Çin, İsrail’in beklediği gibi sert ifadelerle Hamas’ı kınamaktan kaçınırken, batının ‘iki devletli çözüm’ iddiasını seslendirmekten öteye geçmedi. Çin Devlet Başkanı, 2013’te de siyonist başbakana, başkenti sadece Doğu Kudüs olan bir Filistin devleti önermişti.
İslami Direniş Örgütü Hamas’ın 7 Ekim’de Gazze sınırı yakınındaki İsrail yerleşimlerine başlattığı saldırıların ardından İsrail’in “savaş durumu” ilan ederek abluka altındaki Gazze’yi hedef gözetmeyen hava saldırılarıyla günler boyu vurmasıyla tırmanan çatışmalarda, şu ana dek iki taraftan 1000’i aşkın sivil hayatını kaybetti.
İsrail’in beklediği kınama Çin’den gelmedi
Çin yönetimi, çatışmanın başlamasının ardından işgal rejiminin, Hamas’ın saldırılarını tek taraflı kınama beklentisine rağmen taraflara “çatışmanın durdurulması ve sivillerin korunması” çağrısı yaparak Filistin sorununda “iki devletli çözüm” açıklaması yaptı.
Filistin’deki çatışmanın tırmanmasının bölgedeki dengeleri yeniden şekillendirmesi beklenirken, Çin’in son dönemde Suudi Arabistan ile İran arasında diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılmasındaki arabuluculuğu, bu iki ülkenin yanı sıra Mısır’ı ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin içine alan BRICS genişlemesindeki rolü ve İsrail sorununun çözümüne yönelik öneri ve girişimleriyle şekillenen yeni Orta Doğu politikalarının bundan etkileneceği öngörülüyor.
Çin’den yuvarlak laflar
Çin’in Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilcisi Büyükelçi Cang Cün, çatışmanın başlamasının ardından BM Güvenlik Konseyinin 8 Ekim’de düzenlediği acil oturumda, Çin tarafının, “İsrail ile Gazze Şeridi’ndeki silahlı gruplar arasında şiddetli çatışmalardan kaygı duyduğunu ve durum daha kötüye gitmesi ihtimalinden endişeli olduğunu” dile getirdi.
Çin’in sivillere yönelik her türlü şiddeti ve saldırıyı kınadığını ifade eden Cang, “Tüm taraflar, uluslararası insani hukuka bağlı kalarak sivillere ve sivil tesisleri tahrip etmeye yönelik saldırılardan kaçınmalıdır.” dedi.
Cang, Filistin ile işgal rejimi arasındaki tekrar eden çatışmaların sebebinin Orta Doğu barış sürecinin doğrultusundan çıkması, iki devletli çözüm temelinin aşındırılması ve ilgili BM kararlarının etkin şekilde uygulanmaması olduğunu vurguladı.
Çin Dışişleri Bakanlığı da aynı gün yayımladığı yazılı açıklamada, taraflara, “ateşkes ve sivillerin korunması” çağrısı yaptı. Çin’in Filistin ile İsrail arasında gerilimin ve şiddetin artmasından “derin endişe duyduğu” belirtilen açıklamada, “Tüm ilgili tarafları sükunet ve itidalle hareket etmeye, sivillerin korunması için çatışmalara derhal son vererek durumu daha kötüye götürmekten kaçınmaya çağırıyoruz.” denildi. Açıklamada, Filistin ve İsrail arasındaki tekrar eden çatışmaların, bir kez daha barış sürecinin askıya alınmasının uzun vadede sürdürülemeyeceğini kanıtladığına işaret edilerek “Filistin-İsrail çatışmasını önlemenin temel yolu, ‘iki devletli çözümün’ uygulanması ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır.” ifadeleri kullanıldı.
İsrail’in Çin’den “Hamas’ı kınama” beklentisi
Siyonist işgal rejiminin Pekin Büyükelçiliği yetkilisi Yuval Waks, Çin’in açıklamalarının ardından sosyal medya platformu X’te yaptığı paylaşımda, “İsrail’in Çin’den Hamas’ı daha güçlü şekilde kınamasını beklediklerini” dile getirdi. Waks, “Çin’in İsrail’in dostu olduğunu”, “zor zamanda dayanışma ve destek beklediklerini” belirterek “Sokaklarda insanlar katledilirken, iki devletli çözümü konuşmanın vakti değil.” ifadesini kullandı.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, Pekin’de düzenlenen günlük basın toplantısında, siyonist yetkilinin açıklamalarına ilişkin soruya “Filistin-İsrail sorununda, Çin, daima eşitlik ve adaletin yanındadır. Çin hem İsrail’in hem de Filistin’in dostudur. Her iki tarafın da ortak kalkınma için barış içinde bir arada yaşayabilmesini diliyoruz. Sorunun çözümünün tek yolu, iki devletli çözümün uygulanması ve bağımsız Filistin devletinin kurulmasıdır.” yanıtını verdi.
Mao Ning, ABD’nin İsrail’e yönelik askeri desteği ve mühimmat sağlama kararına ilişkin Çin’in pozisyonunun, sorunun çözümü için diyaloğa ve istişareye öncelik verilmesi olduğunu, çatışmanın daha fazla tırmanmasını önlemek için derhal ateşkes sağlanması gerektiğini vurguladı.
İsrail sorunu ve Çin
Çin, İsrail sorununda geleneksel olarak, batının tutumunu tekrarlayarak, iki devletli çözümü, bağımsız Filistin devletinin kurulmasını destekleyen bir politika izliyor. Filistin Kurutuluş Örgütüne (FKÖ) 1960’lardan bu yana destek veren Çin, 1988’de Filistin devletini tanıyarak Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı dışından bunu yapan ilk ülke olmuştu.
Pekin yönetimi, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin daimi üyesi olarak sonraki yıllarda da Filistin’e hem diplomatik desteğini sürdürmüş hem de insani yardım sağlamıştı.
Çin’in arabuluculuk faaliyetleri işe yaramamıştı
Devlet Başkanı Şi Cinping’in iktidarda olduğu son 10 yılda Pekin, çözüm için aktif rol oynama girişimlerinde de bulunmuştu. Şi, 2013’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı ayrı ayrı Pekin’e davet ederek anlaşmazlığın barışçı çözümü için 4 maddelik plan önermişti.
Plan, tarafların 1967’deki sınırlarına döndüğü, başkenti Doğu Kudüs olan, tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulacağı iki devletli çözüm öngörüyordu. Şi, siyonist işgal altındaki topraklardaki yerleşim faaliyetinin durdurulması, çözüm için uluslararası çabaların koordinasyonu ve Filistin’in kalkınmasına destek verilmesi çağrısında bulunmuştu.
Son 10 yılda barış müzakerelerine dönüş konusunda mesafe katedilemezken, Pekin yönetimi, son bir yılda arabuluculuk çabaları için yeni adımlar atmıştı.
Aralık 2022’de Suudi Arabistan’a yaptığı ziyarette ilk kez düzenlenen Çin-Arap Zirvesi’nde Filistin lideri Abbas ile görüşen Şi, Filistin sorununa erken, adil ve kalıcı çözüm bulunmasına yönelik çabalara destek sözü vermişti.
Şi ile Abbas’ın görüşmesinin ardından Çin’in Orta Doğu Özel Temsilcisi Cai Cün, nisanda İsrail ve Filistin’de temaslarda bulunmuş, dönemin Dışişleri Bakanı Çin Gang da aynı günlerde İsrailli ve Filistinli mevkidaşları ile yaptığı telefonda görüşmelerinde, “barış müzakerelerine dönülmesi” çağrısı yaparak Çin’in bu konuda “kolaylık sağlamaya” hazır olduğu belirtmişti.
Öte yandan Mahmud Abbas, haziranda Pekin’i ziyaret ederek Çin Devlet Başkanı Şi ile görüşmüştü. Şi, görüşmede, Filistin sorununun çözümü için barış müzakerelerine dönülmesi gerektiğini belirterek müzakereler için elverişli ortamın yaratılması amacıyla “uluslararası barış konferansı” toplanması çağrısında bulunmuştu. İsrail sorununun yarım asırdan uzun süredir çözümsüz kalmasının Filistin halkına büyük acılar yaşattığını, bu yüzden adaletin bir an önce sağlanması gerektiğini belirten Şi, “Çözümün temeli, 1967 sınırları temelinde, başkenti Doğu Kudüs olan tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasında yatıyor.” ifadelerini kullanmıştı. İki lider, görüşmenin ardından Çin ile Filistin arasında “stratejik ortaklık” kurulduğunu ilan etmişti.
Siyonist başbakanın Çin’e gitmesi bekleniyordu
Çin, 1992’de diplomatik ilişki kurduğu işgal rejimi ile “yenilikçi kapsamlı ortaklık” olarak tanımlanan bir çerçevede ikili işbirliğini sürdürüyor. Siyonist başbakan Binyamin Netanyahu’nun bu ay Pekin’i ziyaret etmesi ve Çinli yetkililerle Pekin’in barış müzakerelerinin devamına yönelik önerilerini ele alması bekleniyordu. Ancak İsrailli diplomatik kaynaklar, mevcut koşullarda ziyaretin gerçekleşmesini olanaklı görmediklerini dile getiriyor.
Orta Doğu’da değişen dengeler, Çin’in rolünü etkileyecek mi?
Çin, ABD’nin stratejik ilgisinin merkezinin Orta Doğu’dan Hint-Pasifik bölgesine kaydığı ve Ukrayna krizi nedeniyle Rusya’ya ve Avrupa’ya odaklandığı bir dönemde, Orta Doğu’da etkisini artırma arayışının işaretlerini veriyordu.
Pekin yönetimi, kısa süre önce geleneksel müttefiki İran ile son yıllarda ekonomik ilişkilerini giderek geliştirdiği Suudi Arabistan arasında uzlaştırıcı rolüne soyunmuştu. Tahran ve Riyad yönetimleri, Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de yürüttükleri görüşmelerin ardından 10 Mart’ta diplomatik ilişkilerini yeniden başlatma kararı almıştı.
Öte yandan Pekin, Suriye rejiminin 7 Mayıs’ta Arap Birliğine dönüşünde de rol oynamıştı. Çin’in Orta Doğu Özel Temsilcisi Cai Cün, nisanda Şam’a yaptığı ziyarette, Suriye’nin Arap Birliğine dönüşünün kolaylaştırılması için görüşmelerde bulunmuş, ardından Çinli diplomatik heyetler ilgili Arap devletlerine gönderilerek sürecin önü açılmıştı.
Ancak 1973’te Yom Kippur Savaşı’ndan bu yana İsrail-Filistin arasında en geniş kapsamlı çatışmanın tetikleyeceği gelişmelerin bölgede dengeleri şekillendirmesi bekleniyor.
Çatışmanın bölgedeki yansımalarının, ABD’nin İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerini normalleştirme çabalarını askıya almanın yanında, Çin’in arabulucu olduğu Suudi Arabistan-İran yakınlaşmasını etkilemesi muhtemel.
Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mao Ning, AA muhabirinin, Filistin’deki çatışmanın, Çin’in son dönemde Orta Doğu’da Filistin sorununda müzakerelere dönüş çağrısı ve Suudi Arabistan ile İran arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasındaki oynadığı arabulucu rolü gibi çabaları nasıl etkileyeceğine ilişkin sorusuna şu yanıtı verdi:
“Suudi Arabistan ile İran arasındaki yakınlaşma, sorunlar ve anlaşmazlıklar ne kadar karmaşık olursa olsun eşitliğe ve karşılıklı saygıya dayalı diyalog var oldukça, herkesin uzlaşabileceği yolların bulunabileceğine iyi bir örnektir. Filistin sorununda, uluslararası toplum, acilen harekete geçerek erken bir çözüm ve yakınlaşma için gereken adımları atmalıdır. Çin, bu yöndeki çabalara destek için uluslararası toplum ile çalışmaya hazırdır.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *