Türkiye Madenciler Derneği Başkanı Emiroğlu, “Madencilik sektörü, geçmişte yaşanan doğal afetlerde olduğu gibi, son yüzyılın bu en büyük deprem felaketinde de hızlı organize olma yeteneğini sonuna kadar sergiledi.” dedi.
Türkiye Madenciler Derneği (TMD) Başkanı Ali Emiroğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ilk gününden bugüne kadar kamu ve özel sektörden 10 binden fazla madencinin arama kurtarma çalışmalarına katıldığını belirterek, “Hiçbir ekip madenciler kadar cesaretle yerin altına inemez. Madencilerimiz binlerce vatandaşın enkazdan çıkarılmasına yardımcı oldu.” dedi.
Emiroğlu, Ankara’da görev yapan bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda, maden arama-kurtarma ekiplerinin, gelişmiş risk algıları, tahkimat bilgileri ve karanlık ortamda çalışma yetenekleri sayesinde binlerce vatandaşın ve çok sayıda evcil hayvanın enkaz altından kurtulmasına yardımcı olduğunu söyledi.
Maden arama kurtarma ekiplerinin, bu tür afetlerde hiçbir talimat gelmesini beklemeden hazır hale geldiğini ifade eden Emiroğlu, “Yaşadığımız son deprem felaketinde de tüm ekiplerimiz 2 saat içerisinde bölgeye hareket etmek üzere tüm hazırlıklarını yaptı. İzmir’den 9 kişilik ekip ilk olarak İncirlik havalimanı’na indi. Mevsim şartlarının sertliği madenci ekiplerin yerlerine ulaşmasında zorluk yarattı. Bazı ekipler buna rağmen yine de bölgeye ulaştı.” diye konuştu.
Emiroğlu, Mevcut durumda bölgede az sayıda madencinin kaldığını belirterek, “Afetten hemen sonra dernek üyesi şirketler ‘Kriz Masası’ oluşturdu, AFAD ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı arasında koordinasyon hızla sağlandı. Madencilik sektörü, geçmişte yaşanan doğal afetlerde olduğu gibi, son yüzyılın bu en büyük deprem felaketinde de hızlı organize olma yeteneğini sonuna kadar sergiledi. Kamu ve özel sektör olmak üzere toplam 10 binden fazla madenci bölgedeydi. Bu ekiplerin çoğu çalışmasını tamamlayıp geri döndü. Madencilerimiz binlerce vatandaşın enkazdan çıkarılmasına yardımcı oldu.” değerlendirmesini yaptı.
“Ulusal bir maden kurtarma ekibi kurulmalı”
Emiroğlu, benzer felaketlerde farklı sektörlerden birçok ekibin uyumlu çalışmasının desteklenmesi gerektiğini söyledi. Daha fazla arama-kurtarma köpeği eğitmek, dinleme cihazlarının sayısını artırmak, termal kameraların sayısını artırmak gibi eylemlerin gerekliliğine işaret eden Emiroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyanın deprem üreten ikinci büyük coğrafyasındayız. Bu felaketler bize ulusal bir maden kurtarma ekibi kurmamız gerektiğini gösteriyor. Deprem yaşandığı durumlarda ilk verilerin doğru alınması ve nokta atışıyla insanları kurtarmaya yönelmek doğru olur. Bölgede de bu yapıldı. Biz dernek olarak daha önce bu yönde adımlar attık. Maden kurtarma yarışmaları düzenledik. Eğitim, iletişim, bilgi birikimi aktarımı yapıldı. Bu eğitimlerde bir çok afet durumu ya da kaza için modüller geliştirildi. Felaket ve kaza senaryoları üzerine çalışıldı. İhtiyaç durumlarına göre eğitimler vermeye devam ediyoruz. Madencilerimizi fiziksel ve psikolojik olarak hazırlıyoruz. Bu alanı daha da geliştirebileceğimiz insan gücümüz var.”
Gelecek yıl Türkiye’de uluslararası maden kurtarma yarışması düzenleneceğini anımsatan Emiroğlu, bu yarışmanın Kütahya Tunçbilek’te Türkiye Kömür İşletmesi’nin ev sahipliğinde yapılacağını ve yurt dışından Güney Afrika, Yunanistan, Brezilya gibi ülkelerin katılacağını bildirdi.
Emiroğlu, bu depremde öne çıkan “domuz damı” yöntemi hakkında da bilgi verdi. Domuz damı yönteminin tavanın çökmesini engelleyen tahkimat yöntemi olduğunu aktaran Emiroğlu, “Bunu herkes uygulayamıyor. Bu alanda eğitim almış ve domuz damcı denen kişiler tarafından ağaç direklerinin iki tarafı tıraşlanır ve sert ağaçlardan bu yapılar hazırlanır. Domuz damı, gürgen, meşe ve kayından yapılır. Çam ağacı kullanılmaz çünkü çam basınçta liflerine ayrılır. Domuz damı, tavanın çökmemesi için yükü tabana verir.” ifadelerini kullandı.
Enkazdan 6 gün sonra çıkarılan öğretmen çift maden işçilerine minnettar
Adıyaman’da yıkılan binanın enkazından 6 gün sonra çıkarılan öğretmen çift, hayatlarını kurtaran Türkiye Taşkömürü Kurumu çalışanlarına minnettarlık duyuyor.
Depremde, ikamet ettikleri 6 katlı binanın çökmesi ile enkaz altında kalan Adıyaman 23 Nisan İlkokulu Müdürü Sadık Tunç (60) ile eşi emekli öğretmen Sebahat Tunç (56), umutla kurtarılmayı bekledi. Depremlerden etkilenen bölgelerde gönüllü olarak görev yapan madencilerin, “domuzdamı” ve “direk vurma” adını verdikleri tahkimat yöntemleriyle bulundukları yerden çıkarılan Tunç çiftinin tedavileri Nevşehir Devlet Hastanesinde sürüyor.
Sadık Tunç, AA muhabirine, deprem anı ve sonrasında yaşadıklarının kelimelerle anlatılmasının mümkün olmadığını belirterek, tekrarının yaşanmaması için dua ettiğini söyledi. Gece sallantıyla uyandığını anlatan Tunç, okulda öğrencilerle yaptıkları deprem tatbikatında öğrendikleri sayesinde yatağın yanına çöktüğünü, oluşan yaşam üçgeni sayesinde hayatta kalabildiğini belirtti.
“Enkaz altındayken gökyüzünün maviliğini düşünüyordum”
Bulundukları alanın dar olması nedeniyle hareket etme konusunda günlerce zorluk yaşadığını dile getiren Tunç, şöyle devam etti:
“Depremin gürültüsüyle uyandım. Eşim benden önce uyanmış. Dolabın parçalanıp duvarların oynadığını görünce yatağın yan tarafına diz üstü çöktüm, eşimi de yanıma çektim. İkinci kattaydık, üstümüzde dört kat vardı, üzerimize çökmüş. Diz üstü çökünce dizlerim yaralandı. Bir müddet şaşkınlık geçirdikten sonra el yordamıyla etrafı kontrol ettiğimde taşlar ve beton blok vardı. Eşimin ayağı kalorifer peteğinin altındaydı. Çok dardı, eşim belki yarım gün uğraşınca ayağını kurtarabildi. 2 hafta önce okulda tatbikat yapmıştık. O anda aniden aklıma geldi. Bizim yaşayabileceğimiz tek yer orasıymış. Her taraf pestil gibi olmuş. Tatbikatla bir bilinç oluşuyor. Eşimle yan yana düşmemiz de şans, günleri saatleri bilmek çok önemliymiş. Enkaz altındayken gökyüzünün maviliğini düşünüyordum.”
“Altıncı gün bizi termal cihazlarla bulmuşlar”
Enkaz altındaki ilk günün sabahında namaz için kurduğu alarmın çalmasıyla telefonu bulduğunu, enkazın altında şebeke çekmediğini ancak gün ve saati kontrol ettiği telefonun ışığından da faydalandığını anlatan Tunç, “Üzerimizde çalışan iş makinelerini sesini duyunca çok seviniyorduk. Altıncı gün bizi termal cihazlarla bulmuşlar. Biraz kazıyınca bağırdılar. Biz iletişim haline geçince kazmaya başladılar. Enkazdan önce eşim çıkarıldı. Sağ olsun madenci arkadaşlar kurtardı. Madencilerin yaptıklarını hayatım boyunca unutamam.” diye konuştu.
Sebahat Tunç ise aynı binadaki kardeşinin hayatını kaybetmesi nedeniyle depremden sağ kurtulmanın buruk sevincini yaşadığını ifade etti. Eline geçirdiği taşla sürekli ütü masasının metal ayağına vurduğunu anlatan Sebahat Tunç, şunları kaydetti:
“6 gün boyunca çocuklarıma kavuşmayı umut ettim. Umudumu hiç kaybetmeden çocuklarımın İstanbul ve Antalya’dan gelme sürelerini hesapladım. Sadece onlara kavuşmayı umut ettim. Oradan çıkmak için bütün gücümü kullandım. Vurmaktan ellerim patladı. Maden işçileri Mustafa Uçar ve ekibine teşekkür ediyorum. Bizim için hiç uyumadan, aç, susuz orada mücadele vermişler. Onları son nefesime kadar unutmayacağım.”
Bakan Dönmez, arama kurtarmanın “yeraltı kahramanlarını” ziyaret etti
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Hatay’ın Antakya ilçesinde arama kurtarma çalışmalarına büyük bir özveriyle destek olan madencileri 16 Şubat’ta ziyaret etti. Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre Dönmez, depremlerin ardından arama kurtarma çalışmalarına destek için Türkiye’nin her bölgesinden gelen ve enkaz altından bir kişiyi daha sağ çıkartmak için saatlerce büyük fedakarlık içinde çalışan madencilerle Antakya’da bir araya geldi. Madencilere Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın selamını ileten Dönmez, “Herkesin duasındasınız. Milletimizin duasına muhatap olmak önemli.” ifadelerini kullandı.
“Rabbim karşılığını iki cihanda versin”
Dönmez, hiçbir madencinin deprem bölgesine zorunlu olarak gelmediğinin altını çizerek, bütün madencilerin sahada gönüllü görev aldığını belirtti. Deprem bölgelerinde çalışan madencilere “takdir beratı” verileceğini belirten Dönmez, “Sizler bunlar için çalışmadınız ama en azından sizin gayretinize karşı bir nişane olacak. Ne desek az. Rabbim karşılığını iki cihanda versin. Ne size ne de milletimize böyle afetler yaşatmasın.” dedi.
Dönmez, Antakya’da depremin 228’inci saatinde enkazdan anne ve 2 çocuğunu kurtaran madencilerden Gökhan Güney ile telefonda görüştü. Çalışmalarından dolayı Güney ve ekibine teşekkür eden Dönmez, depremzedelerin sağlık durumu ve kurtarma anına ilişkin de bilgi aldı.
Bakan Dönmez, kurtarma anını anlatan Güney’e, “Emeğiniz büyük, hakkınızı ödeyemeyiz.” ifadelerini kullandı. Madenci Güney ise “Kazma küreğimizle oradan sağ salim çıkarttık. Bu gurur bize ömür boyu yeter. Keşke herkesi alabilseydik. Bugün bu kurtardığımız canlar bize de moral, motivasyon ve güç kaynağı oldu. Aynı şekilde, disiplinle çalışmaya devam ediyoruz.” açıklamasında bulundu.
Görevden dönen madenciler havalimanında karşılanmıştı
Deprem bölgesinde çalışan 3 bin 800 madenciden askeri uçakla 14 Şubat’ta Zonguldak’a dönen 116’sı, havalimanında aile ve yakınlarının yanı sıra Çaycuma Kaymakamı Mehmet Göze, Çaycuma Belediye Başkanı Bülent Kantarcı ve siyasi parti temsilcilerince karşılandı. Madencilerin karşılanması sırasında havalimanında “Kahramanlar hoş geldiniz.” anonsu yapıldı.
Madencilerden Alper Sarıoğlu, gazetecilere, ilk gittikleri akşam hiç dinlenmeden kurtarma çalışmalarına başladıklarını söyledi. Bölgede 20 kişilik gruplar halinde çalıştıklarını anlatan Sarıoğlu, “Oranın halkı perişan, orada çok kötü durumlar vardı. Orada çocuk çıkarırken psikolojimiz çok… Orada her akşam mücadeleye devam ettik, vardiyalı şekilde, dinlenmek yoktu. 12 saat çalışıp 6-7 saat dinlenmenin ardından yeniden çalıştık. Yer altında öğrendiğimiz tahkimatları, bu sefer depremde kullandık. İnşallah böyle bir acı tekrar yaşamayız.” diye konuştu.
Mehmet Bayrak da enkaz altından birçok can çıkardıklarını belirterek, “Çok zor bir süreçti bizim için ama başarılı geçti. Kurtarabildiğimizi kurtardık, kurtaramadıklarımız için yapacak bir şeyimiz yoktu. Elimizden gelenin fazlasını yaptık. 40 saat hiç uyumadık, devamlı çalıştık. Bir umut için yola çıktık. Malatya sokaklarında, bilmediğimiz bir ilde kazma, kürek, tokmak her şeyimizi alıp kendi imkanlarımızla başardık.” dedi.
Tufan Ayhan ise havanın soğuk olduğunu anımsatarak, “En ufak bir taşın altına bakmaya çalıştık. Memleketimize geldiğimiz zaman gözümüz arkada kalmasın, başımızı yastığa rahat koyalım diye çok uğraştık, çaba gösterdik. Askerlerimiz olsun, AFAD ekibimiz olsun çok mücadele ettik.” ifadesini kullandı.
Maden işçisi Yusuf Aytürk de insanların elinden geleni yaptığını vurgulayarak, “Oraya gelen yardımlar öyle bir şey ki.. Tırlar dolusu yardım, sokakta yemek yapanlar, insanın gözleri doluyor orada. Bu ülke manevi ruhu, birlik beraberliğini kesinlikle kaybetmemiş. Bunu böyle felaketlerde görebiliyoruz. Yardım yapana, gidene herkese helal olsun.” dedi.
Atilla Soyluk da 24 saat telefonunlarının açık olduğunu, madencilerin hazır bir şekilde beklediğini aktararak, “Bugün yine gönderseler seve seve gideriz. Aynı madende çalışır gibi. Elimizle koymuş gibi aldık. Hiçbirine zarar vermedik.” şeklinde konuştu.
Madencilerin Adıyaman’da tahtalara yazdığı yazılar duygulandırdı
Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) bünyesinde, Adıyaman’da arama kurtarma çalışmalarına destek veren Zonguldak ve Bartınlı madenciler, birçok kişinin enkazdan kurtarılmasına katkı sağladı.
Kaldıkları okulun tahtalarına, “Sizlere her zaman kapımız açık. Zonguldak ile Bartın’a bekleriz”, “Kömür için değil! Ömür için geldik… Hakkınızı helal edin”, “TTK diye yazılır, devletin gölgesi diye okunur”, “Şunu unutmayın, her zaman arkanızda ve yanınızdayız.”, “Geçmiş olsun Türkiye’m” ve “Maden işçisine kucak açan Adıyaman halkına teşekkür ederiz” yazıları yazan madenciler, mesajlarıyla duygulandırdı.
TTK Amasra ekibinde yer alan Mehmet Yıldız, AA muhabirine, deprem haberi aldıktan hemen sonra ekipmanlarını alarak Adıyaman’a gittiklerini söyledi.
Valiliğin önüne ulaştıklarında insanların enkaz altındakilerin kurtarılması için yardım istediğini anlatan Yıldız, şöyle konuştu:
“Madenci arkadaşlarla birlikte ara sokaklara dağıldık. Her taraftan sesler geliyordu. Bize gösterilen enkazlarda canla başla çalıştık. Domuz damı yöntemiyle enkaz altında kalan vatandaşların yanına indik. Unutamadığın anlardan biri de 7 katlı binanın enkazından gelen sesti. Sese doğru bir çukur açtık. Adının ‘Hüseyin’ olduğunu söyleyen 19 yaşında bir kardeşimiz ‘beni kurtarın’ diye bağırıyordu. O arkadaşın üzerinde büyük bir yük vardı. Belden aşağı komple duvar altında kalmıştı. Hüseyin’e ‘seni buradan kurtaracağız. Hiç korkma. Panik yapmana gerek yok.’ dedik. ‘Yeter dayanamıyorum artık. Beni buradan alın’ diyordu. Hiltilerle üzerindekileri kırdık. O esnada üzerimizdekiler yırtıldı. Hüseyin ‘abi beni buradan kurtarın. Söz veriyorum size mont ve ceket alacağım. Sizi bulacağım.’ dedi. Arkadaşlarımızla birlikte ellerimizle kaza kaza Hüseyin’i bulunduğu yerden çıkarttık. Belinde bir kırıklık vardı. Işığı görür görmez ellerini kaldırarak ‘Allah’ım sana şükürler olsun’ diye dua etti. Ağzına su damlatmak istediğimizde ‘enkaz altında kana kana su içtim. Su vermenize gerek yok. Su ihtiyacımı giderdim.’ dedi. Çok mutlu olduk. Daha sonra ambulansa bindirdik.”
“Adıyaman halkı bizi bağrına bastı”
Binanın arka tarafında çocuk sesi duyduklarını ve o kısma yöneldiklerini belirten Yıldız, çocuğun “abi” diye kendilerine seslendiğini, ona ulaşmak için çukur açtıklarını aktardı.
Kapağı kaldırdıklarında karşılaştıkları çocuğun bakışını unutamadığını dile getiren Yıldız, şöyle devam etti:
“9 yaşında bir kız çocuğuydu. O bakış gözlerimin önünden gitmiyor. ‘Burada kalmayacağım abi’ diyor, ağlıyordu. ‘Seni kurtarmaya geldik’ dedim. Sağ ayağının üzerinde bulunan briketi aldık ve yukarı çıkardık. Boynumuza öyle sarıldı ki sağlık görevlileri alamıyordu. O çocuğu kurtardığımız için çok sevindik, gururlandık. Bu sürede çok şey yaşadık. 81 yaşında bir teyzeyi de kurtardık. Bir kadını da namaz kılarken secde de kalmış halde bulduk ama yaşamıyordu. Biri de arka tarafta duvarların altında kalmıştı. Onu da kurtardık. Çok üzüntülüyüz. Tüm Adıyaman halkı biz madencileri ilk günden bağrına bastı. Adıyamanlılara canı gönülden teşekkür ederim. Allah razı olsun. Sokakta bizi gördüklerinde ‘dört çocuğumu kurtardınız’, ‘iki ablamı kurtardınız’, ‘babamı kurtardınız’, ‘annemi kurtardınız’ diyenler oldu. Bunlarla teselli olduk.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *