Tahran’da katıldığı matem töreninden önce ülkesindeki hükümetten desteğini çekebileceği tehdidinde bulunan Sadr’ın 25 Haziran’dan bu yana İran’da bulunduğu iddia ediliyor.
Sadr’ın sürpriz İran ziyareti ve muhtemel sonuçları
Adem Yılmaz / AA
Irak Şiilerinin önemli siyasi-dini aktörlerinden Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, Aşure Günü dolayısıyla 10 Eylül’de Tahran’da düzenlenen matem töreninde İran dini lideri Ali Hamaney ve İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleyman ile birlikte görüldü.
Farsnews haber ajansının yayınladığı görsellerden birinde Hamaney’in tören salonuna girdiği sırada protokolde yer alan din adamları ve askeri yetkililerle birlikte ayağa kalkmış, sağ elini kalbine götürerek Hamaney’i selamlayan Sadr, bir diğer görselde ise Hamaney ve Kasım Süleymani’nin ortasında otururken görülüyor.
Tahran’da katıldığı matem töreninden önce ülkesindeki hükümetten desteğini çekebileceği tehdidinde bulunan Sadr’ın 25 Haziran’dan bu yana İran’da bulunduğu iddia ediliyor.
Irak’ta İran’a karşı eleştirel tavırlarıyla bilinen Sadr’ın bu sürpriz ziyareti kısa sürede tartışmalara neden oldu. ABD ve İran arasında tansiyonun yükseldiği bir dönemde gerçekleşen bu ziyaret bölgesel denklem açısından da önem arz ediyor.
Sadr’ın İran karşıtı duruşu
Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, son yıllarda yaptığı çeşitli açıklamalarla İran karşıtı bir duruş sergilemişti. Nitekim Sadr, Irak Başbakanı Adil Abdulmehdi’nin İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü’ne yakınlığıyla bilinen Haşdi Şabi’ye ait tüm büro ve askeri noktaların kapatılmasına ilişkin yayınladığı kararnameye destek vermişti.
Haşdi Şabi’ye ait büroların kapatılması kararının ardından Twitter hesabı üzerinden yayınladığı destek mesajında, “Başbakan tarafından Haşdi Şabi ile ilgili alınan kararlar önemlidir ve güçlü bir devlet inşası için ilk adım niteliğindedir” ifadelerini kullanmıştı. Öte yandan Sadr, ABD-İran arasında yükselen tansiyon sonrası “İran ile ABD arasında bir savaşın körüklenmesinden yana değilim. Aynı şekilde Irak’ın bu savaşa sürüklenip, iki ülke arasındaki çatışmaların sahası haline getirilmesi taraftarı da değilim. Irak olarak birlik ve beraberlik içerisinde İran ve ABD arasındaki muhtemel bir savaşla ilgili olarak ciddi bir tutum sergilemezsek bu Irak’ın sonu olur” açıklamasını yapmıştı.
Sadr, Iraklı Şii milis gruplarının Suriye’den çekilmesi gerektiğini birçok kez vurgulayarak İran destekli Beşşar Esed’in istifa etmesi gerektiğini de belirtmişti.
Sadr’ın Suudi Arabistan’la olan yakınlığı
Mukteda Sadr, 2017 yılında Suudi Arabistan’a gerçekleştirdiği ziyaretiyle de gündem olmuştu. Resmi davet üzerine Suudi Arabistan’ı ziyaret eden Iraklı Şii lider, Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’la görüşmüştü.
Suudi Arabistan’da Şii din adamı Nimr el-Nimr’in idam edilmesinin ardından 2016 yılında Tahran’daki Suudi Arabistan Büyükelçiliği’ne düzenlenen baskın üzerine Riyad-Tahran arasında diplomatik ilişkilerin kesildiği bir dönemde Sadr’ın bu ziyareti dikkat çekmişti. Sadr, Suudi Arabistan ziyareti sonrası yaptığı açıklamada, iki ülke ilişkilerini üst düzeye çıkarmak için Riyad’ın en kısa sürede Bağdat’a yeni bir elçi ataması ve Necef’te konsolosluk açması konusunda görüş birliğine varıldığını belirtmişti.
Riyad ziyareti sonrası Irak’ta yaşanan bu gelişmeler Sadr’ın Arap kimliği üzerinden İran’a karşı cephe aldığı şeklinde yorumlanmıştı.
Sadr’ın sözcüsü Salah el Ubeydi, bu ziyaretle ilgili “Irak, İran ve Suudi Arabistan arasında bir çatışma sahasına dönüşmek istemiyor, müstakil bir şekilde iki ülkeyle de ilişkilerimizi sürdürmeye çalışacağız.” açıklamasında bulunmuştu.
İran’ın vermek istediği mesaj
İran’ın Irak’taki nüfuzunu artırmasını daha önce birçok kez eleştiren ve Arap kimliğini öne çıkararak Suudi Arabistan’a yakınlaşan Sadr’ın Tahran ziyaretini önemli kılan faktörlerden biri de İran ile ABD arasında tansiyonun yükseldiği bir dönemde gerçekleşmiş olması. Mukteda Sadr’ın İran devrim lideri ve Devrim Muhafızları Ordusu komutanlarının yanında yer alışı İran’ın bölgedeki gücünü ve nüfuzunu göstermesi açısından ABD’ye verilmiş bir mesaj olabilir.
Nitekim Sadr öncülüğündeki Sairun Koalisyonu geçtiğimiz ocak ayında ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesi için meclise kanun teklifi vermişti. Sairun Koalisyonu, 329 sandalyeli mecliste 54 milletvekiliyle birinci parti konumunda.
Sadr’ın bu ziyareti, İran’ın ABD ve İsrail tehdidi karşısında bölgesel müttefikleriyle olan yakınlığını göstermesi açısından stratejik bir hamle. Zira Humeyni hüseyniyesinde gerçekleşen Aşura töreninde Hamaney’in sükûnetle dinlediği, Sadr ve Süleymani’nin ise göğsünü döverek eşlik ettikleri şiirde geçen cümle şu şekilde: “Komutan Hüseyin’in eli, İsrail’in şerrini bu dünyada azaltıyor.” Nitekim aynı gün Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, Aşura törenleri münasebetiyle yaptığı konuşmada İran lideri Hamaney’in “Bu zamanın Hüseyin’i” olduğunu söylemişti.
Bu açıdan Şii siyasi liderler içerisinde zaman zaman Tahran’a en sert eleştirileri dile getiren Sadr’ın İran lideri Hamaney’in dizinin dibinde, İran’ın gölge komutanı Süleymani’nin yanında oturması İran’ın ABD ve bölgesel rakiplerine gözdağı verdiğine işaret ediyor. Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Kayhan gazetesinin ziyaretle ilgili “Düşman düşerken direniş ekseni yükselişte” manşeti bu mesajı doğrular nitelikte.
Ziyaretin Irak’taki yankıları
Sadr’ın İran ziyaretinin Irak’taki iç dengelere etkisi de merak konusu. Nitekim Sadr’ın İran ile ihtilaflı olduğu meselelerden biri de Haşdi Şabi’nin geleceğiydi. Sadr Haşdi Şabi’nin lağvedilmesini savunurken Hamaney bu örgütün bir nevi İran’daki Besic Güçleri gibi varlığını devam ettirmesi gerektiğini vurgulamıştı. Kasım Süleymani ise Haşdi Şabi’nin resmi danışmanı konumunda. Bu ziyaret Mukteda Sadr’ın Haşdi Şabi’ye yönelik yaklaşımında değişikliğe sebep olabilir.
Öte yandan Haşdi Şabi’nin önceki sözcüsü Hasan el-Esedi, Sadr’ın İran ziyareti ile alakalı Al-Mayadeen’e verdiği röportajda “Kasım Süleymani’nin huzurunda Hamaney ve Sadr arasında gerçekleşen manevi ve fiziksel yakınlaşmadan ötürü çok mutluyuz. Bu kesinlikle bir mesaj. Özellikle sınır bölgesinde doğrudan çatışmaya varmış olduğumuz Siyonist rejime karşı.” açıklamasında bulundu.
Tahran’daki yakınlaşma ve Hasan el-Esedi’nin ifadeleri birlikte okunduğunda İran’ın Irak’taki Şii gruplar arasında mutabakat sağlamaya çalıştığı düşünülebilir. Irak’taki Haşdi Şabi üslerinin İsrail tarafından birçok kez hava saldırısına uğradığı bir dönemde Tahran’ın Şii gruplar arasında mutabakat sağlama ihtimali daha da kuvvet kazanıyor.
Öte yandan Sadr hareketinin eski kıdemli üyelerinden Gays el-Temimi, Sadr’ın Tahran ziyaretinde yerde oturduğu esnada Hamaney’in sandalye üzerinde oturuşuna atıfta bulunarak, “O (Sadr) Iraklılardan önce kendisini değersizleştirdi.” ifadelerini kullandı. Bu açıdan bakıldığında Sadr için mevcut ziyaret içeride kırılmalara da sebep olabilir. Zira Sadr’ın Irak’taki popülerliğini artıran faktörlerden biri de ülkedeki İran nüfuzuna karşı çıkmasıydı.
Siyaset sahnesinde kullandığı ana argümanlarından biri İran’ın Irak’a müdahalesine karşıtlık olarak özetleyeceğimiz Sadr’ın Hamaney ve Süleymani ile olan yakınlığının Irak iç siyasetine etkilerini önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz.
[Adem Yılmaz Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü’nde lisansüstü çalışmalarına devam etmektedir]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *