Faruk Çakır: “Yolsuzluk ve usûlsüzlüğün İslâm âleminin yanından dahi geçmemesi gerekmez mi? Nasıl oldu da İslâm âlemindeki idareciler Hz. Ömer’i örnek almak yerine çok daha başka idarecileri örnek alır hale geldi?”
Yeni Asya gazetesi yazarlarından Faruk Çakır, bugünkü “Tunus aynasında İslâm dünyası” başlıklı yazısında, Tunus’ta yaşanan yolsuzluk tartışmasına değinirken, “Tunus’taki bu tartışma sadece Tunus’a değil, bir bütün olarak İslâm âlemine ayna tutuyor ve bu ayna görünen tablo da maalesef iç açıcı değil.” vurgusunda bulundu. İslam İşbirliği Teşkilatı başta olmak üzere, İslami teşkilatların da, ‘nasıl zengin oluruz’ sorusuna değil, İslam dünyasında yaşanan itibar kaybına çare araması gerektiğini belirtti.
Faruk Çakır, Tunus örneği üzerinden şu uyarıda bulunuyor:
Çalkantılı İslâm ülkelerinden biri de Tunus. ‘Arap Baharı’nın umumî anlamda kışa dönmesi bu ülkeyi de etkiledi. Tunus’ta yaşanan tartışmalar sanki sadece Tunus’u değil de bir bütün olarak İslâm dünyasına ayna tutuyor.
Meselâ, Tunus’ta Cumhurbaşkanlığı için yeniden aday olan eski Cumhurbaşkanı Muhammed Munsif el-Merzuki’nin, seçimleri kazanması durumunda ilk icraatının “yolsuzlukla mücadele” olacağını ilân etmiş olması İslâm ülkeleri bakımından ciddî bir benzerlik değil mi?
2011-2014 yılları arasında Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Merzuki, yeniden seçilmesi durumunda yapmak istediklerine ilişkin açıklamalarda bulunmuş. Seçimleri kazanması halinde ülkeyi “korkunç bir şekilde” yıpratan yolsuzluğu ortadan kaldırmak için çaba sarf edeceğini belirten Merzuki, “Cumhurbaşkanı Baci Kaid es-Sibsi’nin göreve geldikten sonraki ilk icraatı, yolsuzluk yapanlarla uzlaşı oldu. Seçilirsem benim ilk yapacağım iş, yolsuzlukla mücadele için parlamentoya yasa tasarısı sunmak olacak” demiş. (AA, 3 Eylül 2019)
Bir cumhurbaşkanın ve özelliklede bir İslâm ülkesindeki idarecinin ‘yolsuzluk yapanlarla uzlaşması’ nasıl mümkün olur ve eğer böyle bir hadise yoksa, bu büyüklükte bir ‘isnat’ nasıl yapılabilir? Kimin haklı, kimin haksız olduğunu buradan bakarak görmek elbette kolay değil. Ancak ortaya atılan iddianın yenilir yutulur olmaması dikkat çekici değil mi?
Merzuki, yeniden aday olmasını kendince şöyle temellendirmiş: “Elimde bazı yasa tasarıları var. Bunların Tunus’un geleceğini dizayn için hazır olması gerektiğini düşünüyorum. Su, tohum ve denizle ilgili yasa tasarıları. Parlamentonun Tunus’u kurtaracak yasa tasarılarını kabul etmeyeceğini sanmıyorum. Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın kamu malını yönetme konusunda örnek olması gerektiğine inanıyorum. Bu görevi yerine getirmiş ve başarılı olmuştum. Tunus ve Arap dünyasına belki de garip gelecek bir fikri taşımak için geri dönmem gerekiyor. O da, yöneten değil, örnek olan bir Cumhurbaşkanı’na ihtiyacımız olduğu düşüncesi.”
Eski Cumhurbaşkanı Merzuki’nin yolsuzluk konusundaki vurgusu da dikkat çekici: “Tunus halkına ait olan kamu malı yolsuzluk ve savurganlık yapılarak tüketiliyor. (…) Sen halkın talepleri ve ihtiyaçlarının yanında mısın yoksa yolsuzluk yapanlara mı hizmet ediyorsun?”
Tunus’daki bu tartışmaların benzerleri diğer İslâm ülkelerinde yaşanmıyor mu?
Peki, olması gereken bu mudur? Yolsuzluk ve usûlsüzlüğün İslâm âleminin yanından dahi geçmemesi gerekmez mi? Nasıl oldu da İslâm âlemindeki idareciler Hz. Ömer’i örnek almak yerine çok daha başka idarecileri örnek alır hale geldi? Asıl ve zor soru bu değil mi? Bu itibar kaybını kim ve nasıl tedavi edebilecek?
İslâm İşbirliği Teşkilâtı başta olmak üzere İslâm ülkelerini bir araya getiren çatı teşkilâtları sırf bu gündemlerle toplanıp “Bize ne oldu, ne oluyor? Bu açmazdan, bu çıkmazdan, bu itibar kaybından nasıl kurtuluruz?”a cevap aramalıdır. Yoksa “Nasıl olur da daha zengin oluruz?” türü sorulara cevap aramaya devam ederlerse velevki zengin olsunlar ‘iyi’ olmuş olmazlar.
Tunus’taki bu tartışma sadece Tunus’a değil, bir bütün olarak İslâm âlemine ayna tutuyor ve bu ayna görünen tablo da maalesef iç açıcı değil.
Mutlaka düzeltilmesi gereken kirli bir tablo ile karşı karşıyayız vesselâm.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *