FETÖ, yoksul ve zeki çocuklara burs vermesi ve kanuni olmayan faaliyetleri nedeniyle “beyaz eldivenli mafya” olarak da adlandırılan “Derin Vatikan”ın Masonik örgütü “Opus Dei”ye benzetiliyor.
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), yoksul ve zeki çocuklara burs vermesi ve kanuni olmayan faaliyetleri nedeniyle “beyaz eldivenli mafya” olarak da adlandırılan “Derin Vatikan”ın Masonik örgütü “Opus Dei”ye (Tanrı’nın Eseri) benzetiliyor.
İstanbul Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dekan Vekili Mehmet Ali Büyükkara, AA muhabirine yaptığı açıklamada, FETÖ’nün benzediği yasa dışı yapılarla benzer yanlarını anlattı.
Büyükkara, FETÖ’nün batıni (gizli) bir dili ve “iki ajandası” olduğunu belirterek, bu açıdan bir benzerlik aranacaksa İslam tarihindeki batıni gruplara ve özellikle İsmailiye Şiasına bakılması gerektiğini söyledi.
FETÖ’nün Kur’an ve sünnete bağlı bir görüntü sunduğunu ancak dini metinlerin batıni dille takip edildiği dini bir düşünce yapısı inşa ettiğini aktaran Büyükkara, bu yapıların içinde en meşhurunun İran’da hicri 6’ncı yüzyılda Hasan Sabbah tarafından kurulan “Haşhaşiler” olduğunu söyledi.
Lidere körü körüne bağlılık
Büyükkara, Hasan Sabbah’a ciddi bağlılığı bulunan örgüt mensuplarının haşhaş içerek dünyada sahte cennetlere bulanık zihinleriyle kandıklarını ancak bu durumun örgütün magazinsel boyutu olduğunu anlattı.
Bunların haşhaş içseler de içmeseler de liderine körü körüne bağlı olduğunu kaydeden Büyükkara, şunları söyledi: “Liderleri ne derse ölümüne onu yapan, uzun yıllar, mesela bir hizmetçi ve alt düzey bir bürokrat kılığında, devletin dairesinde veyahut büyük bir bürokratın, vezirin ya da sultanın evinde hizmetçi olarak istihdam edilen, kendisini saklayan ama vakti zamanı geldiğinde aldığı emirle harekete geçip çok ciddi maliyetli birtakım suikastlerle düşmanlarını ortadan kaldıran insanlar. Bu haliyle bunlara ‘Fedai Teşkilatı’ denmiş. Bir dava uğruna ve bu süreçte de kendilerini ustalıkla saklıyorlar.”
Büyükkara, Haşhaşiler’in bu özelliklerinin FETÖ’yü andırdığına dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Senelerce takiye pratiğini uygulayarak kendilerini askeriyede, yüksek yargıda, polis teşkilatında veya bürokraside saklayan insanlardan bahsediyoruz. Yani FETÖ deyince akla körü körüne bağlı, kendisine özgü bir fıkıh takibi yapan, hedefe ulaşmak adına haramları helal görme pozisyonuyla bir dini yükleme yapılmış insanlar topluluğundan söz ediyoruz. Bu bize Haşhaşiler’i hatırlatıyor. Zaten o isimle son zamanlarda anıldı haklı olarak. Yani bir nevi robota dönüştürülmüş insanlar. Aslında ‘haşhaş’ orada zihni uyuşturmanın, zihni tümüyle kontrol dışına itmenin bir sembolüdür.”
Opus Dei’nin benzeşen çalışma tarzı
FETÖ’nün günümüzde ise İspanya’da 1920’de Komünizmle mücadele amacıyla kurulan, başında “Peder” (Baba) isimli dini bir liderin olduğu Katolik kökenli “Opus Dei” (Tanrı’nın Eseri) örgütüne benzediğine dikkati çekti.
Büyükkara, Hristiyanlık içinde kendine göre bir fıkhı olan örgütün, kanuni ve hukuki olmayan birtakım işlerle devlete sızma, devletin bürokratlarına istediklerini yaptırma, buradan kendi örgütlenmelerine menfaat devşirme ve rant elde etme biçiminde bir yol izlediğini kaydetti.
Bu örgütün kendini gizlediğini, üniversite, okullarının olduğunu ve devletin bünyesinde örgütün sözlerini dinleyen insanların bulunduğunu anlatan Büyükkara, şöyle devam etti:
“Sadece İspanya’da değil Avrupa çapında. Kendi felsefeleri içinde güya Hristiyanlığa da hizmet ediyor. Aynı FETÖ’nün kendi çerçevesinde İslam’a hizmet iddiasında olduğu gibi. Bu nedenle bu yaptığı işler, şantaj, gençler üzerindeki yatırımları, beyin yıkama faaliyetleri bize FETÖ’yü andırıyor. Opus Dei o yüzden değişik araştırmalar ve yayınlarda ‘beyaz eldivenli mafya’ biçiminde de tanımlanmıştır. Bu da yine bize FETÖ’yü hatırlatıyor. FETÖ’nün mutlaka bunlardan yararlandığını, birtakım stratejilerini, birtakım yöntemlerini örnek aldığını da düşünüyorum.”
“Şantaj ve kumpas mafyatik işlerdir”
Büyükkara, Opus Dei için yapılan “beyaz eldivenli mafya” benzetmesinin FETÖ için de kullanılabileceğini vurgulayarak şu değerlendirmede bulundu:
“Sonuca baktığımızda bu insanlar, mesela bürokrasi ve askeri hiyerarşide kendi yükselmelerine engel olarak gördükleri insanlara şantaj, kumpas yapmıyorlar mı? Kendi parlak öğrencilerinin önünü açmak veyahut parlak olmayan öğrencilere hak etmedikleri yerlere yükseltmek için soru çalma işini organize bir şekilde yapmıyorlar mı? Bunlar mafyatik işlerdir. Mafya sonunda silah kullanır. Bunlar sonunda silah da kullandı, görüyoruz. Darbe girişiminde bulundular. Hatta faili meçhul birtakım cinayetlerde, ispatlanır ispatlanmaz o kısmını net bilmiyorum ama onların ismi geçiyor. Özellikle polis ve asker üzerinde ağırlıkları olduğu için bunları da yapmış olabilirler diye aklımıza geliyor.”
“Tahir’ül Kadri, Gülen’i andırıyor”
Pakistan’da İslam hukuku alanında kendisini yetiştiren ve 2005’ten beri Kanada’da yaşayan Tahir’ül Kadri’nin de Gülen’i andırdığını aktaran Büyükkara, onun da kendine özgü bir fıkıh anlayışı bulunduğunu, iddialarını rüyalar üzerinden kuvvetlendirdiğini ve dinler arası diyalog söylemini savunduğunu kaydetti.
Büyükkara, Kadri’nin de okul ve üniversiteler kurduğunu, özellikle Anayasa Mahkemesi’ndeki gizli yapılanması aracılığıyla hükümetleri tehdit edip istediği amaçlara ulaştığını bildirerek şöyle devam etti:
“FETÖ bütün bunlardan ayrı kendine mahsus da bir yapı. O, bir şeyin tipik eşiti diyebileceğimiz bir yapı değil. Masonik yapılara baktığımızda kendilerini büyük ölçüde gizlediklerini, kendi aralarında müthiş bir yardımlaşma içinde olduklarını, gizli gizli birbirlerini ticaret, siyaset, kültür-sanat sahasında desteklediklerini biliyoruz. Enternasyonel bir örgütsel teşkilat yapısı da var. Bu anlamda tabii ki bir benzerlik taşıyor. Benzeri bizim Türkiye’de daha önce var mıydı? Yoktu. Benzer yapılar var ama bu denli değil. Biz bunun tabii 15 Temmuz’dan sonra iç yüzünü daha net bir şekilde anlamaya başladık. Böyle bir yapının olduğunu şimdiki gözlemlerimizle geriye dönük baktığımızda göremiyoruz. İleride böyle bir şey olabilir mi? Olabilir. Bu noktada artık Türkiye halkı daha dikkatli ve hassas. Buna benzer yapılanmalar husunda daha bilinçli ve bilgilendirilmiş en azından. Bir sürü yayın yapıldı, kitap basıldı ve konferans verildi.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *