Eski sömürgeci ülkelerin, çeşitli sebeplerle -bildiğim kadarıyla- Afrika ülkelerinde işlenen bu zulümleri resmen tanıma aşamasına henüz gelmemeleri gariptir. Bunun için özür dilemeleri ve tazminat ödemeleri ise ayrı mesele.
Cuma Bukleyb / Independent Türkçe
Afrika kıtasının 19’uncu yüzyılda tanık olduğu emperyalist Batı sömürgeciliği, halen her ülkeden ve her alan ve uzmanlıktaki akademik araştırmacıları cezbeden verimli bir madendir. İster tarihi açıdan isterse de bilimsel açıdan olsun bu alana dahil olan araştırmacılar, farklı yöntemlerle ve farklı amaçlarla o tarihi sömürge dönemini kapsamaya çalışmıştır. Batılı tarihçiler buna, “Afrika Talanı (Scramble for Africa)” adını verdiler, karanlık sırlarının ayrıntılı bir resmini çizdiler, gizli kalan birçok sırrını açıklama görevini üstlendiler, üzerindeki perdeyi kaldırdılar ve ayrıca sömürgeci güçlerin sömürge devletlerinin halklarına karşı işledikleri vahşeti, servetlerini nasıl tükettiklerini ve arkeolojik hazinelerinin nasıl yağmalandığını açığa çıkardılar. Avrupalılar, Afrika ülkelerinin bağımsızlığından ve ordularının tahliyesinden sonra bile sömürge döneminin meyvelerini toplamaya devam ederken; açlık, yoksulluk, savaş ve zulümden dolayı kaçan Afrikalı göçmenlere ülkelerinin sınırlarını kapatıyorlar.
Soru şu: Sömürgeciliğin, Afrikalıların boylarının uzamasında veya kısalmasında nasıl bir etkisi oldu?
Gördüğüm son araştırmalardan biri, yakın zamanda İngiliz medyası tarafından yayınlandı. Öncekilerden daha az önemli olmayan ilgili çalışma, sömürgeciliğin öncesini ve sonrasını karşılaştırarak, Afrikalıların boylarında meydana gelen fiziksel değişime odaklanıyor. Çalışma, Alman ve İspanyol iki akademisyen tarafından, bir dizi araştırmacı ve uzman arasında onlarca yıldır devam eden şu soruyla ilgili tartışmalara katılmak amacıyla yapıldı: Avrupa sömürgeciliği, Afrika kıtasına fayda mı sağladı yoksa zarar mı verdi? Aslında söz konusu araştırmacılardan bazıları hala sömürge döneminin olumlu taraflarını vurgulamaya, beyaz sömürgecilerin Afrika’daki başarılarını ve Afrika insanına sağladığı hizmetleri övmeye heveslidir. Onların iddialarına göre sömürgeciler, Afrika insanını “cehalet ve putperestlik karanlıklarından ilim, din ve medeniyet aydınlığına” çıkardılar. Bu türden iddialar yalnızca sağcı oldukları düşünülen araştırmacı ve uzmanlarla sınırlı kalmayıp, solculara kadar da uzanıyor. Nitekim üniversite yıllarımda, Karl Marx’ın arkadaşı Friedrich Engels’e yazdığı mektupları okuduğumu hatırlıyorum. Onun, ‘Fransa’nın Cezayir’i ve İngiltere’nin Hindistan’ı işgalini desteklediğini teyit eden’ bir mektubu bende şok etkisi yapmıştı. Onun iddiasına göre işgalci Batılı güçleri, çıkarlarını gerçekleştirmek için geri kalmış halkları uygarlaştırmaya ve geliştirmeye çalışacaklardır! Arap Marksistlerin çoğunun ihtiyatsız bir şekilde bu sözü ya da tutumu benimsediklerini gördük. Bu, beni çokça şaşırtan ve rahatsız eden bir durumdur.
Çalışmaya geri dönersek, ilgili akademisyenler, Avrupa’nın askeri ordularının kıtaya gelişinden önceki döneme dek uzanan süreçte misyonerler, bilginler ve gezginler tarafından yazılan kayıtları, belgeleri ve notları karşılaştırdılar. Çalışmada, 19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda kayda alınan 240 binden fazla gözlemi analiz ettiler. Çalışma, 47 ülkedeki Afrika vatandaşlarının boyunun ortalama 1,1 santimetre kısaldığını gösterdi. Afrikaların boylarındaki bu kısalma ile aynı zaman dilimi içinde dünyanın diğer bölgelerindeki ortalama boydaki artış arasındaki çelişki çalışmanın sonuçlarını teyit eden unsurlardan oldu. Bazı Afrika ülkelerinde 3,5 santimetreye ulaşan en yüksek kısalık oranı, Alman ve ardından İngiliz sömürgeciliğinin hâkim olduğu Doğu Afrika’daki Tanzanya’da kaydedildi. Ayrıca veriler, Alman sömürgeciliğinin Afrika nüfusuna karşı kabalığı ve şiddeti dolayısıyla, en yüksek kısalığın bu dönemde meydana geldiğini ortaya koydu. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından İngilizlerin onların yerini almalarından sonra kısalma durdu, fakat geçen yüzyılın otuzlu yıllarında yeniden yükseldi. Çalışma, boydaki değişikliklerin sağlık-yaşam standartlarının bir göstergesi olduğunu gösterdi ve aynı zamanda Avrupa sömürgeciliğinin Afrika kıtasındaki ülkelere zarar verdiğini ve halklarının kaynaklarını tükettiğini teyit etti.
Eski sömürgeci ülkelerin, çeşitli sebeplerle -bildiğim kadarıyla- Afrika ülkelerinde işlenen bu zulümleri resmen tanıma aşamasına henüz gelmemeleri gariptir. Bunun için özür dilemeleri ve tazminat ödemeleri ise ayrı mesele. Yakın gelecekte bunun yapılacağını sanmıyorum.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *