Siyonist işgalci İsrail’in, işgal altında tuttuğu Batı Şeria’nın güneyinde bulunan Eriha kentine bağlı El-Uca bölgesinde Filistinlilere ait 193 dönüm araziye el koyduğu belirtildi. İsrail’in 2014’ten bu yana çıkardığı 29 istimlak kararıyla el koyduğu arazi 2 bin 100 dönüm oldu.
Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Ayrım Duvarı (Utanç Duvarı) ve Yahudi Yerleşim Birimleriyle Mücadele Konseyi tarafından bugün yapılan yazılı açıklama, Filistin haber ajansı WAFA’da yer aldı.
Açıklamada, İsrail makamlarının, Uca köyüne bağlı 193 dönümlük araziye, “kamulaştırma” (istimlak) gerekçesiyle el koyduğu ifade edildi.
Konseyin Başkanı Müeyyed Şaban, açıklamada, İsrail makamlarının, istimlak kararlarını, özellikle Batı Şeria’nın yüzde 61’lik kısmını oluşturan ve Filistinlilerin imar planı yapmasına izin verilmeyen “C Bölgesi”ndeki topraklara el koymada bir araç olarak kullandığını kaydetti.
Şaban, İsrail’in, 2014’ten bu yana “kamu yararı” gerekçesiyle 29 istimlak kararı çıkardığını ve bu kararlarla 2 bin 100 dönümlük araziye el koyduğunu belirterek, İsrail’in böylelikle yerleşim birimlerini yol ve tünellerle birbirine bağlayarak Yahudi yerleşimcilerin hayatlarını kolaylaştırmayı ve “kolonyal” yerleşim projesine hizmet etmeyi amaçladığını dile getirdi.
İsrail, Filistin topraklarına el koyma politikasının bir parçası olarak, işgal altındaki Batı Şeria ve Kudüs’te binlerce dönümlük araziyi önce doğa koruma alanı ilan ediyor sonrasında ise buraları yerleşime açıyor.
Yahudi yerleşimciler, Batı Şeria’da birden fazla noktada Filistinlilere saldırdı
Yahudi yerleşimcilerin işgal altındaki Batı Şeria’nın kuzeyinde bulunan Nablus’a bağlı Burin köyünde Filistinlilerin evlerine saldırdığı ve 2 otomobili ateşe verdiği belirtildi.
Burin Köyü Halk Direniş Grubundan aktivist Gassan en-Neccar, AA muhabirine, Burin’in doğusundaki Givat Ronin kaçak yerleşim birimi yakınlarında toplanan onlarca yerleşimcinin Filistinlilerin evlerine taş attığını söyledi.
Neccar, köydeki Filistinli gençlerin karşılık vermesi üzerine yaşanan arbedede bir kişinin başından yaralandığını ifade etti.
Neccar, ikinci yerleşimci grubunun ise köyün başka bir yerinde 2 otomobili yaktığını, 2 ayrı saldırının eş zamanlı gerçekleşmesinin eylemin planlı olduğunu gösterdiğini dile getirdi.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, Yahudi yerleşimciler 2022’de Batı Şeria’da Filistinlilere ve mülklerine yönelik 849 saldırı gerçekleştirdi, bunlardan 228’inde yaralanmalar yaşanırken, 621’inde Filistinlilerin mülklerinde maddi hasar meydana geldi.
İşgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs çevresinde yaklaşık 700 bin Yahudi yerleşimci yaşıyor. Uluslararası hukuka göre Batı Şeria ve Doğu Kudüs’teki Yahudi yerleşim birimleri yasa dışı sayılıyor.
Batı Şeria’daki bölgeler
Filistin ile İsrail yönetimi arasında 1995’te imzalanan “İkinci Oslo Anlaşması” çerçevesinde işgal altındaki Batı Şeria A, B ve C bölgelerine ayrılmıştı.
Yüzde 18’i kapsayan “A bölgesi”nin yönetimi idari ve güvenlik olarak Filistin’e, yüzde 21’lik “B bölgesi”nin idari yönetimi Filistin’e, güvenliği ise İsrail’e devredilirken, yüzde 61’ini kapsayan “C bölgesi”nin idare ve güvenliği İsrail’e bırakılmıştı.
İsrail rejimi 1948’den bu yana Filistin topraklarında işgalci olarak bulunuyor.
İsrail’de hükümet protestoları 8. haftasında
İgşalci İsrail’de Başbakan Binyamin Netanyahu’nun, yargının yetkilerini kısıtlayan yasa teklifi ve sağ politikalarına karşı düzenlenen gösterilerin sekizinci haftasında sokağa çıkan İsrailli sayısı 100 bini geçti.
Başta Tel Aviv olmak üzere, Hayfa, Batı Kudüs, Birüssebi, Herzliya ve Netanya gibi kentlerdeki gösterilere, aralarında muhalefet liderleri ve eski devlet yetkililerinin de yer aldığı yüz binden fazla İsrailli katıldı.
Önceki haftalarda olduğu gibi en yoğun katılımlı gösteriye ev sahipliği yapan Tel Aviv’de on binlerce protestocu Kaplan Caddesi’ndeki Hükümet Kompleksi önünde toplandı. İsrail televizyonu Kanal 13’e göre, Tel Aviv mitingine 160 bin protestocu katıldı.
Göstericiler, Netanyahu’nun Başbakanlığı aleyhinde, İngilizce “Suç Bakanı” (Crime Minister) yazılı pankartlar ile koalisyon hükümetindeki aşırı sağcı siyasileri eleştiren dövizler taşıdı. Taşınan dövizlerde, Binyamin Netanyahu’nun lakabı “Bibi”ye atfen, “Bibi Escobar” ve “Bibius Ceesar” gibi yazılar yer aldı.
İsrail’in farklı sivil toplum örgütleri ve iş sektörlerinden temsilciler ile siyasi isimler, meydanda kurulan sahnede demokrasi yanlısı konuşmalar yaptı.
Tel Aviv mitingindeki protestocular arasında, aşırı dindar Yahudi partilerin de yer aldığı hükümet koalisyonunun kadın hakları konusunda tehdit oluşturduğunu savunan aktivist kadınlar da yer aldı. Yüzden fazla gönüllü kadın, Margaret Atwood’un distopya türünde yazdığı ve kadınları ezen kurgusal bir toplumu anlatan Damızlık Kızın Öyküsü (Handmaid’s Tale) adlı kitapta tasvir edilen kadınlar gibi beyaz şapka ve kırmızı cübbeden oluşan kostüm giyerek yürüdü.
Netanyahu hükümetinin aşırı sağcı politikalarına ve Filistin’deki işgale karşı çıkan bazı gruplar da Filistin bayrakları ile “Herkes özgür olana kadar kimse özgür değil”, “Siyonizmden kurtuluş” yazılı dövizler taşıdı.
Bir grup protestocu, Tel Aviv’in merkezi Ayalon otoyolunu trafiğe kapattı. Polisin müdahale ettiği gruptan bazı kişiler gözaltına alındı.
Ülkenin en büyük kentlerinden Hayfa’da son haftalarda gösterilere en yüksek oranda katılım sağlandı.
İsrail polisinin aktardığına göre Hayfa’daki gösterilere 30 binden fazla kişi katıldı.
Herzliya kentindeki hükümet karşıtı protestocular, hükümetin yargı düzenlemesine karşı kentin belediye binasına İsrail’in Bağımsızlık Bildirgesi’nin yazılı olduğu dev bir pankart astı.
Netanyahu hükümetinin “yargı reformu”
İsrail’de on binlerce kişinin, başta Tel Aviv olmak üzere farklı kentlerde Netanyahu hükümetinin yargı düzenlemesi ve sağ politikalarına karşı sürdürdüğü kitlesel gösteriler 8 haftayı geride bıraktı.
Adalet Bakanı Yariv Levin, 5 Ocak’ta Yüksek Mahkemenin yetkilerini sınırlandıran, yargının, hakimlerin seçimi üzerindeki etkisini azaltan bir yasa planladıklarını duyurmuştu.
Netanyahu başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin, yargının bazı yetkilerini meclise devretmeye yönelik hamleleri, Yüksek Mahkeme başta olmak üzere hükümet ile İsrail yargı mekanizması arasında gerilime yol açmıştı.
Ülkedeki en yüksek yargı merci olarak görev yapan İsrail Yüksek Mahkemesi, anayasa taslağı olarak kabul edilen “temel yasalara” aykırı olduğu gerekçesiyle Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisine sahip.
Netanyahu hükümeti, açıkladığı yargı düzenlemesinde, Yüksek Mahkemenin, Meclisin çıkardığı kanunları bozma yetkisinin elinden alınacağını belirtmişti.
Düzenleme aynı zamanda, Yüksek Mahkeme başkanının şu an yürürlükte olduğu üzere kıdem esasına göre değil, hükümetin seçtiği kişilerin çoğunlukta olduğu yargı komitesi tarafından atanmasını öngörüyor. Bu da Yüksek Mahkeme başkanının atanmasında büyük oranda başbakanın söz sahibi olacağı anlamına geliyor.
İsrail Başsavcısı Gali Baharav-Miara, hükümetin yargı düzenlemesine karşı itirazlarını yazılı olarak iletmiş, kaygılarının “güçler ayrılığı, yargının bağımsızlığı ve bireysel hakların korunması”nın bozulması üzerinde toplandığını paylaşmıştı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *