“Modernist ve muhafazakâr aydın, yenilik ve din anlayışı noktasında keyfiyet sorunu yaşıyor. Onlar, sosyal değişim projelerinde din ve yeniliği temsil ediyorlar. Bu anlayış sorunu, sapık düşüncelere sahip aydınların ortaya çıkmasına neden oldu.”
Fikirleri bozulmuş aydınlar
Emel Musa (Tunuslu şair ve yazar)
Sapma, önce düşüncede meydana geliyor daha sonra da davranışa intikal ediyor. Çünkü davranış, bilinçli ya da bilinçsiz olarak zihindeki düşünceyi ifade etmek demektir. Aydınların nezdinde meydana gelen sapma, sıradan insanlarda meydana gelen sapmadan farklıdır. Herhangi bir suç işleyen kimse, nesilden nesle aktartılan sosyal bir düzen olarak ortak değerlerden ve toplumsal standartlardan sapmış olur. Fakat aydınların fikirlerindeki sapma, somut olarak belirtilmemiştir. Aslında sembolik bir alanda gerçekleştiğinden dolayı sapmanın dayanaklarını belirlemek zordur.
Biçimsizlik ise normal bir rahatsızlıktır. Şöyle ki cenin, annesinin karnındayken biçimi bozulabilir. Bundan dolayı doktorlar, yaşam zorluklarından kurtarmak için cenine müdahale eder. Bebek, biçimsiz olarak doğabilir. Dolayısıyla biçimsel bozukluk, kaçınılmaz bir hale gelebilir.
Yine organizma sağlam ve düzgün olabilir. Ancak vücutta biçimsel bir bozukluğa maruz kalabilir. Biçimsel bozukluk, maddi ve sembolik olabilir. Yaratılışta bozukluk olduğu gibi düşüncede de bozukluk vardır.
Arap toplumlarının kültürel ve fikirsel bozulmayı bildiklerini ve çoğu aydının bu bozulmanın meydana gelmesinde büyük bir role sahip olduğunu söylersek bize itiraz edenlerin olacağını zannetmiyorum. Bildiğimiz gibi aydınlar, toplumda ön sırada yer alıyor. Aydınlar, kültüre ve düşünceye öncülük ederek toplumda kültürel değişim sürecini şekillendiriyor.
Aydınlar, derin düşünce sapması yaşarken, büyük fikirleri, anlayışları ve ideolojileri fikri anlamda sindiremezken ve sindirme sürecinde meydana gelen bozulmadan şikâyet ederken bu şekillendirme süreci nasıl başarılı olacak?
Aslında aydınları ikiye ayırıyoruz: Modernist aydınlar ve İslamcı/muhafazakâr aydınlar. Bu ikisi üzerinde duralım. Çünkü modernist ve muhafazakâr aydın, yaklaşık yarım asırdan ya da yarım asırdan daha fazla süredir Arap ve Müslüman toplumlarında egemen bir konumda bulunuyor. Ayrıca onlar, son yıllarda artan sorunlara yol açtı.
Sorun, modernitede mi yoksa inançta mı? Büyük bir ihtimalle başarısızlık, kötü sindirim yapan ve projeyi netleştiremeyen aydınların sorunuydu. Bu başarısızlığın sonuçları, sadece siyasi alana değil, tüm sosyal yaşama yansıdı.
Öyleyse modernist ve muhafazakâr aydın, yenilik ve din anlayışı noktasında keyfiyet sorunu yaşıyor. Onlar, sosyal değişim projelerinde din ve yeniliği temsil ediyorlar. Bu anlayış sorunu, sapık düşüncelere sahip aydınların ortaya çıkmasına neden oldu. Bu, nesillere ve toplumun büyük bir kesimine zarar vereceğinden dolayı en tehlikeli bozulmadır. Bu durumda mağdur, birey ya da küçük bir grup değil, toplumun tamamadır.
Bu düşüncemizi daha fazla açıklayalım. Tezimizin özü şudur: Anlaşmazlık içinde olan tüm aydınlar, modernleşmeyi ve İslam’ı sindirmekte zorluk yaşıyor. Bu da çatışmanın şiddetini artırdı. Muhafazakâr aydınlar, İslam sancağını taşıyarak ve kendisini kutsal mesajla görevlendirildiğini söyleyerek İslam’ı kendi yöntemine, açık ve gizli emellerine göre yorumladı. İşte bu aydınlar, İslam’a zarar verip İslam’ı yanlış bir şekilde sundu. Onlar, İslam’ı siyasi emellerini karşılayan, kadını nesneleştiren, kadına sadece belirli roller veren ve erkek hegemonyasını pekiştiren bir ölçüt olarak değerlendirdi.
Muhafazakâr proje, hem politikacıyla hem de geçmiş ve dini esaslarla ilişkiyi tasavvur etme noktasında dine ve dinin kutsallığına zarar veren fırsatçı bir ilişkiye sahiptir. İdeolojik örtüye sahip davet, kapalılıktan başka bir şey getirmedi.
Böylece hem dini hem de moderniteyi analiz etme noktasında bir bozulma meydana geldi. Bu durum, rol ve stratejik anlamda bozulma yaşayan aydınlar ortaya çıkardı. Çünkü analiz sürecinde bilgi, merak, derin düşünce ve anlayış mevcut değildi. Bunun için söz konusu aydınlar, muhafazakâr ve yenilikçi projeye karşı fırsatçı bir tutum sergiledi. Düşünce ve fikirde fırsatçılık ortaya çıktığı zaman fikir ve düşünce ortadan kayboldu. Diğer bir ifadeyle her aydın, diğer aydınlarla çekişme ve tartışma için zorunlu olarak fikir ve kavram arayışına girdi.
Düşünce fırsatçılığından dolayı hem sahte söylemler hem de başarısızlık yaygınlaştı.
Bundan dolayı bizim bozulmaları düzeltmek için cerrahi operasyonlara ihtiyacımız var. Bu da dar kapsamlı ideolojik çatışmalardan uzak bir şekilde gerçek fikri kalkınmayla oluşacak. Aydınların, insanın beklentilerini ortaya çıkartan hakikati ve düşünceyi araştırmaya istekli olmaları çok önemlidir. Aydın, politikacıdan farklıdır. Politikacı, gücünü çıkara ve şartlara hizmet ettiği görevden alır. Aydın ise sorunları kökten çözmek ve insanın beklentilerini karşılayacak en iyi ve en güzel ufuklarda uçmak için yaratılmıştır.
Farklı düşüncelere ve geçmişe sahip aydınlar, siyaset bataklığına dalarak pusulasını yönetim düşüncesine ve siyaset yapmaya yöneltti. Onlar, iktidara ulaşıp devleti baskı altına alarak ve şiddet kullanarak projelerini uygulayacaklarını zannettiler. Hâlbuki proje sahibi aydınların amacı, zihinsel ve kültürel konularla uğraşmaktır. Fakat sol görüşlü ve muhafazakâr aydınlarımız, basitliğine ve netliğine rağmen bu hedefi anlamadı. Çünkü onlar, iktidara ulaşma hevesiyle bozulmuş bir şekilde dünyaya gelen aydınlardır. Bu da hem İslam’ı hem moderniteyi hem de ölümsüz düşünceleri kavrayıp anlama sürecini engelledi.
Aydınlar bozuk olduğundan ve sağlıklı fikirler sunmadığından Arap ve Müslüman dünyasındaki kalkınma ve ilerleme gecikti.
Kaynak: Şarku’l Avsat
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *