İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Habertürk TV’de Didem Arslan Yılmaz’ın moderatörlüğündeki Türkiye’nin Nabzı programında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
İçişleri Bakanı Soylu, Türkiye’nin Nabzı programında, Didem Arslan Yılmaz’ın moderatörlüğünde, gazeteciler Nagehan Alçı, Veyis Ateş, Çetiner Çetin ve Deniz Zeyrek’in sorularını yanıtladı.
Mardin, Van ve Diyarbakır büyükşehir belediyelerine kayyım atama kararına ilişkin Bakan Soylu, alınan kararın siyasi bir karar olmadığını, hukuk çerçevesi içinde alınan idari bir karar olduğunu kaydetti.
“Terör örgütü belediyeleri kendine hizmet eden bir merkez haline getirecek, oradan kendine finansal, insani ve lojistik gibi kaynaklar gerçekleştirmeye çalışacak. Devlet bunu görecek, mahkemeler bu konuda dava açacak. Biz ne yapmalıyız? İki gündür Türkiye bunu tartışıyor.” diyen Soylu, 3 belediye başkanı hakkında terör örgütüne yardım etmek, terör propagandası yapmak ve üye olmaktan soruşturma ve kovuşturma olduğunu dile getirdi.
Soylu, “Bir tanesi çıkıp da ‘ben terör örgütünün üyesi değilim’ dedi mi? Hiçbirinden bir ses çıkmadı hala, çıkamaz da… Polisi öldüren teröristin mezarını ziyaret ediyor. Bu bir kamu görevlisi. Anayasanın 127. Maddesinin bize verdiği yetkiyle, terör örgütüyle bağlantısını gördüğümüz zaman bununla ilgili suç duyurusu yaparız. Bana, ‘bir tehdit görüyorsan bunu şu çerçeve içinde açığa alabilirsin’ diyor. Terörle iltisakını bulup, aldığınız andan itibaren oradaki yapı tamamen sizin geçici bir başkanvekili atamanızı getiriyor. Bir vali, kaymakam veya dışarıdan da birini atayabilirsiniz.” değerlendirmesini yaptı.
Mahkemeler tamamlanıp, belediye başkanları ceza alırsa yeniden seçimlerin yapılacağını belirten Soylu şöyle devam etti:
“Adam aldı parayı aktardı dağa, bunun sorumlusu ben olmayacak mıyım, bana sormayacak mı bu millet, ‘sen ne iş yapıyorsun, biz sizi niye getirdik?’ demeyecek mi? Bütün bunlara sessiz mi kalalım? Ahmet Türk içeriden niçin çıktı? Sağlık sebebiyle çıkan bir kişi adalet yürüyüşüne katıldı sonra partisinin belediye başkanı oldu. Göz mü yummalıyız? İçeriden sağlık sebepleri üzerinden hile yaparak çıktı. Diyarbakır manevi kültürümüzün en güçlü vilayetidir. Şimdi Diyarbakır’da sahabeler var. İki tane peygamber var. Böyle bir şehirde sahabe ismini çıkaracaksın, bir terörist ismini koyacaksınız. Biz de yönetme yetkisini vatandaşın verdiği biri olarak, ‘tamam siz bunları yapabilirsiniz’ mi diyelim? Biz bu gece Türkiye’nin önemli bir merkezine giden bombayı Şanlıurfa’dan çıkarken yakaladık. Bundan tam bir hafta önce onun tam 4 katı büyüklüğündeki bir bombayı daha yakaladık. Yılbaşından bu güne kadar 160 önemli olayı engelledi bizimkiler. Bunlardan bir tanesi gerçekleşmiş olsaydı uluslararası problem haline gelecekti. Biz neyle karşı karşıya kaldığımızı biliyoruz, bu insanlar bu iklimi oluşturuyor. Diyarbakır, Vanlı ve Mardinli kardeşlerimiz, ‘biz bunların ne yaptıklarını biliyoruz, bunların yönetme kabiliyeti yok, hizmeti ilk kez bu kayyımlarla yaşadık’ diyorlar. Bunu oradaki vatandaş söylüyor.”
“Siz PKK ile berabersiniz diyoruz. Bir tanesi de çıkıp ‘hayır’ demiyor”
“İki günden bu yana ‘siz PKK ile berabersiniz’ diyoruz. Bir tanesi de çıkıp ‘hayır’ demiyor. HDP, bugün PKK’nın söylediği çizginin bir milim dışına çıkamayacak bir kabiliyete sahiptir. Bunu bu kadar açık söylüyorum.” diyen Süleyman Soylu, şunları söyledi:
“HDP’nin kapatılıp kapatılmaması yargının kararıdır. Iğdır belediye başkanını niçin görevden almadık? Eğer suçu yoksa almıyoruz, niye alalım? Biz kanuna kurala, yaptığı işlere ve karşı karşıya kaldığı soruşturmalara bakıyoruz. AK Partili belediye bir başka işle karşı karşıya olduğu zaman aldık. İçişleri Bakanlığım döneminde bir kaç AK Partili belediyeyi de aldım, bir kaç CHP’li ve MHP’li belediyeyi de aldık. MHP’den hiç bir itiraz gelmedi, ‘bu adamı neden aldınız?’ denmedi. Burası demokratik, hukuk devletidir. Seçilmiş diye hukuk kurallarını kimse istismar edemez. Hepimiz hukuk içinde kalmak zorundayız. Hukuktan başka sığınacağımız liman yoktur.”
Diyarbakır, Mardin ve Van Büyükşehir Belediye başkanlıklarında yapılan görevlendirmelerden sonra batıdaki illerde de bu şekilde gelişmelerin olabileceği yönündeki söylemlere değinen Soylu, “İstanbul, Ankara, başka vilayetlerde yıllardan beri bunlar belediye başkanlığı yapıyorlar. Yapıyorlar mı? Kimin dokunduğu var? İşini yapıyorsa başımızın üstünde yeri var. Ama yarın bir yolsuzluk yaparsa… AK Partili belediye de dahil CHP’li belediye de dahil. Biz o yolsuzluk yapan belediyeyi ne yapacağız?” diye konuştu.
Soylu, “Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu görevden almalar için değerlendirmelerde bulundu. Bu iki eleştiriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
“Sayın Gül cumhurbaşkanlığı yaptı. Sayın Davutoğlu başbakanımızdı ben de kabinesindeydim. Ben bu iki eleştiriye de üzülüyorum. Hakikaten üzülüyorum. Devlet adamlığı sorumluluğu… Dünkü konuşmaları da çok net bir şekilde biliyoruz. Bugünkü konuşmaları da biliyoruz. Seçimle gelen elbette ki seçimle gider. Binlerce insan seçimle geliyor ve seçimle gidiyor. Burada konuşulan şey terör. PKK ile iltisaklı ve terör bağlantılı birisinin tedbiren alındığı andan itibaren eğer buna bir itiraz oluyorsa, bu siyasal bir itirazdır. Buna sadece üzülürüm.”
“MLKP ile Amerikalılar görüştü”
Türkiye’nin bölgesel manada artan gücünü ve etkinliğine değinen Soylu, devletin bugün çok güçlü olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“PKK’nın arkasında kimin olduğunu bilmiyor muyuz? Bugün güvenli bölge diye saldıranlar acaba orada niçin varlar? Neden Amerika orada, neden dünyanın bütün ülkeleri oraya heves ediyor? Size başka örnek vereyim. Çok yakın zamanda. Bundan 14 gün önce Suriye’nin bir tarafında bizim kırsalda bitirdiğimiz MLKP ile Amerikalılar görüştü. Ne görüştüklerini biliyoruz. Ne görüştükleri de bize kalsın. Hem de kimle… İsim isim, kimlerle… Biz devletiz ve bunları bilmek zorundayız. Her türlü görevleri vardı. Askeri diplomatik… PKK ile ilişkilerini de söylerim. Nereye gittiklerini, nerede beraber olduklarını. Şahin Cilo kim? PKK’nın bir unsuru. Birlikteler. Neden ayağa kalkmadı dünya? Birleşmiş Milletler’e gidiyor Şahin Cilo kravat takıyor, orada imza atıyor. Ne diyor? ‘Ben çocuk terörist almaktan vazgeçeceğim.’ Bu kadar basit.” ifadelerini kullandı.
Süleyman Soylu, akşam saatlerinde yaşanan başka bir gelişme hakkında bilgiler vererek, “Bir saat önce Kızıltepe’den yine bir vilayetimize giden bir bombayı arkadaşlarımız yolda yakaladı. Bakın biz dünyanın en önemli bölgesindeyiz. Onlar ‘Lanet olsun.’ diyor. Biz ‘Şükürler olsun.’ diyoruz. Dünkü Türkiye değiliz. Güçlü bir ülkeyiz. Şanlıurfa’daki patlayıcının dışındaki ikinci bir patlayıcı. Nasıl bir ülkede ve coğrafyada yaşadığımızı hep beraber değerlendirmeliyiz.” diye konuştu.
Öcalan’ın mektubu
Yerel seçimlerde gündeme gelen terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın mektubu, Osman Öcalan’ın verdiği demeçlere ilişkin “O ara dönemde yaşanan röportaj meselesi ve mektup konusuyla alakalı ne söylersiniz?” şeklindeki soruya, Soylu, “Bir tek cümle söyleyeceğim. Devlet terör örgütüyle her türlü mücadeleyi yapar. Asimetrik her türlü mücadeleyi yapar ve yapmaya hakkı vardır. İstediğini istediği şekilde de yönetir. Bu kadar basit. Devletlerin böyle bir hakkı vardır. Devlet asimetrik her türlü mücadeleyi yapar. Bu kadar açık.” yanıtını verdi.
Göç konusu
Soylu, “(Göç) Bu bizi etkilediği kadar, Avrupa’yı da etkileyecek. Bana şunu söylüyorlar, ‘Açın kapıyı hepsi Avrupa’ya geçsin.’ Ben açmak istiyorum ama bu sefer Türkiye göç yolu olur. Böyle bir şey yapamayız.” dedi.
Bakan Soylu, “Türkiye’nin göç stratejisi yok.” şeklinde haksız bir eleştiri yapıldığına dikkati çekerek, Türkiye’nin dünyanın bütün ülkelerinden çok daha önemli ve iyi bir göç politikası olduğunu söyledi.
Soylu, “Biz 2011’de ön bölgede kamplar kurduk, kendi ülkemizde kamplar kurduk, Suriye’den Türkiye’ye gelenlerin tamamını kayıt altına aldık. Yetmedi, tam 99 parametre, 59’u kesin yapılmak kaydıyla ikinci defa güncelledik. Biyometrik verileri dahil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının belki yeni kimlik kartı almayanların biyometrik verileri yoktur, Suriyelilerin Türkiye’de tamamının biyometrik verileri vardır.” diye konuştu.
Bakan Soylu, Türkiye’ye göç sağanağının bitmediğini belirterek, şöyle devam etti: “450 bin kişi 2017 yılında geldi. 285 bin kişi 2018 yılında geldi. Şu ana kadar 70 bin kişi geldi. Bunların bir kısmı kaçak olarak geliyorlar. Biz bunların tamamını kayıt altına almak için kayıt altına almıyoruz. Kayıt altına alınmayan Suriyelilerin oranı var olanın içerisinde olsa olsa 50-60 bin civarındadır. Neden çok düşük, çünkü biz onun sağlık imkanını ortaya koyuyoruz. İnanın, bu çok teknik bir konudur. Bilenin değerlendirme yapması gereken bir konudur.”
Bunun sadece Türkiye’nin meselesi olmadığını vurgulayan ve haftada ortalama bin 500, 2 bin kişinin de Yunanistan üzerinden Avrupa’ya geçtiğine işaret eden Soylu, “Bu bizi etkilediği kadar, Avrupa’yı da etkileyecek. Bana şunu söylüyorlar, ‘Açın kapıyı hepsi Avrupa’ya geçsin.’ Ben açmak istiyorum ama bu sefer Türkiye göç yolu olur. Böyle bir şey yapamayız. Böyle bir şey yaptığımız zaman buna terör gelir, uyuşturucu gelir, asayişsizlik olur. Onun için sınırlarımızda da çok önemli tedbirler alıyoruz. Hem elektronik tedbirler alıyoruz, hem fiziki tedbirler alıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Süleyman Soylu, CHP ve İYİ Parti’nin Suriyeli göçmenlere dair çalışmaları siyasal olarak farklı bir noktaya taşımaya çalıştığını ifade ederek, “Bütün seçim boyunca Suriye meselesini kendi hücreleriyle beraber AK Parti’nin üzerine yıkıp bir olumsuz propaganda oluşturdular.” dedi.
Suriyelilerin Türkiye’de kamu kaynaklarından yararlanmaları konusunda hiçbir eksikliğinin bulunmadığı altını çizen Soylu, TOKİ’nin ev verdiği, maaş bağlandığı, hastanelerde sıra beklemedikleri gibi söylemleri ise şehir efsanesi olarak yorumladı.
Soylu, “Biz, sokaktaki insanımız kaç yıl daha sizce bu göçle uğraşacak, mücadele edeceğiz ya da yaşayacağız?” sorusuna, “Uyguladığımız politikaların sonuçlarına göre çok kısa vadeli olacağını düşünmüyorum.” yanıtını verdi.
‘Bunların hepsi spekülasyon’
Soylu, Türkiye’deki Suriyelilerin nüfus artışına dikkat çekilerek yöneltilen, “Suriyeliler 10-15 yıl sonra ülke nüfusunun yüzde 10’unu oluşturacak. Ülkenin demografisi değişecek, dolayısıyla ilerde onlar üzerinden iç karışıklık çıkartılacak ve çok farklı senaryolar dile getiriliyor. Bunlar sizi kaygılandırmıyor mu, devlet olarak siz ne yapıyorsunuz bu konuyla ilgili?” soruna da şu yanıtı verdi:
“Bunların hepsi spekülasyon. Korkutmaya yönelik spekülasyon, insani de değil. İşimiz yüzde 50’si de bu, göç. Şu anda ilk geldikleri zaman Karadenizlerde 10-11 çocuk yapıyorlardı, şu anda 2 çocuk yapıyor. Kürtler 10-15 çocuk yapıyorlardı, şimdi 5-6 çocuğa düştüler. Yarın şehir yaşantısı onları da 2-3 çocuğa düşürecek. Bu simülasyonlar tamamen yurt dışında Avrupa’da, Almanya’da yaşanan o yabancı düşmanlığı cereyanının Türkiye’ye aktarılmasıdır. Ben bunu tehlikeli görüyorum, ben bunu ırkçılık görüyorum.”
Sınır bölgelerde güvenliği esas aldıklarını anlatan Soylu, “Sadece radikal cihatçılar değil, aynı zamanda PKK, PYD… PKK ve PYD yaklaşık 5 bin civarında kişiyi Suriyeli kimliğiyle Türkiye’ye sokmak istiyor. Iraklı kimliği yaparak Türkiye’ye sokmak istiyor. Özellikle oradaki PYD’lilerden, Suriye kimlikli PYD’lilerden kriminal olmamış, bizim tespit edemeyeceğimiz kişileri Türkiye’ye sokmak istiyor. Birçok tehdit var da burada sizi ürkütmeyeyim.” diye konuştu.
Soylu, kayıt dışı çalışmanın herkese olduğu gibi Suriyelilere de yasak olduğunu vurgulayarak, bu durumdakilere iki aylık bir rehberlik yaptıklarını ve bunun tarihini de 31 Ekim’e kadar devam ettireceklerini söyledi.
Suriyelileri kayıtsız çalıştıranlara ilişkin 31 Ekim’den sonra gerekli işlemleri yapacaklarını aktaran Soylu, İstanbul’un iş hayatına uygun bir şekilde kayıt olan Suriyelileri tutacaklarını ancak diğerlerini göndereceklerini belirtti.
Bakan Soylu, “İstanbul seçimlerinde istenmeyen bir sonuç almanızda Suriyeliler meselesi ne kadar etkili olduğunu düşünürsünüz?” sorusuna, “Siyaset akıllıdır bahane bulmayı sever. Suriyelilerin seçim sonuçlarına hiçbir tesiri olmadığını düşünenlerdenim. Ama bu ciddi bir şekilde seçim mazereti olmuştur. Vatandaş rasyonel karanını verir.” diye cevap verdi.
“AK Parti siyasal olarak Türkiye’yi dönüştürdü”
Soylu, AK Parti’ye 2012’de girdiğini belirterek, “AK Parti siyasal olarak Türkiye’yi dönüştürdü. Özal’dan sonra Türkiye ciddi bir karmaşıklık içine girdi. Sebebi de şu, belli bir seviyenin üzerine çıkarmak istemiyorlar. Güçlenince başa dert olursunuz. S-400 alırsınız, Doğu Akdeniz’de arama yaparsınız, helikopter yaparsınız. Bağımsızlığınızı ortaya koymaya çalışırsınız. Türkiye son dönemde bunu yaptı. Bundan sonra bir siyasi parti 18 yıl içinde ancak bu kadar yapar. Türkiye bir mucizeye imza attı.” diye konuştu.
Bakan Soylu, “Alevi yurttaşlar konusunda AK Parti’nin sınıfta kaldığını düşünüyorum” yorumuna şu yanıtı verdi:
“Uluslararası kriterlere göre söylediğiniz kesinlikle ayrımcılığa girer. Alevi yurttaşlarımız bizim kardeşimizdir, yetkinliğine göre herkes vali olma hakkına sahiptir Alevi de Sünni de. Adamın kendisi, ‘Tayyip Erdoğan’ın Türkiyesinde Alevi olduğumu rahatlıkla söylüyorum’ diyor. Tayyip Erdoğan gelmeden önce Kürtler bu ülkede, ‘Ben Kürdüm’ diyemiyordu. Herkes Alevi olduğunu söyleyemez, saklardı. 10 yıl önce dindarlar da ‘dindarım’ diyemiyordu. Alevi meselesi zor bir meseledir. Aleviler ve Sünniler arasında sorun oluşturmak istendi, Gezi olayında olduğu gibi. Aleviler bu oyuna gelmedi. Bir çok olayda Alevileri tahrik etmek istediler aleviler bu oyuna gelmedi. Birçok meselede duyarlı davrandıklarını düşünüyorum. ”
Kurulması gündemde olan yeni partilere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Soylu, şunları kaydetti:
“Tarihsel hikayelerimiz ve oluşmuşluklarımız var. Ben de siyasi partiler içerisinde bulundum. Doğru Yol Partisi’nde yetiştim. Bu hadiseyi Adalet Partisi de Demokrat Parti de yaşadı. Fakat şöyle bir şey var. Siyasette isimler önemlidir. Siyasette makro politikalar ve ne söylediğin önemlidir. Yani hangi evin önüne tezgah açtığın, ne yaptığın önemlidir. Avrupa, Amerika, Orta Doğu, ülken ve yatırımlar için ne düşündüğün önemlidir. Vatandaş bütün bunlara ait kararlar verir. Bugün birtakım siyasal partilerin 6,7,8 puanların üzerine çıkamamasının nedeni de… Protesto oyları alırsınız. İktidarı beğenmezler 3,4,5 puan… Cem Uzan da aldı. 7 puan aldı. Bu protest bir oydur. Burada vatandaşın oyu şöyle bir oy değil; ‘Ben 7 puan ona 8 puan ona 10 puan ona vereceğim, hepsini toplayacağım.’ değil. Vatandaş iktidara getireceği partiye bakar. Kime bakacak? Senin orada uyguladığın politikalar, önermelerin ve hedeflerin vatandaşı tatmin ediyorsa o bloka oyunu vermiş olacak.”
Soylu, AK Parti’nin toplumun her kesiminin umudu olduğunu dile getirerek, yeni partilerin önermelerinin önemli olduğunu söyledi.
‘Yeni sistem Ferrari gibi’
Yeni hükumet sistemine dair soruları yanıtlayan Soylu, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi’nin ülkeye istikrar getireceğini savundu.
Bakan Soylu, sistemin, işleyişi hızlandırdığını belirterek, “Şimdi Ferrari gibi. İçişleri Bakanı olarak söylüyorum. Kendi bakanlığım içerisinde ve yaptığım işlerde hakikaten Ferrari gibiyim. Türkiye’de bu sistemi eleştirenler oligarşik bürokratik yapının devamını istiyorlar. Türkiye oligarşik bürokratik devletten demokratik devlete geçti. Türkiye’de oligarşik bürokratik yapının merkezi başbakanlık bürokrasisidir. Başbakanlık bürokrasisi idi. Bitti. Bakan olarak bir atılım yapmak istiyorum. Bunu öncelikle ilgili bakanlıklarla görüşeceğim, oradan başbakanlık bürokrasisine getireceğim, başbakana anlatacağım, oradan geçecek. Meclis’e anlatacağız… Bu büyük bir devrimi kuşa çevirir.” ifadelerini kullandı.
Soylu, yeni sistemde bakanlıkların yapısı hakkında bilgiler vererek, çalışma sistemlerini anlattı. Cumhurbaşkanlığı sisteminde demokrasinin en uçlarında kalan düşüncelerin siyasetin merkezine taşınma imkanı yakaladığını belirten Soylu, ABD’deki başkanlık sisteminin de bunu başardığını söyledi.
“Bu sistemin en özü yedek milletvekilliğidir”
İçişleri Bakanı Soylu, “Revizyona tamamen karşı mısınız? Ya da Cumhurbaşkanının parti genel başkanından ayrılması meselesiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine, şöyle konuştu:
“Bu sistemin eksiği var. Eksiği şu; Sayın Cumhurbaşkanımızın önerisiydi bu. Bu öneri meclisteki bir denge üzerinden kabul edilmedi, yedek milletvekili. Bu sistem, yedek milletvekilsiz yürümez. Bu sistemin en özü yedek milletvekilliğidir. İkinci eksik şu; özellikle bu sistem içerisinde bu sistemde yürütmenin kendine ait birtakım adımları biraz daha rahat atabilmesi için bu kanun hükmünde kararname çerçevesinin dışında, yıl içerisinde belli bir sayıyla meclise getirmek kanaatiyle kanun hükmünde kararname önerebilme yetkisi olması lazımdı Cumhurbaşkanının. Bu, bu sistemin en temel eksiklerinden bir tanesidir. Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Cumhurbaşkanımızdan sonra Cumhurbaşkanlığı aynen Amerika’da olduğu gibi, birtakım kanunları belli sayıda ve kritik önerebilecek, önerir önermez onun kendi yetkisindedir. Meclise önerip kanun hükmünde kararname çıkarıp ondan sonra meclis yetkisine sahip olacaktır. Bu sistemin temel eksikliklerinden bir tanesi budur. Sistemin en temel meselelerinden bir tanesi parti genel başkanlığıdır. Bu iki şapkayı, meclis şapkasını, parti şapkasını ve cumhurbaşkanlığı şapkasını birlikte yürütmek durumunda kalmalıdır.”
Süleyman Soylu, “FETÖ benzeri başka cemaatlerin de devlette kadrolaşmaması için ne yapacaksınız? sorusunu ise “Türkiye’de cemaatlerin FETÖ benzeri kadrolaşmasına Türkiye Cumhuriyeti müsaade etmez, kimse müsaade etmiyor. Cemaatler bizim toplumsal gerçeğimizdir. Bugünün değil, tarihsel bir gerçeğidir. Ancak bunun devlet içerisinde birtakım odaklar içerisinde öbek olarak bulunmasına ne millet müsaade eder, ne siyaset müsaade eder. Siyaset şerik kabul etmez. Herkesi kendi potasında ister.” şeklinde yanıtladı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *