Falalanca ne der endişesi ve korkusu, geçim korkusu, hastalık korkusu, kaybetme korkusu, kazananama korkusu, karanlık ve mezarlık korkusu, başarılı olamama korkusu, kıtlık ve kuraklık korkusu ve ölüm korkusu.
Korku Üzerine
Hızır Yıldırım / İslam ve Hayat
İnsanı korkut her türlü haksızlığı yap. İnsan zaten modern köle olunca istediğini yaptırırım mantığı. Av olan razı, avcı zaten razı. Fıtratı bozulmuş, Allah’a inançsız bir hayat ve korku impatorluğu yaygınlaştır, dönüşmeye devam et. Ademoğlunun ihtiyacı ne diye sormak lazım. Adem as’dan günümüze kadar gelen insanlığın ihtiyacı hiç değişmemiştir. Kuru bir ekmek, su, örtüneceği elbise ve barınacağı ev. Yaşamını devam ettirecek ihtiyaçlar.
Peki bu kadar niye korku var insanda? Falalanca ne der endişesi ve korku; korku sayımızı fazlalaştırdı. Bunların başında geçim korkusu, hastalık korkusu, kaybetme korkusu, kazananama korkusu, karanlık ve mezarlık korkusu, başarılı olamama korkusu, kıtlık ve kuraklık korkusu ve ölüm korkusu.
Adem babamızın ve Havva annemizin cennette iken korkuları yoktu. Dünyaya inince tekrar oraya varamama yani cennete tekrar girememe korkusu ve endişesi sarmış, dua etmişlerdi.
(Adem ile eşi) dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.
Allah: Birbirinize düşman olarak inin! Sizin için yeryüzünde bir süreye kadar yerleşme ve faydalanma vardır, buyurdu.
“Orada yaşayacaksınız, orada öleceksiniz ve orada (diriltilip) çıkarılacaksınız” dedi.
A’raf 23-25
Acaba biz de cennete girememe endişesi ve korkusu taşıyor muyuz? Taşımadığımız bir geçek maalesef. O kadar çok korku ürettik ki, cennete girememe korkusunu ve endişesini duyamıyoruz.
Evlerimiz ve yaşantımız, gerçek olan ahireti hep erteletmiştir. Evlerimizdeki falanca ne der diye çoğunu kullanmadığımız eşyalarımız israf, moda, lüks ve konfordan vazgeçmedik. Sürekli ev eşyaları, kendi giyeceğimiz eşyaları yeniledik. Kendimizi ve ruhumuzu yenilemedik, cesedimizi süsler olduk. Böyle olunca kaybetme ve birçok korkular ürettiğimizle yaşıyoruz.
Allah korkusu hani önceliğimizdi? Ümit ve korku ile yaşayacaktık! Adem ve eşi gibi dünyada endişe taşıyıp Allah’a kul olup, O’nu razı edecek amellerle takip edecektik. “Hani ölümden değil imansız ölmekten korkacaktık.” Hani kendimizi, bize verilenleri israf etmeyecektik. Hani olanla yetinip, hayatımızı devam ettirecek kadar yiyecektik. Hani zevk ve sefalarımızı cennete bırakacaktık. Bizim olmayana göz dikmeyip, bizde olanı da paylaşacaktık. Hani yatırımı dünya değil ahiret merkezli yapacaktık.
“Havf korkanın güçsüzlüğünden, haşyet korkulanın yüceliğinden kaynaklanır.“
O zaman niçin ulu Allah’a gerektiği gibi kulluk yapmıyoruz? Asıl korkulması gereken, kendimiz gibi güçsüz insanları yüceltmek, sonra da bize zulmeder korkusuyla itaat eder olmaktır. Pandemi dolayısıyla insanlar küreselcilerin her dediğini yapar oldu; çünkü zengin ağadırlar. Allah’ın dediği ise önemsenmez oldu. İnsan yaşadığı hayatın görünür kısmından korktu ve birçok korkularını kendi üretti ve sonsuz cehennem azabından korkmadı ve kendinden çok uzak gördü.
Mal elde etti, kaybetmekten korktu, evlendi ve çoluk çocuğu oldu, kaybetme korkusu sardı, mülk aldı, elimden gider diye korktu, araç aldı, kaza yaparım korkusu sardı ve bu kadar korkulardan sonra tabiki ölmekten korktu.
Batılılar islamofobi ürettiler, Müslümanları suçlu olarak gördüler.
Oysaki kendileri demokrasi adına islam beldelerinde ölüm kustular. İslam beldelerinde yaşayanlara sorsak korku nedir diye? Onlar hergün ölüm korkusu yaşadılar, ya işkencehanelerde ya da bir evde bomba düşer korkusu. Batılılar bunları yaşadı mı da Müslümanlara suçlu gözüyle bakıyorlar.
Korktukları başlarına gelecek, Allah mühlet verir fakat ihmal etmez. Pek yakın olsa gerek.
İnsan nereye yatırım yaparsa elimden gider diye korku taşır. Yatırımlarını dünyaya yapanlar kazanmış görünse bile kaybetmişlerdir. Yatırımı ahiret merkezli yapanlar hiç kaybetmemişlerdir. Allah için verenler korku duymayacak ve vad edilen cennetle sevineceklerdir.
Ölümü öldürenler kimlerdir bilir misiniz?
Kınayanın kınamasından korkmayanlar, Allah yolunda infak edenler, canlarını cennet karşılığında satanlar, Allah yolunda şehadete yürüyenler, Kur’an ile büyük cihad edenler ölümü hep öldürmüşlerdir.
Korkaklar her gün, cesurlar bir kez ölür.
Allah buyurdu ki: İki ilah edinmeyin! O ancak bir İlah’dır. O halde yalnız benden korkun!
Göklerde ve yerde ne varsa, O’nundur, din de yalnız O’nundur. O halde Allah’tan başkasından mı korkuyorsunuz?
Nahl 51-52
İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun.
Al-i İmran 175
Günaha batmış kimseye şeytan ümitsizlik korkusunu aşılar ve insanı çaresiz bırakır.
Bu ümitsizkle daha da günaha girer. Asıl korkulması gereken Allah’ın azabıdır. Sonsuz ve ebedi, bilinmeyen korkuyu cehennemde duyar.
İki ilah edinmek insana birçok korku kapısını açar ve ilah edindiklerini de memnun edemez. Çünkü; menfaat ilişkisi olduğu için menfaatler ve çıkar ilişkileri bitince ortada kalır. Bu ahirette de böyledir. Bir insanın Tek Allah inancı, korkularını azaltır ve umudunu her daim taze tutar. Korku ve üzüntü olmayacağını Allah söz verir.
Bilesiniz ki Allah dostlarına asla korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyecekler.
Onlar ki, iman etmişler ve takvâya ermişlerdir, işte onlara hem bu dünya hayatında hem de âhirette müjdeler olsun! Allah’ın sözlerinde değişme olmaz; (öyleyse) en büyük kazanç budur.
Yunus 62-64
Bir insan ya Allah’ın dostudur, ya da şeytanın dostu, ortası yok.
Korkuları kendimizden savmanın tek çaresi, Kainatın sahibi Allah’a dost olmak. Dostu Allah olanın korkusu olur mu hiç! Olmaz tabi ki. Kişideki Allah inancı kendisini emin kılar.
İnsaların fobi diye ürettikleri korkuları var. Yükseklik korkusu, dar ve çukur korkusu, olmayan hayalet korkusu, cin korkusu, karanlık ve 13 sayısı korkusu, yılan, akrep, örümcek, fare ve yırtıcı hayvan korkusu vs. İngiltere başta olmak üzere birçok ülkede fobi tedavisi uygulayan yerler mevcut. Bu gibi hastalara sorsak, bir çoğunda Allah inancını bulamazsın.
İnsan korku filmi izler ve korkuları yaşadığı hayata yansıtır, ne garip değil mi? Kendi parasıyla kendini korkutur.
Korku ile ümit arasındaki hayat insanı dengede tutar. Hiç korkusu olmayan insan da aslında hastalar sınıfına yazılır.
Korku ve endişe insan fıtratında olan doğal şeylerdir. Aşırı olmamak kaydıyla. Misal araçla gidiyorsun, tedbirli gideceksin bir keskin viraja geldin karşıdan hızlı araç gelir diye viraja tedbirli girersen sıkıntı olmaz. Korkmamak kazaya davetiye çıkarır.
İnsan bu, üretir korkularını sonra ürettiği korkulardan korkar. Halbuki insanlığın faydasına olacak şeyleri üretse, hem kendi kazanacak hem de insanlık.
Rabbim korkulardan emin eyleyip, O’nun istediği gibi yaşayıp, korkusuzca, imanlı olarak huzuruna çıkmayı cümlemize nasip etsin.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *