“Karabağ klanı” ve diğer aşırılıkçı grupların ittifakı, ekonomik ve sosyal sıkıntılarla boğuşan Ermenistan halkı tarafından çok rağbet görmese de Güney Kafkasya’da tam bir barış atmosferinin yakın zamanda kurulamayacağını belirtmek gerekiyor.
Oğul Tuna/AA
2021 yılı Güney Kafkasya’da statükonun değiştiği fakat yeni vaziyete yönelik direnişin sürdüğü bir yıl oldu. 44 günlük İkinci Karabağ Savaşı’nın (2020) galibi Azerbaycan, istikrarın sürdüğü yıl boyunca ilk savaşın yaralarını sarma ve 30 yıllık işgal döneminde tarumar edilen bölgeleri kalkındırma projeleriyle meşgulken mağlup Ermenistan iç karışıklıklarla uğraştı.
Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, ağır bir yenilgiye rağmen iktidarını kaybetmeyen bir lider olarak tarihe geçerken, sayısız krizle uğraşmak zorunda kaldı: Bir yıl içerisinde askeri muhtıra ve bunun akabinde gerçekleşen protestolar, suikast iddiaları, erken seçim, seçim sonuçlarına karşı “milli direniş” ilan eden muhalefet, ateşkes ihlalleri, Türkiye ile normalleşme ve Azerbaycan ile barış müzakereleri.
2021 yılı Ankara, Bakü ve Erivan arasındaki diplomasi trafiğiyle son bulsa da 2022 yılında bölgede barışın hakim olup olmayacağını Ermenistan halkının iradesi gösterecek.
Paşinyan’ın içteki mücadelesi
Nikol Paşinyan, büyük umutlarla iktidara geldiği “Kadife Devrim” (2018) sonrası ülkede meşruiyetini sağlamak için hızla milliyetçi popülizme yöneldi. Çünkü Paşinyan’ın iktidara gelişi, 20 yıllık “Karabağ klanı”nın (Karabağ Ermenilerinden Robert Koçaryan ve Serj Sarkisyan’ın 1998-2018 arası iktidar süresi) düşüşünü ifade ediyordu. Paşinyan, yolsuzlukla mücadele ve barış müzakerelerine dair sözlerini kısa sürede bırakıp, Dağlık Karabağ (DK) rejimiyle “birleşme” (miatsum) sloganını kullanacak kadar sivri politikalara yöneldi. Fakat bunun neticesi; 9-10 Kasım 2020 tarihinde bölgede köklü bir değişikliğe yol açan ve Azerbaycan’ın galibiyetini onaylayan ateşkes anlaşması oldu.
2021 yılı, Dağlık Karabağ’da konuşlanan Rus barış koruma gücünün gölgesinde başladı. Ateşkes anlaşmasından beri süregelen protesto ve Paşinyan karşıtı söylemler, 25 Şubat günü ülke tarihinin en büyük buhranlarından birini doğurdu. Rus yetkililerin ve Ermeni ordusunun savaşta “İskander” füzelerinin kullanıldığını reddettiği açıklamalara karşı açıklama yapan Paşinyan, Genelkurmay Başkanı Tiran Haçatryan ile karşı karşıya geldi. Haçatryan’ın görevden alınmasını müteakip 40 yüksek rütbeli subay Paşinyan’a karşı muhtıra yayımladı.
Koçaryan ve Sarkisyan ikilisinin başını çektiği muhalefet, binlerce muhalifi Erivan sokaklarına döktü. Paşinyan’ın karşı mitinglerle cevap verdiği ve 28 Mart’a kadar yüksek gerilimle devam eden bu süreç sonunda erken seçim kararı alındı. Paşinyan, tarihte ender görülen bir şekilde seçimlerden galip ayrıldı: Kovid-19 pandemisi ve savaşla iyice kötüleşen ekonomik durumla boğuşan Ermenistan halkı, Paşinyan’ı yüzde 54’lük oranla tekrar iktidara getirdi. Seçimlere katılım yüzde 49,4’te kalırken açık gerçek, Paşinyan’ın büyük bir destekle değil ama savaşçı ve rövanşist politikalardan başka bir şey önermeyen “Ermenistan İttifakı”na (Hayastan) karşı seçildiğiydi.
Ermenistan’da barış karşıtı cephe
Ermenistan İttifakı’nın lideri ve eski Cumhurbaşkanı Koçaryan, seçimleri tanımak zorunda kalsa da yılın ikinci yarısında Paşinyan iktidarıyla Mecliste olduğu kadar sokakta da mücadele edeceklerini ilan etti.
Aşırı sağcı ve ırkçı grupların “Türk ajanı” ve “hain” ilan ettiği Paşinyan’a karşı cephede en başta “Karabağ klanı” yer alıyor. Özellikle Koçaryan ve Sarkisyan’ın başını çektiği bu yapı medya, sosyal medya ve siyasi kanallarla milliyetçi seçmene sesleniyor. 20 yıllık iktidar boyunca Ermenistan’da oligarşik ve mafyatik ağlar kuran, ordu içine sirayet eden “Karabağ klanı”nın en yakın müttefiki ise Ermeni Devrimci Federasyonu Partisi (Ermenistan Daşnakları). Bu blok içinde yer almasa da 1990’lı yıllarda Türkiye ve Azerbaycan’a görece ılımlı yaklaşmış Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan da Paşinyan’ı ihanetle itham ediyor. Yine de Başbakan ve hükümete yönelik bu ağır ifadelere rağmen Paşinyan’ın kamuoyu nezdindeki popülerliği ve güvenilirliği diğer siyasi figürlere göre yüksek.
Ağustos 2021 itibariyle “Türkiye ile normalleşme” dedikodularının kulislerde çokça zikredilmesiyle bu blok, Paşinyan hükümetini “Ermenistan’ı Türkleştirmek” ile suçlamaya başladı. Parlamento’da kavgaların gölgesinde ilerleyen yasama süreci, 22 Ekim’de Koçaryan ve Daşnakların “milli direniş” ilan etmesiyle daha da alevlendi. Kasım ayının ilk haftasında Daşnaklar, Erivan’da ve Ermeni diasporasının önemli merkezlerinde çok sayıda miting düzenledi. Farklı milliyetçi ve ırkçı gruplar Başbakan’ı istifaya davet etti. Bütün bu tepkinin temelinde, Azerbaycan’ın ısrarlı barış çağrılarının Ekim ayı itibariyle Paşinyan iktidarı tarafından olumlu karşılanması yatıyordu. Ülkedeki vesayeti devam eden bu gruplar Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye arasındaki normalleşme ve barış sürecine karşı söylem ve faaliyetlerini devam ettiriyor.
Türkiye ve Azerbaycan ile yeni bir ilişkiye doğru
Ateşkes anlaşmasının ardından Azerbaycan ve Ermenistan liderleri ilk kez 11 Ocak’ta Moskova’da bir araya geldiler. Toplantı sonrasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile ortak bildiri okuyan liderler, kuzey-güney hattında İran’dan Rusya’ya ve doğu-batı hattında Azerbaycan’dan Türkiye’ye uzanacak altyapı, ulaşım ve ticaret ağlarının inşasına başlama kararını açıkladılar. Buna göre en önemli nokta Zengezur (Syunik) koridorunun akıbetiydi. 2021 yılı boyunca, Nahçıvan ile Azerbaycan ana sahasını, Türkiye ile Orta Asya’yı birbirine bağlayan Zengezur’un durumu başta olmak üzere pek çok alanda istenen ilerleme sağlanamadı.
Ermenistan ile barışa yönelik bir diğer önemli çağrı da Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in 15 Haziran’da ilan ettikleri Şuşa Beyannamesi ile geldi. Erdoğan’ın bölge ülkelerini ortak bir platformda toplayan “Altılı Birlik” önerisi hayata geçmese de proje Kremlin tarafından tekrar aralık ayında gündeme getirildi.
Azerbaycan tarafının çağrıları temmuz ayında, özellikle Aliyev’in mesajlarında tekrar yer buldu. Seçimi kazanan ve meşruiyetini koruyan Paşinyan, bu çağrılara olumlu cevap vererek aslında hem ülkenin dış dünyaya açılıp refahının artmasını hedeflerken hem de içerde “Karabağ klanı” gibi vesayet gruplarının gücünü kırmayı hedeflemekte. Ermenistan’ın Rusya’ya askeri ve siyasi bağımlılığı düşünüldüğünde bunu başarmak zorlu ama imkansız değil. Özellikle de AB, ABD ve Gürcistan’ın farklı vesilelerle Bakü-Erivan arasındaki müzakerelerde arabuluculuk ettiğini düşünürsek. Nitekim Azerbaycan’ın elindeki Ermeni askerlere karşılık, haziran ayından ABD ve Gürcistan’ın Karabağ’daki mayınlı arazilerin haritalarını elde etmesi bu gibi farklı girişimlerin bir örneği. Müzakerelerin zirve noktası ise 14 Aralık’ta Aliyev ve Paşinyan’ın üçüncü bir kişi olmadan baş başa görüştüğü Brüksel oldu. Azerbaycan ile görüşmelerin ilerlemesine paralel olarak Türkiye ile normalleşme müzakerelerinin de resmen başlayacağı ilan edildi. 20 Aralık’ta Meclis Başkan Yardımcısı Ruben Rubinyan, Türkiye ile baş müzakereci ilan edilirken, 31 Aralık’ta Türkiye’den ithal edilen ürünlere yönelik ambargo kaldırıldı.
Ekonomik ve sosyal bunalım
Ermenistan, Güney Kafkasya’daki en yüksek işsizlik oranına ve en düşük milli gelire sahip ülke. Özellikle pandemi döneminde daralan ekonomi, 2021’in ikinci yarısında toparlanma emareleri göstermeye başladı. İşsizlik oranının üçüncü çeyrekte yüzde 15,3’e düştüğü belirtilse de genç nüfusun sorunları devam ediyor. Suriye İç Savaşı ve Lübnan’da 2019’dan bu yana devam eden krizin etkisiyle Orta Doğu Ermenileri ülkeye göç etse de dışa göç sürmekte.
Ülke, İkinci Karabağ Savaşı’nda 4 binden fazla askerini kaybetti. Fakat savaşçı ve rövanşist söylemden vazgeçmeyen vesayet grupları Ermenistan’ın refah ve istikrarına karşı politikaları öne sürmeye devam ediyor. Bu noktada Dağlık Karabağ’daki rejime de dikkat çekmek gerekiyor. Paşinyan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile ilişkilerin normalleşme ve iyileşmesine yönelik açıklamalarını eleştiren Dağlık Karabağ liderliği, bu “ihanet” sürecini kabul etmeyeceğini ilan etti.
“Karabağ klanı” ve diğer aşırılıkçı grupların ittifakı, ekonomik ve sosyal sıkıntılarla boğuşan Ermenistan halkı tarafından çok rağbet görmese de Güney Kafkasya’da tam bir barış atmosferinin yakın zamanda kurulamayacağını belirtmek gerekiyor. Kendi iç iktidarlarını korumaya çalışan bu direniş hatlarının Paşinyan’ı ve barış müzakerelerini suikasttan askeri muhtıraya pek çok araçla baltalama çabaları, 2021 yılına damgasını vurdu. Ermenistan Başbakanı ve hükümetinin iradesi, 2022 yılında daha sert girişimlerle yok edilmediği takdirde bölgede sınırlı bir barış ikliminin kurulması mümkün.
[Oğul Tuna California Üniversitesi Irvine (UCI) Tarih bölümünde doktora çalışmalarına devam etmektedir]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *