Dakalu, Hızlı Destek Kuvvetlerinin orduya tam entegre edilmesine karşı çıktığı için yaşanan anlaşmazlık tarafları bir çatışma ortamına sürükledi. Bölgesel ve küresel bazı aktörlerin de bu ayrışmada söz sahibi olduğu şüphesizdir.
Prof. Dr. Enver Arpa / AA
Sudan’da neler oluyor?
Devrik lider Ömer el-Beşir yönetiminin 2018 yılının son günlerinde ekmek ve akaryakıt gibi temel tüketim ürünlerine yüksek miktarda zam yapmasıyla sokağa dökülen Sudan halkı, 2019 yılının nisan ayında yaklaşık 30 yıllık el-Beşir yönetimini devirerek Sudan’ı adeta bir ateş çemberinin içine attı. Zira el-Beşir iktidardan indirilse de onun iktidarı döneminde şekillenen Sudan ordusu, yönetimi devretmeye yanaşmadı. Komuta kademesi, darbe sürecinde öncü bir rol üstlenerek ipleri elinde tutmaya çalıştı. Sıkıntılı günlerin ardından gösterilere katılan grupların oluşturduğu Özgürlük ve Değişim Güçleri (ÖDG) ile askeri kanattan oluşan Egemenlik Konseyi kuruldu. Konseyin başkanlığına General Abdulfettah el-Burhan, yardımcılığına ise Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Dakalu getirildi. İçişleri ve Savunma Bakanlığı gibi önemli bakanlıklar askeri kanatta kalmak kaydıyla yarı sivil bir hükümet kuruldu.
Egemenlik Konseyi’nin gölgesinde faaliyetlerini sürdüren Abdullah Hamduk başbakanlığındaki hükümet, beklenen başarıyı bir türlü sağlayamadı. Askeri kanadın başvurduğu manevralarla işlemez hale gelen Hamduk hükümeti, yönetimi bırakarak çekilmek zorunda kaldı. Sivil kanadı tasfiye eden Egemenlik Konseyi, bu defa kendi arasında el altından yürütülen bir taht kavgasına tutuştu. Ordu Komutanı Orgeneral el-Burhan ile Hızlı Destek Kuvvetleri Komutanı General Dakalu, birbirini etkisizleştirmek için çeşitli hamlelere başvurmaya başladı. El-Burhan sık sık askeri güçlerin tek çatı altında toplanması gerektiğini dile getirirken Dakalu, bu girişimin kendisini devre dışı bırakacağını düşünerek buna şiddetle karşı çıktı. 2022 yılının Aralık ayında askerle siviller arasında imzalanan “çerçeve anlaşma”da ordunun tek çatı altında toplanması da yer aldı. Bundan rahatsızlık duyan Dakalu ile Ordu Komutanı el-Burhan arasındaki mücadele 15 Nisanda silahlı çatışmaya dönüştü. Başkent Hartum’da başlayan çatışmalar kısa sürede Meravi ve Darfur bölgesi başta olmak üzere birçok bölgeye yayıldı.
Olayların arka planında ne var?
Sudan Cumhuriyeti, bağımsızlığını elde ettiğinden beri kimi zaman sivil görünümlü yönetimler tarafından idare edilse de gerçekte hep askeri vesayetle yönetildi. Ülkede en uzun süre iktidarda kalan Ömer el-Beşir de askeri bir darbeyle işbaşına gelmişti. El-Beşir, döneminin son yıllarında seçimler yaparak iktidarını sürdürse dahi genel komutanlığını da yaptığı ordu onun en büyük destekçisiydi. El-Beşir’in düşürülmesinden sonra askerler sivil kanatla iktidarı paylaşmak zorunda kaldı fakat usta manevralarla bu kanadı devre dışı bırakmayı başardı. Ancak bu defa dışarıdan orduya eklemlenen Hızlı Destek Kuvvetleri, ordu içerisinde bir ayrılık yaşanmasına ve ordunun birlik içinde hareket etmesine engel teşkil etti.
Hızlı Destek Kuvvetleri el-Beşir döneminde özellikle Darfur bölgesinde isyancı gruplara karşı kullanılmak üzere oluşturulan ve Cancavid olarak isimlendirilen gayriresmi bir güç ve sonradan güvenlik sistemine dahil edilen bir unsurdur. Bu kuvvetler daha çok Dakalu ailesi tarafından sevk ve idare edilen bir birim olarak teşekkül etti. Hamdan Dakalu ve kardeşi bu gücün idaresinde mutlak bir otoriteye sahip. Kuvvet mensupları Dakalu kardeşler tarafından özenle seçildikleri için üst kademeye güçlü bir sadakatle bağlılık gösteriyor. Bu kuvvetler güvenlik sistemine dahil edildikten sonra çıkarılan bir kanunla özerk bir yapıya kavuşturuldu. Ordu içinde bir ordu gibi davranan Hızlı Destek Kuvvetleri bir güvenlik unsuru olmakla yetinmeyerek çeşitli ekonomik faaliyetlerde de bulunuyor. Dakalu kardeşlerin Darfur bölgesinde keşfedilen altın ocaklarını işlettikleri ve buradan önemli bir gelir elde ettikleri ifade ediliyor. Dakalu’nun bazı Körfez ülkelerinden de destek aldığı iddia ediliyor.
Dakalu yönetimindeki Hızlı Destek Kuvvetlerinin özerk yapısı, ekonomik imkanları ve uluslararası desteğiyle Sudan güvenlik sistemi içerisinde adeta bağımsız bir güç gibi hareket ettiği ve ordu komuta kademesini dikkate almadığı sık sık dile getirilen hususlardan. Egemenlik Konseyi ile sivil unsurlar arasında yapılan “çerçeve anlaşma”da Hızlı Destek Kuvvetlerinin Sudan güvenlik sistemi içerisindeki etkisini yok edecek hükümlerin bulunması el-Burhan ile Dakalu arasında yaşanan gizli otorite mücadelesini aleni hale getirdi. Dakalu, Hızlı Destek Kuvvetlerinin orduya tam entegre edilmesine karşı çıktığı için yaşanan anlaşmazlık tarafları bir çatışma ortamına sürükledi.
Bölgesel ve küresel bazı aktörlerin de bu ayrışmada söz sahibi olduğu şüphesizdir. El-Burhan’ın bu anlaşmazlığın giderilmesinde dış müdahalelerin devreye girmemesi hususunda yaptığı uyarı bunun bir göstergesidir. Özellikle bazı Körfez ülkelerinin el-Burhan’dan memnun kalmadıkları için Dakalu’yu destekledikleri ifade ediliyor. Zira muhafazakar yapısıyla bilinen el-Burhan, tüm çabalara rağmen İslami Hareket mensubu el-Beşir bürokrasisinin sert tedbirlerle tasfiyesine yanaşmayarak aksine Hamduk hükümetinin başvurduğu tasfiye tedbirlerinin bir kısmını geçersiz hale getirdi. Sözgelimi Hamduk döneminde görevden el çektirilen büyükelçilerin çoğu mahkemelerin aldığı kararlarla görevlerine geri döndü. Yine bu dönemde kurulan ve hukuki bir dayanağı bulunmayan tasfiye komisyonlarının faaliyetlerine de son verildi. El-Burhan’ın bu tutumunu manipüle etmek isteyen Hamdan Dakalu, giriştiği bu kalkışmada el-Burhan’ın radikal dini anlayışı beslediğini iddia ederek kendisine uluslararası meşruiyet sağlamaya çalışıyor.
Gelecekte olası senaryolar nelerdir?
Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK), hava unsurlarına ve ağır silahlara sahip olmamakla birlikte hızlı mobilize olabilen bir yapıdadır. Arkasına bazı dış güçlerin desteğini almış olsa da tüm muharebe unsurlarına sahip düzenli orduya karşı bir zafer kazanması beklenmiyor. Nitekim ülke genelinde yönetimi ele geçirebilecek bir performansa ulaşamadığı geçen süre içinde anlaşıldı. Hızlı Destek Kuvvetleri daha çok egemenlik sembolü sayılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Genelkurmay Başkanlığı, ulusal televizyon binası gibi mekanları alarak darbe şeklinde yönetimi ele geçirmeye niyetlenmiş olsa da bunu başaramadığı anlaşılıyor.
Ancak düzenli ordunun da şehir savaşı şeklinde cereyan eden bu çatışmalarda hızlı bir şekilde başarı elde etmesinin kolay olmadığı görülüyor. Mobilizasyon kabiliyeti yüksek olan bu kuvvetlere karşı kısa sürede hakim olmak kolay olmayacaktır. Ancak tüm zorluğa rağmen ordu birliklerinin ilerleyen günlerde Hızlı Destek Kuvvetlerinin gücünü kıracağı, bu birliklerin daha çok destek bulabildiği Darfur bölgesine kayacağı ve çete savaşları şeklinde mücadeleye devam edeceği güçlü bir ihtimal. Tabii uluslararası toplumun müdahalesi de bu konuda belirleyici olabilir. El-Burhan’ın yapılacak baskılara daha fazla dayanamayıp bir uzlaşmaya razı olması da ihtimal dahilindedir.
[Prof. Dr. Enver Arpa Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi (ASBÜ) Bölge Çalışmaları Enstitüsü Müdürüdür]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *