“Yeryüzünün halifesi olan bizler, sadece kendini düşünen, hazcı ve çıkarcı bir çizgiye düşmekten uzak durmalıyız… Kardeşleşme kültürü ile insanlığa yeni modeller sunmalıyız…”
Ramazan Kayan, küreselleşme ile birlikte müslümanlara bulaşan bireyselleşme ve bencilleşme ile parçalanmanın gerçekleştiğini, reel dünyada yalnızlaşanların sanal dünyaya sığınıp oralarda sosyalleşmeye çalıştıklarını vurguladı. Milat gazetesindeki köşesinde bu öncelikli soruna işaret eden Kayan, hevaya yenik düşme riskinin arttığının altını çiziyor. Şöyle yazıyor Ramazan Kayan:
Modern zamanların iktidar günlerinde iki şey daha keşfettik:
Bir, bireyselleşme…
İki, bencilleşme…
Aslında bu iki durum tüm dünyanın sorunu… Ve bu süreçte biz Müslümanlar fena halde dönüşüyoruz… Özensiz bireyselleşme, beraberlik ruhunu tahrip ediyor… Hatta bu tercihi normalleştirecek ayetler bile buluyoruz…
Evet, küreselleşme ile birlikte yaygınlaşan virüs; bireyselleşme ve bencilleşme… Bencilliğe dayalı güç alanları ve ben-merkezcilikler hızla artıyor…
Kentleşme ve sanayileşme, toplumların ilişki ağını ciddi anlamda dönüştürüyor…
Reel dünyada yalnızlaşanlar, sanal dünyaya sığmıyor, oralarda sosyalleşmeye çalışıyorlar… Yapay birlikteliklerle karşı karşıyayız… Birbirini hiç tanımayanların bu birlikteliklerini nasıl tanımlayacağız? Son derece aktif olan ama hiç yakın tanışma imkanı olmayan, organik ilişkilere sıcak bakmayan bu toplumsal vaka, yeni dönemin temel sorunu…
Sosyal ağlar içinde sığınılan yalnızlık…
Modern dünyaların yalnızlığında kaybolma riski…
Acaba Kapitalist sistemin bu gidişata etkisi yok mudur?
Ego dürtülerini güçlendirmek… Örgütlü yapıları bireyselleştirerek sömürüye hazır hale getirmek olamaz mı?
Zulüm ve sömürüye başkaldırının yolu toplumsal örgütlülük değil midir?
İşte örgütlü yapıları engellemenin bir yolu da bireyselleşmedir…
Bireyselleşmemizde nefsin payını, hevanın etkisini de unutamayız.
“Benim param, benim kararım…”
“Benim nefsim, benim köleliğim…”
“Her koyun kendi bacağından asılır” felsefesi…
“Gemisini kurtaran kaptan…” mantığı ile bireyselleşmenin adresi negatif bir özgürlüğe çıkıyor…
Zaten bencillikten beslenen beyinlerin toplumsal bilinci oluşmuyor… İnsanlığın sorunlarına kulak tıkamaktan başka bir özellikleri kalmıyor…
İslami disiplinleri istikrarsızlaştıran bu türden algılar… Cemaat aidiyetini aşındıran bu gibi zafiyetler…
İslami yapıların denetim sistemi işlemez hale geliyor; gençlik kontrole pek de hazır değil…
Hevaya yenik düşme riski artıyor…
İçe kapanma, içten içe nesneleşmeye dönüşüyor…
Yeni bir çıkış yolu bulmalıyız…
Cemaat aidiyeti ile birlikte özgün ve özgür şahsiyetler hedeflemeliyiz… Aidiyet, şahsiyeti örtmemeli…
Aidiyeti özgürlüğüne yönelik bir tehdit olarak görmeyecek bir izahı yapabilmeliyiz…
Kimseyi baskılamadan birliktelik bağlarını örmek…
Birlikteliğin bağımsızlığa engel olmadığını anlatmak…
Dava aidiyetini işlerken dayatmayan, yurtsuzlaşan Müslümanlara makul çözümler sunan, yeni bir dayanışma ruhunu ve ortak değerler bilincini inşa eden zeminler hazırlamak durumundayız…
Yeryüzünün halifesi olan bizler, sadece kendini düşünen, hazcı ve çıkarcı bir çizgiye düşmekten uzak durmalıyız…
Kardeşleşme kültürü ile insanlığa yeni modeller sunmalıyız…
Yeni değerlendirmeler ile yeni dünyalara ufuklar sunmak, her dinamik hareketin boynunun borcudur…
Düne göre daha esnek olsak bile, bu bizi ümmet idealimizden uzak tutmayacaktır…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *