2016 ve 2017 yıllarında 3.1 milyar dolar yurtdışında yatırıma giderken, bu alanda başı çeken Koç grubu. Merak edilen, yurtdışı yatırımlara yönelmenin nedenleri neler ve hangi alanlarda yatırım yapılıyor?
Koç grubunun Türkiye milli gelirinin yüzde 6’sına ulaşan büyüklüğü ile yurtdışına bir anlamda taşmak zorunda kaldığını belirten Tevfik Güngör, Dünya gazetesindeki yazısında Türkiye’de karşılaştığı bürokratik engeli ve yurtdışına çıkıldığında yüzyüze kalınan yeni durumu aktardı. Yurtdışında faaliyet gösteren diğer büyük şirketlerden de söz eden Güngör, yatırımcının karşılaştığı risklere de dikkat çekti:
Eskiden “yabancı sermaye” derdik. Şimdilerde “doğrudan yatırım” diyoruz. Arayışımız, yabancının, bizde olmayan sermaye, teknoloji ve pazarlama becerisine dayalı olarak Türkiye’de ekonomik ölçekli, dış pazara da dönük üretim yapacak fabrikalar kurması.
Biz her yıl daha fazla doğrudan yatırım gelsin diye beklerken, Türk girişimcileri başka ülkelerde doğrudan yatırım yapmaya başladı.
Sadece doğrudan yatırım için (sermaye yatırımı için) 2016 yılında ülkeye giren döviz 7.5 milyar dolar, çıkan döviz 3.1 milyar dolar. 2017 yılında giren döviz 7.4 milyar dolar, Türklerin dışarıda yatırım yapmak için çıkardıkları döviz 3.1 milyar dolar.
Sermayede sınırların kalktığı dünya düzeninde, Türk girişimcilerin başka ülkelerde yatırım yapmaları normaldir.
Ancak, acaba Türk girişimcilerin yurtdışı yatırımlarının giderek artmasının başka nedenleri de var mı?
İstanbul Sanayi Odası, 65’ini kuruluş yıl dönümünde, “Üretenlerin Öyküsü” başlığını taşıyan çok güzel bir yayın yaptı. Yayının 158’inci sayfasında Türkiye’nin en büyük sanayi şirketleri topluluğu olan 90 yıllık Koç Grubu’nun Onursal Başkanı Rahmi Koç ile yapılmış bir söyleşi var.
Rahmi Koç şunları anlatıyor: “Koç Grubu’nun dünyaya açılması lazım. Artık bundan sonra yatırımlar yurtdışında. Yurtdışında başladık ama oralarda hayat bu kadar kolay değil. Türkiye nispeten daha kolay. Burada bir gücümüz, tanınmışlığımız, ismimiz var. Yurtdışına çıkacaksınız, kim tanır sizi? Yavaş yavaş orada dikiş tutturacak, yatırım yapacak ve muvaffak olacaksınız. Müthiş bir rekabet var yurtdışında, kolay değil. (Sayfa168)
Vehbi Bey’in öğütleri gayet iyi. Daha enternasyonal düşünmek lazım. Biz Türkiye için kâfi derecede büyüdük, iki derece büyük geliyoruz artık. Yani Arçelik iki puan daha pazar payı alsa Rekabet Kurulu hemen ‘Çok şey yaptınız, durun’ diyor. Yeni bir şey satın alsak müsaade etmiyorlar. Dolayısıyla bizim yatırımı yurtdışına taşımamız lazım. Bizim çocukların hepsinde o felsefe var. Çünkü gençliklerinde yurtdışındaki şirketlerde çalıştılar. (Sayfa 179)”
Rahmi Koç’un söyledikleri çok hem de çok önemli. Araştırmacı İktisatçı Mustafa Sönmez. “Al Monitor”de yayınlanan yazısında Rahmi Koç’un verdiği mesajları değerlendiriyor. Diyor ki, Türkiye milli gelirinin yüzde 6’sına ulaşan yıllık satış hacmi ile Koç Grubu 2016 sonu itibarıyla 83 bin kişi istihdam ediyor ve bunun yüzde 16’sı yurtdışı istihdamdan oluşuyor.
Koç Grubu için yurtdışına yatırım yeni bir deneyim değil. Koç’un en büyük şirketlerinden Arçelik 2016’da 16 milyar TL’lik konsolide ciro gerçekleştirmişti. Bu cironun yüzde 60’ı uluslararası pazarlardan elde edilirken bu toplama yurtdışı üretimle de katkıda bulunulmuştu. Arçelik, Beko markası ile Avrupa’da beyaz eşyada ikinci büyük durumunda. Şirket Romanya’da Arctic ve Güney Afrika’da Defy markaları ile üretim yapıyor ve pazar liderliğini sürdürüyor.
Pakistan’ın lider beyaz eşya markası Dawlance da 2016’da “Asya-Pasifik ve Türkiye arasında istikrarlı ve güçlü bir varlık sağlayacak ticari koridor oluşturma” hedefiyle üç üretim tesisi ve dağıtım ağıyla şirketin bünyesine katıldı.
Koç, Arçelik’e yeni atılımlar yaptırmanın peşinde iken savunma sanayinden içeride yeterince destek göremedi. AKP rejimi ile zaman zaman sürtüşen gruba savunma projelerinden umduğu dilimlerin yeterince çıkmadığı konuşuluyor. Şirket dışarıda da pazar arıyor. Bunlardan birini Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile gerçekleştiriyor. Koç’un savunma sanayii şirketi Otokar Körfez Bölgesi başta olmak üzere yurt dışı satışlarını artırmak için BAE’de şubat 2017’de Otokar Land Systems Limited (Otokar LS) şirketini kurdu. Ortak girişim şirketi Al Jasoor, Türkiye’nin en büyük savunma sanayii ihracat sözleşmesine imza attı. BAE’nin 8×8 amfibik zırhlı araç ihtiyacını karşılamaya yönelik 661 milyon ABD doları tutarındaki bu anlaşmayla birlikte Otokar, operasyonlarına teknoloji transferi ihracatı ve yurtdışında üretimi de eklemiş oldu.
Otokoç Otomotiv, otomotiv perakendeciliğinde, Otokoç ve Birmot ise araç kiralamada Kazakistan, Azerbaycan, Kuzey Irak, Macaristan, Gürcistan ve Kuzey Kıbrıs’taki 236 noktada hizmet veriyor.
Grubun bankası Yapı Kredi’nin operasyonları Hollanda, Rusya, Azerbaycan ve Malta’daki yurtdışı bankacılık iştirakleri tarafından destekleniyor.
Dışa yatırımda Koç yalnız değil elbette. Türkiye’nin 40 milyar dolara yakın dış yatırımı var. Aslında Türkiye benzeri ülkelerin dış yatırımları daha yüksek. Örneğin, Meksika’nın 160 milyar dolar, Hindistan’ın 156 milyar dolar, Macaristan’ın ise 225 milyar doları buluyor.
Türkiye’nin dışarıdaki sanayi yatırımları henüz toplam dış yatırımların yüzde 15’inden ibaret. İmalat sanayi yatırımlarında Koç başı çekiyor, ama çeşitli alt dallarda da irili ufaklı dış yatırımlar var. Alt sektör olarak, Türkiye’nin en geleneksel ve uluslararası rekabette daha avantajlı olan tekstil-giyim sektöründeki yatırımlarının 528 milyon dolarlık dış yatırımla başı çektiği anlaşılıyor. Bu tür yatırımların iş gücünün ve ham maddenin ucuz olduğu Balkanlar ile Asya ve Afrika ülkelerinde irili ufaklı firma yatırımlarından oluştuğu biliniyor.
Şişecam, Anadolu Efes kendi sektörlerinde bir dizi yurtdışı yatırımına sahipler. Tosyalı Demir-Çelik de Cezayir’de önemli bir yatırımı tamamladı ve genişletiyor.
Gıda sektörünün önemli ismi Ülker (Yıldız Holding) dünyanın en bilenen markalarını satın alarak dış yatırımlarını artırmış durumda.
Sanayinin dışında havaalanı işletmeciliğinde TAV, mobil iletişimde ise Turkcell dikkate değer dış yatırımlar gerçekleştirmiş durumdalar.
Dış faaliyet derken dış müteahhitlik işleri ayrı bir başlık oluşturuyor ve o alanda Türkiye’nin 1970’lerde konut üretimiyle başlayan, bugün altyapı yatırımlarına uzanan önemli bir portföyü var.
Mustafa Sönmez’e göre, “Son yıllarda dışa yatırım kararlarında yatırımcının önünü görme konusundaki endişelerin yanı sıra artan başka riskler, en başta da ülkedeki kayırmacı, hukuksuz rejim icraatları” etkili olmaya başladı.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *