Barış… Siyonist devlet var olduğu sürece gelmez.
Süleyman Arslantaş / Her Taraf
Hayır olmaz!
Necip Fazıl diyor ki: ‘ Yahudiler mi dediniz? Onlar yumurtalarını pişirmek için dünyayı ateşe vermekten çekinmeyen lânetlilerdir.’
Allah’ın Resulü (as) Medine Vesikası’nda Medine’de yaşayan Yahudi kavimlerine huzur içinde yaşayabilecekleri maddeler koymuştu. Bunlardan 16. madde : ” Yahudilerden bize tabii olanlar, Zulme uğramaksızın ve aleyhlerine kişilerle yardımlaşmaksızın, bizim yardım ve gözetimimize hak kazanacaklardır.’‘ 45a. maddesinde ise : ” Eğer ( Yahudiler) Müslümanlar tarafından bir barış anlaşması yapmaya ya da böyle bir anlaşmaya katılmaya davet edilecek olurlarsa, bunu yapacak ya da katılacaklardır. Eğer (Müslümanlar) aynı şeye çağrırlarsa,( Müslümanlar) aynı yükümlülükleri paylaşacaklardır.”
Yahudiler o gün de, o günden sonra da hiçbir anlaşmaya uymadılar. Bugün de onlarla hiçbir anlaşma yapılmaz-yapılamaz. Zira onlar kanser hücresi gibidirler. Keza şu an da çok dillendirilen BMGK’nin 242. sayılı kararı gereği İsrail 1967 öncesi topraklarına çekilme kararına uyacağına taahhüt etse de buna da asla uymaz. Bırakınız onların 67 öncesi topraklarına çekilmesini, bunu talep edenler de biliyorlar ki bir süre bu karara uysalar da KAHİNLER’inin buyruklarına uyarak Arz-ı Mevud rüyalarının gerçekleşmesi için dölek durmazlar. Kan dökmeden geri kalmazlar. Nitekim 242 sayılı karardan sonra BMGK 338,497,1515,2334 sayılı kararlar aldı ama, İsrail bunların da hiçbirisini tanımadı. Çünkü arkasında onu o topraklara tetikçi olarak yerleştiren İngiltere ve Amerika var.
Allah’ın Resulü (as) bizim için yegane örnektir. Hz. Resul (as) Medine’ye hicret ettikten sonra üç Yahudi kabilesiyle anlaşmalar yapmıştır. Beni Nadir, Beni Kaynuka, Beni Kurayze ile. Keza yukarıda da ifade edildiği gibi Medine Vesikası’nda onlara; mal ve can başta olmak üzere her türlü güvence verilmiştir. Ne var ki Beni Nadir ve Beni Kaynuka Yahudileri Hz. Resul (as) ile ve Müslümanlarla yaptıkları anlaşmalara uymamışlardır. Ayrıca Medine Vesikası’nda kendilerine tanınan haklara da riayet etmemişlerdir. Ve bu ihanetleri sonucu Medine’den sürgün edilmişlerdir. Beni Kurayze Yahudileri ise Hendek Savaşı’nda müşrikler ile anlaşarak Müslümanları zor durumla bırakmışlardır. Müşriklerle anlaşarak Müslümanlara karşı savaş pozisyonu almaları sonucu Hz. Resul erkekleri için idam hükmünü vermiş, kadın ve çocuklara esir muamelesi yapmıştır.
1917’den beri Yahudiler Filistinlilere huzur vermemişlerdir. Öncesinde gerek Memlüklüler döneminde (1250-1517) gerekse Osmanlı döneminde (1517-1917) Filistinliler ve bölge ahalisi sulh ve sükûn içerisinde yaşamışlardır. Balfour Deklarasyon’ndan (1917) günümüze Arap ülkeleri yöneticilerinin de engin(!) katkıları ile İngilizler, Fransızlar ve Amerikalılar Filistinlilere gün yüzü göstermemişlerdir. ‘Aksa Tufanı’ sonrası bazıları ulu orta konuşarak Hamas’ı ve başlattıkları harekatı tenkit etmekteler. Bu tenkit edenler Gazze başta olmak üzere Filistin’de yaş ortalamasının 19 olduğunu biliyorlar mı? Şeyh İzzettin el-Kassam başta olmak üzere 1917’den beri sürekli her yaşta şehid veren, evleri başlarına yıkılan, tarlaları, zeytinlikleri yakılan, birçoklarının zindanlarda çürüdüğünü, 43 yıldan beri zindan hayatı yaşayan Filistinliler’den haberleri var mı? Irzları kirletilen kızlarımız, kadınlarımız yalnız Filistinlilerin kızları, kadınları mı? Hz. Allah, 75 yıldan bu yana neredeyse her gün çeşitli işkence, yıkım, işgal ve tacizle yüzyüze gelenlerin hesabını yalnızca Filistinlilerden mi soracak. Hani Mü’min’ler kardeştiler, Mü’min’ler etle tırnak gibi idiler, hani Mü’min’ler bir vücut gibi idiler! Bunlar demek ki sadece bir bilgi, bir kültürmüş!
Onlar, Yahudiler, onların katil, insanlık dışı bir mahlûk olan başbakanları Netanyahu Kahinlerine atıfta bulunarak, onların emirlerini yerine getirdiğini söylüyor. Aslında muharref Tevrata göre doğru da söylüyor. Zira muharref Tevrat’ın Yeşu: Perek bölümü 22. maddesinde: ‘Kenti ele geçirip de çıkıp saldırıya katılınca, kent halkı iki yönden gelen İsrailliler’in ortasında kaldı. İsrailliler tek canlı bırakmadan hepsini öldürdüler.’ 24. madde: ‘ İsrailliler Ay Kenti ‘nden(Eriha’ya yakın küçük bir kent) çıkıp kendilerini kırsal alanda ve çölde kovalayanların hepsini kılıçtan geçirdikten sonra kente dönüp geri kalanları da kılıçtan geçirdiler. 25. madde : ‘O gün Ay halkının tümü öldürüldü. Öldürülenlerin toplamı on iki bin kişi idi. 26. madde: ‘ Yeşu kentte yaşayanların tümü yok edilinceye dek pala tutan elini indirmedi.’ Tervrat’ın Yeşu 6. bölümünde Yeşu’nun şöyle and içtiğinden bahseder : ‘Bundan sonra Yeşu şöyle and içti: Bu kenti, Eriha’yı yeniden kurmaya kalkışan, Rab’bin lanetine uğrasın.”
Hamas’ı, Filistin mücahitlerini tenkit edenler, kınayanlar aklınızı başınıza alınız. Öyle bir melânetle yüz yüzeyiz ki, onlar aslında Nil’den Kapadokya’ya kadar işgal edilmedik yer bırakmama kararındadırlar. Dahası onların gözünde kendilerinin dışındakiler insan değil, hayvandırlar. Bunu açık açık söylemekten de çekinmiyorlar. Sizler de bunu ‘ Aksa Tufanı’nın ilk günlerinde İsrail yöneticilerinden duydunuz. Dolayısıyla burada gerek Hamas ve gerekse diğer mücahid örgütlerde kabahat aramayalım.Kabahat Siyonist katillerde ve onlara destek olanlarda.
“Aksa Tufanı’nın boyutları daha iki taraftan da kamuoyu ile paylaşılmadı. Ama gerçekler gizlenemez. 7 Ekim sabahının erken saatlerinde daha önce İsrail güvenlik güçlerine çaktırmadan sinek geçmez denilen Gazze-İsrail arasındaki duvarın nasıl geçileceğinin tatbikatı yapıldı. Ve o gün, o saatte 100 kişilik bir mücahid Hamas yiğitleri içeri girdiler. 3000 kişilik özel yetiştirilmiş İsrail tümenini darmadağın ettiler. Ölenler öldü, kaçanlar kaçtı. İsrail o gün ölen askerlerinin sayısını açıklamasa da elbet bir gün gerçek ortaya çıkacaktır. Esir alınanlar 230-250 mi, 500 mü, bin mi bunlar ileride mutlaka açıklığa kavuşacaktır. Şu an da İsrail anormal bir şekilde ve yalanlarla dolu medyatik propaganda yapmakta. Hepsi yalan, hiçbir doğruları yok. O gün Hamas mücahidleri 45 km içeriye girmişlerdi. Ama arkadan hiçbir destek alamadıkları için gerilediler. Allah büyüktür, Rabbim elbette bir gün onların hak ettikleri cezayı yine Müslümanlar eliyle verecektir. Zira Mü’min’ler, Allah’ın yeryüzünde icra organlarıdır. Enfal Suresi 17. ayeti hatırlayınız. Savaşta peygamberler ve ashabı müşrikleri öldürüyor ve Resulullah (as) müşriklerin yüzüne bir avuç toprak atıyordu. Allah bu konuda ne diyor: ‘ Onları siz öldürmediniz. Fakat onları Allah öldürdü. Atarken de sen atmadın. Fakat atan Allah idi.”
Ne Oldu, Ne Olacak?
Uzatmadan söyleyelim: ‘İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği Ortak Zirvesi’ 11 Kasın 2023’te Riyad’da toplandı. 31 maddelik ortak bildiri yayınlandı. Geçiniz bu zirveyi de bildiriyi de. Tek tek inceledim, bu bildirideki hiçbir madde İsrail’i ve onun cinayet şebekesi ordusunu durdurmaz.
Pekiyi! Alternatif ne?
Benim üç maddelik bireysel bildirim şu: A) Enerji ambargosu, B) Ekonomik ambargo, C) Siyasi, diplomatik ambargo.
Eğer iki devletli çözüm, 67 öncesi topraklar vs. üzerinde ısrar edilirse Yahudiler buna da uymazlar. Uysalar da kanserli hücrenin bir kısmı alınıp diğeri bırakılırsa bu metastaz yapar.İki devletli çözüm ve 242 sayılı BMGK kararına evet demek 1948 öncesi Siyonistlerin işgaline meşruiyet kazandırır. Siyonist devlet yok olmadıkça Filistin başta olmak üzere bölgemizde huzur beklemeyin. Hem sonra Yahudi işgalciler, Filistinli mülteciler ve Kudus’ün statüsü sorunu çözümlenmeden hiçbir sonuç alınamaz.
Savaş biter mi, barış gelir mi, savaş sonrası Gazze ve Filistin yönetimi kimlere verilir? Evet bu sorular cevap beklemekte.
Bu sorulara ilişkin kanaatım şu: Savaş şimdilik biter. Nasıl biter; ANT-İ SİYONİST İsrail halkının baskısıyla,tüm dünyadaki protestoların dozajının artmasıyla, Amerika, Avrupa ülkelerinin menfaatlerinin tehlikeye düşmesi halinde.Bunun örneği yakın tarihimizde mevcuttur. Hatırlarsanız 5 Haziran 2017 tarihinde ABD Katar’a ambargo kararı almıştı. Aynı gün Türkiye ve İran bu kararı tanımadıklarını ilân ettiler. Ertesi gün de Pakistan da bu kararı tanımadı. Dönemin ABD başkanı Trump karardan vazgeçti.
Barış…
Siyonist devlet var olduğu sürece gelmez.
Savaş sonrası yönetim ise ya da Ramallah yönetimi ile Gazze yönetimi 13 Eylül 1993’de Oslo Mutabakatı’na Washington’da evet diyenler veya onun devamını isteyenlere tevdi edilir.
Üç Muhammed ne güne duruyor: Muhammed b.Selman, Muhammed b. Zayed, Mumammed b.Dahlan.
Eğer güçleri yeterse Muhammed b.Dahlan veya o modelde birisine Filistin yönetimini verirler. İsrail de şimdilik bundan memnun kalır.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *