Fransa Cumhurbaşkanının, NATO ve Türkiye hakkındaki sözlerinin öylesine edilmiş sözler olmadığı, Macron’un belli bir hedefi ve hesabı olduğu belirtildi.
Cumhuriyet yazarı Barış Doster, “Fransa’nın öfkesinin sebebi ne?” başlıklı yazısında Macron’un bu sözlerini gündeme taşırken, bunun altında yatan sebebin ne olabileceğini tartıştı. “Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un, “NATO’nun beyin ölümüyle” ilgili sözleri çok tartışıldı. Türkiye karşıtı tutumu da belli. Dün başlayan NATO zirvesinden kısa süre önce yaptığı açıklamalar, öylesine edilmiş laflar değil. Belli bir hedefi, hesabı var Macron’un. Peki, niçin bu kadar öfkeli? Asıl onu tartışmalı…” diyen Doster, yazısında şu noktalara temas etti:
Fransa emperyalist bir ülke. Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesinden biri. 20. yüzyılın iki büyük savaşına katılmış. Kuzey Afrika ve Akdeniz’de nüfuzu var. Ortadoğu’da belli ölçüde etkili. Fakat küresel ölçekte hegemonya kabiliyeti zayıflıyor. Dünyanın 5 büyük ekonomisi arasında değil. IMF’nin 2019 yılı tahminlerine göre, 2.7 trilyon dolarlık büyüklükle 7. sırada. En çok silah satan ülkeler sıralamasında ABD ve Rusya’nın ardından 3. geliyor. En çok silah sattığı ülkeler ise Mısır, Hindistan ve Suudi Arabistan. Avrupa Birliği’nde (AB) Almanya’nın çok gerisinde. Birleşik Krallık AB’den çıktıktan sonra Fransa’nın, Almanya’yı, İngiltere ile yakınlaşarak dengeleme siyaseti çöktü. O nedenle Berlin ile Paris arasındaki politik ve ekonomik makas daha da açıldı. Yani Paris’in BM, NATO, AB gibi örgütlerde etkinliği azalıyor.
Sanayi, tarım ve hizmetler sektöründe güçlü bir altyapıya, büyük bir turizm gelirine sahip olsa da; otomotivden tekstile, uçaktan silaha, bilişimden enerjiye her alanda ileri teknoloji üreten dev şirketleri bulunsa da, ekonomik bunalımı aşamıyor Fransa. Dış ticaret açığı da yüksek, işsizlik de. Bu durum siyasal ve toplumsal yapıyı etkiliyor. Afrika kökenli yurttaşlarının, yoksul – işsiz vatandaşlarının, göçmenlerin öfkesi dinmiyor. “Sarı Yelekliler” hareketinin eylemleri hafızalarda.
Özetle tarihsel, bilimsel, kültürel, entelektüel gücüyle, dili, edebiyatı ve sinemasıyla halen etkili yumuşak güç araçlarına sahip olan Fransa’nın, jeopolitik hırsları ile devlet kapasitesi arasında fark var. Gerçekleri ve niyetleri örtüşmüyor. O yüzden sinirli. Öfkesini dizginleyemiyor.
Fransa ve Akdeniz
Fransa, uzun zamandır çıkış arıyor. Akdeniz’de etkili olmaya çalışıyor. Akdeniz’in kuzeyi gelişmiş bir bölge, Hıristiyan ülkeler var. Güneyi gelişmemiş bir bölge, Müslüman ülkeler bulunuyor. İspanya Akdeniz’in batısında, Türkiye Akdeniz’in doğusunda. Cebelitarık’ı İspanya, Akdeniz’den Karadeniz’e geçişi Türkiye denetliyor. Fransa’nın Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve Suriye konularında Türkiye karşıtı tavrının önemli nedenlerinden biri de bu. Türkiye ile yaşadığı sorunların yanında, Fransa’yı doğrudan ilgilendirmese de, Türkiye’yle ilgili konularda hep karşı cephede.
Türkiye, Akdenizli kimliğini öne çıkarmasa da, Fransa, İtalya ve İspanya Akdenizli kimliklerini önemsiyorlar. Ne var ki Fransa, Akdeniz İçin Birlik Projesi’ni sahiplense de, başarılı olamadı. İtalya ve İspanya, Fransa’nın öne çıkmasını istemediler. Almanya baştan karşı çıktı. Berlin’in AB’deki etkisi, Rusya ve Çin’le gelişen ilişkileri yanında, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Baltık ülkelerine ilişkin hamleleri bu açıdan da önemli.
Kısacası, NATO’nun geleceği de, Fransa’nın öfkesi de uzun süre konuşulacak. Hep vurguladığımız üzere, ihtiyaçlar değişince ittifaklar da değiştiğinden ve her ittifak karşısında yeni bir ittifak doğurduğundan, dünya dengeleri değiştikçe, ittifaklar da çalkalanacak ve çatlayacak.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *