George Orwel’in bir cümlesi ile başladığı yazısında Ufuk Coşkun, “Aşı propagandası yapan ve bunu kaba üsluplarıyla dayatan kesimler ise kendilerini bilimci, akılcı, ilerici ve çağdaş olarak görüyor. Anlayacağınız zihin, tam anlamıyla İttihat Terakki zihniyeti.” dedi.
Milat gazetesi yazarlarından Ufuk Coşkun, “Aşı faşizmi” başlığını taşıyan yazısında, toplumun tüm kesimlerinin aşı konusunda benzer hareket ettiğini vurgularken, aşı dayatması yapıldığına dikkat çekti. Coşkun, “Bugüne kadar dünyada öldürmedik insan bırakmayan küresel elitlerin bugün insanların sağlığıyla yakından alakadar olması sizi de şüphelendirmiyor mu?” ifadesini kullandı.
Ufuk Coşkun’un yazısı şöyle:
“Bir toplum gerçeklerden ne kadar uzaklaşırsa, onu söyleyenlerden o kadar nefret eder.” G.Orwell
İnsanlık, tarihinin en büyük salgın dolandırıcılığı ile karşı karşıya. Dolayısıyla insanlar, ilk defa denenen ve sahibinin hiçbir sorumluluk kabul etmediği aşıları vurulmak konusunda kafaları net değil.
Buna rağmen aşı olmak istemeyenler cahil, yobaz, bilim düşmanı ve hatta ilginçtir hükümet karşıtı olarak yaftalanıyor. Öyle ki kimileri, sorgulayan insanları; dünyayı ortaçağ karanlığına götürmek isteyen marjinal gruplar olarak göstermeye çalışıyor.
Oysa bu insanlar araştıran, sorgulayan ve sağlıklarıyla yakından alakadar olan aklıselim insanlar.
Aşı propagandası yapan ve bunu kaba üsluplarıyla dayatan kesimler ise kendilerini bilimci, akılcı, ilerici ve çağdaş olarak görüyor. Anlayacağız zihin, tam anlamıyla İttihat Terakki zihniyeti.
Aşı olanlar çağdaş, bilimsel, ilerici; aşıyı sorgulayanlar ise cahil, bilim karşıtı ve yobaz!
Kimi üniversiteler, aşı olmayan öğrencilerini kampüse almamakla tehdit ederken kimi profesörler ve siyasetçiler ise sinema, tiyatro dâhil birçok yere alınmamaları konusunda despotça tavsiyelerde bulunuyor.
Böyle bir dönemde İslamcısı, liberali, sağcısı, solcusu hemen hepsi temel hak ve özgürlükler konusunda sessizliğini koruyor. Bu kesimler tüm yasaklar konusunda da hemfikirdi. Demek ki aşı faşizmi konusunda da aynı despot fikirlere sahipler.
Şimdi size vereceğim bazı örnekler ve araştırmalar aşı dayatması yapan ve bununla tüm özgürlüklerimizi gasp etmeye çalışan kesimleri ne kadar ikna eder bilemem ancak durum sanıldığından da vahim bir hal almaya başladı.
Wall Street Journal’a göre, İsrail’de Delta varyantı salgınına yakalanan yetişkinlerin yaklaşık yarısı Pfizer aşısı ile aşılanmış.
İsrail Sağlık Bakanlığı’ndan Chezy Levy, yayıncı Kan Bet’e yeni vakaların yaklaşık yüzde 40 ila yüzde 50’sinin aşılanmış kişilerde meydana geldiğini söyledi.
Pfizer konusunda İsrail’i örnek göstererek aşı propagandası yapan bizim İslamcılar bu haberleri ve yapılan araştırmaları takip ediyorlar mı bilmiyorum.
Almería Üniversitesi’ne bağlı İspanyol araştırmacılar bir şişe Pfizer’in korona aşısından altı doz çektiler ve ilginç bir şey buldular. Her doz yaklaşık yüzde 99.99103 grafen oksit içeriyordu. Gerisi RNA idi.
Yakında 100 aşıyı daha analiz etmek için yeni bir çalışma yapacaklarmış. İspanyol araştırmacılar grafenin hücrelerimize girdiğinde yaptığı tahribatı Particleand Fiber Toxicology dergisinde yayınlanan bir araştırmaya atıfta bulunarak korkunç sonuçlara ulaştı.
Buna göre bu aşı, oksidatif strese, iltihaplanmaya, sitokinlere neden oluyor ve mitokondri de dahil olmak üzere hücredeki her şeyi kelimenin tam anlamıyla yok ediyor. Akciğer, kalp ve beyin dokuları da iltihaplanabilir.
Araştırmacılar, “Aşıda grafen oksit bulunmasının tek nedeni insanları öldürmek” diyor.
Herkesin aynı davulcunun ritmine ayak uydurduğu bu ilginç zamanda elbette birileri çıkıp bu süreci sorgulayacak.
Neticede bunu başta sağlığımız için yapıyoruz. Bugüne kadar dünyada öldürmedik insan bırakmayan küresel elitlerin bugün insanların sağlığıyla yakından alakadar olması sizi de şüphelendirmiyor mu?
CNN’nin kurucusu Ted Turner vaktiyle şöyle bir cümle kurmuştu;”67 yıl önce 4.2 milyar insan varken bugün 6.7 milyar kişi yaşıyor dünya üzerinde, böyle giderse de kısa zamanda 8-9 milyara kadar çıkacak. Haliyle gıda sıkıntısı baş gösterecek, herkesi yeterince destekleyebilecek kaynağımız olmayacak.”
Turner’in kafasındaki rakam 225 milyonluk bir dünya. David Rockfeller de 1952 yılında Dünya Nüfus Konseyi’ni kurarak, dünya nüfusunu doğum kontrol ilacı üretimi, nüfus planlaması projeleri uygulamalarıyla azaltmayı hedeflemişti.
Pilot ülke olarak da Türkiye seçilmişti. Bugün aşılama konusundaki gayretlerimizi görünce insan üzülüyor.
Aşılama yeteri kadar olmazsa sonbahar döneminde envaiçeşit varyantlarla insanlarda yine korku ve panik havası estireceklerinden hiç kuşku duymuyorum.
İçeriğini bilmediğimiz aşılar, yenilenen karantinalar, aşırı huzursuzluk ve şiddet, para sisteminin dijitalleştirilmesi, aşı kartları ve her şeyin ve herkesin gözetimi…
Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sına hoş geldiniz!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *