Kuruluşunun üzerinden 74 yıl geçen NATO’nun Almanya’da düzenlediği, tarihinin en büyük hava tatbikatını yorumlayan Prof. Dr. Tarık Oğuzlu’ya göre, kılıçlar çekildi ve her ülke için tarafını belli etme vakti yaklaşıyor.
TRT Haber’den Sertaç Aksan’ın haberi
Kimselerin pek de ihtimal vermediği senaryo gerçekleşti… Rusya-Ukrayna savaşı üzerinden 16 ay geçmesine rağmen halen iki taraf da bir sonuç alamadı. Bugün gelinen noktada savaşın ilk günlerine oranla dengelerin neredeyse değiştiği ve asimetrik tehditlerin giderek daha çok boy gösterdiği bir gerçeklikten söz etmek mümkün.
İşte tam da böyle bir dönemde NATO son derece kritik bir adım attı ve tarihinin en büyük hava tatbikatını Avrupa’nın göbeğinde, Almanya’nın ev sahipliğinde başlattı. Her ne kadar söz konusu tatbikatın yıllar önce planlandığı ve Rusya’ya karşı bir amaç taşımadığı öne sürülse de hemen herkes bu adımın ‘rutin’ olarak kabul edilemeyeceği görüşünde.
Son derece sofistike silah sistemlerinden çok kritik anlık istihbarat paylaşımlarına, asimetrik harp için verilen eğitimlerden doğrudan sağlanan maddi yardımlara kadar Batı kanadı bir şekilde Rusya’yı çıkmaza sokabilmek için hemen her kozunu kullandı. Masaya sürülen son kart onlarca savaş uçağını Avrupa’nın ortasında uçurmak oldu.
Peki, bu tatbikatı nasıl okumalıyız? Gerçekten de NATO’nun söylediği gibi Rusya’yla ilgisi olmayan rutin bir savunma tatbikatı mı yoksa Putin yönetimine meydan okuyup, Rusya üzerinden dünyanın dört bir yanına verilen mesaj mı?
İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tarık Oğuzlu ile hem bu sorulara hem de mevcut durumun Ankara’dan nasıl görüldüğü sorusuna yanıt aradık.
Almanya’da düzenlenmesi önemli bir mesaj
Prof. Dr. Oğuzlu, Batı cephesinin ‘rutin’ iddiası doğru kabul edilse bile 25 ülkeden 250 uçağın katıldığı “Air Defender 2023” tatbikatının stratejik ve jeopolitik açılardan da mesaj taşıdığını düşünüyor.
“Rusya kaynaklı tehdidin Avrupalılar tarafından ciddiye alındığını da gösteriyor bu tatbikat” diyor Oğuzlu. İşin bir diğer önemli boyutu ise Ukrayna’ya verilen askeri destekte NATO’nun gerekirse el yükseltebileceği vurgusu. Oğuzlu bu noktada Ukrayna’ya verilmesi muhtemel F-16 savaş uçaklarını hatırlatıyor.
Almanya’nın ev sahipliğine de ayrı bir parantez açıyor Prof. Dr. Oğuzlu. Hatırlanacağı üzere Rusya-Ukrayna savaşının başlarında Almanya gereğinden fazla pasif kalmakla eleştirilmiş ve çok sınırlı yardımlar yaptığı gerekçesiyle tepki çekmişti. ABD ve İngiltere başta olmak üzere ciddi baskı gören Berlin yönetimi zaman içinde yardımların dozajını artırdı.
Oğuzlu’ya göre bu tatbikatın Almanya’da gerçekleşmesi ‘Berlin yönetiminin tarafını net ve kesin olarak belli etmesi’ anlamına da geliyor. “Anladık ki Almanya önümüzdeki süreçte Ukrayna’ya elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışacak” cümlesiyle beklentisini anlatıyor.
ABD ve Avrupa ilişkilerinde yaralar sarılıyor
Tatbikatın muhtemel yansımalarını iç içe geçmiş matruşkalara benzetmek mümkün. ABD-AB ülkeleri açısından ayrı, AB ülkelerinin kendi dinamikleri için ayrı, ABD-Rusya ve AB-Rusya ilişkileri için apayrı süreçleri başlatabilecek bir hamle bu. Tabi bir de işin Ankaraboyutu var.
Önce ABD-AB ilişkileri üzerinden yorumluyor Tarık Oğuzlu ve “Yakın geçmişe kadar iki büyük gücün arasında temel meselelerde ciddi ayrışmalar vardı. Ukrayna-Rusya savaşı bu açıdan farklı bir pencere açtı. Gelinen noktada ‘ortak düşman’ ABD ve AB ülkelerini bir kez daha yakınlaştırdı. Şimdi yaralarını sarıyorlar” diyor.
Almanya’daki tatbikatı değerlendirirken temmuz ayında düzenlenecek NATO Zirvesi’ni pas geçmek olmaz. İsveç’in üyeliğinden tutun da NATO içindeki harcamalar ve örgütün yol haritası için son derece önemli bir toplantı yapılacak. İşte tatbikatın bu zirveden önce gerçekleşmesini de dikkate değer buluyor Oğuzlu ve “NATO pazularını göstermek istiyor” cümlesini kullanıyor.
Rusya tüm bunlara bir yanıt verecek mi?
Denklemin Türkiye boyutuna geçmeden önce Moskova tarafından da yaşananlara bakmak istiyoruz. Varlığınıza en büyük tehdit olarak gördüğünüz yapı sizi provoke edebilecek bir yerde tarihinin en büyük tatbikatını düzenliyor. Ve siz bu süreçte Ukrayna ile savaşmak, Suriye’deki dengeleri korumak, Ermenistan meselesinde var olmak ve Pasifik ile Kuzey Kutbu gibi yerlerde bayrak göstermek zorundasınız.
Tüm bunları yaparken sizinle tüm köprüleri yıkma noktasına gelmiş batılı ülkeler ve neredeyse size selam vereni cezalandıracak ABD başta olmak üzere küresel güçler var.
Bunları alt alta ekliyor ve tüm yaşananların tuzu biberi olarak son tatbikatı da göz önünde bulundurup Tarık Oğuzlu’ya Rusya’nın bir ‘çılgınlık’ yapıp yapamayacağını soruyoruz:
Ben Rusya’nın mevcut şartlar altında bir NATO ülkesine saldıracağını düşünmüyorum. Onlar da bazı stratejik yerlerde geniş katılımlı tatbikatlar düzenleyebilirler. Ama Moskova için işler kontrol edilebilir seviyenin dışına çıkar ve sahada çok büyük bir yenilgi yaşanırsa o zaman taktik nükleer silah kartını kullanmak isteyebilirler.
İşte Almanya’daki tatbikat bu karta da bir mesaj. ‘Sakın bir çılgınlık düşünme bak ben en vurucu güçlerimle senin hemen yanı başındayım’ diyor NATO. Sonucunun ne olacağını söylüyor aslında.
Rusya-Ukrayna savaşı batı blokunu birleştirdi. Pasif davranan ülkeler bile bugün daha kararlı ve riskleri göze alabilir duruma geldi. Putin’in tüm bunları görüp nükleeri tamamen kafasından çıkarmasını hedefliyor Batı.”
Ankara cephesinde işler giderek ‘karmaşıklaşıyor’
Geliyoruz tüm bu denklemin en önemli kolonlarından birine… Hem NATO’nun en güçlü ikinci ordusu, hem Rusya’nın bu süreçteki belki de en önemli dostu, hem de Ukrayna için adına marşlar yazılan oyun değiştirici sistemlerin üreticisi… Evet, Türkiye’den bahsediyoruz.
Tarık Oğuzlu, Şubat 2022’den bu yana daha net bir ifadeyle savaşın başından bugüne Ankara’nın çok doğru ve etkin bir ‘denge politikası’ gözettiğini anımsatıyor. Türkiye’nin buna sonuna kadar devam edeceğini ekliyor Oğuzlu ancak bu uzun vadede pek de mümkün kalmayabilir uyarısında bulunuyor:
Rusya ile köprüleri atamayız. Ekonomik ve stratejik açıdan birlikte ilerliyoruz. Erdoğan-Putin dostluğu da var. Madalyonun diğer yüzünde NATO’nun en güçlü ülkelerinden biriyiz. Batı ile aramızı düzeltmek istiyoruz ve Finlandiya-İsveç’in üyelikleri bizim için uygun zemin oluşturabilir beklentisindeyiz. Çünkü hem ekonomik hem de kısmen de olsa halen askeri açıdan Batı’dan çıkarlarımız var.
Ancak bahsettiğimiz o ‘safları sıklaştırma’ meselesi Ankara’nın da önüne elbet gelecek. Kılıçlar çekildi ve pozisyonlar giderek netleşiyor. Pozisyonlar netleştikçe denge gözeten ülkelerin manevra alanı daralır ve stratejik stresi artar. Türkiye’yi bu süreç bekliyor. Umarım doğru adımlarla süreci yönetebiliriz.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *