Netanyahu’nun teolojik atıfları

Netanyahu’nun teolojik atıfları

Gazze’deki Müslümanları hedef alarak büyük bir kıyım başlatan ve geçmişteki ‘kasap’ lakaplı siyonist başbakanlardan geri kalmadığını ispatlayan Binyamin Netanyahu, kendisi laik demokrat olmasına karşın konuşmalarında hıristiyanlık ve yahudilikten alıntılar yapıyor. Akademisyen Özgür Dikmen, Netanyahu’nun özellikle ABD’den yeterli desteği alamadığı görüşünde.

ABD Kaliforniya’da Stanford Üniversitesi’nde Avrupa Yahudi tarihi, modern Yahudi düşüncesi ve İsrail siyaseti gibi alanlarda çalışmalarını sürdüren Doktorant Özgür Dikmen ve ABD’deki Evanjeliklere yönelik çalışmalar yapan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Aslı Nur Düzgün, Binyamin Netanyahu’nun teolojik atıflarını, AA muhabirine değerlendirdi.

Netanyahu’nun teolojik vurguları

Hamas’ı vuruyorum diyerek yaptığı sivil katliamı ile adını tarihe yazdıran Binyamin Netanyahu ve işgalci İsrail yönetimi, içerideki eleştirilerin önüne geçmek, uluslararası destek sağlamak ve sivil katliamını meşrulaştırma gerekçesiyle yahudi ve hıristiyan teolojisine atıflar içeren konuşmalar yapıyor.

Binyamin, Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarına ilişkin önce “Bu iyinin kötüye, ışığın karanlığa, yaşamın ölüme karşı bir zaferi olacak… Bu bizim hayatımızın görevi. Bu ayrıca hayatımın vazifesi.” dedi. Teolojik vurgularını sonraki açıklamalarında da devam ettiren Binyamin’in en dikkati çekici ifadelerinden biri de “Yahudi halkının ebediliğine olan derin inancımızla Hamas’a karşı Yeşaya kehanetini göreceğiz.” oldu.

Dikmen: Netanyahu, Biden’dan yeterli desteği alamıyor

Özgür Dikmen, aslında dindar bir siyasetçi olmayan Binyamin Netanyahu’nun son günlerde iç siyasette son derece zor duruma düştüğü için farklı kesimlere seslenme ihtiyacı hissettiğini söyledi. Binyamin Netanyahu’nun Yeşaya kitabına yaptığı atfa işaret eden Özgür Dikmen, “Burada Netanyahu’nun dindarlığından ziyade, seslenmek istediği kitleyi göz önünde bulundurmamız lazım ve ben özellikle Amerika’daki Evanjeliklere seslenmeye çalıştığını düşünüyorum.” dedi.

Özgür Dikmen, Binyamin Netanyahu’nun, Joe Biden yönetiminden yeterli desteği alamadığı için gelecek seçimlerde tekrar başkanlığa gelmesi muhtemel olan Donald Trump’ın tabanına yöneldiğini ve özellikle ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’ın da Evanjelik olduğunu vurguladı.

Joe Biden’ın kamuoyu önünde “İsrail’e koşulsuz destek” açıklamaları yapmasına rağmen işin aslının öyle olmadığını belirten Dikmen, şu ifadeleri kullandı:

“Netanyahu’nun kapalı kapılar arkasında Joe Biden’la yaptığı görüşme, çok da olumlu geçmedi. Biden, orada İsrail’in Gazze’ye kara harekatını engellemeye ve Gazze’ye insani yardım girişini sağlamaya çalıştı. Bu konuda biraz başarılı oldu, biraz da başarılı olamadı. Tabii burada biz, Joe Biden’ın Amerika’nın insani birtakım motivasyonlarla hareket ettiğini söyleyemeyiz. Amerika, özellikle son dönemde Hizbullah ve İran’la doğrudan sıcak bir çatışmaya girmekten kaçınıyor Orta Doğu’da ve bu sebeple de İsrail üzerinden herhangi bir çatışma yaşanmasını istemiyor.”

Özgür Dikmen, Donald Trump’ın 2017’de başkan olduktan sonra 2018’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını hatırlatarak, bu olaydan sonra İsraillilerin, “ABD’nin desteğini arkamıza tamamıyla aldık” fikrine kapılarak Filistinlilere dönük istediklerini yapabileceklerini düşünmeye başladığını, Joe Biden yönetiminin ise bugünlerde ABD’yi Donald Trump öncesi dönemdeki pozisyonuna getirmeye çalıştığını söyledi.

ABD’nin her zaman siyonist yanlısı bir tutuma sahip olduğunu ancak İsrail ile Filistinliler arasında arabulucu rolünü de bugüne kadar kaybetmek istemediğini öne süren Özgür Dikmen, çünkü bütün ABD başkanlarının “Orta Doğu’da krizi bitiren başkan olma” motivasyonu bulunduğunu söyledi.

Özgür Dikmen, Netanyahu’nun tüm bunları görerek seçimlerin yaklaştığı ABD’deki Donald Trump kanadına söylemleriyle göz kırptığını anlatarak, şöyle devam etti:

“Netanyahu, içeride çok fazla destek kaybetti. Netanyahu’ya verilen destek ki İsrail’in en popüler siyasetçisiydi, yakın bir zamana kadar önce çok büyüktü. Partisi Likud, fasılalarla da olsa 1977’den beri hükümeti kuran parti. Yani bir yıpranma söz konusu değildi. Ama şu anda Binyamin Netanyahu’ya verilen destek, yüzde 10’un da altına düştü. Bu çok sürpriz, kendisi açısından çok şok edici bir rakam. Dolayısıyla şu anda birazcık çaresiz bir durumda. Bu çaresizlikle etrafına sesleniyor.”

Düzgün: Paranoid kaygılara sahip oldukları için soykırım yapıyorlar

Medeniyet Üniversitesi’nden Aslı Nur Düzgün de Binyamin Netanyahu’nun söylemlerine ilişkin “Yeşaya kitabı, Tanah’ın peygamberlerden bahseden ilk kitabı. Burada Amalek kavminden bahseder. Aslında Amalek bir kavram. Yani bizim ‘şeytan’ dediğimiz şeyin bir nevi Yahudi lügatindeki, Yahudi kitabındaki anlamı.” ifadesini kullandı.

“Amalek” kavramının bir düşmandan bahsederken kullanıldığının altını çizen Düzgün, “Filistinlilere has bir durum değil. Bugünkü düşmanımız, bizi soykırıma uğratmak isteyen düşmanlarımız Filistinliler demeye çalışıyor. Aslında Netanyahu, önleyici savaştan yana olduğu için, daha doğrusu sürekli olarak paranoid kaygılara sahip oldukları, sürekli öldürülmekten, soykırıma uğramaktan korktukları için kendileri soykırım yapmaya başladı.” değerlendirmesinde bulundu.

Aslı Nur Düzgün, “Eski Ahit ve Yeni Ahit’e yani bildiğimiz Kitab-ı Mukaddes’e inanıyor Hristiyanların bir kısmı. Özellikle de Amerika’da çoğunlukta bulunan, yüzde 25 nüfusa sahip Evanjelikler dediğimiz grup. Bunlar tabii yek vücut bir grup değil, pek çok başlık altında toplanan, benim isimlerine kendi tezimde ‘Armageddon asabiyeti’ dediğim, pek çok fırkaya ayrılan ama aynı zamanda ‘İsrail’ başlığı altında birleşebilen bir Hristiyan-siyonist grubundan bahsediyoruz.” diye konuştu.

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Mike Johnson’ın “Hristiyan olarak, İncil’in açıkça İsrail konusunda nerede durmamız gerektiğini söylediğini biliyorum. Tanrı’nın, İsrail’i kutsayan milletleri kutsayacağını biliyorum.” açıklamasına ilişkin Aslı Nur Düzgün, şunları söyledi:

“(Tanrı’nın) İsrail’i lanetleyenleri lanetleyeceğine inanıyorlar. Almanya, onlara göre Hitler Yahudilere zulmettiği için düştü ya da Britanya, Yahudilere iyi davranmadığı için aslında artık hegemon değil, tamamen bunlara inanıyorlar. ABD’nin gücünün de Yahudilere yardımdan geçtiğine inanıyorlar.”

Evanjeliklerin, siyonist rejimin isteklerini Kongreye onaylatacak kadar etkin olduğunu savunan Aslı Nur Düzgün, İsrail’in tamamen Yahudilerin olması gerektiğine ve “Filistinli” diye bir toplumun bulunmadığına inandıklarını aktardı.

Aslı Nur Düzgün, evanjeliklerin yahudilere bakışında gizli bir antisemitizm yattığını çünkü Mesih geldiğinde yahudilerin bir kısmının ona inanarak gökyüzü cennetine yükseleceğine, diğerlerinin ise helak olacağına inandıklarını belirtti.

Evanjeliklerin kökenlerine de değinen Aslı Nur Düzgün, Avrupa’dan göç esnasında Amerika’nın püritenler için yeni Kudüs olarak görüldüğünü anlattı. Aslı Nur Düzgün, evanjeliklerin Kabala’dan da çok etkilendiğine dikkati çekerek, “Şöyle söylenir kitaplarda, Yahudisiz Yahudilik. Aslında Yahudilerle görüşmüyorlar, Yahudilerle hiçbir temasları yok ama sürekli Yahudi haklarını savunuyorlar veya tekrar eski topraklarına dönmeleri gerektiğinin altını çiziyorlar ve bunun için Tanrı tarafından görevlendirildiklerine inanıyorlar.” ifadesini kullandı.

Donald Trump’ın, 2024 seçimlerini kazanması halinde Armageddon teolojisinin hızlanacağını düşündüğünü belirten Aslı Nur Düzgün, Amerikan benliğinde de bu inancın önemli yeri olduğunu kaydetti.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *