İşgal altındaki Doğu Kudüs, İsrail polisinin Ramazan ayının başından bu yana Filistinlilere yönelik saldırılarına sahne olurken, Filistinli bazı analistler, yaşanan olayları değerlendirdi.
İsrail polisi, Ramazan ayının başlamasıyla Mescid-i Aksa’nın da içinde bulunduğu Doğu Kudüs’ün Eski Şehir bölgesinin Şam Kapısı önünde yer alan oturma alanlarını barikatlarla kapatmıştı.
Teravih namazı sonrası söz konusu alanda oturmalarına izin verilmemesi nedeniyle Filistinliler, Ramazan’ın ilk gününde itibaren teravih namazı sonrası Şam Kapısı başta olmak üzere Eski Şehir çevresinde toplanıyor, İsrail polisi de günlerdir onlara müdahale ediyor. İsrail polisinin müdahalelerinde onlarca Filistin yaralandı.
Mescid-i Aksa ve Eski Şehir bölgesine baskın çağrıları yapan aşırı sağcı Yahudiler perşembe ve cuma akşamı Kudüs’ün farklı bölgelerinde Filistinlilerin evlerine saldırdı.
Filistinli analistler, Kudüs’te son günlerde yaşanan olayları AA muhabirine değerlendirdi.
Filistin yönetimine bağlı Kudüs İşleri Bakanı Fadi el-Hedmi, dün yaptığı yazılı açıklamasında, “Aşırı sağcı Yahudi gruplar daha önce Kudüs’te yaşayan Filistinlilere saldırmayı planladıklarını açıklamıştı. Ancak İsrail polisi bu saldırıyı durdurmak için parmağını bile kıpırdatmadı, Yahudi gruplara koruma sağladı.” ifadelerini kullandı.
Hedmi, Yahudi yerleşimcilerin ve İsrail polisinin barışçıl Filistin halkına yönelik saldırılarına son vermesi için hızlı ve etkili şekilde harekete geçilmesi çağrısında bulundu.
el Fetih’ten Vasıl Ebu Yusuf: Kudüs Filistin’in başkenti olacak
Fetih Hareketi Yürütme Kurulu Üyesi Vasıl Ebu Yusuf, Kudüs’teki halk ayaklanmasının, “işgalcilerin uyguladığı tüm baskılara, artan suçlarına, fanatik Yahudilerin Mescid-i Aksa ve Eski Şehir bölgesine baskın düzenleme çağrılarına” bir tepki olarak doğduğunu belirtti.
Cuma günü yaşanan olaylarda Filistinlilerin Kudüs üzerinde haklarını savunmak istediğini söyleyen Ebu Yusuf, “işgalcilere karşı başlayan bu ayaklanmanın gelişmesi ve devam etmesi” gerektiğini ifade etti.
Ayaklanmayla bugün “artan suçlara, adaletsizliğe ve saldırılara hayır, Filistin halkı için özgürlük ve bağımsızlığa evet” denmek istendiğine dikkati çeken Ebu Yusuf, şunları kaydetti:
“İsrail birleşik bir başkentten bahsetmek istedi, ABD Büyükelçiliğini Doğu Kudüs’e taşıdı, ama bunların tümü kayboldu gitti. Çünkü Kudüs, Filistin halkı, vatandaşları, mirası, tarihi, kiliseleri ve camileri ile Filistin’in başkenti olacak.”
Kudüs’te kendi gündemlerini dayatmaya çalışan aşırı sağcı Siyonist örgütlerin Filistin halkını öldürme çağrılarına ilişkin Ebu Yusuf, “Filistinlilerin baskı, gözaltı ve iradelerini kırmaya yönelik uygulamalara maruz kaldığı Kudüs başta olmak üzere tüm Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması gerekiyor.” dedi.
Ebu Yusuf, “(Uluslararası koruma) çağrısı, Kudüs’teki halkımızı korumak ve tüm Filistin topraklarında işgalin, sömürgecilerin işlediği suçların sona erdirilmesi ve başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasının öneminin vurgulanması için yerine getirilmelidir.” diye konuştu.
Prof. Dr. Said Şahin: İşgalci, seçime Kudüs’ün dahil olmaması için çabalıyor
El-Halil Üniversitesi İletişim Fakültesi’nden Prof. Dr. Said Şahin, “Kudüs, ‘kesinlikle değişmez sabitelerden biri olarak gören’ tüm Filistinlilerin yanı sıra Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) fraksiyonları ve tüm İslami akımların pusulasıdır.” ifadelerini kullandı.
Kudüs’ün Filistinlileri birleştirme noktasında önemli bir rolü olduğunu vurgulayan Şahin, bunun Filistinlilerin bölünmüş ve siyasi açıdan parçalanmış oldukları zamanlarda dahi Kudüs için söylemlerini birleştirdikleri birçok olayda tecrübe edildiğini kaydetti.
Şahin, işgalcilerin Kudüs’ün dahil olmaması için çabaladığı Filistin seçimleri konusunda Kudüs olaylarının kullanmak gerektiğini söyledi.
Filistinli akademisyen, İsrail’in Kudüs’e yönelik gerçekleştirdiği tüm girişimlere rağmen, Kudüs’e bağlı kalınması konusunda kitlesel bir kararlılıkla karşılaştığını aktardı.
Prof. Dr. Mahmud Fatafita: Filistin davasının yararına değil
Kudüs Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Prof. Dr. Mahmud Fatafita, Kudüs’te yaşanan hareketliliğin, Filistinli grupların yönlendirmesi olmadan ve seçimlerle son derece meşgul oldukları bir dönemde gerçekleştiğine dikkati çekti.
Mevcut hareketin genel olarak Filistin davasının yararına kullanılabileceği hiçbir teşvik olmadığını ifade eden Fatafita, “Filistinli gruplar mevcut durumları ve seçimlerle meşgul olmaları nedeniyle, bu tür eylemleri yönlendirme gücüne sahip değil.” değerlendirmesinde bulundu.
Kudüs’teki ayaklanmanın sınırlı bir halk hareketi ve öncüsü bulunmayan tepkisel bir durum olduğunu kaydeden Fatafita, Yahudi yerleşimcilerin çağrılarına karşı sosyal medyanın kullanıldığını aktardı.
Fatafita, “Etkili olacak bir ayaklanma için organizasyona ve genellemeye ihtiyaç vardır.” diye konuştu.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *