Türkücü Orhan Hakalmaz: “Türkülerden tarihimizi, dinimizi, şiveleri ve yaşanmışlıkları öğreniriz. Ne yaşıyorsak türkü odur. Bizim konuşmamızın ve yaşantımızın melodiye dökülmüş halidir.”
Çevrim içi röportajda ayrıca “Seyreyle Güzel Kudret-i Mevla Neler Eyler” türküsünü de sevenleri için seslendiren Hakalmaz, henüz 6 yaşındayken eline bağlama almaya başladığını söyledi. Hakalmaz, spor ve sanatta çocukların yeteneğinin erken yaşta fark edilmesi gerektiğini vurguladı.
Seslendirdiği “Kara Tren”, “İki Keklik”, “Sevilir”, Yalan Dünya”, Salın da Gel” ve “Gönlüm Ataşlara Yandı” gibi türküleri büyük beğeniyle dinlenilen usta türkücü, bir sanatçının veya sporcunun ülkesini uluslararası arenada temsil etme fırsatı olduğuna dikkati çekerek, “Biz millet olarak aslında sanatla çok iç içeyiz. Folklor ekibi diyorlar mesela, bu halk bilimi demektir. Halk oyunları halk biliminin içindedir. Türküler keza mutfağımız, kıyafetlerimiz, fıkralarımız, bunların hepsi çok zordur. Biz gerçekten sanatçı bir milletiz. Çünkü bu türkülerin böyle eften püften, kökü olmayan, geçmişi olmayan bir milletin içinden çıkması mümkün değil.” ifadelerini kullandı.
“Kendimi bildiğimde elimde bağlama, çalıp söylüyordum”
Babası sayesinde Samsun’dan İstanbul’a gelerek konservatuvar eğitimi alma imkanı bulduğunu anlatan Hakalmaz, şunları kaydetti:
“Bağlamada çaldığım ilk türküyü hatırlıyorum. Geçen eşyaları karıştırıyorduk, bir afiş geçti elime. Konser veriyorum ve 10 yaşımda falanım, sene 1974. Şimdi baktım böyle 10 yaşında bizim yeğenlerin çocuklarını gözümün önüne getirdim. Ben o yaşta sahneye çıkıp saz çalıp türkü söylüyormuşum. Garip gerçekten, Allah nasip etti mi, kabiliyet verdi mi öyle oluyor. İlk çaldığım türküyü çok iyi hatırlarım. Basit bir türküydü, ‘Al mendili mendili, kız sever karanfili’ diye sözleri vardı. Rahmetli anneciğim de Samsun’da teyzemlerdeydi. Elimde bağlamayla koşa koşa koşa Karacaoğlan gibi ‘Bakın ben ne çalıyorum’ diyerek teyzemin evine gitmiştim. Ben kendimi bildiğimde elimde bağlama, çalıp söylüyordum.”
Türkülerin 100 yıl sonra da insanları etkilemeye devam edeceğini vurgulayan usta sanatçı, ebeveynlerin, çocuklarını kötü alışkanlıklardan koruduğu gibi kötü müzik ve sanatçılardan da koruması gerektiğini dile getirdi.
“Halk müziğimiz birileri beğensin diye ortaya çıkmaz”
Orhan Hakalmaz, bir milleti millet yapan unsurların dil, din, kültür ve tarih olduğunun altını çizerek, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Halk müziği bir etnik müziktir. Halk müziğimiz birileri beğensin diye ortaya çıkmaz. Ağıtlarda, kına havalarında, asker uğurlamalarında duygusunu yansıtır. ‘Ben bir türkü yakayım da ileride beğenilir, kasete okunur, YouTube’a konulur da tıklanır.’ diye düşünülmez. Bunun yanında biz sanatçılar birazcık bunu allayıp pullamalıyız. Mesela köyde diyelim aşığımızın enstrümanı, akordu kötüdür, teli paslanmıştır. Sesi, tekniği belki bilmez. Üstünde ne bileyim köylü kıyafeti vardır ama türküyü bozmayacağız.”
Türk halk müziğinin ancak özü korunarak çağa adapte edilebileceğini ifade eden Hakalmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocuklarımıza Aşık Veysel’in türkülerini muhakkak dinletmeliyiz. Onları türkülerden mahrum bırakmamamız lazım. Sanat insanı estetik güzelliğe ve düşünceye sevk eder, sanat insanı olgunlaştırır. Yani biz sandalye değiliz, masa değiliz. Bizim bir gönlümüz var, bizim bir ruhumuz var. Biz o onu sanatla dinimizle öğretilerimizle olgunlaştıracağız. Ben 5-6 senedir program yapmıyorum. Benim ilaç niyetine program yapmam lazım. Benim gibi sanatçıların sürekli çocuklara, gençlere dinletilmesi lazım. Bir yandan da içimizi karartmayalım. Türküsüyle geleneğiyle inancıyla ev hayatıyla Anadolu dimdik ayakta.”
Türkülerin doğal formlarının korunmasının önemine de değinen sanatçı, “Türkülerden tarihimizi, dinimizi, şiveleri ve yaşanmışlıkları öğreniriz. Ne yaşıyorsak türkü odur. Bizim konuşmamızın ve yaşantımızın melodiye dökülmüş halidir.” şeklinde konuştu.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *