Seyyid Kutub’un ‘Devrim’ vurgusuna da yazısında yer veren Yıldırım, “Ortadoğu pratiğinde devrim, darbedir. Sonuçta devrim de darbe de lanetlidir. Çünkü içinde Tanrısal bir ihtiras taşır.” dedi.
Bugünkü yazısında Devrim kavramına ilişkin eleştirilerini dile getiren Yeni Şafak yazarı Ergün Yıldırım, Fransız devrimi ile başlayan süreci ve yirminci yüzyılda yapılan devrimleri değerlendirdi, Seyyid Kutub’un da yaşadığı dönem itibariyle, “devrim zamanlarının ruhu”ndan etkilendiğini savundu. Yıldırım’a göre devrim, “içinde Tanrısal bir ihtiras taşır. Bütün sosyal ve politik varlığı değiştirmeye kalkışır ve bir ‘yaratma ameliyesi’ne tutulur. Oysa insan sadece ıslah edebilir, yaratamaz. Yaratmak Allah’a mahsus. Bu nedenle insan devrimin altında kaldı.” Yıldırım’ın buna karşılık önerisi ise, “Müslüman toplumlarda artık devrim yapmak yerine, yeni ıslah siyasetleri keşfedilmeli.” oldu.
Ergün Yıldırım’ın “Devrimci İslâm anlayışı ve beyhude devrimler” başlıklı işte o yorumu:
Fransız devrim tarihini yazan Bay de Maistre, “Fransız ihtilalinin şeytansı bir niteliği var” der. Doğru… Çünkü devrim, kendini Tanrı yerine koyarak her şeyi sıfırdan başlatan değişimin adı. Fransız İhtilali ile bu gelenek başlar. Bütün devrimlerin huyudur bu. Her şeyi sıfırdan başlatmak ve bütün toplumu baştan aşağı değiştirme cüretkârlığında bulunmak. Batı, Hz. İsa’ya olan inancını kaybedince ve Tanrıyı öldürünce yerine devrim ruhunu koydu.
Bu devrimci ütopya, İslam toplumlarını da derinden etkiledi. İslamcı, sosyalist ve milliyetçi hareketler devrimci oldu. Nasır’dan Saddam’a, Kaddafi’den Esad’a kadar hepsi devrimciydi. Arap Nasyonal Sosyalist devrimleri yaptılar ve bu devrimler üzerine manifestolar yazdılar. Entelektüeller ve İslami hareketler de devrimci oldu. Örneğin İslam’da muhalefeti ele alan Nevin Mustafa’nın İslam Siyasi Düşüncesinde Muhalefet (1990/ İstanbul) adlı çalışması, bu dönemin havasını çok etkileyici bir biçimde yansıtır: Müslümanların bütün tarihsel muhalefetlerini devrimci gösterir. Kitap, İslam tarihindeki hareketleri, mezhepleri ve özellikle muhalefeti devrim olarak tanımlıyor. Devrim yaklaşımıyla İslam toplumlarının tarihsel varlığını yeniden kurguluyor. Bir başka araştırmacı olan Muhammed Ammara da Mutezileyi devrim olarak yorumlar. Mutezile ve Devrim kitabında, mutezileyi modern devrim bilinciyle anlatır. Abbasilerin Emevilere karşı örgütlediği isyanları ve ayaklanmaları (isyan muhalefetini) devrim olarak görür.
Ortadoğu İslam toplumları Devrimler Çağında, Arap Nasyonal Sosyalizminin etkisindedir. İktidarlar Baasçılık ve Nasırcılık etrafındaki yapılanarak bu ideoloji ile hareket ediyorlar. Türkiye’de de Kemalizm devrimcidir. Darbeci askerler, kendilerine devrimci yakıştırması yaparlar. Bu rejimlere İslam üzerinden giderek muhalefet eden siyasal yapılar da alternatif nizamı, devrimci bir yaklaşımla ortaya koyuyorlar. İktidara gelenlerin kullandığı yöntemlerle iktidara karşı duruyorlar. İslam’dan ilham alırken de İslam’ı da bu yöntemle özdeşleştiriyorlar. İslam, burada bir devrim yapma siyasetine dönüşür. Bu veçhesiyle dinamizm kazanır ve toplumsal kesimleri harekete geçirir. Özellikle iktidarların zulmünden, adaletsizliğinden ve batıcı politikalarından rahatsız olan kitleler için bir kurtuluş yolu haline gelir.
Seyyid Kutup, dönemin tarihsel yapısı içinde hayatını geçiren ve düşüncelerini bu şartlarda geliştiren bir şahsiyet. Bu “devrim zamanlarının ruhu”nda İslam, onun düşüncesinde bir devrimci siyasete dönüşür. Yoldaki İşaretler kitabı, bir İslam Devrim manifestosudur. Arap Nasyonal Sosyalist devrimine karşı o da İslam devrim düşüncesini inşa eder.
“İslam kulların kullara karşı büründüğü rabliğe karşı bir devrimdir. Bütün alanlarda, her türlü şekliyle zulme karşı bir devrimdir. Bu zulmün dayandığı dikta rejimlere, kanunlara ve sistemlere karşı bir devrimdir. Emperyalist ve ihtilalci yollarla bir devletin diğer bir devlet üzerindeki hegemonyasına; veya proleterya diktatörlüğü ve kapitalizm şeklinde tezahür eden bir sınıfı kullanması…zulmün her çeşidine karşı devrimdir…İslam mükemmel ve yaygın devrimiyle yol almalıdır”. (Aktaran Verdani, Mısırda İslami Akımlar, 1988/Ankara)
Kutup, tahayyül ettiği ve temel sorun gördüğü “cahiliye toplumu”nu karanlıktan kurtarmak için devrimi/İslam inkılabını çözüm görür. Yoldaki İşaretler, devrim yolunda gerekli olan prensipleri gösterir. İslam Devrim prensiplerini…
Aslında Ortadoğu’da tek bir devrim oldu, o da İran İslam Devrimi’ydi. Ortadoğu pratiğinde devrim, darbedir. Sonuçta devrim de darbe de lanetlidir. Çünkü içinde Tanrısal bir ihtiras taşır. Bütün sosyal ve politik varlığı değiştirmeye kalkışır ve bir “yaratma ameliyesi ”ne tutulur. Oysa insan sadece ıslah edebilir, yaratamaz. Yaratmak Allah’a mahsus. Bu nedenle insan devrimin altında kaldı. Fransız Devriminin de altında kaldı, Bolşevik Devriminin de, İran İslam Devriminin de. Çin Devriminin zulmü de hala sürüyor. Bugün Irak ve Lübnan sokaklarında yüzbinlere varan insan seli rüşvete bulaşan, mezhepçilik yapan ve başarısız olan yönetimleri protesto ediyor. Buradan devrim beklemek beyhude bir çaba. Çünkü devrim hem tarihini tamamladı hem de laneti tekrar tekrar yaşamanın lüzumu yok. Müslüman toplumlarda artık devrim yapmak yerine, yeni ıslah siyasetleri keşfedilmeli. Kaostan, krizden ve sefaletten çıkışa imkân veren yeni ıslah siyasetleri…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *