Pakistan’da ne oldu?! Yenilenen ne?!

Pakistan’da ne oldu?! Yenilenen ne?!

Şarku’l Avsat yazarı İmran Han’ın gidişi ve Şahbaz Şerif’in gelişi ile sonuçlanan süreçte ABD etkisine değindi, diğer yandan, yenilenen ne sorusunu ise “Aslında işin sırrı Pakistan ordusunun Komutanı General Kamar Cavid Bajva’nın cebinde. Çünkü ordu, ülkenin 1947’de Hindistan’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanmasından bu yana adeta çözümün ve içindeki sözleşmenin ehlidir. Bunun dışındakiler genel çerçevede sadece ayrıntıdır!” şeklinde yanıtladı.

Süleyman Cevdet, “Siyaset alanından ani bir şekilde ayrılan kriketçi!” başlıklı yazısında Pakistan’da yaşanan süreci yorumladı.

Cevdet’in yazısı şöyle:

Eski kriket oyuncusu İmran Han sadece birkaç saat önceye kadar Pakistan’ı yönetiyordu. Tıpkı Liberya’nın eski futbolcusu George Weah’ın da ülkesini yıllarıdır yönetildiği gibi. Han profesyonel bir kriket oyuncusu olmasına, bu alanda uluslararası bir ünü bulunmasına ve bu oyunun arenasında ülkesi için bir yer edinmesine rağmen aniden kendini bir şekilde siyasi arenanın dışında buldu. Ülkesini, başkanlığını yaptığı Pakistan Adalet Hareketi ‘(Pakistan Tahrik-i İnsaf – PTI)’ partisinin elde ettiği nispi bir meclis çoğunluğu ile yönetiyordu. Ancak muhalefet de bir anda kendisine karşı birleşti. Başbakanlığı güvenoyunu geri çekerek hükümetin başına geçen Şahbaz Şerif’e verdi.

Pakistan’da parlamenter bir sistem olduğundan tüm yetkiler cumhurbaşkanının değil başbakanın elinde. Dolayısıyla orada olup bitenleri takip edenler İmran Han’ın adını biliyor. Fakat ülkenin Alevi adlı bir cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyorlar. İsrail Başbakanı ile Cumhurbaşkanı’nı karşılaştırdığınızda tam olarak bunu göreceksiniz. Parlamenter sistemi benimseyen her başkentte durum aynıdır.

İki taraf arasındaki hararetli siyasi savaş atmosferinde ve Han ile Şahbaz arasındaki tüm bu çekişmeler sırasında Alevi’nin adı neredeyse hiç görülmedi. Aksi takdirde Han öne kaçmaya çalıştığında, Cumhurbaşkanı’ndan parlamentoyu feshetmesini istediğinde ve Cumhurbaşkanı yanıt vererek zaten feshetme kararı verdiğinde muhalefet, meclisi eski haline getiren Yüksek Mahkeme’ye gitti. İmran Han, mümkün olan her şekilde kaçmaya çalıştığı kaderle karşı karşıya olduğunu fark etti!

Pakistan’da olup bitenler burada bizi de ilgilendiriyor olmalı. Bu, birkaç nedenden dolayı kamuoyunun meşguliyetlerinin bir parçası haline gelmeli. Örneğin bu ülke geniş anlamıyla Büyük Ortadoğu’nun bir parçasıdır. Ortadoğu, tanımlarından biri halen uzak batıda Fas’ı, uzak doğuda Pakistan’ı içine alan bakış açısını kapsıyor.

Sebepler arasında ayrıca Pakistan’ın haritadaki konumuna bakarsanız, onu Arap Körfezi’nin doğu kıyısında kuzeyden güneye uzanan ve İran ile doğrudan bir sınıra sahip bulacaksınız! Daha önemli olabilecek üçüncü bir neden daha var: Pakistan neden nükleer bir devlettir? Bu, başbakanlık makamıyla ilgili tartışmayı çevresindeki diğerlerini ilgilendiren bir olay haline getirmek için başlı başına yeterli bir nedendir. Sadece dünya ülkelerinin sahip olduğu bu silahı elinde bulunduran ülkelerin sayısı, iki elin parmaklarını geçmez. Çağdaş dünyamızda devlette nükleer silahların varlığı, İmran ve muhalifleri arasında meydana gelen türden, devlet içindeki ani siyasi hareketi devletin tüm bölgesini ilgilendiren ve onunla birlikte neredeyse dünyaya ait bir çalışma haline getirecektir.

Pakistan’daki hükümetin liderliği konusundaki bir anlaşmazlığa atıfta bulunmak abartı olmaz. Çünkü Han’ın kendisi yeni hükümeti ve başkanını tanımadığını söyledi. Üstelik bununla da kalmayarak, parlamentodaki PTI milletvekillerine talimat verdi ve istifa ettiler. Toplamda 342 milletvekilinin bulunduğu parlamentoda hareketi temsil eden 155 milletvekilinin istifa etmesi yasama otoritesinin çalışmalarındaki hareketi temsil eder. Parlamenter sistemle yönetilen bir ülkede parlamenter çalışma performansını etkileyebilecek dengesizliğin boyutunu hayal edebiliyoruz!

Belki de Han’ın kendisini uyarıda bulunmadan görevinden alan siyasi muhaliflerle mücadelesiyle ilgili etkileyici olan, onlardan aktif bir dış komplonun cephesi olarak bahsetmesi oldu. Herhangi bir politikacının ağzından böyle bir konuşmada genellikle yapıldığı gibi genel bir komplodan bahsetmeyen Han, komplonun arkasındaki tarafın adını verdi. Bunu gizlemek ya da uzaktan atıfta bulunmak istemedi. Açıkça ABD’nin adını verdi. Bu konudaki değerlendirmesi, geçtiğimiz 24 Mart’ta Ukrayna’ya karşı savaşın başladığı gün Moskova’ya yaptığı ziyaretin, Washington’ın kendisine karşı kışkırtmasının ana nedeni olduğu yönündeydi. İster bugünlerde Afganistan’da isterse uzun süre Irak’ta olsun, Amerikan politikasını eleştirmesi de dahil olmak üzere başka nedenler olduğunu ifade etti!

Soru şu: Han’a karşı ani muhalefet darbesinin arkasında Joe Biden yönetimi olabilir mi?! Prensip olarak bu çok olası. Eğer suçlaması doğruysa bu ABD’nin bir hükümdarı yerinden etmek için müdahale ettiği son sefer olmayacak. Tıpkı ilk olmadığı gibi. Tarih byle vakalar ve örneklerle doludur. Yalnızca Güney Amerika’da yeterince ve daha fazlası olay vardır! Ancak Han’ın sunduğu neden inandırıcı değil. Aksi takdirde ABD’nin başkenti dünyadaki devlet ve hükümet başkanlarıyla ne yapacak? Avrupa ve müttefikleri ile Rusya’ya karşı yaptırımları konusunda hevesli olmayan ve Moskova’nın etrafındaki ilmiği sıkma konusunda buna uymayan, Ukrayna’daki Rus savaşının başlangıcından bu yana yolundan gitmeyen, savaşın başladığı günden beri istediği ve arzu ettiği yoldan yürümeyenler ne olacak?! Pakistan’da İmran Han’ı devirdiği gibi, daha sonraki bir aşamada hepsini devirmek için mi çalışacak? Muhalefet edenlere yaptığı gibi hepsini mi cezalandıracak?! Pratik olarak zor, politik olarak çok daha da zor görünüyor. Çünkü ABD’nin bu dönemdeki konuşması, rakipleri listesine başka düşmanlar ekleme politikalarından ziyade çevreleme politikalarını ve daha fazla müttefiki seferber etme politikalarını ortaya koyduğu ölçüde, Han’ın bahsettiği türden politikalara katılımını yansıtmıyor. Ukrayna’yı Ruslara karşı bir vekalet savaşına itiyor.

Şahbaz Şerif’e gelince; yeni işine başlar başlamaz,. Bu konuda İmran’ı engellemeye başladı. Washington’ın muhalefetin eski Başbakan’dan güvenoyunu geri çekme kararını desteklediğine dair bir kanıt sunarsa, görevinden hemen istifa edeceğini söyledi. Elbette ki ne söylediğini biliyor. Çünkü bunlar, somut delil getirmenin güç olduğu ve İmran’ın yerine oturanın, ondan güvenoyu geri çekilmeden anlayabileceği, elle tutulabilecek hiçbir şey bulunamayacak şeylerdir. Delil sağlamak mümkün olsaydı, bu delil muhalefetin harekete geçtiği ilk andan itibaren ortaya çıkar ve sızardı! Ancak bu, parlak kriketçinin siyasi örtüsünün birdenbire kaldırılıp göz açıp kapayıncaya kadar yüksek konumunu kaybetmesinin nedenini sürekli araştırmamızı engellemiyor. Ayrıca kendisnin kriket sahasındaki atletik hünerinin, ona ihanet etmesine neden olan ve kalbinde dört yıla yakın bir süre bulunduğu bir siyaset sahnesinin içinde kalmasına yardım eden sırrı araştırmamamız gerektiği anlamına gelmez.

Şahbaz, rupi değerinde eşi görülmemiş bir düşüşten, devletin genel bütçesindeki bir açıktan, ticaret dengesindeki bir açıktan ve genel olarak ‘gemiyi batmaktan kurtarmaktan’ bahsediyor. Bütün bunlar, İmran’ın gidişinden bir saat öncesine kadar ne medyada konuşuldu ne de basına yansıdı.

Ne oldu?! Yenilenen ne?! Aslında işin sırrı Pakistan ordusunun Komutanı General Kamar Cavid Bajva’nın cebinde. Çünkü ordu, ülkenin 1947’de Hindistan’dan ayrılıp bağımsızlığını kazanmasından bu yana adeta çözümün ve içindeki sözleşmenin ehlidir. Hükümetlere siyasi örtü açan da ortaya koyan da odur. Bunun dışındakiler genel çerçevede sadece ayrıntıdır!

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *