Geleceğe yönelik okumalarda aceleci davranmamak gerektiğini belirten Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay, ‘dayanışmacı bir toplum tipi çıkacak, dünya devleti-vatandaşlığı oluşacak’ gibi söylemleri ise tamamen spekülatif şeyler olarak tanımladı.
‘Devletlerin topladığı veriler kriz geçtikten sonrası için bireyleri tedirgin ediyor’
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını insanların günlük yaşama biçimini değiştirdiği gibi bürokrasi ve diplomasi alanında da değişikliklere sebep oldu. Devletler, artık dijital kanallar üzerinden çalışmalarını sürdürmeye başladı. Salgının yaygın olduğu ülkelerde rejimler, vatandaşlarını bu salgından korumak için çeşitli kısıtlamalara gidiyor. Fransa, salgın sebebiyle vatandaşlarını 7/24 dijital takibe almayı planlarken Çin hükümeti 14 gün karantinaya alınanların, evlerinin önüne kapalı devre kamera sistemi yerleştirdi. Çin’de ayrıca cep telefonlarına indirilen uygulamadaki barkodla, bireylerin sağlık durumları da takibe alınıyor.
Singapur, Hong Kong, İsrail cep telefonu uygulamaları ile vatandaşlarını salgın sebebiyle korumaya çalışırken Güney Kore hükümeti ise kredi kartı işlemleri, akıllı telefonların konum verileri ve kapalı devre kamera sistemlerini kullanıyor.
Belçika, İngiltere, İspanya ve İtalya’da ise şehirlerde karantina, tecrit tedbirlerinin uygulanıp uygulanmadığını denetlemek için dronelar kullanılıyor.
Devletlerin vatandaşlarını salgından korumak için aldığı tedbirler, kriz geçtikten sonra da bu verilerin başka amaçlarla kullanılıp kullanılmayacağı bireyleri tedirgin ediyor.
‘Kapitalist sistemin yıkılacağını iddia edenler var’
Bu durum aynı zamanda toplumsal ve siyasal sitemlerin değişmesine sebep olacağı tartışmalarını da başlattı. Kriz bittiğinde de devletlerin bu dijital verileri kullanacağı, kısıtlamaları kalıcı hale getireceği ve rejimlerin otoriterleşeceğini söyleyenler olduğu gibi bunun tersi, yerel yönetimler ve şehir devletleri tarzı siyasi oluşumların da güçleneceğini ve kapitalist sitemin yıkılacağını iddia edenler de var.
Konuyla ilgili AA muhabirine değerlendirmede bulunan Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi siyaset bilimci ve sosyolog Prof. Dr. Ali Yaşar Sarıbay ise geleceğe yönelik okumalarda aceleci davranmamak gerektiğini söyledi.
Sarıbay, yaşanan tartışmalarla ilgili akademik konularda spekülatif fikir yürütmelerin olduğunu belirterek, “Çok aceleci, geleceği okuma gibi, tamamen aslında gerçekçi olmayan durumlar da var. Yani işte ‘dayanışmacı bir toplum tipi çıkacak, dünya devleti-vatandaşlığı oluşacak’ gibi… Tamamen spekülatif şeyler bunlar. Bunun tam tersini de söyleyebiliriz. Bu süreç bittiğinde insanların birbirlerine çok hoyratça davranacağını da söyleyebiliriz. Ulus devletlerin çok önem kazanacağını da söyleyebiliriz. Veya tersi. Uluslararası eşitlikçi bir kurumsal dayanışmanın zorunlu hale geleceği tahmininde de bulunabiliriz. Bu iki ucu açık bir durum. O tarafa da gidebilir bu tarafa da. Ama şu da ortaya çıktı ki, böyle bir kriz anında bir ulus devlet tek başına bunla mücadele edemiyor.” dedi.
“Küreselleşme denen olgunun fos bir tarafı çıktı ortaya”
Sarıbay, ABD başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerin krizle mücadelesinde başarısız olduğunu savunarak, şöyle devam etti:
“Küreselleşme denen olgunun fos bir tarafı çıktı ortaya. Bu felaketi en acı şekilde yaşayan ülkelere baktığımızda bunu görüyoruz. ABD başta olmak üzere Fransa, İngiltere, İtalya, Almanya… Bu devletler küreselleşmenin öncüleriydi. Şu an herkes kendi derdine düştü ve bir kaosa doğru gitme olasılığı her zaman var. Mesela bu ülkeler maske siparişi veriyor başka ülkeler el koyuyor. Ya da bir ülke içinde Fransa mesela bir bölgesi maske siparişi veriyor başka bir bölgesi buna el koyuyor.”
“Devletler, kendi insanlarının sağlığını korumak için bu uygulamaları yapıyor”
Salgın kriziyle mücadelede devletlerin vatandaşların bilgilerini dijital olarak elde etmesi, bazı kısıtlamaları hayatı geçirmesi ve rejimlerin daha sonra durumu kalıcı olarak kullanıp kullanmayacağı tartışmalarına ilişkin Sarıbay şunları söyledi:
“Bu basma kalıp teori ve kalıplarla düşünülen ve söylenen şeyler. Bu uygulamalar ne için yapılıyor? Devletler, kendi insanlarının sağlığını korumak için yapıyor. Bu salgın hali atlatıldıktan sonra bu durumun devam edip edilmeyeceği zaten tartışılacak bir konu. Türkiye’yi ele alalım, salgının yaygınlaşmaması için yasaklar gelmedi ama kimi kısıtlamalar geldi. Bu yasakçılık değil ki. Bu süreçte insanlar kendi hayatlarını düşünmüyor, devlet düşünüyor. Tüm bu kısıtlamalar insanların hayatta kalması için yapılan şeyler. Bu durumun kalıcı hale geleceği söylemi çok spekülatif bir şey. Gerçekçi değil. Dünya felakete gidiyor, hele bu durumu atlatalım, her ne yapılıyorsa bu felaketin önüne geçilmek için yapıyor bütün insanlar, devletler.”
“Bu süreçten sonra kapitalizm yok olmayacak”
Sloven filozof Slavoj Zizek’in bu süreçten sonra kapitalizmin yok olacağı ve yeni bir normallik hali oluşacağı söylemine de değinen Sarıbay, “Bu süreçten sonra kapitalizm yok olmayacak. Evet, bazı devletler de kendi içinde çok ciddi dayanışma var. Ama diğer taraftan toplumlar hem kendi içinde birbirini yiyor hem de toplumlar arası çatışmalar olacak. Zaten yeni bir düzene geçmek hemen öyle kolay olabilecek bir şey değil. Yerleşik kurumlar, politikalar var. Bunlar çerçevesinden bakıldığına belki biraz olumlaştırma olabilir. Zizek’e katılmıyorum ve çok spekülatif buluyorum.” ifadelerini kullandı.
“Dünyanın bir George Orwell dünyasına dönüşeceği söylemine katılmıyorum”
Sarıbay, bu kriz sürecinde devletlerin aldığı önlemleri akademinin “Bu önemler kalıcı mı değil mi?” konusunu tartışamayacağını ancak kriz geçtikten sonra anlaşılabileceğini belirterek, “Kriz geçtikten sonra ‘bundan sonra böyleyiz’ demek de mümkün değil. Devletlerin, kriz döneminde aldığı bazı önlemleri kriz geçtikten sonra da devam ettirme isteğine vatandaşlar hemen evet mi diyecek? Bu kısıtlamalar konjonktürel bir şey. Devlet vatandaşlarından kopuk bir organizasyon değil ki. Bunu yaptığındaki gerekçeyle normalleştikten sonraki gerekçesi yok artık. Bunun için tedbirler tekrar tartışılacak. Dünyanın bir George Orwel dünyasına dönüşeceği söylemine katılmıyorum. Tabi çok da iyimser değilim ama şu an dünya canıyla uğraşıyor ve bunu önlemek üzere yapılıyor bunlar.” değerlendirmesini yaptı.
AB üyesi ülkelerin Kovid-19 krizi karşısında sergilediği tavrı da yorumlayan Sarıbay, AB’nin Brexit süreciyle beraber bir proje olduğunun ortaya çıktığını belirterek, “AB kurumları İtalya ve İspanya için kılını kıpırdatmıyor. Herkes kendi başının çaresine bakıyor. Türkiye’den yardım gidiyor İtalya ve İspanya’ya. Bu da şunu gösteriyor, demek ki bu projenin temeli zayıf. Bu kriz bittikten sonra AB’nin durumu da tartışılacak. Belki de AB bitecek. Ama bu da spekülasyon. Bunu diyemeyiz.” dedi.
Sarıbay, Çin Halk Cumhuriyeti’nin salgını başta dünyadan sakladığını hatırlatarak, “Başta Çin’i suçlamak lazım çünkü sakladılar. Bu kriz bittiğine Çin’e karşı bir tepkinin verilmesinin uluslararası olarak tartışılması gerekir.” diye konuştu.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *