Türkiye Gençlik STK’ları Platformu’nun 15-30 yaş arası gençler üzerine yaptığı araştırma birçok veri sağlıyor. Kendilerini hangi inanç grubunda gördüklerinden, hükümet hakkında fikirlerine kadar birçok konu var.
İsmail Kılıçarslan da bu araştırma için, “Önemli değil, çok önemli bir araştırma” ifadesini kullandığı bugünkü değerlendirmesinde, 15-30 yaş arası gençleri anlamak üzere yapılan hem metodoloji olarak hem de 8.000 denek ile gerçekleştirilmiş olmasını beğendiğini dile getirdi.
Yeni Şafak‘taki yazısında Kılıçarslan, “Bence bu araştırmadan sonra Türkiye ve gençlik üzerine her fırsatta söz alan bir takım isimler mahcup olacaklardır. Oturduğu yerden ve ‘duvara dayanarak’ gençler üzerinden ahkâm kesme refleksi, en azından önümüzdeki birkaç yıl için kapanmış bir meseledir bu araştırma sonrası.” ifadesini kullandı.
Kılıçarslan, rapordan çıkardığı yorumları ise şöyle paylaştı okurlarıyla:
Araştırmanın siyasi yönelim sonuçlarını ele alalım mesela. Türkiye’de kendisini “milliyetçi” olarak tanımlayan gençlerin yüzdesi 31,2, Atatürkçü olarak tanımlayanlar 29,6, muhafazakâr olarak tanımlayanlar 16,8, dindar olarak tanımlayanlar 12,6. Hadi şunları konuşalım o zaman. “Dindar nesil yetiştirme” iddiası en azından şimdilik başarılmış görünmüyor. Zaten malum o iş bir çeşit iddia ile hayata geçecek bir iş değil. Gençler arasında kilit kavram “milliyetçilik.” Dolayısıyla Türkiye’de uzun süredir devam eden “milliyetçilik tanımı” tartışmalarının gayet yerli yerinde ve isabetli olduğunu tespit etmemiz gerekir. “Milliyetçi muhafazakâr” ile “Atatürk milliyetçisi” kavramlarının kazananının Türkiye’nin yakın geleceğinde belirleyici olacağı su götürmez. Dolayısıyla her türlü melez siyasal yönelimin değişmez çimentosunun “milliyetçilik” olacağını da öngörmek gerekiyor. “Keşke böyle olmasa” diyeceklerin de “iyi ki böyle oluyor” diyeceklerin de temel çalışma alanı bu alan bence.
Araştırmaya göre gençlerin “hükümetin gençlere yönelik politikalarını” başarılı bulma oranı ise 39,6. Tek başına veri kabul edilemez belki ama bu bulgu AK Parti’nin gençler arasında niçin birinci parti çıkmadığını bir yanıyla izah eder sanırım.
Neticede siyaset öyle böyle yolunu bulur. Bence araştırmanın asıl önemli yanı bu siyasi sonuçlar değil yani. Asıl önemlisi Türkiye’deki gençlerin sosyolojik durumuna dair bulgular.
Şu popüler dini tartışmadan ilerleyelim mesela. “Ateistim” diyen gençlerin oranı 1,1, “deistim” diyenlerin oranı ise 1,0. Yani öyle büyük bir “ateizm-deizm tehlikesi” görünmüyor kapıda. Gayet anlaşılabilir oranlarda seyrediyor mesele. Bu da “ateizm-deizm” tartışmasının yanlış şekilde yürüdüğünü ispat ediyor bence. Tartışmanın doğrusu “sekülarizm tehlikesi” başlığında yürütülmeli. Fakat buna hevesli olmak yerine “tuhaf bir Sünnilik anlatısı” daha cazip geliyor olmalı bu tartışmayı yürütenlere.
İşte hızla düzeltilmesi gereken 3 sonuç: Yabancı dil bilme oranı yüzde 55 düzeyinde. Gençlerin yüzde 66’sı bilgiye internetten ulaşıyor. Bilim okuryazarlığı endeksinde başarı yüzde 54,7.
Gençlerin başat ilgi alanlarında liderlik yüzde 36,7 ile ekonomi alanında. Bunu bilgi ve iletişim teknolojileri, spor, kültür ve sanat, çevre problemleri, magazin ve politika takip ediyor.
Burada bir şey söylemek lazım: 36,7 ile ilgi alanı liderliğini elinde bulunduran ekonomi ile yüzde 32 sonucu bulunmuş kültür sanat ilgisi arasında sadece 4,7 puan fark var. Kültür sanat politikalarını üreten isimlerin dikkate alması gereken bulgu tam da bu bulgudur bence. Gençlerin kültür sanat ilgileri çok küçük dokunuşlarla “ilgi alanı liderliğini” ele geçirebilir. Tabii bunun Genç-Des bütçesini keserek falan sağlanamayacağı da ortadadır diyelim.
Şimdi, bence uzak ara şekilde, araştırmanın en moral bozucu sonucunu paylaşayım sizinle. Gençlerin herhangi bir STK’ya üye olma oranları 3,1. İşte bu büyük tehlike. Örgütlenmek, kendisini daha büyük bir amacın parçası haline getirmek, insanların hayatını değiştirme konusunda motivasyon gibi çok mühim meselelerde gençleri yetiştiremediğimiz, onlara iyi örnek olamadığımız anlamına geliyor bu. Türkiye’de sivil toplumun niçin tel tel döküldüğünü de izah ediyor bana kalırsa.
Bir kötü sonuç daha vereyim. Türkiye’nin gençleri “hayatta mutlu olmak için en önemli faktörler” sorusuna “para” cevabı vermişler ilk sırada. Statü ve güç gibi cevapları bu cevabın yanına koyarsak yüzde 46 gibi bir rakama ulaşıyoruz. Aile 23,1’de, saygınlık 21,5’te, aşk 4,7’de kalmış. “Bu algıyı düzeltmek için de yetişkinlere epey iş düşer” diyeceğim ama yetişkinlerin de bundan başka türlü düşünmedikleri ortada.
Bana çok korkutucu gelen bir sonuçla bitireyim. Araştırmaya katılan gençlerin yüzde 6,7’si “hiç kimse beni anlamıyor” demiş. Araştırmaya katılan deneklerin başlangıç yaşlarının 15 olduğu düşünülürse bu sonucun üzerinde durulması gerekecek kadar önemli bir sonuç olduğunu düşünüyorum. Çünkü 15 yaş ve yukarısında “beni hiç kimse anlamıyor” tavrının yaygınlığının hangi olumsuz sonuçları doğuracağına dair ciddi tahminlerim var.
Özetle hem TGSP’yi, hem de araştırmayı yapan GENAR’ı tebrik etmek lazım. Gençlik sorunlarının tespiti konusunda çok çok önemli bir iş ortaya koymuşlar. Keşke bu kapsamlı araştırmalar için 3-4 yıl beklemek zorunda kalmasak ve mesela her yıl Kasım ayında “Türkiye’nin Gençleri” araştırması aynı sorularla kendini yenilese. Güzel olmaz mı?
İlgili araştırmayı incelemek isteyenler bu linke tıklayarak detaylı rapora ulaşabilirler: Türkiye’nin Gençleri
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *