halinde) Filistin devletini tanımaması halinde İspanya’nın kendi kararını kendisi alacağı çıkışında bulundu. İspanya Başbakanı, “Uluslararası toplumun ve Avrupa Birliği’nin artık Filistin devletini tanımasının zamanı geldi. Bunu AB ile birlikte yapmalıyız. Ancak AB Filistin devletini tanımazsa İspanya kendi kararını alacaktır.” dedi.
Sanchez, ayrıca Gazze Şeridi’nde halkın içinde bulunduğu vahim durumu ortadan kaldırmak için kalıcı bir insani ateşkes çağrısında bulundu, “(Gazze’de) binlerce erkek ve kız çocuğu dahil masum sivillerin ayrım gözetmeksizin öldürülmesi kesinlikle kabul edilemez.” ifadesini kullandı.
24 Kasım’da, İone Belarra, Belçika Başbakanı Alexander de Croo ile dün Kudüs’te İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ve Başbakan Binyamin Netanyahu ile görüşen İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’in bu ziyaretinden, Podemos olarak “büyük endişe duyduklarını” söyledi. Basına açıklama yapan Belarra, “Bu ziyaret, Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanması gereken savaş suçlusu Netanyahu’yu aklamaya yarayabilir.” dedi. Bella, “İspanya Başbakanı Sanchez’in esas gitmesi gereken yerin, kararların alındığı Brüksel olduğunu” savunarak “Gerçek, kalıcı bir ateşkesin sağlanması için Netanyahu’ya baskının yapılması gereken yer Brüksel’dir. Bizim ve İsrail’in planlı soykırımını gören dünyanın çoğunluğunun istediğinin bu olduğuna inanıyoruz. Aynı Putin’e olduğu gibi Netanyahu ve ekibine karşı da örnek olacak, ekonomik yaptırımların, silah ambargosunun uygulanacağı yer Brüksel’dir.” diye konuştu. AB’nin geçici veya daimi olarak İsrail ile diplomatik ilişkileri kesmesi gerektiğini vurgulayan Podemos lideri, “İnsanlar yoruldu, Filistin halkına karşı soykırım uygulanırken Avrupa Birliği’nin hiçbir şey yapmamasından bıktılar ve Brüksel’de atılacak somut adımlara ihtiyacımız var.” değerlendirmesinde bulundu.
İspanya’da 31 Mart 2021’den 21 Kasım 2023’e kadar Sosyal Haklar ve 2030 Ajandası Bakanı olan Belarra, yeni kurulan azınlık sol koalisyon hükümetinde bakanlık alamamıştı. Podemos, koalisyonun küçük ortağı Sumar ittifakının içinde olmalarına rağmen “İsrail karşıtı söylemlerinden dolayı Belarra’nın bakanlık alamadığını, Başbakan Sanchez’in hükümet içinde İsrail’e karşı bu kadar sert tepki verilmesini istemediğini” belirtmişti.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *