Rusya’nın Ukrayna hamlesi ve Putin’in konuşması, diğer eski Sovyet cumhuriyetleri için de bir mesaj içermekte. Ayrıca şu da bir gerçektir ki Rusya yanlısı bir iktidar dahi artık Ukrayna’nın bütünlüğünü sağlayamaz. AB ise son olayların kaybedeni…
Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu / AA
21 Şubat akşamında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Rusya halkına” yaptığı seslenişte ayrılıkçı Donetsk ve Lugansk cumhuriyetlerini tanıdığını açıkladı. Her ne kadar Putin’in konuşması halka sesleniş olarak adlandırılsa da konuşmanın tüm dünya tarafından takip edildi. Kararın pazartesi akşamı, Olimpiyatların kapanışından sonraki gün duyurulması, yaklaşık iki hafta önce Çin Devlet Bakanı Şi Cinping’in Putin’den radikal adımlar atmak için Olimpiyatların bitmesinin beklemesini istediğine dair söylentileri de haklı çıkartmış oldu. Yine Rusya’nın Lugansk ile Donetsk’i tanıdığına dair kararın açıklamasından önce Putin’in uzun bir konuşma yapması, akabinde hemen Lugansk ve Donetsk yetkilileriyle iş birliği anlaşması imzalaması, hatta bu anlaşmaya dayanarak Rus askerlerinin adı geçen bölgelere gönderileceğini belirtilmesi, 21 Şubat akşamı açıklanan kararın aslında çoktan verildiğine ve bunun için de hazırlıkların yapıldığında işaret ediyor.
Rusya’nın elindeki koz: Ayrılıkçı bölgeler
Ayrılıkçı bölgeler konusu genel olarak Kremlin’in “Yakın Çevre” siyasetindeki önemli kozlarından biri. 1991’den itibaren de Moskova; Gürcistan, Ukrayna ve Moldova örneğinde görüldüğü gibi eski Sovyet cumhuriyetleriyle münasebetlerinde bu faktörü aktif olarak kullanıyor. Ancak bu konudaki baskılar sonuç vermediğinde ve artık “diplomatik” yollarla sonuçların elde edilemeyeceği anlaşıldığında, konuyla ilgili verilecek en radikal karar olarak “tanıma” kararı alınıyor.
Donetsk ve Lugansk örneğinde de aynı senaryo uygulandı. Kremlin, Ukrayna yönetiminin adı geçen bölgelere özel statünün verilmesini öngören Minsk Anlaşması’nı hayata geçirmeyeceğini ve Batı ile askeri iş birliğini geliştirdiğini görünce karşı tarafa adım atma şansını tanımadan kendi senaryosunu hayata geçirdi. Aylardır Rusya’nın Ukrayna’ya saldıracağını ileri süren Batı ülkeleri, 21 Şubat akşamı telefon trafiğini başlatsalar da bir sonuç elde edemedi. Neticede Rusya’nın batısında, şimdilik yalnızca Rusya’nın tanıdığı iki cumhuriyet ortaya çıktı. Abhazya ile Güney Osetya’nın yanı sıra Belarus, Suriye gibi ülkelerin de yakında bu bölgeleri tanıması, şaşırtıcı olmayacak.
Putin’in SSCB ve NATO “takıntısı”
Vladimir Putin’in tanıma kararını açıklamadan önce yaptığı konuşmayı, alınan bu kararı haklı çıkartmak için ileri sürülen gerekçe olarak nitelendirmek mümkün. Rus lider içerik bakımından aslında yeni bir şey söylemedi. Zira iktidara geldiğinden itibaren SSCB’nin parçalanmasının büyük bir felaket olduğunu, NATO’nun da Sovyetler Birliği ile birlikte tarihe karışması gerektiğini defalarca dile getirmişti. Nitekim özellikle Putin’in başkanlığının ikinci döneminden itibaren (iç siyaseti ve ekonomiyi toparladıktan sonra) Kremlin, dış siyasetinde önceliği yeniden eski Sovyet coğrafyasına vermeye başladı.
Mevcut rejimlere verilen destek, ekonomik yatırımlar, Rus nüfus, ayrılıkçı bölgeler, enerji, askeri alandaki iş birliği, Batı’nın yanlış siyaseti gibi faktörler sayesinde Kremlin, Orta Asya ve Kafkasya’daki varlığını pekiştirdi. 2008’de Kafkasya’da Ermenistan’ın yanı sıra Abhazya ve Güney Osetya gibi “kalelere” sahip oldu ve buraya askeri üsler açtı. 2020’de ise Karabağ’a barış gücü birlikleri göndererek buradaki gücünü daha da pekiştirdi. Orta Asya’daki cumhuriyetler ise Moskova ile zaten Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ), Avrasya Ekonomi Birliği çerçevesinde iş birliği geliştiriyor. Diğer bir deyişle Moskova, cumhuriyetlerin 30. yılında Baltıklar dışında eski Sovyet coğrafyasında yeniden güçlü bir konuma geldi. Bu zincirde kendisi açısından eksik olan Ukrayna halkasını da Donetsk ve Lugansk ile kapatmış oluyor.
Batı’nın hatası
Söz konusu bölgelerin Rusya tarafından tanınması, Ukrayna krizini bambaşka bir evreye soktu. Minsk Antlaşması tarihe karıştığı gibi Rusya ile Ukrayna, hatta Rusya-Batı arasındaki muhtemel diplomatik görüşmelerin de önüne geçilmiş oldu. Batı’nın en büyük hatası, geçen 30 yılda eski Sovyet cumhuriyetlerine yönelik bir siyaset/yaklaşım üretememesidir. Nitekim Batı, eski Sovyet cumhuriyetlerini Rusya’ya bırakmak istemediği gibi onlarla entegrasyon süreçlerine de hız vermedi. Yine her seferinde Rusya ile çatışmaya girmeyeceğini dile getiren Batılı yetkililer, Rusya’ya uygulanan yaptırımların da cumhuriyetlere yapılan yardımların da işe yaramadığını bir türlü anlayamadılar. Zaten yaptırım uyguladığın Rusya’yı yaptırımla tehdit etmek, Rusya’yı kendi siyaseti çerçevesinde hiçbir adım atmaktan alıkoyamaz.
AB ülkeleri hem savaşın olmaması hem de tanınmanın gerçekleşmemesi için çaba sarf etti. Zira her iki ihtimal de kendi sınırlarında bir tehdit, bir istikrarsızlık anlamına geliyor. Aynı zamanda son gelişmeler ve Putin’in konuşması, son yıllarda zayıflayan ve bünyesinde çatlaklar oluşan Avrupa sınırında “Sovyetler”in yeniden doğuşu olarak da yorumlanıyor. Böylece AB’nin ABD’ye askeri ve enerji alanlarında ihtiyacı ve bağlılığı da artacak. Bu kapsamda AB, son olayların kaybedeni. AB sınırı daha da istikrarsızlaştığı gibi Rusya, AB’ye daha da yakınlaşmış oldu. ABD’nin AB’ye karşı en önemli silahı da işte budur: Rusya tehdidi. Gerek Alman gerekse de Fransız yetkililerin çabaları da bir netice vermedi. Prestijlerine zarar veren diplomatik bir başarısızlık söz konusu. Merkel’in iktidardan ayrılmasından sonra da Vladimir Putin ile Batı’da satranç oynayabilecek bir lider kalmadı. Nitekim Joe Biden, Ukrayna ile Afganistan’ı karıştırırken, İngiltere Dışişleri Bakanı da Rusya ziyareti sırasında temel coğrafya bilgisine dahi sahip olmadığını göstermiş oldu.
Bölgeyi bekleyen değişiklikler
Tıpkı Abhazya ve Güney Osetya örneğinde olduğu gibi Donetsk ile Lugansk’ın tanınmasından sonra bu bölgelerle askeri yardımlaşmayı öngören anlaşmalar imzalanarak buralara da Rus askerleri gönderilecek. Dolayısıyla Ukrayna’nın buraya askeri müdahalesi de engellenmiş oldu. Zira Ukrayna’nın askeri müdahalesi, savaşın Ukrayna topraklarında yayılması ve yeni toprak kaybı tehdidi de taşıyor. ABD’nin Doğu Avrupa’ya asker, AB’nin Ukrayna’ya silah göndermesinden “cesaret alan” ve hem NATO üyeliği konusunda hem de askeri destek konusunda fazla iyimser yaklaşan Ukrayna, bir kez daha yanılmış oldu.
Lugansk ile Donetsk, Rusya ve birkaç ülke dışında kimse tarafından tanınmayacaktır. Rusya’nın bu yönde bir beklentisi de yok. Burası, Batı ile Rusya arasında bir set rolü oynayacak, Moskova böylece NATO’nun Batı sınırına yaklaşmasını da engellemiş olacak. Bu set, Rusya’ya ekonomik olarak pahalıya mal olmakla birlikte Rusya zaten yıllardır bu bölgeleri besliyor. Kaldı ki burası, kömür yatakları bakımından zengin bölgelerdir.
Lugansk ile Donetsk’in bağımsızlığı yalnızca Rusya ve birkaç ülke dışında tanınacak olsa da Ukrayna’nın toprak kaybı fiiliyatta resmileşmiş oldu. Halbuki Minsk Anlaşması’na (adı geçen bölgelere Ukrayna Devleti içinde özel statünün verilmesi) uyulması ileride Ukrayna’nın bu bölgelerde kontrolünü yeniden sağlamasına imkan tanıyabilirdi. Şimdi ise Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelensky’nin 2024’teki seçimlerde şansı iyice azaldığı gibi Ukrayna her an yeni meydanlara ya da devrimlere sahne olabilir. Ancak şu da bir gerçektir ki Rusya yanlısı bir iktidar dahi artık Ukrayna’nın bütünlüğünü sağlayamaz.
AB, ABD ile birlikte Rusya’ya uyguladığı yaptırımları arttıracaktır. Bu yaptırımların şüphesiz Rusya’ya zararı büyüktür. Ancak aynı zararı AB ülkeleri de görüyor. Asıl sorun, enerji alanında Rusya’ya yaptırım uygulanıp uygulanmayacağı, Kuzey-Akım-2 projesinin iptal edilip edilmeyeceği konusu. Ancak son görüşmeler, Rusya’ya şimdilik alternatifin bulunmadığını ortaya koydu. Bu alandaki yaptırımlar AB ülkelerinde enerji kaynaklarının fiyatlarının artışına ve ekonomik krize de sebep olabilecek. Kaldı ki AB, Rusya’ya alternatif bulacağı dönemde Moskova da enerji kaynak ihracatını Çin ve Uzak Doğu’ya yoğunlaştırmış olacak.
Rusya’nın Ukrayna hamlesi ve Putin’in konuşması, şüphesiz diğer eski Sovyet cumhuriyetleri için de bir mesaj içeriyor. Dikkat çeken hususlardan biri de Vladimir Putin’in cumhuriyet liderlerini Moskova’da kabul etmiş ve kabul edecek olması. Nitekim Kazakistan Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev, Rusya’nın kendisine toprak bütünlüğü konusunda garanti verdiğini dile getirdi. Son günkü gelişmeler çerçevesinde Tokayev’in bu açıklaması daha iyi anlaşılıyor. Öyle görünüyor ki gelecek süreçte Rusya’nın Orta Asya ve Kafkasya cumhuriyetleriyle iş birliği daha da gelişecek, Belarus ile Birlik Devlet projesi hız kazanacak, Avrasya Ekonomik Birliği’nin üye sayısı artacak.
[Prof. Dr. İlyas Kemaloğlu Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesidir]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *